Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/280 E. 2021/631 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/280 Esas
KARAR NO : 2021/631

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/03/2018
KARAR TARİHİ : 07/07/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile davacı arasında sözleşme bulunduğu, bu sözleşme uyarınca davalının iş yerinden ahşap döşemelerin sökülmesi ve taşınacak yeni yere ait yerleşim düzeni projesi hususunda tarafların anlaşıldığı, davacının sözleşme kapsamında üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiği halde davalı tarafından kısmi ödeme yapıldığı, bakiye alacağın ödenmediği, davalı aleyhinde takip başlatıldığı, davalının yetkiye, borca ve ferilerine itiraz ettiği takibin durduğu, itirazın iptalinin gerektiği, Borçlar Kanunu 89 maddesi uyarınca davacı alacaklının yerleşim yeri icra ve mahkemelerinin yetkili olduğunu, davalının alacağın tahsilini geciktirme maksadıyla takibe itiraz ettiğini, davalı aleyhinde daha önce aynı alacağa ilişkin takip başlatılmış ise de tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile yeniden takip başlatılmasına yasal bir engel bulunmadığını belirterek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının yerleşim yerinin Gördes olduğunu, İzmir icra ve mahkemelerinin yetkili olmadığını, yetki itirazında bulunduklarını, davacının aynı alacağa ilişkin olarak iki kez takip yaptığını, derdest takip bulunduğu halde ikinci takip nedeniyle açılan itirazın iptali davasının reddi gerektiği, davalının davacıya borcu bulunmadığını, davacı tarafından taahhüt edilen edimin yerine getirilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, eser sözleşmesinden (mobilyaların sökülmesi ve yerleşim projesi düzenlenmesi işi) kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir.

DELİLLER:
-Bilirkişi ..’un raporu,
-Bilirkişi ….’ün17/02/2020 tarihli raporu,
-Gördes Vergi Dairesi Müdürlüğünün 22/10/2020 tarihli yazısı ve eki,
-Gördes Ticaret Sicil Müdürlüğünün 30/10/2020 tarihli yazısı ve eki,
-Talimat Mahkemesince 03/12/2020 tarihinde yapılan keşif
-Tanıklar …, …, …., … … ve ….’nin beyanları
-Bilirkişi Halil Ağı’n 01/12/2020 tarihli kök raporu ile 25/02/2021 tarihli ek raporu
-İzmir …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile İzmir …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İtirazın iptali davasının koşullarını; ilamsız bir icra takibine girişilmesi, bu takip nedeniyle çıkarılan ödeme emrine … günlük itiraz süresi içinde itiraz edilmiş olması, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde mahkemeden itirazın iptalinin talep edilmesi şeklinde sıralamak mümkündür.
İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih 2004/19-410 Esas, 2004/471 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, itirazın iptali davasının görülebilmesi için, öncelikle ortada takip hukuku kuralları çerçevesinde yasaya ve yöntemine uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Ortada geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. Bu husus dava şartıdır ve mahkemece re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
2004 Sayılı İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının dava ederek haklı çıkması zorunludur. Borçlunun kötüniyetle itiraz etmiş olması yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatına, işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı alacağın likit ve belli olması gerekir. Borçlu, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve belli olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. İİK 67/2. madde hükmünün amacı, borçlu olduğu miktarı bilebilecek veya bilebilecek durumda olan borçlunun icra takibine konu alacağın varlığına haksız olarak itiraz etmesini önlemektir. (Prof.Dr.B.Kuru İ.İ.Huk.2008.İst.sh.230-231).
Kötüniyet tazminatı, itirazın iptali davasına konu edilmiş bir alacağın mevcut olmadığının tespit edilmesi ve alacaklının da kötüniyetli olarak icra takibi başlatmış olmasının anlaşılması halinde borçlu lehine hükmedilebilecek bir tazminat olup, alacaklının icra takibinde kötü niyetli olduğunun iddia eden borçlu tarafça kanıtlanması gerekir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlık, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığından, bu türden uyuşmazlıklardan kaynaklanan icra takiplerinde kural olarak İİK’nın 50. maddesi uyarınca Hukuk Mahkemeleri Kanunu hükümleri kıyas yoluyla uygulanacağından takibin veya davanın, davalının yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği yer veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer icra dairelerinden birinde açılması gerekir.
Para alacakları yönünden yetkili mahkemeyi alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olarak belirleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulü gerekir. Aksi halde, bütün para borcu ilişkilerinden doğan uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin bu maddeye göre tayini gerekeceğinden, para borçlarıyla ilgili tüm uyuşmazlıkların davacının yerleşim yerinde takip ve davaya konu olması sonucunu doğurur ki bu da; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan yetkiyle ilgili kuralları istisna haline getirmiş olur. Oysa, gerek mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri, niteliği itibariyle iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 73 ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Belirtilen nedenle eser sözleşmesinden kaynaklanan takip ve davalar, HMK’nın 6.maddesine göre davalının, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde (genel yetkili mahkeme) açılabileceği gibi HMK’nın 10.maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde (özel yetkili mahkemede) de açılabilir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının, davalı aleyhinde İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında ….500,00 TL asıl alacak, 774,87 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.274,87 TL alacak üzerinden takip başlattığı, ödeme emrinin borçluya 13/09/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun yasal süresi içerisinde 18/09/2017 tarihinde borca ve ferileri ile icra dairesinin yetkisine itiraz ettiği, ayrıca takibin mükerrer olduğunu bildirdiği, davacının yasal bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasını ikame ettiği, davalının itirazının iptalinin talep ettiği, davacının davalı ile aralarında mobilyaların sökülmesi ve yeni işyerine yerleşim planı düzenlenmesine ilişkin sözleşme bulunduğu, kendisinin edimini ifa ettiği, davalının ödeme borcunu kısmen yerine getirdiği, bakiye alacağı bulunduğunu iddia ettiği, davalının ise sözleşme ilişkisini kabul etmekle birlikte davacının edimini yerine getirmediğini, takibin mükerrer olduğunu, icra ve mahkemenin yetkisiz olduğunu savunduğu, taraflar arasında İzmir icra ve mahkemelerinin yetkili olup olmadığı, dava konusu takibin mükerrer olup olmadığı, davacı tarafından üstlenilen işin yerine getirilip getirilmediği ve davacının bakiye alacağının olup olmadığı hususlarında ihtilaf bulunduğu, Gördes Ticaret Sicil Müdürlüğünün cevabı yazısına göre davalının tacir olarak ticaret siciline kayıtlı olduğu, yine Gördes Vergi Dairesinin cevabı yazısına göre davalının bilanço usulüne tabi olduğu, tacir sayılan kimselerden olduğu, her iki tarafı tacir olan ve tarafların ticari işletmesini ilgilendiren nispi ticari dava niteliğindeki somut uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu, taraflar arasında sözleşme ilişkisine ilişkin ihtilaf bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle eser sözleşmesi olduğu, davalı tarafından icra dairesinin ve mahkememizin yetkisine itiraz edilmiş ise de, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davalının yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği yer veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yerde icra takibi veya davanın açılabileceği, taraflar arasındaki 13/06/2016 tarihli yazılı sözleşmede doğacak ihtilafların İzmir icra ve mahkemelerinde çözümleneceğine dair münhasır yetki kaydı bulunduğu, bu yetki sözleşmesinin 6100 sayılı HMK nun 17 vd. maddelerine geçerli olduğu, buna göre davalının icra dairesinin ve mahkememizin yetkisine yönelik itirazının yerinde olmadığı, somut olayda, davacı tarafından ilk olarak 01/08/2016 tarihinde İzmir …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalı hakkında takip başlatılmış olup, davalının 22/08/2016 tarihinde borca itiraz etmesi üzerine takibin durduğu, 27/10/2016 tarihinde davacı alacaklı vekilinin bu dosyada davalının yetki itirazını kabul ederek icra dosyasının Gördes’e gönderilmesini talep ettiği, bu dosya halen işlemde iken davacı alacaklının 12/09/2017 tarihinde yine İzmir …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalı hakkında ikinci kez davaya konu takibi başlattığı, her iki takip talebinde borcun dayanağının 13/06/2016 tarihli sözleşme olarak gösterildiği ve asıl alacak miktarlarının aynı olduğu ve ikinci takipte davacı vekilinin “tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla” ibaresini ekleyerek takip talebini düzenlediği, dava dilekçesinde de “aynı alacak için tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile birden fazla takip yapılabilmesinin mümkün olduğunu” iddia ettiği, bu durumda her iki icra takibine konu alacağın aynı alacak olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 114.maddesine göre hukuki yararın dava şartı olduğu, dava şartlarının davanın her aşamasında göz önüne alınıp değerlendirilmesi gerektiği, dava şartı mevcut değil ise yine HMK’nun 115.maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği, her iki icra dosyasındaki alacağın aynı olduğu hususunun davacı beyanları ile sabit olduğu, davalının ilk icra dosyası olan İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasına yaptığı itiraz üzerine yetki itirazını kabul eden ve icra dosyasının Gördes İcra Müdürlüğüne gönderilmesini talep eden davacının bu dosya işlemden kaldırılmadığı halde doğrudan ikinci kez davaya konu icra takibini başlattığı, aynı alacak nedeniyle koşulları varsa genel haciz yoluyla ilamsız takipten ayrı olarak tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile farklı bir yolla takip yapılması mümkün ise de dosyada davacının başlattığı her iki icra takibi de ilamsız takip olup taraflar ve alacaklarının aynı olduğu, davacının aynı alacağa ilişkin olarak birinci icra takibi derdest iken başlattığı ikinci icra takibi mükerrer olup görülen davada hukuki yararı bulunmadığı anlaşılmakla 6100 sayılı HMK’nun 114/1-h, 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. (Benzer yöndeki karar için bkz. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. H.D’nin 21/10/2020 tarih 2020/1686 esas, 2020/126 karar, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. H.D’nin 21/10/2019 tarih 2018/2736 esas, 2019/2018 karar, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. H.D’nin 09/04/2021 tarih, 2020/556 esas, 2021/428 karar sayılı ilamları)
Davalı davacının kötüniyetli olduğunu savunmuş ve kötü niyet tazminat talebinde bulunmuş ise de, dava usulden reddedildiğinden davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 59,30 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 141,32 peşin harçtan mahsubu ile bakiye 82,02 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra isteği halinde davacıya İADESİNE,
4-Mahkememizce bu yargılama nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yapılan 220,08 TL tebligat-müzekkere giderinden oluşan yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
6-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan 2021 Yılı AAÜT’nin 13/1. maddesi uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
…-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
8-Kararın kesinleşmesinden sonra İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasının merciine İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.07/07/2021

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA