Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/384 E. 2021/1082 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/384 Esas
KARAR NO : 2021/1082

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/08/2020
KARAR TARİHİ : 01/12/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, Malatya da gelinlik üzerine olan … adlı iş yerinin olduğunu, karşı tarafın edimin gelinlik teslimatı olduğunu, müvekkilininde 4 adet toplam 100.000,00 TL bedelli çek vermek olduğunu gelinlik satış sözleşmesiyle anlaştıklarını, müvekkilinin kendi edimini yerine getirip çekleri karşı tarafa teslim ettiğini, ancak karşı taraf söz konusu gelinlikleri teslim etmediğini, bu nedenle çeklerin bedelsiz kaldığını, karşı taraf bedelsiz senetlerin bedelsiz olduğunu bile bile ciroladığını belirterek, haklı davanın kabulü ile müvekkilinin … Bankası Malatya Şubesi’nin muhatap banka olduğu, keşidecisinin müvekkil … olduğu, 30/08/2020 keşide tarihli (… Seri Nolu) 25.000,00 TL bedelli, 30/09/2020 keşide tarihli (… Seri Nolu) 25.000,00 TL bedelli, keşide yerinin Malatya olduğu, lehtarının karşı taraf olduğu … Adet çek, … Malatya Şubesi’nin muhatap banka olduğu, keşidecisinin müvekkil … olduğu, 30/04/2020 keşide tarihli (… Seri Nolu) 25.000,00 TL bedelli, 30/05/2020 keşide tarihli (… Seri Nolu) 25.000,00 TL bedelli, keşide yerinin Malatya olduğu, lehtarının karşı taraf olduğu … Adet çek olmak üzere toplam 4 adet çek sebebiyle davalıya borçlu olmadığına ve bu çeklerin bedelsiz kaldıklarının tespitine, davalının zilyetliğinde bulunan çeklerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmiş davalı davaya cevap vermemiştir.
DAVA:
Dava, ticari ilişki kapsamında avans olarak verildiği ve bedelsiz kaldığı iddia olunan çekler nedeniyle menfi tespit isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Değişiş İş sayılı dosyası,
-… A.Ş nin 31/12/2020 ve 09/03/2021 tarihli yazısı,
-… nun 28/12/2020 ve 27/09/2021 tarihli yazısı,
-Bilirkişi …’ın 23/03/2021 tarihli bilirkişi raporu,
-Malatya Ticaret Sicil Müdürlüğünün 10/06/2021 tarihli yazısı,
-Malatya Vergi Dairesinin 09/06/2021 tarihli yazısı,
-Bilirkişi …’un 23/08/2021 tarihli raporu,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Çek ve bono bir kambiyo senedidir. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. Maddesi: “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar ve bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
İİK’nın 72/5. maddesi gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir. Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir(Çavdar, Seyit, İtirazın İptali,Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, Ankara, 2007,s.803).
Bu noktada, konuyla ilgisi bakımından “ispat yükü”ne ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190.maddesi; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddî hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hallerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı halinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanunî karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira, aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyetinden değil, karine ile kabul edilen durumun aksini ispat etmek gerekir (6100 sayılı HMK. 190. madde gerekçesi).
Menfi tespit konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Kambiyo senedinin bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının Malatya ilinde gelinlik satışı üzerine ticari faaliyet yürüttüğü, bu faaliyeti kapsamında davalı ile gelinlik tedariğine ilişkin olarak anlaşma yaptığı, bu anlaşma uyarınca davalıya toplam bedeli 100.000,00 TL olan 4 adet çeki avans amacıyla verdiği, davalının çekleri teslim aldığı halde söz konusu gelinlikleri teslim etmediği, edimini ifa etmediği ve çeklerin bedelsiz kaldığı iddiası ile iş bu menfi tespit davasını ikame ettiği, davalının davaya cevap vermediği, davalı vekilinin ise yargılama aşamasındaki beyanlarında davacının başka bir borç nedeniyle söz konusu çekleri müvekkiline verdiği ve davacının çeklerin avans çeki olduğu iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini savunduğu, taraflar arasında dava konusu dört adet çekin ticari satım sebebiyle avans amacıyla düzenlenip düzenlenmediği ve bedelsiz kalıp kalmadığı, davacının bu çekler sebebiyle borçlu olup olmadığı hususunda ihtilaf bulunduğu, mahkememize yapılan araştırmaya göre davacının ticaret sicil kaydının bulunmadığı ancak bilanço usulüne göre defter tuttuğu ve tacir sayılan kimselerden olduğu, bu nedenle her iki tarafı tacir olan ve ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan somut uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu, taraflar arasında ticari ilişki olup olmadığı, ilişki var ise ilişkinin mahiyeti ile çeklerin defterlere ne şekilde kayıtlı olduğu hususunda mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtlarının smmm bilirkişi tarafından incelenmesine karar verildiği, öncelikle davacının defter ve kayıtları üzerinde talimat mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesinde, davacının defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, kendisi lehine delil vasfına sahip olduğu, davacının ticari defterlerinde davalıya ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkiye rastlanmadığı, dava konusu çeklerin davacının ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, mahkememizce davalının defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde ise, davalının defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, kendisi aleyhine delil vasfına sahip olduğu, davalı defterlerinde davacı ile olan ilişkinin açık hesap ilişkisi olarak yer aldığı, davacı tarafından davalıya 10/03/2019 ve 20/04/2019 tarihinde verilmiş olan 30/04/2020 tarihli 25.000,00 TL bedelli ve 30/05/2020 tarihli 25.000,00 TL bedelli olmak üzere toplam … Adet çekin davalının ticari defterlerinde yer aldığı, davalının bu çekler nedeniyle davacıya 50.000,00 TL tutarında borçlu göründüğü, davalı tarafından söz konusu çeklerin dava dışı şirketlere ciro edildiği, dava konusu olan … Bankası A.Ş ye ait 30/08/2020 ve 30/09/2020 tarihli diğer çeklerin ise davalı defterlerinde yer almadığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, çekin kural olarak bir ödeme vasıtası olduğu, somut olayda ispat yükünün çeklerin ileride teslim edilecek mallara karşılık avans olarak verildiğini ve satışa konu malların teslim edilmediğini ileri süren davacıda olduğu, davacının bu iddiasına ilişkin olarak herhangi bir yazılı delil sunamadığı, tarafların tacir olduğu gözetilerek mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, davacının ticari defter ve kayıtlarında taraflar arasındaki temel ilişki ve söz konusu çeklere ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı, davalının defterlerinde ise … Bankası Malatya Şubesine ait keşidecisi …, keşide tarihi 30/04/2020, çek seri nosu …, 25.000,00 TL bedelli çek ve … Bankası Malatya Şubesine ait keşidecisi …, keşide tarihi 30/05/2020, çek seri nosu …, 25.000,00 TL bedelli çeklerin davacıdan avans olarak alındığına ve davalının bu çekler nedeniyle davacıya borçlu olduğuna dair kayıt bulunduğu, bu nedenle söz konusu 2 çek yönünden davacının iddiasını ispat ettiği ve ispat külfetinin yer değiştirdiğinin kabulü gerektiği, davalının bu iki çek yönünden çeklerin karşılığı olan mal ve hizmeti davacıya teslim ettiğini ispatlaması gerektiği, davalının bu yönde herhangi bir delil sunmadığı, bu sebeple bedelsiz kaldığı ispatlanan söz konusu 2 çek yönünden davacının menfi tespit isteğinin kabulü gerektiği, … Bankasına ait 30/08/2020 keşide tarihli … seri nolu 25.000,00 TL bedelli çek ile 30/09/2020 keşide tarihli … seri nolu 25.000,00 TL bedelli diğer iki çek yönünden yapılan incelemede ise davacının iddiasını 6100 sayılı HMK’nun 200 vd. maddeleri uyarınca yazılı delil ve ticari defter ve kayıtlarla ispat edemediği, bu çeklerin davalı veya davalı tarafından ciro edilen üçüncü kişiler elinde bulunup bulunmamasının davacının ispat külfeti yönünden herhangi bir etkisinin olmadığı, her ne kadar davacı dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış ise de mahkememizce yemin deliline başvurup başvurmayacağı hususunda davacı vekiline ihtarat yapıldığı, davacı vekilinin 01/12/2021 tarihli duruşmadaki beyanında yemin deliline başvurmayacağını beyan ettiği bu nedenle bu çekler yönünden davacının temel ilişki ile avans çeki olduğu ve malların teslim edilmediği iddiasını ispat edemediğinin kabulü gerektiği, mahkememizce alınan bilirkişi raporlarının dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetime ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile davacının;
-… Bankası Malatya Şubesine ait keşidecisi …, keşide tarihi 30/04/2020, çek seri nosu …, 25.000,00 TL bedelli çek ve
-… Bankası Malatya Şubesine ait keşidecisi …, keşide tarihi 30/05/2020, çek seri nosu …, 25.000,00 TL bedelli çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Alınması gerekli 3.415,50 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 1.707,99 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.707,51 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDEDİLMESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 1.707,99 TL peşin harç, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 162,40 müzekkere-tebligat giderinden oluşan toplam 2.924,79 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi sebebiyle tarafların haklılık oranına göre (50.000,00/100.000,00=0,50) 1.462,39 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, bakiye kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davacı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. fıkrası uyarınca 7.300,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
5-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. fıkrası uyarınca 7.300,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
6-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
7-Dava konusu uyuşmazlığın dava şartı zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı halde davacı tarafından arabuluculuğa başvurulduğu anlaşılmakla, İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun … sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6100 sayılı HMK’nun 323 vd. Maddeleri uyarınca tarafların haklılık oranına göre ayrı ayrı 660,00 TL’nin davacı ve davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/12/2021

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA