Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/217 E. 2021/833 K. 08.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/217 Esas
KARAR NO : 2021/833

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/05/2020
KARAR TARİHİ : 08/10/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan 29.003,00 TL bakiye alacaklarının tahsili için İzmir … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini takibin durduğunu belirterek, davanın kabulüne, takibe yapılan itirazın iptaline, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalı davaya cevap vermemiş, davalı vekili yargılama aşamasındaki beyanlarında davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, ticari satımdan kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası sureti,
-Tarafların ticari defter ve kayıtları,
-İzmir Vergi Dairesinin 04/12/2020 tarihli yazısı,
-Bilirkişi …’un 04/02/2021 tarihli bilirkişi raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İtirazın iptali davasının koşullarını; ilamsız bir icra takibine girişilmesi, bu takip nedeniyle çıkarılan ödeme emrine 7 günlük itiraz süresi içinde itiraz edilmiş olması, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde mahkemeden itirazın iptalinin talep edilmesi şeklinde sıralamak mümkündür.
İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih 2004/19-410 Esas, 2004/471 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, itirazın iptali davasının görülebilmesi için, öncelikle ortada takip hukuku kuralları çerçevesinde yasaya ve yöntemine uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Ortada geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. Bu husus dava şartıdır ve mahkemece re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
2004 Sayılı İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının dava ederek haklı çıkması zorunludur. Borçlunun kötüniyetle itiraz etmiş olması yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatına, işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı alacağın likit ve belli olması gerekir. Borçlu, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve belli olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. İİK 67/2. madde hükmünün amacı, borçlu olduğu miktarı bilebilecek veya bilebilecek durumda olan borçlunun icra takibine konu alacağın varlığına haksız olarak itiraz etmesini önlemektir. (Prof.Dr.B.Kuru İ.İ.Huk.2008.İst.sh.230-231).
Kötüniyet tazminatı, itirazın iptali davasına konu edilmiş bir alacağın mevcut olmadığının tespit edilmesi ve alacaklının da kötüniyetli olarak icra takibi başlatmış olmasının anlaşılması halinde borçlu lehine hükmedilebilecek bir tazminat olup, alacaklının icra takibinde kötü niyetli olduğunun iddia eden borçlu tarafça kanıtlanması gerekir.
6100 sayılı HMK’da gider avansı ve delil avansı ayrı ayrı düzenlenmiştir. Kanun’un 120. maddesi, “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir” hükmünü içermektedir. Bu maddede öngörülen gider avansı, HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartları arasında yer almaktadır. Dava şartlarının eksik olması ve tamamlanmaması durumunda ise aynı Kanunun 115. maddesi uyarınca usulden red kararı verilmesi öngörülmüştür.
Aynı Kanun’un 324. maddesinin başlığı ise “Delil İkamesi İçin Avans” olup, taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorunda oldukları belirtilerek, tarafların birlikte aynı delilin ikamesini talep etmiş olmaları halinde gereken gideri yarı yarıya avans olarak ödeyecekleri ve taraflardan birisinin avans yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde diğer tarafın bu avansı yatırabileceği ve aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümlerin saklı olduğu ifade edilmiştir.
Görüldüğü üzere HMK’nın 324. maddesinde düzenlenen delil ikamesi avansı, HMK’nın 114. maddesinin 1. fıkrasının “g” bendinde belirtilen gider avansından hüküm ve sonuçları itibariyle farklı olup, dava şartı niteliğinde değildir.
Tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin, gider avansı içinde değerlendirilmesi olanağı, HMK’nın 324. maddesi düzenlemesi karşısında yoktur.
HMK’nın 324. maddesi gereğince bu avansın hiç yatırılmamasının veya eksik yatırılmasının hukuki sonucu, delile dayanan tarafın o delilden vazgeçmiş sayılmasıdır.
Delil avansına yönelik ara kararında mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmeli ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde bu delilin ikamesinden vazgeçildiğinin kabulü ile dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ihtar edilmesi gerekir.
Ayrıca; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK. nun 90. (1086 sayılı HUMK.nun 159.) maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, 6100 sayılı HMK. nun 94. (1086 sayılı HUMK.nun 163.) maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir.Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacagı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere düzenlenen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkca anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde;davacının, davalı aleyhinde İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında cari hesap alacağına ilişkin olarak 29.003,24 TL asıl alacak üzerinden 18/02/2019 tarihinde icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalı borçluya 27/02/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 06/03/2019 tarihinde yasal süresi içerisinde, borca ve ferilerine itiraz ettiği, takibin durduğu, davalı borçlunun takibe itirazı üzerine davacının iş bu itirazın iptali davasını bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde ikame ettiği, davalı borçlunun itirazının iptalinin talep edildiği, mahkememizce dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak tarafların ticari defter ve kayıtlarının smmm bilirkişi tarafından incelenmesine karar verildiği, bu doğrultuda taraflara 2018 yılına ait ticari defter ve kayıtlarını sunmak veya bulunduğu yeri bildirmek üzere kesin süre verildiği, bu ara kararın hazır bulunan davacı vekiline tefhim, davalı vekiline ise tebligatla ile ihtar edildiği, 04/02/2021 tarihli kök bilirkişi raporuna göre davacının 2018 yılına ait yevmiye ve defteri kebir defterlerini sunmak ile birlikte envanter defterini sunmadığı, bu nedenle davacının defterlerinin usulüne uygun tutulup tutulmadığını, birbirlerini doğrulayıp doğrulamadığının tespit edilemediği böylece sök konusu defterlerin sahibi aleyhine delil olma özelliği taşıdığı, ayrıca davacının 2018 yılı Haziran ayı dışındaki aylara ait e-defterini sunmadığı,davacının 2018 yılı Haziran ayı defterine göre davalıdan 29.003,24 TL alacaklı olduğu, diğer aylara ilişkin kayıtlar sunulmadığından bu alacağın diğer aylarda devam edip etmediği ve 2019 yılına devredip etmediğinin tespit edilemediği, davalı tarafından sunulan kayıtlar içerisinde ise ticari defterlerin bulunmadığı sadece 2018 yılına ait faturaların olduğu, bu faturalar içerisinde de davacı tarafından davalıya düzenlenmiş olan herhangi bir fatura bulunmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, taraf vekilleri tarafından sunulan kayıt ve belgelerin eksik olduğu incelemeye olanak sağlamadığı bu nedenle yeniden inceleme yapılması gerektiği mahkememizce değerlendirilerek 26/05/2021 tarihli celsede ikinci kez taraflara ticari defter ve kayıtları eksiksiz olarak sunmak veya bulunduğu yeri bildirmek üzere kesin süre verildiği, bilirkişinin emek ve mesaisine karşılık ek ücret takdir edildiği, bilirkişi ek ücretinin davacı tarafından karşılanmasına karar verildiği, ayrıca dava dilekçesinde bahsedilen ve dava dilekçesi ekinde birer örneği sunulan sevk irsaliyelerinin okunaklı olmadığı tespit edildiğinden sevk irsaliyesi asıllarının mahkememize sunulmasına ilişkin davacı vekiline kesin süre verildiği, duruşmada hazır bulunmayan davacı vekiline yasal sonuçları hatırlatılarak defter davetiyesi, bilirkişi delil avansı ve sevk irsaliyesine ilişkin tebligat çıkartıldığı ve bu tebligatların davacı vekiline tebliğ edildiği, davacı vekilinin yapılan usulüne uygun tebliğe rağmen defterleri ve sevk irsaliye asıllarını sunmadığı ve bilirkişi delil avansını yatırmadığı, buna rağmen davalı tarafından ara karar gereği yerine getirildiğinden dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişinin ek raporunu düzenlediği, bilirkişi ek raporuna göre davalının 2018 yılına ait ticari defterlerinde davacıya ait herhangi bir ticari ilişki ve alacak kaydı bulunmadığı, mahkememizce davacı vekiline 6100 sayılı HMK’nın 222 ve 324. maddesi uyarınca verilen ve kesin olan sürenin yeterli, emredilen işlerin, gerekli ve yapılabilir nitelik taşıdığı, ayrıca süreye uyulmamasının sonuçlarının açıkca anlatıldığı-ihtar edildiği, kesin süre içerisinde ara karar gereğinin davacı tarafından yerine getirilmemiş olmasının davalı yararına usuli kazanılmış hak doğurduğu, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmadığı, kendisine tanınan kesin süre içerisinde ticari defter ve kayıtlarını sunmayan ve bilirkişi delil avansını mahkememiz veznesine depo etmeyen davacının 6100 sayılı HMK’nın 324. maddesi uyarınca bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılması ve dosya mevcuduna göre değerlendirilme yapılmasını kabul ettiğinin gerektiği, İzmir SGK İl Müdürlüğünün 19/03/2021 tarihli cevabı yazısına göre davacının dava dilekçesi ekinde birer örneği sunulan ve bir tanesinin davalının çalışanı olan … tarafından imzalı olduğu ileri sürülen okunaklı olmayan sevk irsaliyesi yönünden yapılan incelemede de davacının iddiasının aksine davalının … isminde sigortalı herhangi bir çalışanı bulunmadığı, dosya kapsamına göre davacının takip ve dava konusu mal ve hizmeti davalıya teslim ettiği ve bu mal ve hizmetlere ilişkin olarak alacaklı olduğu iddiasını ispatlayamadığı, mahkememize alınan bilirkişi kök ve ek raporunun yapılan açıklamalar ışığında gerekçeli, objektif, denetim ve hükme esas almaya elverişli olduğu anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Davalı davacının kötüniyetli olduğunu savunmuş ve kötü niyet tazminat talebinde bulunmuş ise de, davacının takipte haksız ve kötüniyetli olduğunun davalı tarafından ispatlanmadığı anlaşılmakla kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 350,29 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 290,99 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan 2021 Yılı AAÜT’nin 13/1-2. maddesi uyarınca 4.350,49 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
6-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
7-İzmir Arabuluculuk Bürosu’nun … sayılı arabuluculuk dosyasında suçüstünden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A. maddesi uyarınca davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
8-Kararın kesinleşmesinden sonra davalı tarafından sunulan ticari defter ve kayıtların davalıya İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/10/2021

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA