Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/230 E. 2021/328 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/230 Esas
KARAR NO : 2021/328

DAVA : Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/09/2015
KARAR TARİHİ : 24/03/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin davalı ile 23/02/2015 tarihinde .., ..-b Sokak No:.. … İstanbul adresinde … adıyla faaliyet göstermesi kaydıyla bayilik sözleşmesi imzaladığını, sözleşme gereği müvekkil şirketin davalının bu işi yapacağı yerin dizayn ve konsept uygulamaları için tadilat, dekorasyon, elektrik tesisat, cephe, aydınlatma vs işleri ile ilgili olarak harcamalar yaptığı, tüm bunların müvekkil şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu, müvekkilinin davalı tarafa satılması için ürünler gönderdiği, davalının bunların bedelini ödemediği gibi iade de etmediği, davalının ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini müvekkiline bildirdiği, taraflarınca bu ihtara cevap verildiği, müvekkil şirketin yaptırdığı işler ile ilgili olarak taraflarınca delil tespiti talebinde bulunulduğu, yapılan tespite taraflarınca itiraz edildiğini, tespitteki fotoğrafların mağazanın tamamen yapıldığını göstermeye yakın olduğu, davalının sözleşmenin feshine yönelik iradesinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmede fesihten itibaren 3 gün içinde tabela, marka, ürün vs.nin davalı tarafından müvekkiline gönderilmesinin düzenlendiği, aksi halde günlük 2.000 Euro cezai şartın mevcut olduğu, taraflarınca bu bedelin talep edilmekte olduğu, yine sözleşmede sözleşmenin sona ermesi durumunda davalının logo, tabela, iç dekorasyon giderleri ve belirlenen cironun altında kaldığı taktirde ödenecek rakamın %40’ını ödemeyi kabul ettiğinin belirtildiğini, taraflarınca bu konuda da tazminat talepleri bulunduğunu belirtmişler ve de sonuç ve istem olarak da 147.000TL tadilat, tamirat, mimarlık vs. Dekorasyon bedelinin 28/06/2015 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte 89.600TL davalıya teslim edilen mal/ürünlerin bedelinin bayilik sözleşmesinin 14/1 maddesi gereği 28/06/2015 tarihinden itibaren %3 faizi ile birlikte, bayilik sözleşmesinin 10/2 maddesi gereği 10.000TL sözleşmenin feshinden kaynaklı davalının ödemesi gereken bedelin 28/06/2015 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalının ürünleri teslim etmemesinden dolayı sözleşmenin 19/b maddesi gereği 10.000TL cezai şartın 28/06/2015 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve karşı dava dilekçesinde özetle; karşı tarafın sözleşmenin başından bu yana basiretli bir tüccar gibi davranmadığını, kendilerinin imzalamaması nedeniyle kurulamayan sözleşmeye dayanarak haksız ve yersiz olarak taraflarına kusur isnat etmek sureti ile huzurdaki davayı ikame ettiklerini, gönderilen ihtarnamede tüm mallarını 3 gün içinde teslim almaları ihtar edildiği halde bunları almayarak bedellerini işbu davada talep ettiklerini, müvekkilinin karşı taraf yüzünden bu işi bırakmak zorunda kaldığı anılan mağazanın mülkiyetinin kendisinde olması sebebiyle bu yeri aylık 14.000TL net kira bedeli ile kiraya vermiş olduğunu, müvekkilinin ticari faaliyette bulunmasa bile kira geliri elde edeceğini, karşı tarafın basiretsiz bir tüccar gibi davranması yüzünden müvekkilinin uğradığı kar kaybının hesaplanması gerektiğini, bir an için sözleşmenin kurulduğu düşünülse bile müvekkilinin uğradığı zararların da tespit edilebileceğini belirttikleri ve de sonuç ve istem olarak da tespit edilecek olan maddi zararlarının karşı taraftan tazminine (fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak şimdilik 16.000TL bedelin), ayrıca karşı taraftan 10.000TL manevi tazminatın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Asıl ve karşı dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve tazminat isteğine ilişkindir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’un 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile Asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; Taraflar arasında düzenlenen ve davaya konu edilen bayilik sözleşmesi özel hukuk hükümlerine göre düzenlenmiş, tarafların serbest iradeleriyle akdedilmiş bir sözleşmedir. Bayilik sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nda veya özel yasalarda düzenlenmemiş olmakla birlikte öğretide kendine özgü bir sözleşme türü olarak kabul edilmekte ve taraflardan birinin (bayi) diğer tarafın mallarını satmak ve sürümünü artırmak üzere kendi adına ve hesabına dağıtmayı üstlendiği sürekli çerçeve sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Bu tür sözleşmelerden kaynaklanan davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine dair yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, Asıl ve karşı davaya konu eldeki davanın ticari dava olarak kabulü için uyuşmazlık konusunun her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması ve her iki tarafın da tacir olması gerekmektedir. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin 30/12/2019 tarih ve … esas, … karar sayılı ilamı uyarınca yapılan araştırmada İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü, Halkalı Vergi Dairesi Müdürlüğü ve İkitelli Vergi Dairesi Müdürlüğünün cevabı yazılarına göre davalı karşı davacının tacir olarak ticaret siciline kayıtlı olmadığı, işletme hesabına göre defter tuttuğu, gelir seviyesine göre tacir sayılan kimselerden olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenlerle davalı karşı davacının tacir olarak kabul edilemeyeceği, davacı karşı davalı ile davalı karşı davacı tarafından ileri sürülen talep ve talebin dayanağı olan maddi olgular bakımından her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş olması şartı gerçekleşmediğinden asıl ve karşı davanın nisbi ticari dava olarak kabulüne olanak bulunmadığı, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı, bu durumda davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca görev hususunun dava şartı olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği anlaşılmakla asıl ve karşı dava yönünden mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Dava ve karşı davanın 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
Görevli mahkemenin İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 331/2. maddesi uyarınca dosyanın görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi halinde, yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine; aksi durumda resen dosyanın ele alınarak yargılama giderleri hususunda bir karar verilmesine,
3-6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi uyarınca görevsizlik kararına karşı taraflarca kanun yoluna başvurulmaması durumunda kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İZMİR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, tarafların belirtilen süre içerisinde mahkememize başvurmaması durumunda DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verileceğinin taraflara ihtarına ( İHTARAT YAPILMADI),
Dair verilen kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile ya da tarafların bulundukları yer Asliye Ticaret Mahkemesi vasıtasıyla mahkememize gönderilecek bir dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere davalı karşı davacı vekilinin yüzüne karşı davacı karşı davalı tarafın yokluğunda karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.24/03/2021

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA