Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/238 E. 2022/662 K. 07.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/238
KARAR NO : 2022/662

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/06/2020
KARAR TARİHİ : 07/09/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin davacı aleyhinde bonoya istinaden takip yaptığı, bonoda yazılı bulunan yazı ve rakamlar ile imzanın davacıya ait olmadığı, bononun sahte olduğu, ayrıca söz konusu senedin davalı şirket defter ve kayıtlarında kayıtlı olup olmadığının incelenmesi gerektiği, senette nakden ödeme kaydının olduğu, davacının davalıdan herhangi bir şekilde borç para almadığı ve senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığını belirterek davacının İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süre içerisinde ikame edilmediği, davacının iddialarının mesnetsiz olduğu, davacının senet nedeniyle borçlu olduğu, takibe konu senedin kıymetli evrak olduğu, doğumuna sebep olan ilişkiden bağımsız olduğu, ispat külfetinin davacıda olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, kambiyo senedine dayalı takip sonrası açılan sahtelik ve bedelsizlik iddiasına dayanan menfi tespit isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
-Davacıya ait imza ve yazı örneklerinin bulunduğu belge asılları,
-İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyası,
-ATK Fizik İhtisas Dairesinin … tarihli raporu,
-Davalı şirket defter ve kayıtları,
-Bilirkişi …’ın 15/08/2022 tarihli raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Çek ve bono bir kambiyo senedidir. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. Maddesi: “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar ve bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
İİK’nın 72/5. maddesi gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir. Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir(Çavdar, Seyit, İtirazın İptali,Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, Ankara, 2007,s.803).
Bu noktada, konuyla ilgisi bakımından “ispat yükü”ne ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190.maddesi; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddî hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hallerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı halinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanunî karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira, aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyetinden değil, karine ile kabul edilen durumun aksini ispat etmek gerekir (6100 sayılı HMK. 190. madde gerekçesi).
Menfi tespit konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Kambiyo senedinin bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davalı şirketin davalı aleyhinde İzmir …. İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyasında kambiyo senedine dayalı olarak 09/09/2019 tarihinde takip başlattığı, söz konusu takibin keşidecisi davacı, düzenleme tarihi 07/05/2019, ödeme tarihi 15/08/2019 ve bedeli 6.200,00 TL olan bono niteliğindeki belgeye dayandığı, davacının söz konusu bononun sahte ve bedelsiz olduğu iddiası ile eldeki menfi tespit davasını ikame ettiği, davalının ise imzanın davacıya ait olduğu ve mücerretlik savunmasında bulunduğu, taraflar arasında hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği, takibe dayanak senetteki imza ve yazıların davacının eli ürünü olup olmadığı, senedin bedelsiz olup olmadığı ve ispat külfetinin hangi tarafta olduğu hususunda uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce öncelikle davacının sahtecilik iddiası yönünden inceleme yapıldığı, bu kapsamda davacının mahkememiz huzurunda ayakta, oturarak ve çömelerek imza ve yazı örneklerinin alındığı, ayrıca davacıya dava konusu senedin düzenlenme tarihine yakın olacak şekilde imza ve yazı örnek asıllarının bulunduğu kamu kurumlarını bildirmek üzere imkan tanındığı, davacının bildirdiği ilgili kişi ve kurumlardan belge asıllarının temin edildiği, dosyanın ATK Fizik İhtisas Dairesine gönderildiği, ATK Fizik İhtisas Dairesinin … tarihli raporunda, takip ve davaya konu senet altındaki imzanın davacının eli ürünü olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Davacının bedelsizlik iddiası yönünden ise tarafların defter ve kayıtlarının incelenmesine mahkememizce karar verildiği, davacı vekilinin 08/04/2022 tarihli celsedeki beyanına göre davacının tacir olmadığı, defter tutmadığı, delil olarak yalnızca davalının defter ve kayıtlarına dayandığı, bu nedenle mahkememizce davalıya dava konusu senedin ait olduğu döneme ait defter ve kayıtlarını sunmak üzere süre verildiği, davalının bildirmiş olduğu adreste smmm bilirkişi aracılığı ile inceleme yapıldığı, bilirkişinin 15/08/2022 tarihli raporunda davalının defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, kendisi lehine delil vasfına sahip olduğu, davalı defterlerinde davacıya ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirdiği anlaşılmıştır.
Davalı dava konusu uyuşmazlıkta hak düşürücü sürenin geçtiğini savunmuş ise de menfi tespit davalarının niteliği itibariyle hukuki yarar bulunduğu müddetçe her zaman ikame edilmesinin olanaklı olduğu, davalı tarafından ileri sürülen 5 günlük imzaya itiraz süresinin takip hukukuna ilişkin olduğu, genel mahkemelerde görülmekte olan menfi tespit davalarında uygulanma olanağının bulunmadığı anlaşılmış, davalının hak düşürücü süre itirazının reddi gerekmiştir.
Dava konusu bononun altındaki imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunda alacaklı konumunda olmasına rağmen ispat külfetinin davalıda, bono içeriğinin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasını ispat külfetinin ise davacıda olduğu, mahkememizce davacının imza ve yazı örneklerinin alındığı ve ilgili kurumlardan dosyaya kazandırıldığı, yapılan incelemede takip ve dava konusu bononun altındaki imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiği, her ne kadar davacı bononun bedel, keşide tarihi ve ödeme tarihi gibi unsurlarının sonradan davalı tarafından düzenlendiğini iddia etmiş ise de davacının bu iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiği, davacının bu yönde herhangi bir ispat vasıtası sunmadığı anlaşılmakla davacının sahtelik iddiasının yerinde olmadığı ve bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasını ise ispat edemediği mahkememizce değerlendirilmiştir.
Davacının bedelsizlik iddiası yönünden ise davalının savunmasında talil bulunmadığından ispat külfetinin davacıda olduğu, davacının bu iddiası yönünden davalının defter ve kayıtlarına delil olarak dayandığı, her ne kadar davalı defter ve kayıtlarında takip ve dava konusu senet ile davacı adına herhangi bir kayda rastlanmamış ise de bono kambiyo senedi olduğundan sebepten mücerret borç ikrarını içeren bononun ticari defterlerde kayıtlı olmamasının onu hükümden düşürmeyeceği gibi mücerretlik niteliğini de etkilemeyeceği ve eldeki davada sonucu etkiler mahiyeti bulunmadığı, davacının söz konusu iddiasını destekler ve ispata yeterli başka bir yazılı delil de sunmadığı anlaşılmakla mahkememizce davacının bedelsizlik iddiasını ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davalı kötüniyet tazminatı ile davacının %10 para cezasına mahkum edilmesini talep etmiş ise de davacının bir hukuksal çare olarak dava yoluna başvurmasının kötüniyet teşkil etmediği, imza inkarında bulunmakla birlikte imzanın davacıya ait olduğunun tespit edilmiş olmasının başlı başına kötüniyet olarak değerlendirilemeyeceği, ayrıca yargılama aşamasında mahkememizce vezneye girecek paranın davalı alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmiş ise de davacının teminat yatırmadığı, bu kararın infaz edilemediği, kötüniyet tazminat koşullarının oluşmadığı, para cezası istemi yönünden ise söz konusu yaptırımın takip hukukuna ilişkin olduğu, maddi hukuk anlamında uygulama kabiliyetine sahip olmadığı anlaşılmakla davalının taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 105,30 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 24,60 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4 maddesine göre takdir edilen 6.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
6-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
7-Dava konusu uyuşmazlık dava şartı zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı halde davacının bu yola başvurduğu anlaşılmakla, İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun …/… sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-11-13. maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
8-İzmir … İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyası ile dosyamız içerisinde bulunan senet aslının mercine İADESİNE,
9-Adli Tıp Kurumunun 22/02/2022 tarihli rapor ücreti olan 960,00 TL’nin suçüstü ödeneğinden KARŞILANMASINA, Adli Tıp Kurumu hesabına ödeme yapılmak üzere İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı İdari İşler Müdürlüğüne müzekkere YAZILMASINA,
10-Mahkememizce suçüstünden karşılanan 960,00 TL ATK rapor ücretinin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDEDİLMESİNE,
11-Dosyamız içerisinde bulunan davacının imza ve yazı örneklerinin olduğu … İzmir … Şubesi ile … şubesi, Türkiye … Bankası … şubesi, … A.Ş, …, … Müdürlüğü, … ait belge asıllarının mercilerine İADESİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nın 341 vd. Maddeleri uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/09/2022

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA