Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/57 E. 2021/615 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/702 Esas
KARAR NO : 2021/618

DAVA : Menfi Tespit ve istirdat ( Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/06/2017
KARAR TARİHİ : 02/07/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Menfi Tespit ( Kambiyo Senedinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’ un … Oto Aksesuar unvanlı iş yeri olduğu, bu iş yerinde oto aksesuar alım satım işi yaptığı, bu faaliyet çerçevesinde davalı … Oto Ltd. Şti. İle ticari ilişkisi olduğunu, davalıya 83.000 TL tutarındaki 20 adet bonoyu verdiğini bu bonolardan bedelleri toplamı 17.000 TL olan 4 adet bonoyu ödediğini, davalının 66.000 TL’ lik bonolar yerine çek verilmesini talep ettiğini, bu çekler yerine davalıya toplam bedeli 75.000 TL olan 4 adet çek verdiğini, böylece toplam bedeli 66.000 TL olan bonoların bedelsiz kaldığını, davalıya verilen 4 adet çekin bedellerinin davalıya ödendiğini, böylece davalıya toplamda 92.000 TL ödeme yapıldığını, davalının bu ödemeler karşılığında 43.956,00 TL’ lik mal gönderdiğini, davacının 48.044 TL fazladan ödeme yaptığını, davalının 66.000 TL’ lik bonoları iade etmek yerine takibe koyduğunu belirterek 48.044 TL’ nin davalıdan istirdadı ile davacıların bonolar ve takip nedeniyle davalılara borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı … Oto Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu takip ve senetlerde müvekkilinin taraf olmadığını, müvekkilinin davacıya borcunun olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …’un davalıdan nakit borç talep ettiğini, davalı ile … arasında ilişki olduğunu, davalı ile … arasında her hangi bir ilişki olmadığını, davacı … yönünden davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, diğer davacı yönünden de davacının yazılı belge sunması gerektiğini, davacıların amacının tahsili geciktirmek ve mal kaçırmak olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
DELİLLER:
-… A.Ş.’ nin13/11/2018 tarihli cevabı yazısı ve eki,
-… bank A.Ş.’ nin 15/11/2018 ile 27/05/2019 tarihli cevabı yazıları ve ekleri,
-Bilirkişi …’ ın 30/10/2010 tarihli raporu,
– İstanbul Vergi Dairesinin 26/04/2021 tarihli cevabı yazısı ve eki,
-İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 28/05/2021 tarihli cevabı yazısı ve eki,
-İzmir … İcra Müdürlüğünün … ve … Esas sayılı icra dosya
suretleri,
-İzmir … İcra Müdürlüğünün .., …, …, …. ve … Esas sayılı icra dosya asılları.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Çek ve bono bir kambiyo senedidir. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun “Menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. Maddesi: “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Anılan maddeden anlaşıldığı üzere borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir ve takip konusu alacağın borçlusu olmadığının tespiti isteyebilir.
Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar ve bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
İİK’nın 72/5. maddesi gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı almamış veya verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının herhangi bir sebeple kaldırılmış olması nedeniyle dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olursa açılmış olan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir. Bu durumda borçlunun menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştürülerek devam edilmesi için bir talepte bulunmasına gerek yoktur. Borcun ödenmiş olduğunu öğrenen mahkemenin yukarıda yazılı yasa hükmü gereğince davaya kendiliğinden istirdat davası olarak devam etmesi gerekir(Çavdar, Seyit, İtirazın İptali,Borçtan Kurtulma, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, Ankara, 2007,s.803).
Bu noktada, konuyla ilgisi bakımından “ispat yükü”ne ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190.maddesi; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddî hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hallerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı halinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanunî karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira, aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyetinden değil, karine ile kabul edilen durumun aksini ispat etmek gerekir (6100 sayılı HMK. 190. madde gerekçesi).
Menfi tespit konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Kambiyo senedinin bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve dosya kapsamında toplanan tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde; davacıların davalı şirket ve şahsa teslim alacakları mallara karşılık avans olarak takibe konu bonoları verdikleri, ancak malların kısmen teslim edilmediği, ayrıca bonolar yerine davalılara 4 adet başka çek de verildiği, bu çek bedellerinin ödendiği, bonoların bedelsiz kaldığı ve davalılara fazla ödeme yapıldığı iddiasıyla iş bu davaya konu menfi tespit ve istirdat talebinde bulunduğu, davalı …’ in ticari satıma ilişkin iddiayı kabul etmediği ve bonoların düzenlenme sebebini davacı …’ un kendisinden nakit aldığı alacaktan kaynaklandığını savunduğu, davalı … Oto Ltd. Şti.’ nin senetler yönünden husumet itirazında bulunduğu ve davacılara borçlu olmadığını savunduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın takibe konu edilen senetlerin ticari satım sebebiyle avans amacıyla düzenlenip düzenlenmediği ve bedelsiz kalıp kalmadığı hususlarında olduğu, davalılarca mahkememizin yetkisine itiraz edilmiş ise de, dava konusu takiplerin İzmir ilinde başlatıldığı ve derdest olduğu, 2004 sayılı İİK’ nın 72 maddesi uyarınca takibin yapıldığı yer mahkemesinin menfi tespit ve istirdat davalarında yetkili olduğu, davalıların yetki itirazının yerinde olmadığı, iddianın ileri sürülüş biçimine göre davalıların husumet itirazlarının mahkememizce yerinde görülmediği, takibe konu senetlerin düzenlenme sebebi davalılarca talil edilmediğinden ve bu senetlerden nakden kaydı bulunduğundan somut olayda ispat külfetinin senetlerin, ticari satım kapsamında avans olarak düzenlendiği, satışa konu malların teslim edilmediği, senetlerin bedelsiz kaldığı ve davalılara fazla ödeme yapıldığını ileri süren davacılarda olduğu, davacıların bu iddialarını yazılı delil ile ispatlamaları gerektiği, davacıların takibe konu senetlere karşılık düzenlediklerini iddia ettikleri çeklerin esas içerikleri (keşideci, keşide tarihi, çekin ait olduğu banka şubesi, çek seri nosu, v.s.) hakkında bilgi vermedikleri, bilgisi verilen ve dosyaya kazandırılan çeklerde de davalılara ait lehtar, ciranta veya hamil olarak herhangi bir kaydın bulunmadığı, davacılar vekilinin 27/04/2021 tarihli yazılı beyanına göre davacıların uyuşmazlığa konu döneme ait ticari defterlerinin zayi olduğu, ancak davacıların buna ilişkin herhangi bir yazılı belge de sunamadığı, davacı-borçluların, davaya konu senetlerin ticari satım nedeniyle düzenlenip, karşılıksız kaldığı ve fazla ödeme yapıldığı iddiasını 6100 Sayılı HMK’nın 200. maddesi uyarınca yazılı bir delille ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Davalılar kötüniyet tazminatı talebinde bulunmuşsa da davacıların davaya konu takiplerin durdurulması taleplerinin mahkememizce reddedildiği, takiplerin devam ettiği, davalıların bu nedenle herhangi bir zarara uğramadığı, ayrıca davacıların kötüniyetle hareket ettiğinin davalılarca ispatlanmadığı anlaşılmakla davalıların kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi gerekçeli kararda açıklanacağı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalıların kötüniyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,
3-Alınması gerekli 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının davacılar tarafından yatırılan 1.127,12 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 1.067,82 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra isteği halinde davacılara İADESİNE,
4-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı … tarafından yapılan 61,60 TL müzekkere ve tebligat giderinden oluşan yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davalıya ÖDENMESİNE,
6-Davalılar dava ve duruşmalarda kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan 2021 Yılı AAÜT’nin 3 ve 13. maddeleri uyarınca 9.380,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalılara ÖDENMESİNE,
7-6100 Sayılı HMK’nın 333. Maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
8-Kararın kesinleşmesinden sonra İzmir … İcra Müdürlüğünün .., …, …, … ve … Esas sayılı dosyalarının merciine İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı … vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/07/2021

Katip …
-E İMZA

Hakim …
-E İMZA