Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/386 E. 2022/605 K. 06.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/386 Esas
KARAR NO : 2022/605

DAVA : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/08/2020
KARAR TARİHİ : 06/07/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket yapımı uhdesinde bulunan Manisa Atatürk Olimpik Spor Kompleksi’nin bir kısım su yalıtım işi için davalıdan almış olduğu 14.09 2019 tarihli teklifi kabul ederek davalı ile anlaştığını, işin toplam anlaşma tutarının 120.360,00-TL olduğunu, davalı yanın müvekkili şirkete 01.10.2019 tarih ve 120.360,00 TL tutarlı bir adet fatura tanzim ve tebliğ ettiği, ekte örnekleri sunulu belgelerden görüldüğü üzere toplam 104.500,00 TL faturaya mahsuben davalı yana ödendiği, davalı imalatlarının müvekkili şirket ile anlaşmasına ve yapım işleri genel şartnamesi koşullarına uygun olmadığı, ayıplı ve eksikli olduğu tespit edildiği, ayıpların giderilmesi ve eksiklilerin tamamlanması, davalıdan sürekli talep edilmesine rağmen davalı aksine hareket ederek 21.05.2020 tarih ve 60.180,00 TL tutarlı e faturayı tarafına gönderdiği, bu fatura bedel ve içeriği, tarafına verilen teklif sınırlarının üstünde ve dışında olduğu, bu nedenle davalı tarafından gönderilen fatura Manisa ….Noterliği 27.05.2020 tarihli ….yevmiye nolu noterlik yazısı ile davalıya iade edildiği, ayıp ve eksik konularındaki sözlü talepleri dikkate almayan davalıya ekte örneği sunulu Manisa …..Noterliği 03.06.2020 tarih …yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderildiği, işveren idare tarafından 22.06.2020 tarihinde işyerinde yapılan incelemeyi bildirir 23.06.2020 tarihli rapora göre yukarıdaki beyanları ayıplara ve eksiklikler resmi olarak da tespit edildiği, müvekkili şirket davalının yapması gereken iş için…… …Ve Malz.San. Ve Tic.Ltd.Şti. ile anlaşarak yaptırıldığı ve işi idarenin istediği şekilde tamamlayıp teslim edildiği, üçüncü kişi firmaya 100.000,00 TL ödeme yapıldığı, İzmir …….İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı dosyası ve dayanak gerekçelerden ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine, haksız ve kötü niyetle yapılan takip ile haczedilen paranın dava sonuna kadar davalıya ödenmemesine ve dava sonunda tarafına iade edilmesine, takibin haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, davalı yanın eksik ve ayıplı imalatlarının üçüncü kişiye yaptırması nedeniyle fazladan ödemek zorunda olunan tutarın şimdilik 10.000,00 TLsinin davalıdan alınarak tarafına ödenmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya tahminine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın müvekkili şirket ile Manisa Atatürk Olimpik Spor Kompleksi açık hava yüzme havuzu bekleme salonu terası ve havuz çevresindeki yalıtım işleri için sipariş formunun onaylanması sonucu 20.09.2019 tarihinde anlaştığı, davacı yan bu yalıtım işleri için m2 üzerinden 100,00 TL+Kdv ödeyeceği, bu işlerden teras yalıtımı için ölçüm yapıldığı, teras işinin 1020 m2 olduğu anlaşıldıktan sonra 01.10.2019 tarihli 120.360,00 TL meblağlı fatura kesilerek davacı yana teslim edildiği, bu iş için davacı yan tarafından müvekkili şirkete 30.11.2019 keşide tarihli 25.000,00 TL meblağlı çek, 31.12.2019 tarihli 50.000,00 TL meblağlı çek verilmiş bedeli müvekkilce tahsil olunduğu, bunun haricinde davacı yan tarafından banka üzerinden müvekkili şirkete 07.10.2019 tarihide 17.500,00 TL, 01.11.2019 tarihinde 10.000.00 TL ve 12.12.2019 tarihinde 2.000,00 TL olmak üzere EFT yapıldığı, davacı yanın çekler ve banka ödemeleri ile birlikte toplam ödemesi 104.500,00 TL olduğu, müvekkili şirketin bu fatura sebebiyle davacı yandan daha 15.860,00 TL alacağı bulunduğu, bundan dolayı müvekkili adına İzmir …….Noterliği tarafından 21.05.2020 tarih ve … yevmiye numaralı ihbarname olarak 21.05.2020 tarih …… seri numaralı 60.180,00 TL meblağlı e fatura davacı yana gönderildiği, davacı yan Manisa ….Noterliğinin 27.05.2020 tarih ve …yevmiye numaralı ihtarnamesi ile gönderilmiş olan faturayı müvekkili şirket ile kendi aralarında herhangi bir mal ve hizmet ilişkisine dayanan ilişki bulunmadığı gerekçesiyle müvekkil şirket vekili olarak 28.05.2020 tarihinde iade ettiği, müvekkili şirket gerçekleştirdiği hizmet bakımından davacı yandan ayrıca 60.180.,00 TL alacaklı olduğu, bu alacağını tahsil etmek isteyen müvekkili şirket İzmir ……Noterliğinin 04.06.2020 tarih ve …….yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek davacı yana gönderildiği, 11.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davacı yan müvekkili şirketin her iki alacağı bakımından da ödeme de bulunmayarak temerrüde düştüğü, davacı yanın müvekkil şirkete 01.10.2019 tarihli faturadan bakiye 15.860,00 TL ve ayrıca havuz çevresinde yalıtım işinden 21.05.2020 tarih … seri numaralı 60.180,00 TL ile birlikte ihbarname masrafi olan 276,39 TL meblağda dahil olmak üzere toplam 76.316,19 TL borcu bulunduğu bu borç ödenmeyince borçlu davacı hakkında İzmir……İcra Müdürlüğü ….E.sayılı dosyasından takip başlatıldığı, süresinde yapılmayan itiraz sebebiyle takip kesinleştiği, takibe yapmış olduğu itirazdan netice alamayan davacı yan görülmekte olan davayı açtığı, davacı yan müvekkili şirkete olan borcunu haksız ve mesnetsiz şekilde durdurduğu davacı yanın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine, iş bu davayı haksız olarak açan kötü niyetli davacılar hakkında 6100 sayılı HMK m.329/1 ve II hükümlerinin uygulanması ve bu bedellerinde davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibi nedeniyle menfi tespit isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir 8. İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı dosya sureti,
-Manisa Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün 16/02/2021, 30/06/2021, 17/05/2022,
tarihli yazısı ve eki,
-Taraflar arasındaki sözleşme ve faturalar,
-İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğünün 21/12/2020 tarihli yazısı,
-İzmir vergi dairesi başkanlığının 16/12/2020 tarihli yazısı ve eki,
-Bilirkişi ….’un 14/04/2021 tarihli kök raporu, 09/06/2022 tarihli ek raporu,
-Bilirkişi ……’in 21/06/2021 tarihli raporu,
-Manisa ATM’nin …… talimat dosyasında 17/09/2021 tarihinde gerçekleştirilen
keşif,
-İnşaat Mühendisi bilirkişi …..’in 20/12/2021 tarihli kök raporu ile
18/02/2022 tarihli ek raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. Maddesi: “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar ve bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Bu noktada, konuyla ilgisi bakımından “ispat yükü”ne ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190.maddesi; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddî hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hallerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı halinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanunî karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira, aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyetinden değil, karine ile kabul edilen durumun aksini ispat etmek gerekir (6100 sayılı HMK. 190. madde gerekçesi).
Menfi tespit konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davalının, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye fatura alacağına istinaden davacı şirket aleyhinde İzmir … İcra Müdürlüğünün ….esas sayılı dosyasında 22/06/2020 tarihinde takip başlattığı, ödeme emrinin davacı borçluya 24/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği, takibin 02/07/2020 tarihi itibariyle kesinleştiği, davacı borçlunun yasal süresinden sonra 04/08/2020 tarihinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, icra müdürlüğünce itirazın süresinde olmadığından bahisle reddine ve takibin devamına karar verildiği, bunun üzerine davacının iş bu davayı ikame ettiği, davacının iş bu dava ile davalı ile aralarında Manisa Atatürk Olimpik Spor Kompleksinin bir kısım su yalıtım işi için eser sözleşmesi bulunduğu, bu iş bedelinin taraflarca kdv dahil 120.360,00 TL olarak kararlaştırıldığı, davalının aynı tutarda 01/10/2019 tarihli fatura düzenleyerek kendisine gönderdiği, bu faturaya istinaden davalıya 104.500,00 TL ödeme yapıldığı, taraflar arasında başkaca ticari ilişki bulunmadığından söz konusu ödemenin bu faturaya istinaden yapıldığının kabulü gerektiği, davalının yaptığı imalatın taraflar arasındaki sözleşme ve Yapım İşleri Genel Şartnamesine uygun olmadığı, ayıplı ve eksik olduğunun tespit edildiği, bu kapsamda davalıya bildirimde bulunduğu halde davalının 21/05/2020 tarih ve 60.180,00 TL bedelli ikinci bir fatura düzenleyerek kendisine gönderdiği, bu ikinci faturaya konu bedel ve içeriğin anlaşmaya aykırı olduğu, faturanın iade edildiği, davalıya bildirimde bulunulduğu halde ayıpların giderilmediği, dava dışı idarece 22/06/2020 tarihinde mahalinde yapılan tespitte de ayıp ve eksiklerin tespit edildiği, 20 iş günü içerisinde tamamlanmasının istenildiği, davalının bildirime rağmen ayıp ve eksiklikleri gidermemesi üzerine dava dışı … Ltd. Şti. ile başka bir anlaşma yapıldığı ve işin idarenin istediği şekilde tamamlanıp teslim edildiği, dava dışı şirkete ayrıca 100.000,00 TL ödeme yapıldığı, davalı tarafından yapılan işe ilişkin olarak 10 yıl garanti verildiği halde bu taahhüde uyulmadığı iddiası ile söz konusu icra dosyası kapsamında davalıya borçlu olmadığının tespitine, eksik ve ayıplı imalat nedeniyle üçüncü kişiye yapılan ödeme sebebiyle uğranılan zarara karşılık 10.000,00 TL’nin davalıdan alınarak tarafına ödenmesini talep ettiği, dava dilekçesinin mahkememizce davalıya tebliğe çıkartıldığı, tebligatın iade dönmesi üzerine gerçek kişi olan davalının Mernis adresine Tebligat Kanunu 21/2. maddesi şerhini içerir şekilde yeniden tebligat çıkartıldığı, davalıya 12/10/2020 tarihinde usulüne uygun tebligat yapıldığı, davalının yasal süresinden sonra 27/11/2020 tarihinde davaya cevap verdiği ve cevap dilekçesinde ikametgah adresine yapılan tebligatın usulsüz olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede kendisinin tebligat adresinin belirtildiği, eski hale getirme talebinin kabul edilerek cevap dilekçesi ile delillerin süresinde sunulduğunun kabulü gerektiği, Manisa Atatürk Olimpik Spor Kompleksi açık hava olimpik yüzme havuzu bekleme salonu terası ve havuz çevresindeki yalıtım işleri için davacı ile anlaştığı, metre kare birim fiyatının 100 TL +kdv olarak belirlendiği, teras yalıtımı için ölçüm yapıldığı ve teras alanının 1.020 m2 olduğunun tespit edildiği, buna ilişkin 01/10/2019 tarihinde 120.360,00 TL bedelli faturanın düzenlenerek davacıya teslim edildiği, bu fatura karşılığında davacının toplam 104.500,00 TL ödeme yaptığı, teras işine ilişkin davacının bakiye 15.860,00 TL borcu bulunduğu, havuz için ise ayrıca ölçüm yapıldığı ve yalıtım alan ve işinin 510 m2 olduğu tespit edildikten sonra bu işin de kendisi tarafından yerine getirildiği, havuza ilişkin de 21/05/2020 tarihli 60.180,00 TL bedelli fatura düzenlenerek davacıya gönderildiği, davacının faturayı haksız yere iade ettiği, hem havuz hem teras yalıtım işinin eksiksiz olarak yerine getirildiği ve davacının ayıp iddiasının yerinde olmadığını savunduğu, taraflar arasında öncelikle davacının davaya süresinde cevap verip vermediği, cevap süresi bakımından eski hale getirme koşullarının oluşup oluşmadığı, tarafların sadece teras yalıtım işi için anlaşıp anlaşmadıkları, davalının ayrıca havuz yalıtım işini yapıp yapmadığı, davacının kabulünde olan 120.360,00 TL iş bedelinin sadece teras yalıtım işine ilişkin olup olmadığı, davalının havuz işine ilişkin düzenlediği 21/05/2020 tarihli 60.180,00 TL bedelli faturaya konu işi yerine getirip getirmediği, eseri eksiksiz ve ayıpsız olarak teslim edip etmediği, takip konusu her iki faturaya konu alacağa hak kazanıp kazanmadığı, davacının takip nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı, borçlu değil ise borçlu olmadığı miktarının ne kadar olduğu ve davacının eksik ve ayıplı işler nedeniyle zarara uğrayıp uğramadığı, zarara uğramış ise bu zararını davalıdan talep edip edemeyeceği hususlarında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacının, davalı ile aralarında eser sözleşmesi bulunduğunu iddia ettiği, sözleşme ilişkisinin davalının da kabulünde olduğu, davacının tüzel kişi tacir olduğu, davalının ise İzmir Ticaret Müdürlüğünün cevabı yazısına göre tacir olarak kaydı bulunmamakta ise de İzmir Vergi Dairesi Başkanlığının 16/12/2020 tarihli cevabi yazısına göre davalının bilanço esasına göre defter tuttuğu, tacir sayılan kimselerden olduğu, her iki tarafı tacir olan ve tarafların ticari işletmesini ilgilendiren nispi ticari dava niteliğindeki uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu anlaşılmakla uyuşmazlığın esasının incelenmesine geçilmiştir.
Davalının, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğu, mahkemece dava dilekçesinin bu sözleşme adresine tebliğe çıkartılması gerektiği, dava dilekçesinde bildirilen davalı adresinin sözleşmedeki adres olmadığı, bu adrese ve mernis adresine çıkartılan tebligatların usulsüz olduğu, bu nedenle cevap dilekçesinin ve delillerinin yasal süresinde sunulduğu gerekçesiyle eski hale getirme talebinde bulunduğu, ancak taraflar arasındaki sözleşmede tebligat adresi olarak ayrı bir adres belirlemesi yoluna gidilmediği/kararlaştırılmadığı, sadece davalının işyeri adresinin fiyat ve iş teklifinin altında yer aldığı, bu nedenle mahkememizce davalının dava dilekçesinde bildirilen adresine çıkartılan tebligat ile yine davalının mernis adresine çıkartılan tebligatın usulüne uygun olduğu, davalının eski hale getirme talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla davalının davaya cevap dilekçesinin süresinde olmadığının ve delillerini süresinde bildirmediğinin tespitine karar verilmiştir.
Davacının, dava dilekçesinde icra takibi nedeniyle menfi tespit talebi ile birlikte ayrıca ayıplı ve eksik işlerin dava dışı şirkete yaptırıldığı ve bundan kaynaklı olarak uğradığını ileri sürdüğü zararı tazminat olarak davalıdan talep ettiği, davacının bu talebi yönünden dava öncesi dava şartı zorunlu arabuluculuk yoluna müracaat etmediği, bu nedenle mahkememizce tazminat talebi yönünden 02/12/2020 tarihli celsenin 6 nolu ara kararı ile dosyanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verildiği ve mahkememizin 02/12/2020 tarih ve 2020/685 esas, 2020/680 karar sayılı ilamı ile usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında sözleşme kapsamında yapılan ödeme miktarı konusunda ihtilaf bulunmamakla birlikte takibe konu alacağın 2 adet faturaya dayandığı dikkate alınarak mahkememizce her iki faturanın taraf defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, kayıtlı ise ne şekilde kayıtlı olduğu yönünde taraf defterlerinin incelenmesine girişildiği, bu kapsamda davalı defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede 14/04/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre, davalının 2019 ve 2020 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, defter ve kayıtların kendisi lehine delil vasfına sahip olduğu, takip konusu 21/10/2019 ve 21/05/2020 tarihli faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı tarafından davalıya söz konusu faturalara ilişkin yapılan ödeme tutarının 104.500,00 TL olduğu, davalının kendi defterlerine göre her 2 faturadan kaynaklı olarak bakiye 76.040,00 TL alacaklı olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, davacı şirket defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede ise 21/06/2021 tarihli bilirkişi raporuna göre davacının 2019 ve 2020 yıllarına ait defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, kendisi lehine delil vasfına sahip olduğu, 01/10/2019 tarihli 120.360,00 TL bedelli faturanın davacı defterinde kayıtlı olduğu, davacının bu faturaya ilişkin olarak davalıya aynı tutarda ödeme yaptığına dair defterlerde kayıt bulunduğu, ancak davacı defterlerinde sadece 104.500,00 TL’lik kısım yönünden ödemeye dayanak bilgi ve belgenin gösterildiği, bakiye 15.860,00 TL’lik kısım yönünden ödemeye ilişkin herhangi bir belgenin defter ve kayıtlara yansımadığı, 21/05/2020 tarihli 60.180,00 TL bedelli faturanın davacı tarafından iade edildiği için davacı defter ve kayıtlarında yer almadığı, davacı şirketin dava dilekçesinde eksik ve ayıplı işleri yaptırdığını bildirdiği dava dışı … Ltd. Şti’ye 30/09/2020 ve 10/10/2020 tarihli faturalar karşılığı 248.842,83 TL borçlu olduğu, davacı tarafından ödeme dayanak belgesi sunulmadığından davacının defterlerine göre davalıya 15.860,00 TL borçlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacının eksik ve ayıplı imalat iddiası bulunduğundan mahkememizce dava konusu işin yapıldığı mahal mahkemesine talimat yazıldığı, talimat mahkemesinden keşif yapılmasının istenildiği, talimat mahkemesinde inşaat mühendisi refakatinde bilirkişi incelemesi yapıldığı, bilirkişiden 20/10/2021 tarihli kök raporun alındığı, söz konusu raporda, tespit konusu yerin Manisa Olimpik Spor Kompleksinin içerisinde tek katlı idari binanın çatısı olduğu, binanın betonarme karkas yapım tekniği ile yapıldığı, ön kısmında yüzme havuzu bulunduğu, tespit konusu kısmın binanın terası ve yüzme havuzu kısmındaki su yalıtımı uygulaması olduğu, tesis içerisinde yapılan incelemelerde binanın giriş, müdüriyet, lavabo gibi çeşitli mekanlardan oluştuğu, iç mekan tavanlarının asma tavandan yapıldığı, asma tavanlarda yapılan incelemelerde asma tavan plakalarının bina açık terasından gelen su sızıntıları nedeniyle kısmen lekelendiği ve kabarmış olduğu, hatta bazı bölgelerde tavan plakalarının kopmuş vaziyette olduğu, bina çatısının büyük kısmının örtüsüz açık terastan oluştuğu, teras zemininin su yalıtım malzemesi ile kaplandığı, kaplamanın alt katmanında ise fayans kaplaması olduğu ve tretuvar diplerinde drenaj kanallarının bulunduğu, davaya konu yalıtım uygulamasının tüm açık fayans zemin üzerine ve ön taraftaki havuzun duvarı üzerine kısmen uygulandığı, niteliği itibariyle uzun yıllarca kullanım sağlaması gerektiği, keşif mahallindeki incelemede yalıtım uygulamasında seramik derz aralarında çatlamaların meydana geldiği, kaplamanın birçok lokal bölgesinde polyürea kaplamasının deforme olduğu ve parça parça kabarıp sıyrıldığı, özellikle sökülmüş seramik üzerine yapılan uygulamalarda balık gözü şeklinde şişmelerin ve açıklıkların oluştuğu, ayrıca yalıtım kaplamasının yine lokal bölgelerde yalıtım malzemesi renk değiştirmiş halde şeffaf olduğu ve altındaki seramiklerin ortaya çıktığı, mevcut haliyle uygulamanın sızdırmaz su yalıtımı özelliğini kaybetmiş vaziyette birçok bölgesinin bulunduğu, iç mekan tavalarındaki su sızıntısının deforme olmuş yalıtım malzemesinden kaynaklı olduğu, polyürea kaplama uygulamasının teknik föyünde de belirtildiği üzere polyürea kaplama çalışmasının başarılı olabilmesi için en önemli faktörün uygulama yapılacak zeminin işlem öncesi hazır hale getirilmesi ve uygulama yapılacak yüzeydeki nemin %4’ün altında olması gerektiği, aksi takdirde kaplama malzemesinin zemin ile aderansının sağlanamayacağı, balıkgözü şeklinde açıklıkların oluşabileceği ve polürea kaplamasının kalkabileceği, uygulama alanında da yapılan tespitlerde yalıtım malzemesinde söz konusu sorunlar görüldüğünden yapılmış polyürea yalıtım kaplamasının uygulama aşamasından önce yeterli teknik altyapı şartlarını sağlamadan yapıldığı, dolayısı ile uygulama aşamalarında özen gösterilmemesinden kaynaklı kaplama malzemesinde yırtılma, kuşgözü şeklinde şişme ve derz çatlamaların meydana geldiği, ayrıca uygulanan kaplamadaki lokal renk değişimlerinin kullanılması gereken sarfiyat miktarı ve malzeme içeriğinin yeterli olmamasından kaynaklı olabileceği, netice itibariyle firmaca yapılan su yalıtımı uygulamasının deformasyona uğradığı ve işlevini yeterine getirmediği dikkate alındığında ayıplı imalat olarak değerlendirilmesinin uygun olacağı görüş ve kanaatinin bildirildiği, taraflarca bu rapora itiraz edildiği, davacı vekili dava dilekçesinde sadece teras yalıtım işinin davalıya yaptırıldığını, idarenin tespitinden sonra eksik ve kusurların üçüncü kişi aracılığı ile giderildiğini, havuz yalıtım işinin ise davalı tarafından yapılmadığını ileri sürmekte iken 20/10/2021 tarihli bilirkişi raporundaki tespitler üzerine mahkememize sunmuş olduğu 12/12/2021 tarihli beyan dilekçesinde havuz ve teras yalıtım işinin davalı tarafından yapıldığını, havuzdaki eksik ve ayıpların dava dışı üçüncü kişi aracılığı ile giderildiğini, terastaki ayıpların ise davalıdan kaynaklandığını ileri sürdüğü, bunun üzerine 6100 sayılı HMK’nun 31 ve 194. maddeleri uyarınca davacı beyanları arasındaki çelişki hatırlatılarak davacı vekilinden iddiasını açıklaması ve somutlaştırılmasının mahkememizce istenildiği, davacı vekilinin 15/12/2021 tarihli celsedeki beyanlarında, “…her ne kadar dava dilekçemizde davalı tarafından havuz yalıtım işinin yapılmadığı bildirilmiş ise de davacı ve davalı teras ve havuz yalıtım işi için anlaşmış olup, bu kapsamda davalı tarafından teras ve havuza ilişkin yalıtım işlemleri yapılmıştır, ancak yapılan yalıtım işleminin ayıplı olmasının idarece tespiti üzerine tarafımızca davalıya ihtarda bulunulmuştur, davalı tarafından ihtara rağmen ayıbın giderilmemesi üzerine tarafımızca havuzun ayıplarının giderilmesi için dava dışı … Ltd Şti ile anlaşılmıştır ve havuz ayıpsız şekilde idareye teslim edilmiştir, ancak terasa ilişkin olarak herhangi bir işlem yapılmamıştır, terasın mevcut hali davalı tarafından yapılan imalattan kaynaklanmaktadır…’ şeklinde beyanda bulunduğu, davalının ise davacının iddiasının genişletilmesine muvafakatının bulunmadığını aynı celsede bildirdiği, mahkememizce kök raporda bilirkişi tarafından imalatın ayıplı olduğu bildirilmekle birlikte ayıbın niteliği, giderim bedeli ve yapılan ödemenin fazla olup olmadığı hususlarında herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmakla, dosyanın kök rapor hazırlayan bilirkişi Hasan Sezer’e yeniden tevdi edildiği, bilirkişiden öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre teras ve havuz için davacı tarafından davalıya yapılması gereken ödeme miktarının ne olduğu, davacı vekilinin 15/12/2021 tarihli duruşmadaki beyanına göre teras ve havuza ilişkin yalıtım işlerinin davalı tarafından yerine getirildiği ancak yapılan imalatta ayıplar bulunduğu bildirildiğinden öncelikle havuz ve terasta yalıtıma ilişkin ayıp olup olmadığı, ayıp var ise ayıbın gizli veya açık ayıp olup olmadığı, davacı tarafından yapılabilecek herhangi bir inceleme ile ayıbın anlaşılıp anlaşılamayacağı, davacının ayıpla eseri kabule zorlanıp zorlanamayacağı, ayıbın ağırlığına göre ayıpların giderilmesinin mümkün olup olmadığı, ayıptan ötürü sözleşme bedellerinde indirim gerekip gerekmeyeceği, gerekiyor ise ayıbın giderim bedelinin ne olduğu ve buna göre davacı tarafından yapılan ödemenin fazla olup olmadığı hususlarında tarafların iddia ve savunmalarını karşılar, gerekçeli, denetime ve hükme esas alınmaya elverişli ek rapor düzenlenmesinin istenildiği, bilirkişi tarafından bu kapsamda 18/02/2022 tarihli ek raporun düzenlendiği, söz konusu raporda teras yalıtımının altında yer alan iç mekan tavanlarında su sızıntıları tespit edildiği ve fotoğraflamalarının yapıldığı, gerek teras polyürea uygulamasının lokal birçok kısmında özelliğini kaybetmesi gerekse iç mekan tavanlarında meydana su sızıntısı nedeniyle meydana gelmiş deformasyonlar tespit edildiği ve teras yalıtım (polyürea) uygulamasında ayıplı imalat olduğunun tespit edildiği, ayıplı imalatın yapılan uygulamanın mukavemeti mevsim şartlarının değişmesi gibi üzerinden zaman geçtikten sonra deneme yöntemi ile anlaşılabileceğinden, yapılan yalıtım imalatının gizli ayıp olarak değerlendirildiği, yapılan teras su yalıtım uygulamasının alt katın tavanında su sızıntısına engel olmadığı ve imalatın yapının teras su yalıtım ihtiyacını karşılamaması sebebiyle yapılan imalatın kabule zorlanamayacağı, yapılan polyürea uygulaması bütün olarak uygulanan ve çalışan bir su yalıtım uygulaması olduğundan ayıbın giderilmesinin ancak alanın tamamına yeniden uygulamanın yapılması ile mümkün olabileceği, bu sebeple ayıbın ağırlığına göre ayıpların giderilmesinin mümkün olmadığı ve sözleşme bedeli üzerinden indirim gerekmediği, imalatın baştan yapılması gerektiği, dosya içerisindeki 16/09/2019 tarihli teklif mektubundan Manisa Atatürk Olimpik Spor Kompleksi Bekleme Salonu Terası için; Polyürea yalıtım uygulaması m2 bedeli 100 TL+kdv olarak taraflarca kararlaştırıldığı, teras alanının 1020 m2 olduğu, terasa ilişkin toplam iş bedelinin 1020 m2 x 100 TL x 1.18(KDV)= 120.360,00 TL olduğu, dosya içerisindeki teklif mektubunda sadece bekleme salonu teras kısmı ile ilgili teklifin yer aldığı, havuza poliürea uygulaması ile ilgili kısım için teklifin görülmediği, ancak, keşif günü havuz mahallinin de incelendiği yapılan incelemelerde; havuzun çok az kısmının dolu olduğu, havuzun tesis binası cephesinde kısmi fayansların düştüğünün görüldüğü ve tespit edildiği, yine keşif günü havuzda polyürea yalıtım uygulamasının sadece havuzun bir kenarında yapıldığının beyan edildiği ve gösterildiği ancak havuzun poliürea yalıtım uygulamasının ayıplı olup olmadığı, havuzun sızıntı yapıp yapmadığı gibi hususlarda herhangi bir tespit yapılamadığı, yapılabilecek durumda da olmadığı, dosya içerisindeki idari denetim raporunda da sadece teras ile ilgili tespitler yapıldığı, teras ve havuzdaki ayıbın giderim bedelinin taraflar arasındaki sözleşme bedeline göre 135.514,50 TL olarak tespit edildiği yönünde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Davacının, davalı ile aralarında eser sözleşmesi bulunduğu, bu sözleşme kapsamında davalının Manisa İli Atatürk Olimpik Spor Kompleksi işinin teras yalıtım işini alt yüklenici olarak üstlendiği, ancak edimini ayıplı olarak yerine getirdiği, terastaki ayıbın idarenin tespiti üzerine davalıya yapılan bildirime rağmen giderilmemesi üzerine dava dışı üçüncü kişiye yaptırıldığı ve giderildiği, işin bu şekilde davacı idareye teslim edildiği, davalı havuz yalıtım işine ilişkin fatura düzenlemiş ise de havuz yalıtım işinin davalı tarafından yapılmadığını iddia ettiği ve davalının sözleşmeden kaynaklanan bakiye alacağa ilişkin takibi nedeniyle menfi tespit isteğinde bulunduğu, davalının ise hem teras hem havuz yalıtım işine ilişkin davacı ile anlaşmasının bulunduğunu ve bakiye alacağının olduğunu, imalatın ayıpsız olduğunu savunduğu, dava menfi tespit davası olarak açıldığından kural olarak ispat külfetinin alacaklı konumunda olmasına rağmen davalıda olduğu, ancak davacı tarafından 12/12/2021 tarihli beyan dilekçesi ile havuz işinin de davalı tarafından yapıldığı ve eserin ayıplı olmakla birlikte teslim edildiği kabul edildiğine göre bu halde eserin ayıplı olduğunun ispat külfetinin davacıda olduğu, davacının dava dilekçesinde terasın ayıplı olduğunu ve ayıbın üçüncü kişi aracılığı ile dava öncesinde giderildiğini ileri sürdüğü, mahkememizce talimat yoluyla yapılan keşifte ise terasın ayıplı olduğunun tespit edildiği, havuzda ise herhangi bir ayıp saptanmadığı, davacının bu kez de 12/12/2021 tarihli beyanında terastaki mevcut ayıbın davalıdan kaynaklandığını ve terastaki ayıbın dava öncesinde giderilmediğini, havuzdaki ayıbın dava öncesinde giderildiğini ileri sürdüğü, basit yargılamaya tabi olan dava konusu uyuşmazlıkta 6100 sayılı HMK’nun 319.maddesi uyarınca davacı yönünden iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının dava açılması ile birlikte başladığı, davacının iddiasının genişletilmesine davalının muvafakatının bulunmadığı, bu sebeple mahkememizce davacının havuzun ayıplı olduğuna ilişkin iddiasının incelenmediği, her ne kadar mahkememizce talimat yoluyla yapılan keşifte terasta ayıp olduğu saptanmış ve ayıbın ifayı kabule engel mahiyette olduğu tespit edilmiş ise de, davacı tarafından dava dilekçesinde söz konusu ayıpların idarenin tespiti üzerine dava dışı üçüncü kişiye dava öncesinde tamamlattırıldığı/giderildiği bildirildiğine göre yargılama sırasında mahkememizce tespit edilen ayıpların davalının imalatından mı yoksa dava dışı üçüncü kişinin imalatından mı kaynaklandığının tespit edilemediği, bu konuda ispat külfetinin davacıda olduğu, davacının teras yönünden ayıplı ifa iddiasına ilişkin olarak ispat külfetini yerine getir(e)mediği, havuz yalıtım işi yönünden ise söz konusu işin davalı tarafından yerine getirildiği davacı tarafından 12/12/2021 tarihli beyan dilekçesi ile kabul edildiğine göre davalının hem teras hem havuz için iş bedeline hak kazandığı, davacıdan talepte bulunabileceği, davacı tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan teklifin sadece terasa ilişkin olduğu bu nedenle davacının iddiasının aksine 1.020 m2 ölçüm ve 120.360,00 TL bedelli faturanın sadece terasa ilişkin olduğu, havuza ilişkin davalı tarafından düzenlenen ikinci faturaya konu alacağa da bu işin yapıldığı davacı tarafından kabul edildiğinden davalının hak kazandığının kabulü gerektiği, nitekim dosyaya kazandırılan idare kayıt ve belgeleriyle de bu durumun sabit olduğu, mahkememizce yapılan defter incelemesine göre davalının söz konusu faturalardan kaynaklı olarak davacıdan bakiye 76.040,00 alacağı bulunduğu, davalının dava öncesinde davacıya ihtarname gönderdiği, ihtarnamenin davacıya 11/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalının davacıya ödeme konusunda 7 günlük süre tanıdığı, davacının 19/06/2020 tarihinde temerrüde düştüğü, davalının 19/06/2020 tarihi ile takip tarihi olan 22/06/2020 tarihleri arasındaki dönem yönünden takip öncesi işlemiş faiz talep edebileceği, mahkememizce alınan bilirkişi raporuna göre takip öncesi işlemiş faizin 62,50 TL olduğu, buna göre davalının davacıdan 76.040,00 TL asıl alacak, 62,50 TL işlemiş faiz, 542,40 TL ihtar gideri olmak üzere toplam 76.644,90 TL alacaklı olduğu, davacının sadece takip öncesi işlemiş bakiye 254,85 TL faiz yönünden iddiasında haklı olduğu, mahkememizce alınan bilirkişi raporlarının usul ve yasa ile gerekçeli, objektif, denetim ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu, ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 29. maddesi uyarınca tarafların, dürüstlük kuralına uygun davranmak ve davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlü olduğu, davacının bu yükümlülüğe aykırı hareket ettiği ve bunun yasal sonuçlarına katlanması gerektiği, davacının kötüniyetli olduğu davalı tarafından ispat edilmediğinden kötüniyet tazminatının yasal koşullarının oluşmadığı değerlendirilmekle davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davacının İzmir …… İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında takip öncesi işlemiş faiz yönünden davalıya 254,85 TL borçlu olmadığının TESPİTİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2- Yasal koşulları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 1.483,86 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 1.403,16 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 2.550,00 TL bilirkişi ücreti, 419,90 TL keşif harcı, 100,00 TL keşif aracı ücreti, 362,35 müzekkere-tebligat giderinden oluşan toplam 3.567,35 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi sebebiyle tarafların haklılık oranına göre (254,85/76.889,75=0,003) 11,82 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, bakiye kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yapılan 48,55 TL müzekkere-tebligat giderinin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi sebebiyle tarafların haklılık oranına göre (0,9970) 48,40 TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE, bakiye kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. fıkrası uyarınca 254,85 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
8-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. fıkrası uyarınca 10.766,44 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
9-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
10-Dava konusu uyuşmazlığın dava şartı zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı anlaşılmakla davacının sarfına sebebiyet verdiği İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun 2020/3983 sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-11-13. maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/07/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza