Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/485 E. 2022/13 K. 07.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/485 Esas
KARAR NO : 2022/13

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabettin Tespiti)
DAVA TARİHİ : 17/09/2020
KARAR TARİHİ : 07/01/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat (Haksız Rekabettin Tespiti) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı şirketin aynı sektörde faaliyet yürüttüğü, çocuk oyun grupları, spor aletleri, tırmanma duvarları ve … parkurları sektöründe rakip oldukları, diğer davalı …’in ise davalı şirketin ortak yetkilisi olduğu, davacı şirketin katıldığı ihalelerin uhdesinde kalması halinde davalı şirket yetkilisinin bu durumu kabul edemediği, haksız rekabet hükümlerine aykırı şekilde davacı şirket zararına sosyal medya, telefon ve mesajlarla ulaştığı kişilere, yetkililere ve diğer kişi ve gruplara davacı şirketin ihale sürecini kötüleyen ve haksız ithamlarda bulunduğu, bu konuda davalıya ihtarname gönderildiği ve davalının bu eylemlerine son vermediğini belirterek davalıların eylemlerinin haksız rekabet olduğunun tespiti ile men-i ve önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi, verilecek hükmün ülke genelinde yayınlanması, yargılama giderinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalılara dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalılar davaya cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamışlardır.
DAVA:
Dava, haksız rekabetin tespiti isteğine ilişkindir
DELİLLER:
-Bilirkişi …’ın 11/12/2020 tarihli raporu,
-Davacı tarafından sunulan internet paylaşımlarına ilişkin görüntü ve kayıtlar,
-Bingöl Ticaret Sicil Müdürlüğünün 02/03/2021 ve 25/11/2021 tarihli yazısı,
-Tarım ve Orman Bakanlığı … Bölge Müdürlüğünün 18/03/2021 tarihli yazısı ve eki,
-… Belediye Başkanlığının 25/03/2021 tarihli yazısı ve eki,
-Ankara Vergi Dairesinin 11/06/2021 tarihli yazısı ve eki,
-Bingöl Defterdarlığının 15/06/2021 tarihli yazısı,
-İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün 14/10/2021 tarihli yazısı ve eki.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Serbest piyasa ekonomilerinin temel prensibi olan serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü Anayasa’nın 48/1 maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Ancak ticaret serbestisi ve rekabet özgürlüğü, sınırsız rekabet hakkının bulunduğu anlamına da gelmemektedir. Bu nedenle haksız rekabeti düzenleyen kuralların amacı ve içeriği de rekabet özgürlüğünün sınırlarını göstermek ve bu sınırların aşılması durumunda başvurulabilecek hukuki yolları tespit etmektir.
Haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilmiştir. Bu kurallar genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2018, s. 350.).
Hem 6762 sayılı TTK’de hem de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6102 sayılı TTK) haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nin 54. maddesinde haksız rekabetin amacı ve genel ilkesi belirtildikten sonra, aynı Kanun’un 55. (6762 sayılı TTK’nin 57.) maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, s. 350.). Bu çerçevede bir davranış veya uygulamanın haksız rekabet teşkil edip etmediği belirlenirken öncelikle özel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’nin 55. maddesinde sayılan hallerden birinin var olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Bu maddede sayılan hallerden birisi söz konusu ise haksız rekabetin varlığı kabul edilecek, somut davranış veya uygulama bu maddede sayılan haksız rekabet hallerine tam olarak uymuyorsa veya bu hallerin kapsamına örnekseme yoluyla dolaylı olarak da dahil edilemiyorsa, ancak bu takdirde genel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’nin 54/2 maddesinin uygulanması mümkün olacaktır.
Bu aşamada uyuşmazlığın kapsamı itibariyle 6102 sayılı TTK’nin 55/(1)-a-1 maddesinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
6102 sayılı TTK’nin 55/(1)-a-1 (6762 sayılı TTK’nin 57/1-1) maddesi gereğince; “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” haksız rekabet olarak düzenlenmiştir. Buradaki “kötüleme” kavramı, genel bir ifade ile bir kişinin ticari hayatı hakkında olumsuz intiba yaratılmasını ifade etmektedir.
Kötüleme yoluyla haksız rekabette, doğrudan mağdura yönelik bir hareket yer almamakta, dürüstlük kurallarına aykırı davranılarak, mağdurun dışında yer alan kişilere, mağdurla ilgili yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici bilgiler verilerek bu kişilerin mağdur hakkında yanlış kanaat edinmeleri sağlanarak mağdur kötülenmektedir. Bu haksız rekabet türünde, konu mağdur veya onun ticari işletmesi ya da buna dâhil değerler, muhatap ise mağdurun müşterileridir. 6102 sayılı TTK’nin 55/(1)-a-1 maddesi anlamında kötülemeden bahsedilebilmesi için ortada sözlü, yazılı veya resimli şekilde bir açıklama (beyan) olmalıdır. Susma ise bu madde kapsamına girmemekle birlikte bilgilendirme yükümlülüğünün söz konusu olduğu yerde susmanın haksız rekabet sayılması ancak 6102 sayılı TTK’nin 54/2 maddesindeki genel ilke kapsamında mümkün olmaktadır.
Görüldüğü üzere kötülemenin haksız rekabet olarak nitelendirilebilmesi için öncelikle bir açıklamanın (beyanın) olması; bu açıklamanın başkalarının şahsı, emtiası, iş mahsulleri, faaliyetleri yahut ticari işleri hakkında olması; nihayet bu beyanın yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici olması gerekmektedir.
Yanlış açıklama (beyan), içeriği gerçekle bağdaşmayan, belirli bir vakıa veya olay ya da durum hakkında içeriği objektif olarak yanlış olan açıklamalardır. Yanıltıcı beyan, mahiyeti, tarzı ve içeriği birlikte değerlendirildiğinde açıklamanın muhatabının hataya düşmesine sebep olabilecek, yanlış izlenim bırakabilecek açıklamalardır. Gereksiz yere incitici beyan ise içeriği doğru olmakla birlikte ölçüsüz bir şekilde ve amacını aşarak kişi, faaliyetleri, iş ürünleri vb. hakkında olumsuz intiba yaratan açıklamalardır (Suluk, Cahit/Karasu, Rauf/Nal, Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2017, s. 428.).
Açıklamanın “yanlış” olup olmadığını tespit bakımından yegâne ölçüt gerçekle bağdaşıp bağdaşmadığıdır. Gerçeğe uygun olmayan açıklamalar objektif olarak doğruluğu ve yanlışlığı tespit edilebilen açıklamalardır. Olaylar/olgular hakkındaki her türlü kötüleyici nitelikteki yanlış açıklamalar haksız rekabet olarak değerlendirilecektir. Açıklama gerçek ise bu durumda haksız rekabetten bahsedilemez. Yanıltıcı açıklamadan kastedilen ise açıklamanın takdim ediliş tarzının, seçilen sözcüklerin resimlerin veya yapılan karşılaştırmanın hedef kitlede veya kişilerde bıraktığı genel izlenim neticesinde açıklama konusunun olduğundan değişik ve olumsuz algılanmasıdır. Öte yandan gereksiz yere incitici beyanlar, amacını aşan değer yargıları ifade etmektedir. Amacın aşılmasıyla birlikte gerçek dahi olsa açıklamalar, gerçek dışı veya gerçeğe uymayan, gerçekle bağdaşmayan veya gerçeğe ters hâle gelmektedir. Zira burada gerçek olmasına rağmen açıklama amacını aşan bir durum ortaya çıktığından bu açıklama (beyan) gereksiz yere incitici olmaktadır. Örneğin bir kişinin “taklit” ve “korsan” mal ürettiğini anlatan ifadeler; tüketiciyi uyarmanın ötesinde, somut olayın özelliğine göre teamülün kabul ettiği toleransı aşması durumunda gereksiz yere incitici bir nitelik ve amaç taşımaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.04.1994 tarihli ve 1993/11-965 E., 1994/252 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle somut olayın özelliklerine göre genel olarak toplumda ve özellikle hedef alınan muhatabın algılama seviyesi dikkate alındığında gerçek dahi olsa teamülün kabul ettiği tolerans sınırı aşılması halinde açıklama; 6102 sayılı TTK’nin 55/(1)-a-1 maddesi gereğince haksız rekabet teşkil edecektir.
Hemen belirtilmesi gerekir ki, bir açıklamanın “yanlış” olup olmadığı tespit edilirken yegâne ölçüt gerçekle bağdaşıp bağdaşmadığı iken, “yanıltıcı” olup olmadığı veya “gereksiz yere incitici” olup olmadığı tespit edilirken kullanılacak ölçüt açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabıdır. Başka bir deyişle açıklama hangi kişi grubuna yapılıyor ise o kişi grubuna mensup orta yetenekteki bir kişinin açıklamayı algılama biçimi esas alınacaktır. Dolayısıyla bir açıklamanın belirli kişi veya kişiler tarafından ne şekilde algılandığı değil, açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabının algılama şekli önemlidir (Ülgen, Hüseyin/Helvacı, Mehmet/Kendigelen, Abuzer/Kaya, Aslan/Nomer Ertan, Füsun: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 2015, s. 540.).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının davalı şirket ile birlikte aynı ihalelere katıldığı, ihalelerin davacı şirket uhdesinde kalması halinde davalı şirket yetkilisi ve ortağı olan diğer davalı …’nın sosyal medya üzerinden davacı şirketi kötüleyen açıklamalarda bulunduğu ve bu açıklamaların haksız rekabet teşkil ettiği iddiası ile iş bu davayı ikame ettiği, davalıların davaya cevap vermediği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı …’nın sosyal medya paylaşım ve yorumlarının haksız rekabet teşkil edip etmediği ve bu eylemlerden diğer davalı şirketin sorumlu olup olmadığı hususlarında olduğu, mahkememizce davaya konu sosyal medya paylaşım ve yorumlarında ismi geçen kurumlardan gerekli bilgi ve belgelerin istenildiği, ayrıca davalı …’nın davaya konu sosyal medya paylaşım ve yorumlarının bilgisayar mühendisi aracılığı ile incelendiği ve rapora dönüştürüldüğü, davacı ve davalı şirketin ticaret sicil kayıtlarının istenilerek dosyaya kazandırıldığı, buna göre … Belediyesi … Parkı ile … Park … Parkının ihalelerinin davacı şirket uhdesinde kaldığı, bilirkişi …’ın 11/12/2020 tarihli raporu ile davalı …’nın … ve sosyal medya hesabının incelendiği, bu rapora göre adı geçenin sosyal medya hesabından doğrudan veya başkasına ait açıklamaların altına yorum yapmak suretiyle davacı şirket aleyhinde açıklamalarda bulunduğu, bu açıklamalarından 16/11/2018 tarihli paylaşımında “… Belediyesi … Parkı ihalesi yapıldı 1 milyon maliyetli olan işi 4 milyona verdiler şartnamede işi alan firmaya göre hazırlandı” şeklinde açıklama ile ihalenin davacı … Ltd Şti uhdesinde 3.950.000,00 TL bedelle kaldığına dair … Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğünün ihale sonuç ilanının paylaşıldığı, 18/10/2018 tarihli paylaşımında “… Belediyesinin yaptığına bakın ihaleyi istediği bir firmaya aldırmak için teknik şartnamesini işi alan firmanın istediği doğrultuda hazırlatıyor, 1,5 milyon maliyeti olan işi 3.950.000,00 TL’ye firma ihaleye tek başına katılıp tereyağından kıl çeker gibi işi alıyor” şeklinde açıklama ile ihalenin davacı … Ltd Şti uhdesinde 3.950.000,00 TL bedelle kaldığına dair … Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğünün ihale sonuç ilanının paylaşıldığı, 13/10/2018 tarihli paylaşımında ” …. … Belediyesi göz göre göre maliyeti 1,5 milyon olan ihaleyi 3.950.000 TL’ye ihale ediyor devlet malı deniz misali allah sonumuzu hayır etsin” ve altında “anlaşılan tasarruf tedbirleri sözde kalıyor” şeklinde açıklama ile ihalenin davacı … Ltd Şti uhdesinde 3.950.000,00 TL bedelle kaldığına dair … Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğünün ihale sonuç ilanının paylaşıldığı, haksız rekabetin varlığı için taraflar arasında rekabet ilişkisinin mevcudiyeti, failin yarar sağlamış olması, failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olması gibi hususların şart olmadığı, failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olmasının sadece haksız rekabet nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında tazminatın belirlenmesinde rol oynadığı, bu nedenle gerçek kişi olan davalı …’in tacir olup olmamasının veya kusurlu olup olmaması ile yarar sağlayıp sağlamadığının somut uyuşmazlıkta haksız rekabetin men-i talebi yönünden herhangi bir etkisinin bulunmadığı, haksız rekabetten bahsedilebilmesi için bu açıklamanın yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalar içerip içermediğinin incelenmesi gerektiği, kötüleme yoluyla haksız rekabette, doğrudan mağdura yönelik bir hareketin yer almadığı, dürüstlük kurallarına aykırı davranılarak, mağdurun dışında yer alan kişilere, mağdurla ilgili yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici bilgiler verilerek bu kişilerin mağdur hakkında yanlış kanaat edinmeleri sağlanarak mağdurun kötülendiği, bu haksız rekabet türünde, konunun mağdur veya onun ticari işletmesi ya da buna dâhil değerler, muhatabın ise mağdurun müşterileri olduğu, 6102 sayılı TTK’nin 55/(1)-a-1 maddesi anlamında kötülemeden bahsedilebilmesi için ortada sözlü, yazılı veya resimli şekilde bir açıklama (beyan) olması gerektiği, somut olayda davalı …’in kendisine ait … hesabından yapılan 13/10/2018, 18/10/2018 ve 16/11/2018 tarihli paylaşımların davacı şirket aleyhinde kötüleme içerdiği, bu beyanların makul ve orta zekalı üçüncü kişiler nezdinde yanıltıcı veya gereksiz yere incitici bilgi vermek suretiyle davacı hakkında olumsuz kanaat edinilmesine sebebiyet verdiği, adı geçenin ihalelere ilişkin usulsüzlük iddialarını 4734 sayılı yasaya göre ilgili kişi, kurum veya merciler nezdinde dile getirebileceği gibi lüzumu halinde yargı yollarına da başvurabileceği bu nedenle bu paylaşımların salt düşünce açıklaması olmayıp ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği ve haksız rekabet oluşturduğunun kabulü gerektiği, adı geçene ait diğer paylaşım ve yorumların ise açıklamalarda davacı şirkete ait unvana yer verilmemesi sebebiyle haksız rekabet teşkil etmediği, davalı …’in davalı şirketin ortağı olduğu adi ortaklıkları temsilen geçmişte yetkili olduğu tespit edilmekle birlikte davalı …’in Bingöl Ticaret Sicil Müdürlüğünden gönderilen davalı şirket kayıtlarına göre geçmişte ve halen davalı şirketin ortak ve yetkilisi olmadığı bu sebeple söz konusu paylaşımlar ile davalı şirket arasında herhangi bir ilgi bulunmadığı ve davacı tarafından ispat edilemediği anlaşılmakla davalı … yönünden davanın kabulü ile haksız rekabetin tespitine ve ilamına davalı şirket yönünden ise davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Her ne kadar davacı tarafından davalı …’in sosyal medya paylaşımlarının ihtiyati tedbir yoluyla engellenmesi istenilmiş ise de ihtiyati tedbirin mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkânsız hâle gelmesi veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğmasından endişe edilmesi hâllerinde söz konusu olabileceği, davalının davaya konu paylaşım ve eylemlerinden mahkememizce haksız rekabet teşkil ettiği tespit edilen 13/10/2018, 18/10/2018 ve 16/11/2018 tarihli paylaşımların dava ve hüküm tarihi itibariyle güncel olduklarından bahsedilemeyeceği, davacının bu paylaşımlar yönünden haksız rekabetinin önlenmesi ve men-i talebinde bulunması gerektiği, davalının bu yönde bir talebinin bulunmadığı, ihtiyati tedbirin yasal koşullarının somut olayda gerçekleşmediği ve tedbir yoluyla bu paylaşımların engellenmesinin olanaklı olmadığı değerlendirildiğinden davacının tedbir talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE KISMEN REDDİNE,
1-Davalı …’nın … sosyal medya uygulaması üzerinden yapmış olduğu paylaşım ve eylemlerin TTK’nun 55. maddesi uyarınca HAKSIZ REKABET TEŞKİL ETTİĞİNİN TESPİTİNE,
2- Davacının ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE,
3- TTK 59. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra masrafı davalı …’dan tahsil edilmek üzere kararın bir örneğinin tirajı 50.000’in üzerinde olan 1 ulusal gazetede İLANINA,
4-Davalı … Ltd Şti yönünden davanın REDDİNE,
5-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davalı …’dan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDEDİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç, 450,00 TL bilirkişi ücreti ve 292,10 müzekkere-tebligat giderinden oluşan toplam 850,90 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi sebebiyle tarafların haklılık oranına göre 425,45 TL’sinin davalı …’dan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, bakiye kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. fıkrası uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalı …’dan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
8-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/01/2022

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA