Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/436 E. 2022/426 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/436
KARAR NO : 2022/426

DAVA : Tazminat (Ticari Hizmet Alım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/09/2020
KARAR TARİHİ : 11/05/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat (Ticari Hizmet Alım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkili ile … Petrol San.Ve Tic.A.Ş. arasında Güvenlik Hizmet Sözleşmesi imzalandığı, sözleşme kapsamındaki iş … Sokak No:… … Çiğli İzmir adresinde kurulu bulunan davalıya ait …Petrolcülük A.Ş. tesislerinde 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Daire Kanun ve ilgili kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esaslarını düzenleyen yönetmelik çerçevesinde Özel Güvenlik hizmeti verilmesi işi olduğu, bu kapsamda davacı müvekkili … Özel Güvenlik A.Ş. ile davalı … Petrol San.Ve Tic.A.Ş.’ye güvenlik hizmeti ve güvenlik personel temini konusunda profesyonelce hizmet verdiği, sözleşme gereği tüm sorumluluklarını titizlikle yerine getirdiği, davalı tarafın sözleşmeyi erken feshederek başka bir güvenlik şirketi ile çalışması nedeniyle müvekkili tazminat alacaklısı olduğu, davalı tarafın haklı sebebe dayalı olmaksızın süresinden önce sözleşmeyi feshettiği, fesih gerekçesi olarak şirketin satın almış olduğu ve satın alan şirketlerin grup şirketleri içerisinde bir güvenlik şirketi olması sebebi ile güvenlik hizmetinin bu şirket üzerinden alınacağı belirtildiği, davalı taraf gönderilen mailler ve bu durumun haklı sebep sayılmayacağına ilişkin bilgilendirmeler davalı tarafından dikkate alınmadığı, bununla birlikte müvekkili şirket İzmir … Noterliği’nin 03.06.2020 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle sözleşmesinin süresinden önce feshinin haklı nedene dayanmadığı, hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle haksız fesih yaptırımlarının uygulamaya konulacağı ihtar ettiği, buna rağmen davalı şirket haklı sebep olmaksızın sözleşmeyi süresinden önce feshettiği, sözleşme her yıl 31 Aralık tarihinde sona ermekte 1 Ocak tarihinde yenilenmekte olup müvekkil şirketin 31 Aralık 2020 tarihine kadar çalışmasına müsaade etmeyip müvekkili şirketin sözleşmesini haksız olarak fesheden davalı taraf müvekkilin yoksun kaldığı bedeli ödemek zorunda olduğu, sözleşmenin süresinden önce feshi müvekkili şirketin maddi manevi zararına sebep olduğu, bu nedenle erken fesihten kaynaklı olarak müvekkili şirketin yoksun kaldığı kar başta olmak üzere tüm zarar kalemlerinin tazmini gerektiği, davalı tarafın sözleşmeye aykırı olarak müvekkili şirket personeli çalıştırması sebebiyle müvekkili şirket cezai şart bedeli alacaklısı olduğu, davalı şirketin müvekkili şirket çalışanı olan güvenlik hizmet sözleşmesinin sonlanma aşamasında ayrılan … isimli çalışanı kendi bünyesinde görevlendirmesi ve hiçbir kesinti olmaksızın … Güvenlik üniformasıyla görevlendirmesi müvekkili şirket ile davalı arasında akdedilen güvenlik hizmet sözleşmesinin işveren yükümlülükleri başlıklı cezai sart kosulunun gerçekleşmesine sebebiyet verdiği, yıllık fatura tutarı 174.369,26 TL olduğu, yani sözleşme gereği davacının müvekkile ödemesi gereken cezai şart tutarı 174.369,26 TL olduğu, İzmir … Noterliği … yevmiye nolu ve 03.06.2020 tarihli ihtarnamesi çekilerek davalı şirkete söz konusu alacak kalemlerine ilişkin ödeme yapması için ihtarda bulunulduğu belirtilen ihtarname 11.06.2020 tarihinde davalı şirkete tebliğ olmasına rağmen davalı şirket herhangi bir ödeme yapmadığı temerrüt koşulları oluştuğu, sözleşmeye aykırılık sebebiyle cezai şart tahsili koşulunun gerçekleşmesi nedeniyle şimdilik 500,00 TL cezai şart bedelinin tahsili ile sözleşmenin erken feshi nödeni ile müvekkili şirketin uğramış olduğu zararın tazmini için şimdilik 500,00 TL’ nin tahsiline İzmir … Noterliği … yevmiye nolu ve 03.06.2020 tarihli ihtarnamesi ile temerrüt koşulu oluşmuş bulunduğundan temerrüt tarihi olan 13.06.2020 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili şirket arasında 30.03.2010 tarihli Güvenlik Hızmet sözleşmesi imzalandığı uzun yıllar boyunca taraflar üzerlerine düşen edimleri yerine getirdiği, müvekkili şirket hisselerinde devir yaşadığı ve şirket hisseleri bir başka şirket tarafından satın alındığı, bu kapsamda müvekkili şirket içerisinde mücbir sebep ve ekonomik zorluklar nedeniyle kendi bünyesinde yer alan güvenlik hizmetlerinde faaliyet gösteren şirketi ile anlaşma yoluna gitmek zorunda kaldığı, Ankara … Noterliği 02.04.2020 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacıya bahsi geçen durum belirtilerek fesih ihbarı yapıldığı, sözleşmenin 30.04.2020 tarihi itibariyle sona ereceği bildirildiği, daha sonra muhatap ile yukarıda bahsedilen durum görüşüldüğü karşılıklı iyi niyet çerçevesinde taraflar arasında bahsedilen durum görüşülmüş ve karşılıklı iyi niyet çerçevesinde taraflar arasında mutabakat sağlanarak hizmet ilişkisinin 31.05.2020 tarihi itibariyle sona erdirildiği, zira bu hususta taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamakta olup davacı gerek dava dilekçesinde gerekse de İzmir … Noterliğinin 03.06.2020 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile bu hususu kabul ettiği, davacı taraf İzmir … Noterliği’nin 03.06.2020 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ve iş bu dava ile kötü niyetli bir şekilde sözleşmenin süresinden önce sona erdirildiği ve bu husustaki zararların karşılanması gerektiğine ilişkin alacak ve cezai şart taleplerinde bulunulduğu, 09.07.2020 tarihli Beyoğlu … Noterliği … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle davacıya cevap verildiyse de davacının huzurdaki davayı açtığı, sözleşmenin tarafların karşılıklı iradeleriyle usulüne uygun olarak feshedildiği, davacının erken fesih nedeniyle sözleşmeye aykırılık iddiasının hukuki dayanaktan yoksun ve kötü niyetli olduğu, cezai şart alacağının asıl borç ilişkisi sonlandırıldıktan sonra talep edilmesi mümkün olmadığı, davacı tarafın sözleşmenin 7-E maddesi uyarınca … isimli personelin davacı bünyesinden ayrıldıktan sonra müvekkili ile çalışmaya devam etmesinden bahisle bir yıllık fatura tutarında cezai şart talep ettiği, müvekkili şirket ile davacı arasında akdedilen sözleşmenin 7-E hükmü gereği davacıdan ayrılan personelin müvekkili şirket bünyesinde çalıştırılması halinde cezai şart ödeneceği ve iş akdine son vereceğine yönelik hüküm Anayasa ve kişilerin çalışma özgürlüğüne aykırı olduğu gibi tamamen geçersiz olduğu, ilgili personelin imzası olmayan ve bu hususta kişinin çalışma özgürlüğünü kendi iradesi dışında etkileyecek bir işlemin herhangi bir yükümlülüğü bulunmamakla birlikte insan haklarına ve Anayasaya aykırılık teşkil ettiğinden mütevellit geçersiz olduğu tartışmasız olduğunu, davacının iddialarında kötü niyetli olduğu gözetilerek, hukuka aykırı, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücreti giderlerinin karşı taraf üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
DAVA:
Dava, ticari hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan haksız fesih nedeniyle kâr kaybı tazminatı ve sözleşmeye aykırılık iddiasıyla cezai şart istemine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün 25/12/2020 ve 04/06/2021 tarihli yazısı ve eki,
-Güvenlik hizmeti sözleşmesi, hizmet sonlandırma tutanağı,
-Ankara … Noterliğinin 02/04/2020 tarihli ihbarname sureti,
-SGK’nun 26/01/2021 tarihli yazısı ve eki,
-İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 18/03/2021 tarihli yazısı,
-Ankara Ticaret Odasının 04/06/2021 tarihli yazısı,
-Bilirkişi … ve …’nun 13/08/2021 tarihli kök
raporu ve 07/02/2022 havale tarihli ek raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6098 sayılı TBK’nın 438. maddenin 1. fıkrasında, “işveren sözleşmeyi haksız olarak feshederse işçi sözleşme süresine uyulmaması durumunda bu sürelere uyulmuş olsaydı kazanabileceği miktarı tazminat olarak isteyebilir”, 2. fıkrasında ise, “belirli süreli hizmet sözleşmelerinde işçinin, hizmet sözleşmesinin sona ermesi yönünden tasarruf ettiği miktar ile başka bir işten elde ettiği veya bilerek elde etmekten kaçındığı gelir tazminattan indirilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Ayrıca uyuşmazlığın çözümü için “cezai şart (ceza koşulu)” kavramı üzerinde durulmasında da fayda vardır.
Kanun koyucu mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 158-161. maddelerinde “cezai şart” kavramını kullanmış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 179-182. maddelerinde ise bunun yerine “ceza koşulu” kavramını tercih etmiştir.
Cezai şart borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle cezai şart, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer’î bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararının şümulünü ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etme imkânını bulacaktır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Akman S./Burcuoğlu H./Altop A./ Tekinay, S.S.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 358-359).
Cezai şartın, kanundaki ifadesi ile ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede buna ilişkin bir hüküm bulunması gerekir. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125/I. maddesi hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır.
Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı (işlevi) bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlali hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın (ceza koşulunun) diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme/fesih cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Kocaağa, K.: Ceza Koşulu (Sözleşme Cezası), Ankara 2018, s. 31-33).
Cezai şart, somut olayda uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 179–182. maddelerinde düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi:“…Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır…” düzenlemesini içermektedir.
Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir. Örneğin, satıcının sattığı malı teslim etmemesi hâlinde alıcının mal yerine 100.000TL ceza koşulu isteyebileceği kararlaştırılmışsa, alıcı ister malın teslimini, isterse ceza koşulunu isteyebilir. Görüldüğü üzere burada seçimlik bir hak söz konusu olup, alacaklı ancak ya asıl borcun ifasını ya da ceza koşulunun ödenmesini isteyebilir; alacaklı aynı anda hem asıl borcun ifasını hem de ceza koşulunun ödenmesini kural olarak isteyemez. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, asıl borcun sonraki imkânsızlık nedeniyle ifâ imkânının ortadan kalkması hâlinde, alacaklıya tanınmış olan bu seçim hakkı bir anlam ifade etmez. Asıl borcun ifası imkânsız olduğunda, alacaklı koşulları varsa yalnızca tazminat isteme hakkına sahip olur. Buna göre alacaklı, ya zararının tazmin edilmesini ya da ceza koşulunun ödenmesini ister.
Buradaki “seçimlik” ifadesinden, ceza koşulu ile asıl borç arasındaki ilişkinin, seçimlik borçlarda yer alan birden çok edim arasındaki ilişkiye benzediği sanılmamalıdır. Asıl borç ile ceza koşulu arasında gerçek anlamda bir seçimlik borç (alacak) ilişkisi söz konusu olmayıp, yalnızca alacaklıya tanınmış bir seçim hakkı söz konusudur. Bunun önemi şu noktada ortaya çıkar: Borçlu asıl borcun ifasıyla yükümlü olmakla birlikte, alacaklı asıl borcun ifasından vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini istediğini borçluya bildirebilir. Borçlu ceza koşulu kendisinden istenmedikçe yalnız asıl borcu ifa edebilir. Bu seçim hakkı, teknik anlamdaki seçimlik borçtan (alacaktan) farklıdır (Kocaağa, K.: s. 133-136).
İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça vazgeçmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.
Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.
Seçimlik ve ifaya eklenen ceza koşulu, borçlunun borcunu ihlal etmesine karşı alacaklıya bir talep hakkı sağlarken, dönme cezası borcun ihlali koşulu aranmaksızın, belirli bir meblağı ödemek suretiyle borçluya sözleşmeyi sona erdirme imkânı verir. Borçlu, borca aykırı davranışı bulunmasa bile, ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeyi ortadan kaldırabilir. Burada asıl borcun ifasının yerini dönme (fesih) cezası almaktadır. Bundan dolayı dönme cezasının, asıl borcun alacaklı lehine ifasını teminat altına almak gibi bir işlevinin bulunmadığı, aksine onu zayıflatıcı rol oynadığı söylenebilir. Gerçekten, “borcumu ifa etmekten vazgeçersem 1.000TL ödeyeceğim” ifadesinde yerini bulan dönme cezasında asıl borcun ifasının teminat altına alınması suretiyle alacaklının hukukî durumunun güçlendirilmesi değil, aksine dönme cezasını ödemek ve sözleşmeden dönmek (veya sözleşmeyi feshetmek) suretiyle borçlunun durumunun iyileştirilmesi söz konusudur (Kocaağa, K.: s. 145-154).
Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlal durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Örneğin satıcının ayıplı mal teslim etmesi hâlinde, alacaklıya hem ayıpsız bir mal teslim edileceği hem de ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılabilir. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya eklenen ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür (Kocaağa, K.: s.138-139). İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili TBK’nın 182. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür. Nitekim aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 12.11.2014 tarihli ve 2013/15-1140 E., 2014/905 K. ; 29.11.2017 tarihli ve 2017/3-998 E., 2017/1459 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179/II. maddesinde ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir denilmek suretiyle ifaya ekli cezayı düzenlemiştir. Bu cezaya, gecikme cezası da denmektedir.
Anılan hükme göre borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır. Örneğin, bir inşaat sözleşmesinde yüklenici, işin teslim edilmesi gerektiği tarihten itibaren geciktiği her gün için iş sahibine 10.000TL ceza koşulu ödemeyi taahhüt etmişse, yüklenicinin borcunu ifada gecikmesi hâlinde, iş sahibi hem gecikilen her gün için 10.000TL ceza koşulunu hem de inşaatın bitirilmesini isteyebilir. İfaya eklenen ceza koşulu, özellikle borcun geç ifa edilmesi hâlinde uygulanır ve uygulamada en çok rastlanan ceza koşulu türüdür.
Ceza koşulunun amacı da onun ifaya eklenen nitelikte olup olmadığının tespitinde önemli rol oynayabilir.
Borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir.
İfaya ekli cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi hâlde cezai şartı isteme hakkı düşer. Gecikmiş ifadan önce keşide edilen ihtarla gecikme cezası isteme hakkı saklı tutulmuş, sözleşmede cezai şart talep edebilmek için ihtirazı kayda gerek olmadığı kararlaştırılmış ise ya da ifadan önce alacaklının bu hakkını saklı tuttuğu anlamına gelecek davranışları mevcut ise sonradan yapılan teslimde çekince konulmamış olsa dahi cezai şart isteme hakkı düşmez, talep edilebilir.
Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazı kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına düşülecek bir kayıtla veya ifayı kabulden önce yapılacak yazılı bildirimle yahut iş bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir eylem veya işlem ile gerçekleştirilebilir.
Açık feragat ise, borçluya yöneltilen ve varması gereken bir irade beyanıyla veya sözleşmeye önceden ifanın çekincesiz kabul edileceğine ilişkin bir hükmün konulmasıyla olur. Bazen de, çekincenin varlığı bazı koşulların gerçekleşmesine bağlanabilir (Selimoğlu, Y.E.; Eser Sözleşmesi, 4. Baskı, Ankara 2017, s. 350-353).
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının, davalı ile aralarında güvenlik hizmet alımına ilişkin sözleşme bulunduğu, bu sözleşme kapsamında davalıya güvenlik hizmeti verildiği, davalının sözleşmeyi haksız şekilde erken feshettiği, bu sebeple kârdan yoksun kaldığı, yoksun kalınan kâra ilişkin zararı davalının karşılaması gerektiği, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmeye göre davalı şirketin, davacı şirket personelini ilgili personelin işten ayrıldığı tarihten itibaren 1 yıl süre ile çalıştırmayacağına dair taahhüdünün bulunduğu, bu taahhüde uyulmaması halinde davalının cezai şart ödemeyi kabul ettiği, davalı şirketin davacı şirket çalışanını işten ayrıldıktan hemen sonra işe aldığı, bu hususunun sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği ve davalıya bildirildiği halde davalının bu duruma son vermediğini iddia ettiği ve yoksun kaldığı kâr ile cezai şartın davalıdan tahsilini talep ettiği, davalının ise sözleşme kapsamında tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği, pandemiden kaynaklı ekonomik koşullar sebebiyle hizmet alımına son verilmesi kararı alındığı, bu durumun davacıya önceden bildirildiği, taraflarca 31/05/2020 tarihinde karşılıklı mutabakat ile sözleşme ilişkisinin sona erdirilmesinin kararlaştırıldığı, sözleşme ilişkisi karşılıklı anlaşma ile sona erdiğinden haksız ve bildirimsiz fesihten bahsedilemeyeceği, davacının işi sona erdirme tutanağında herhangi bir ihtirazi kaydının bulunmadığı, cezai şartın feri borç olduğu, sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra talep edilemeyeceği, davacının dava dışı işçinin çalışma özgürlüğünü sözleşme hükmü ile sınırlayamayacağı, söz konusu hükmün geçersiz olduğu, sözleşme hükmünde belirtilen cezai şart tutarının ilgili personelin yıllık ücreti olduğu, davacı tarafından tek taraflı düzenlenen sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu mahiyetinde olduğu, aksi kanaat halinde mahkemece cezai şart bedelinin tenkisi gerektiğini savunduğu, taraflar arasında güvenlik hizmet alımına ilişkin sözleşme bulunduğu ve davacının eski çalışanı …’ın işten ayrıldıktan sonra davalı işyerinde davalının grup şirketinde çalışmaya başladığı ihtilafsız olup uyuşmazlık, hizmet alım sözleşmesi ilişkisinin davalı tarafından feshedilip feshedilmediği, fesih var ise feshin haklı olup olmadığı, davacının fesih nedeniyle kârdan yoksun kalıp kalmadığı, yoksun kalmış ise yoksun kaldığı kârı talep edip edemeyeceği, talep edecekse talep edeceği miktarın ne kadar olduğu, ayrıca davacı şirketin eski çalışanının davacı ile davalı arasındaki sözleşme sonlandıktan sonra davalı şirkette çalıştırılmaya devam edilmesinin sözleşmeye aykırılık teşkil edip etmediği, sözleşmeye aykırılık var ise bu hükmün mevzuata uygun olup olmadığı, sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra davacının bu hükme istinaden cezai şart talep edip edemeyeceği, talep edecekse talep edeceği miktarın ne kadar olduğu hususlarındadır.
Mahkememizce davacı tanıkları … ve …’in 28/05/2021 tarihli celsede dinlenildiği, adı geçen tanıkların müşterek beyanlarında, sözleşme ilişkisinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği ve davacı şirket eski çalışanı …’ın yaş dışındaki kıstaslar yönünden emekliliğe hak kazandığı gerekçesi ile işten ayrıldıktan sonra davalı şirkette çalışmaya devam ettiğini beyan ettikleri anlaşılmıştır.
Mahkememizce, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise alacaklı olduğu miktarın sözleşme hükümlerine göre ne kadar olduğu hususlarında dosyanın smmm ve nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 13/08/2021 tarihli kök raporda, taraflar arasında özel güvenlik hizmet alım sözleşmesi bulunduğu, söz konusu hizmete taraflarca 31/05/2020 tarihi itibariyle karşılıklı anlaşma ile son verildiği, davacı şirketin bu tarihten sonra 03/06/2020 tarihli ihtarname ile davalıdan kâr mahrumiyeti tazminatı ve cezai şart talep ettiği, normal şartlarda sözleşmenin sona erme tarihi ile sonlandırma tarihi arasında 7 ay süre bulunduğu, davacının bu süreye ilişkin kâr mahrumiyeti talep edebileceği, ancak davacının önceki 7 aylık süreçte davalıya 96.159,84 TL fatura kestiği halde söz konusu çalışanların davacıya maliyetinin 102.690,42 TL olduğu, buna göre davacının söz konusu döneme ilişkin kâr kaybının bulunmadığı, davacının cezai şart talep edebileceğinin kabul edilmesi halinde sözleşmenin 7. maddesine göre talep edilebilecek cezai şartın 47.303,88 TL olarak hesaplandığı, cezai şartta indirim konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, taraflarca bu rapora itiraz edildiği, mahkememizce davacının fesih/sözleşme sonlanma tarihinden itibaren aynı nitelikte ve aynı şartlarla başka bir güvenlik hizmeti sözleşmesi imzalaması için gereken makul sürenin tespit edilerek makul süre için kâr kaybının belirlenmesinde TBK’nın 438. maddesinin kıyasen uygulanması ve tarafların diğer itirazlarının karşılanması gerektiği dikkate alınarak dosyanın kök rapor hazırlayan bilirkişi heyetine tevdi edildiği ve ek rapor talep edildiği, bilirkişi heyetinin 07/02/2022 tarihli ek raporunda, taraflar arasındaki sözleşmenin normal sona erme süresinin 31/12/2020 olduğu, sözleşme 31/05/2020 tarihinde sonlandırıldığından davacının erken sonlandırma nedeniyle kâr kaybı talep edebileceği ve davacının aynı nitelikte ve aynı şartlarda başka bir sözleşme imzalayabileceği makul sürenin 3 ay olduğu, ancak davacı personellerinin davacıya maliyetinin davalıya düzenlenen aylık faturalardan yüksek olduğu, davacının kâr kaybının olmadığı, davacının güvenlik personellerinden …’ın 31/05/2020 tarihinde davacı şirketten ayrıldıktan sonra 01/06/2020 tarihinden itibaren davalı şirketin grup şirketinde ve davalıya ait işyerinde çalışmaya başladığı, cezai şarta ilişkin yapılan yeni hesaplamada davacının talep edebileceği cezai şart miktarının 54.217,56 TL olarak hesaplandığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı ile davalı arasında 15/10/2008 tarihinden itibaren yürürlükte olan özel güvenlik hizmet alım sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşmenin 4. maddesine göre sözleşmenin her yıl takvim yılının başından sonuna kadar olan süre için kendiliğinden yenilendiği, davalının bu sözleşmeyi Ankara … Noterliği’nin 02/04/2020 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile 30/04/2020 tarihi itibariyle feshettiği, ancak hizmetin 31/05/2020 tarihi itibariyle sonlandırıldığı, her ne kadar davalı tarafından Covid 19 salgını ve bu kapsamda alınan tedbirler mücbir sebep olarak bildirilmiş ve sözleşmenin fesih gerekçesi olarak ileri sürülmüşse de davalının da kabulünde olduğu üzere davacı ile mevcut olan sözleşme sona erdirildikten sonra davalının kendi grup şirketi olmakla birlikte üçüncü bir kişi olan dava dışı
… Savunma ve Güvenlik Sistemleri A. Ş’den güvenlik hizmeti almaya devam ettiği, bu halde taraflar arasındaki özel güvenlik hizmeti sözleşmesinin davalı yanca haklı neden olmaksızın feshedildiğinin kabulü gerektiği, kural olarak davacının haksız fesih nedeniyle dava konusu olayda kıyasen uygulanması gereken, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte olan TBK’nın 438/1. maddesi uyarınca, fesih tarihinden sözleşme döneminin sonuna kadar yoksun kaldığı kazancı isteyebileceği, bu zararın hesabında, fesih tarihinden itibaren davacının aynı nitelikte ve aynı şartlarla başka bir sözleşme imzalaması için gereken makul sürenin tespit edilerek, bu makul süre için kâr kaybının belirlenmesi gerektiği, ayrıca, davaya konu sözleşmenin sona ermesi nedeniyle çalışma gücü serbest kalan davacının yeni bir iş bulmak yoluna gideceği ve o işten sağlayacağı kazancı, davalıdan alacağı tazminattan indireceği, burada davacının bu dönem içerisinde kazanacağı para göz önüne alınarak sözleşme konusu hizmetini yapmaması nedeniyle tasarruf ettiği giderlerin de tazminattan indirilmesi, davacının kazanmaktan kasten kaçındığı paraların da mahsup işlemine tabi tutularak böylece davacının zararın artmasına yol açacak davranışlarının önlenmesi gerektiği, bu kapsamda yapılan incelemede mahkememizce alınan bilirkişi kök ve ek raporuna göre taraflar arasındaki sözleşmenin normal sona erme süresinin 31/12/2020 olduğu, sözleşme 31/05/2020 tarihinde davalı tarafından sonlandırıldığından davacının aynı nitelikte ve aynı şartlarda başka bir sözleşme imzalayabileceği makul sürenin 3 ay olduğu, ancak davacının defter ve kayıtlarına göre davacının davalıya hizmet veren personelleri için davalıya düzenlemiş olduğu fatura bedelleri ile davacının söz konusu personellerinin maliyeti mukayese edildiğinde personel maliyetinin düzenlenen fatura tutarlarından daha fazla olduğu, bu halde davacının kârdan yoksun kaldığından bahsedilemeyeceği, davacı tarafından bu durumun ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğu ileri sürülmüşse de basit yargılama usulüne tâbi olan dava konusu uyuşmazlıkta davacının sözleşme kapsamında davalı nezdinde istihdam edilen güvenlik personellerinin aylık ve yıllık maliyetleri ile davalı adına düzenlenen faturalar arasındaki farkı-aylık kârını- ortaya koyan herhangi bir kayıt ve belge sunmadığı, davacının defter ve kayıtlarından da aksi yönde bir sonuca ulaşılamadığı, davacının bilirkişi kök ve ek raporuna karşı soyut iddia ve itirazlarını destekler herhangi bir somut yazılı delil sunmadığı ve kâr mahrumiyetine ilişkin zararını ispatlayamadığı, cezai şart talebi yönünden ise davacı şirket eski çalışanı …’ın taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinden hemen sonra davalının güvenlik hizmeti almaya başladığı dava dışı … Savunma ve Güvenlik Sistemleri A. Ş’de çalışmaya başladığı sabit ise de cezai şartın asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer’î bir edim olduğu, taraflar arasındaki sözleşme her ne sebeple sona ermiş olursa olsun davacının sözleşmenin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin olarak anılan sözleşmenin 7/e maddesine göre talepte bulunamayacağı, mahkememizce alınan bilirkişi kök ve ek raporunun gerekçeli, objektif, denetim ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu anlaşılmakla davacının kâr mahrumiyeti ve cezai şart tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir(Benzer yöndeki kararlar için bkz. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 31/05/2021 tarih ve 2021/949 Esas, 2021/2336 Karar; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28/03/2019 tarih ve 2017/3234 Esas, 2019/2408 Karar; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/02/2014 tarih ve 2012/12780 Esas, 2014/2847 Karar sayılı ilamları.)
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. maddesi uyarınca 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
5-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
6-İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun …/… sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-11-13. maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/05/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır