Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/726 E. 2022/219 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/726 Esas
KARAR NO : 2022/219

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 20/06/2018
KARAR TARİHİ : 09/03/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Menfi Tespit davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davalı tarafından müvekkili aleyhine İzmir…İcra Müdürlüğünün …… sayılı dosyasında kambiyo sendeni özgü icra takibi başlattığını, takip dayanağının 15/05/2017 tanzim 31/07/2017 vade tarihli 34.600 TL lık bono olduğunu, icra takibi yapılan bononun borçlusunun ……. Konut Yapı Kooperatifi olup, müvekkilinin kefil konumunda olduğunu, takip konusu olan bono için 30.000 TL kooperatif hesabından ödendiğini, bu nedenle müvekkilinin icra takibi yapılan 30.000 TL lık kısmından borçlu olmadığının tespiti ile icra takibinin teminat karşılığında tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; senede karşılık sadece 15.000,00 TL ödeme yapıldığını, davacının aval olarak takibe konu senet nedeniyle borçlu olduğunu, iddialarının gerçeği yansıtmadığını, kabullerinde olan 15.000,00 TL haricindeki kısım yönünden davacının borçlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, takibe konu senedin kısmen bedelsiz olduğu iddiasına dayanan takip sonrası açılan menfi tespit isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir ……. İcra Müdürlüğünün…… esas sayılı dosyası,
-……Yapı Kooperatifine ait ticari defter ve kayıtlar,
-Davacı tarafından sunulan ödeme dekontları,
-Akbank T.A.Ş’ın 12/01/2021 tarihli yazısı ve eki,
-Bilirkişi……’ın 06/08/2021 tarihli raporu,
-Bilirkişi …….’in 19/11/2021 tarihli raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Çek ve bono bir kambiyo senedidir. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. Maddesi: “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar ve bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
İİK’nın 72/5. maddesi gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir. Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir(Çavdar, Seyit, İtirazın İptali,Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, Ankara, 2007,s.803).
Bu noktada, konuyla ilgisi bakımından “ispat yükü”ne ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190.maddesi; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddî hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hallerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı halinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanunî karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira, aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyetinden değil, karine ile kabul edilen durumun aksini ispat etmek gerekir (6100 sayılı HMK. 190. madde gerekçesi).
Menfi tespit konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Kambiyo senedinin bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davalının davacı aleyhinde İzmir ……. İcra Müdürlüğünün ……… esas sayılı dosyasında 31.07/2017 vadeli 34.600,00 TL bedelli bonoya istinaden kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile 05/04/2018 tarihinde takip başlattığı, ödeme emrinin 07/05/2018 tarihinde tebliğ edildiği, takibin kesinleştiği, davacının iş bu dava ile kendisinin takibe dayanak bonoda kefil olduğu, takip dayanağı bononun teminat amacıyla düzenlendiği, davalı ile dava dışı kooperatif arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğu, kendisinin ise dava dışı kooperatifin yapımını üstlenen müteahhit olduğu, inşaatın gecikmesinden kaynaklı doğacak zararın teminatı olarak söz konusu bononun düzenlendiği, takip ve dava dışı kooperatifin davalıya 30.000,00 TL ödeme yaptığı, ödemeye rağmen davacı aleyhinde aynı bonoya istinaden takip yapıldığı, bononun yapılan ödeme tutarı olan 30.000,00 TL tutarında bedelsiz olduğunu iddia ettiği ve bu tutarda davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiği, davalının ise dava dışı kooperatif tarafından söz konusu senede ilişkin olarak kendisine 15.000,00 TL ödeme yapıldığı, bakiye kısım yönünden davacının aval olarak sorumlu olduğunu savunduğu, taraflar arasında takip ve dava konusu edilen bonoya karşılık dava dışı kooperatif tarafından davalıya 15.000,00 TL ödeme yapıldığı ve davalı ile dava dışı kooperatif arasında sözleşme ilişkisi olduğu ihtilafsız olup, ihtilafın dava dışı kooperatif tarafından davalıya 09/08/2017 tarihinde sözleşme gereği ödeme açıklaması ile yapılan 15.000,00 TL’lik ödemenin takip ve davaya konu bonoya ilişkin olup olmadığı hususunda olduğu, davacının dava dışı kooperatife davanın ihbarını talep ettiği, mahkememizce dava dışı kooperatife davanın ihbar edildiği, ihbar olunan kooperatif vekilinin 19/07/2018 tarihli dilekçesi ile takibe konu senede ilişkin olarak davalıya toplam 30.000,00 TL ödeme yapıldığı ve ihtilaflı olan ödemenin senede ilişkin olduğunu beyan ettiği, ihbar olunan kooperatifin mahkememize sunmuş olduğu bila tarihli beyan dilekçesinde ise takibe konu senede ilişkin olarak davalıya 15.000,00TL ödeme yapıldığı, senetten kaynaklı olarak davalının bakiye 19.600,00 TL alacağı bulunduğunun beyan edildiği, mahkememizce dosyanın kooperatif bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişiden rapor tazmini talep edildiği, bilirkişinin 19/11/2021 tarihli raporuna göre, dava dışı kooperatifin 2011 yılında kurulduğu, inşaat yapacağı arsaya kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile arsa sahipleri …, Ayşe … ve Emine Şimşirler den temin ettiği, bu anlaşmaya göre inşa edilecek 124 konuttan 88’inin kooperatife 36’sının ise arsa sahiplerine verileceği, … ve Ayşe …’ın payına 24,5 daire, Emine Şimşirler’in payına ise 11,5 daire isabet ettiği, inşaatın ruhsatının alınmasından itibaren 36 ay içinde tamamlanacağı, … ve Ayşe … tarafından yarım daireye karşılık 35.000,00 TL ödeme yapılması kaydı ile adı geçenlerin payının 25 daireye tamamlanmasının kabul edildiği, ayrıca … ve Ayşe …’a verilecek bağımsız bölümler dışında 200.000,00TL ödeme yapılacağı, söz konusu ödemenin sözleşme tarihinden itibaren 6 ay içerisinde 3 eşit taksitle yapılacağı, inşaatın 36 aylık süre içerisinde bitirilememesi durumunda her bir daire için aylık 600,00 TL ödeneceği, sözleşmeye konu dairelerin 2014 yılı ortalarında teslim edilmesi gerekirken 2019 yılında teslim edildiği, kooperatif ile arsa sahipleri arasında gecikme nedeniyle kira tazminatına ilişkin uyuşmazlıkların devam ettiği, buna göre dava dışı kooperatifin … ve Ayşe …’a 200.000,00 TL ödeme ile konutların tesliminden kaynaklanan gecikme için aylık 15.000,00 TL(25 konut x 600,00 TL) ödeme yapması gerektiği, arsa sahipleri Ayşe … ve …’a 2011 ve 2012 yılında toplam 166.700,00 TL ödeme yapıldığı, mevcut kayıtlara göre arsa sahipleri Ayşe … ve …’ın yarım daire için kooperatife yapmaları gereken 35.000,00 TL’lik ödemenin kooperatif tarafından kendilerine yapılması gereken 200.000,00 TL’lik ödemeden mahsup edildiği, takibe konu senedin bu alacakla herhangi bir ilgisinin bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşmeye göre Ayşe … ve …’ın 2015 yılından itibaren geç teslim nedeniyle dava dışı kooperatiften aylık 15.000,00 TL kira tazminatı talep etme hakkı bulunduğu, kooperatife ait ticari defter ve kayıtlara göre adı geçenlerin vekili olan …’a 09/08/2017 tarihine kadar bu kapsamda toplam 200.000,00 TL ödeme yapıldığı, bu durumda taraflarca başka bir alacak ilişkisinin varlığı iddia edilmediğinden takibe konu senedin gecikme nedeniyle kira kaybı tazminatına ilişkin taraflarca düzenlendiği sonucuna ulaşıldığı, dava dışı kooperatifin 2017 yılına ilişkin defter ve kayıtları incelendiğinde kooperatifin 2017 Mayıs ayından itibaren ödeme gücünün bulunmadığı, davacının müteahhit olarak davalı ile dava dışı kooperatif arasındaki inşaatın yapımını üstlendiği, söz konusu senedin defterlerde kayıtlı olmadığı, ancak davacı ile davalı arasında başka bir ilişki bulunmadığından yapılan ödemelerin sözleşme gereği olduğu, 02/08/2017 ve 09/08/2017 tarihli ödeme dekontlarında senede mahsuben ödeme ile sözleşme gereği ödemenin aynı mahiyette olduğu, yapılan ödemenin senede ilişkin olduğu kabul edilecek olursa davanın kabulü gerektiği, aksi halde davalının bakiye 19.600,00 TL alacağı bulunduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, mahkememizce bilirkişiden davalının sözleşmeye aykırılık sebebiyle kira alacağının 2017 Ağustos Ayı ve sonrası itibariyle devam edip etmediği, dava dışı kooperatifin bu aylar sebebiyle ödeme yapıp yapmadığı, 2017 yılı Ağustos ayı itibariyle davalının kooperatiften dava konusu senet dışında birikmiş kira alacağının olup olmadığı var ise miktarının ne olduğu hususlarında ek rapor düzenlenmesinin istenildiği, ticari defter ve kayıtların bulunduğu yeri bildirmek üzere taraf vekillerine süre verildiği, tarafların bu konuda beyanda bulunmadığı, bilirkişinin de dava dışı kooperatifin defter ve kayıtlarına ulaşamadığı yönünde beyan sunduğu, davacı söz konusu senedin teminat senedi olduğunu ileri sürmüş ise de davacının senet metninden anlaşılamayan bu iddiasını yazılı delil ile ispatlaması gerektiği, davacının bu yönde herhangi bir yazılı delil sunmadığı, TTK’nun 702.maddesi uyarınca takip ve davaya konu senette aval konumunda olan davacının keşideci ile birlikte senede konu alacaktan sorumlu olduğu, davacı, keşideci tarafından davalıya kısmi ödeme yapıldığını ve senedin 30.000,00 TL tutarında bedelsiz kaldığını ileri sürmüş ise de davalının sadece 02/08/2017 tarihli 15.000,00 TL’lik ödemenin senede ilişkin olduğunu kabul ettiği, 09/08/2017 tarihli diğer ödemenin ise senede ilişkin olmadığı savunduğu, söz konusu senette malen kaydı bulunmakla ve davalı tarafından da senedin dava dışı kooperatif ile olan ticari ilişki kapsamında düzenlendiği kabul edildiğinden talilden söz edilemeyeceği, davacının bu ödemenin de senede ilişkin olduğunu ispat etmesi gerektiği, mahkememizce dava dışı kooperatifin ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemeye göre 02/08/2017 ve 09/08/2017 tarihli ödemelerin dava dışı kooperatifin defterlerinde aynı mahiyette kayıtlı olduğu, ancak dava dışı kooperatifin arsa sahiplerinin temsilcisi olan davalıya 2015 yılından itibaren teslimin yapıldığı 2019 yılına kadar aylık 15.000,00 TL kira kaybı tazminatı ödemesi gerektiği, 2017 yılı Ağustos ayına kadar davalıya yapılan toplam ödeme miktarının 185.000,00 TL (02/08/2017 tarihli 15.000,00 TL’lik senede mahsuben ödeme açıklamalı ödeme hariç) olduğu, ayrıca 2017 yılı Ağustos ayı ve sonrasında da kira kaybına ilişkin davalının alacağının tahakkuk ettiği, 09/08/2017 tarihli ödemenin senede ve geçmiş dönem kira kaybına ilişkin olduğunu iddia eden yüklenici davacının, davalının bu tarih itibariyle birikmiş ve/veya 2017 yılı Ağustos ayı ile sonrasında da kira kaybına ilişkin alacağının bulunmadığını ispatlaması gerektiği, davacının bu yönde de herhangi bir ispat vasıtası sunmadığı, bu halde davalının kabulünde olan 15.000,00 TL’lik ödeme haricindeki kısım yönünden davacının iddiasını ispat edemediği, iddianın ileri sürülüş biçimi ile dosya kapsamına göre başka araştırma yapılmasına lüzum bulunmadığı, mahkememizce alınan 19/11/2021 tarihli bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetime ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davalının dava dışı kooperatiften takip ve davaya konu senede ilişkin olarak 02/08/2017 tarihinde 15.000,00 TL ödeme aldığı halde bu bedeli senet bedelinden mahsup etmediği, 05/04/2018 tarihinde senedi mahsup yapmaksızın takibe konu ettiği, takipte kötüniyetli olduğu anlaşılmakla davacının kötüniyet tazminat talebinin kısmen kabulü ile 15.000,00 TL’lik ödeme üzerinden %20 oranında hesaplanan kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davalı davacının kötüniyetli olduğunu ileri sürmüş ve kötüniyet tazminat talebinde bulunmuş ise de, takibin derdest olduğu, durmadığı, davacının davasında kısmen haklı olduğu ve davalı tarafından davacının kötüniyetli olduğu ispat edilmediği anlaşılmakla reddedilen kısım yönünden davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davacının İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyasında takibe konu asıl alacak tutarı üzerinden davalıya 15.000,00 TL borçlu olmadığının TESPİTİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Davacının kötüniyet tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile 3.000,00 TL kötüniyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Davalının kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
4-Alınması gerekli 1.024,65 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 512,33 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 512,33 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDEDİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvurma harcı, 512,33 TL peşin harç, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 348,10 müzekkere-tebligat giderinden oluşan toplam 1.896,32 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi sebebiyle tarafların haklılık oranına göre (15.000,00/30.000,00=0,50) 948,16 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, bakiye kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. fıkrası uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
7-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. fıkrası uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
8-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
9-Kararın kesinleşmesinden sonra İzmir ……………İcra Müdürlüğünün ………. esas sayılı dosyasının mercine İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/03/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
E-İMZA