Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1028 E. 2021/739 K. 28.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1028 Esas
KARAR NO : 2021/739

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 07/08/2002
KARAR TARİHİ : 28/09/2021

Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan Alacak davasının Mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, Mahkememize verdiği 07/08/2002 tarihli dilekçesinde; davalılardan … ve …’ in genel müdür, …’ ün kredilerden sorumlu genel müdür yardımcısı olarak müvekkili bankada görev yaptıkları sırada bankanın … Şubesi müşterisi … Ltd. Şti’ ye kullandırdıkları kredilerde usulsüz ve mevzuata aykırı işlemleri nedeni ile müvekkili bankanın büyük miktarda zarara uğramasına sebep olduklarının banka teftiş kurulunun hazırladığı 24/12/1999 tarih ve 1 sayılı soruşturma raporu ile tespit edildiğini, dava dışı … Ltd. Şti’ den alacağın tahsili amacıyla İzmir … İcra müd. … E. Sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi takibi, aynı müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile 300 milyar TL bedelli ticari işletme rehininin paraya çevrilmesi takibi, aynı müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile 49 örnek adi takip, İzmir … İcra müd. … E. Sayılı 163 örnek takip dosyalarının bulunduğunu, takip dosyalarında alacağın tamamının tahsil edilemeyeceğinin açıkça görüldüğünü, firma ortaklarının eski yasal takipli müşteri şirketlerin ortaklık yönetim ve denetiminde olmalarına ve borçlarını ödeme konusunda bankaca bilinen sabıkalarına rağmen aynı kişilerin yönetim ve denetiminde olan … firması ile kredi ilişkisine girilmesi, firmanın mali yapısındaki zayıflığa, kredi geri dönüşümünün sağlanamamasına ve ihracat performansının tıkanmasına rağmen yeterli teminat aranmadan kısa aralıklarla firma limitinin arttırılması ve kapasitesinin üzerinde kredi verilmesi, istihbarat raporları ile batma noktasına gelen firmadan somut ödeme planı ve ek teminat almadan ek riske girilmesine ilişkin şube teklifine olumlu görüş vererek transfer edilen bedelle firma kısmi riski bırakılarak, firma dışı unsurlara kaynak aktarılması, faiz borçlarını bile ödemeyemeyen firmaya 75.000-DEM kredi kullanılması firmanın borçlarını ödememek için aldığı önlemleri ve hakkındaki takipleri görmezden gelip tedbir alınmaması nedeni ile müvekkili bankanın büyük maddi kayba uğradığını belirtmiş, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 12/07/1999 tarihi itibariyle 152.730.707.312-TL ve 1.740.253-EURO ( Karşılığı 2.894.987.436.632-TL ) ki toplam olarak 3.047.718.143.944-TL ana para banka zararından henüz paraya çevrilmemiş ve paylaştırılmamış ipotek bedeli ile ticari işletme rehinine dair makine bedeli toplamı olan 477.600.000.000-TL mahsup edilerek bakiye alacak olan 2.570.118.143.944-TL ana para banka zararının 12/07/1999 tarihinden itibaren % 195 faizi ile birlikte davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil …, Mahkememize verdiği 23/08/2002 tarihli dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, zaman aşımından reddinin gerektiğini, davacıların dava açmada aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, davanın yanlış açıldığını, denetim kurulu üyeleri adına dava açılmasının hukuken mümkün olmadığını, rucü edilmesi istenen dosyadaki alacaklar ile ilgili icra takiplerinin devam ettiğini, tahsilatların yapıldığını, bankanın bu alacakları aciz vesikasına bağlamadığını, bu sebeple rucu hakkının bulunmadığını, 28/08/1996 – 14/01/1999 tarihleri arasında banka yönetim kurulu üyeliğinde bulunduğunu, banka kredi veya mevduat müşterileri ile direk temasta bulunmadığını, bankanın ilgili şubelerince oluşturulan ve genel müdürlükçe geliştirilen kredi dosyalarından özet olarak hazırlanarak toplantı öncesi dağıtılan dosyalar içeriği ve toplantı esnasında genel müdür veya genel müdür yardımcılarının verdiği sözlü izahatlar çerçevesinde oyunu kullandığını, yönetim kurulu olarak açık kredi vermeye yetkileri olmasına rağmen bu yetkileri kullanmadıklarını, görev yaptığı her dönemde yönetim kurulunun genel kurul tarafından ibra edilmiş olduğunu, bu sebeple hukuki ve cezai mesuliyetlerinin kalkmış olduğunu belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil …, Mahkememize verdiği 05/09/2002 tarihli cevap dilekçesinde; davanın TTK’ nun 309. Maddesinde hüküm altına alınan 2 yıllık zaman aşımı süresine uyulmaksızın açıldığını, davanın zaman aşımından reddinin gerektiğini, davanın açılabilme şartı olan genel kurul kararının iptali istemi ile İzmir …tm’ nin … E. Sayılı dosyasında dava açıldığını, bu davanın bekletici mesele olarak kabulünün gerektiğini, banka yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı tüm dönemlere ilişkin olarak genel kurulda ibra edildiğini, TTK’ nun 346. Maddesinde yönetim kurulu üyelerinin, müdürlerin sebebiyet verdikleri zarardan sorumlu olamayacaklarının hüküm altına alındığını, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarının sınırını belirleyen 336. Maddenin 5. Fıkrasında ise; yönetim kurulu üyelerinin gerek yasa gerekse esas mukavele ile kendilerine yüklenmiş olan vazifelerini kasten veya ihmal sonucu yapılmaması halinin sorumluluk doğuracağını belirttiğini, sorumluluk halini gerçekleştiğini gösteren hiç bir açıklama ve ithamın dava dilekçesi ve teftiş kurulu raporunda mevcut olmadığını belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, Mahkememize verdiği 04/09/2002 tarihli cevap dilekçesinde; davanın açılabilmesi için genel kurul kararı gerektiğini, davada dayanak genel kurul kararının iptali için İzmir …tm’ nin … E. Sayılı dosyasında dava açıldığını, bu davada genel kurul kararının iptaline karar verilmesi halinde davanın reddinin gerektiğini, davanın 2 yıllık zaman aşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, zaman aşımından reddinin gerektiğini, müvekkilinin ibra edilmiş olduğunu, ibra bulunması sebebiyle davacının dava açma hakkı bulunmadığını, …’ nin temsilcisi sıfatı ile yönetim kurulunda bulunan müvekkilinin kredi başvurusunda bulunanlar ile gösterilen ipoteklerin kıymet ve değerlerini kredi tahsislerinde her hangi bir olumsuzluğunun saptanıp saptanmadığını, nerdeyse her hafta en az 15 gündem maddesini konuşup tartışmak ile mükellef olduğu yönetim kurulu toplantılarında, tanıması, bilmesi ve öğrenmesini mümkün olmadığını, A.Ş.’ lerde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarını düzenleyen TTK’ 336/5. Maddesinde; davanın konusu ile ilgili gerek yasanın gerek esas mukavelelerin kendilerine yüklediği sair görevlerin kasten yada ihmal sonunda yapılmamasından doğan sorumlulukların yönetim kurulundan bir üyeye bırakılmış ise doğacak sorumluluğun bu üyeye ait olacağının TTK’ nun 336/son maddesi gereği olarak hüküm altına alındığını, davacı bankanın kredi işlemlerinde yönetim kurulundan müvekkili dışında bir iki üyenin görevlendirildiğini, TTK’ nun 336/son hükmü gereğince müvekkilinin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, ayrıca zarar belirlenmeden halen icra takiplerine konu edilen alacak ile ilgili ne gibi işlem yapılıp sonuçta ne tutarların tahsil edileceği kesinleşmeden böyle bir dava açmakta yasaya uygunluk bulunmadığını belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, Mahkememize verdiği 09/09/2002 tarihli dilekçesinde; davanın açıldığı 02/08/2002 tarihinde TTK’ 309/4. Maddesinde zikredilen 2 yıllık zaman aşımı süresinin fazlası ile geçtiğini, davanın zaman aşımı nedeni ile reddinin gerektiğini, TTK’ nun 336. Maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin dava açabilmek için TTK’ nun 341. Maddesine göre genel kurul kararı alınmış olmasının zorunluluğunun bulunduğunu, davacı bankanın 11/07/2002 tarihli olağan genel kurul toplantısında denetim kurulu raporu dayanak gösterilerek müvekkilinin 1997 – 1998 – 1999 yılları görev yaptıkları döneme ait ibraların hükümsüz sayılmasına ve 1997 – 1998 – 1999 hesap dönemlerinde görev yapan ibraları kaldırılan yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürler hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiği ve genel kurul kararları uyarınca bu davanın açıldığını, mevcut ibra kararlarının arada yıllar geçtikten sonra başka genel kurul kararı ile kaldırılmasının hukuk kurallarına tamamen aykırı olduğunu, müvekkilinin … Bank A.Ş’ de 06/08/1997 – 08/06/1999 tarihlerinde genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, dava konusu kredilendirme işleminin 1995 yılında müvekkilinin göreve geldiği tarihten önce gerçekleştiğini, müşteri banka ilişkisinin daha önceden kurulması sebebiyle müvekkilinin kredi verilmesindeki sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, müvekkilinin göreve geldiğinde sorunlu olan krediyi tasfiye yolunda faaliyette bulunduğu ancak sonuç alamayınca ilgili birimlere kanunu takibata başlanması yolunda talimat verdiğini belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil …, Mahkememize verdiği 24/09/2002 tarihli dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, zaman aşımından reddinin gerektiğini, davacıların dava açmakta aktif husumet ehliyeti ve hukuki yararları bulunmadığını, kendisinin 1999 yılının Ocak ayında yönetim kurulu görevinden istifa ettiğini, görev yaptığı dönemler ile ilgili genel kurullarda ibra edildiğini, geçmişteki faaliyetlerinden dolayı hukuken sorumluluğunun bulunmadığını, krediler verilirken gerek mevzuat gerekse ticari örf ve adet gereği yapılması gereken tüm işlemlerin yapıldığını, davaya konu olan kredinin yönetim kuruluna geldiğini, yetkili arkadaşlar ile gerekli bilgi ve görüş alış verişi yapıldığını, açıklanması gerekli görülen hususların açıklattırıldığını ve daha sonra yetkili arkadaşların firmaya verilecek kredi ile ilgili kendilerini ikna etmesi üzerine kredinin onaylandığını, kendilerinin her hangi bir sorumluluğunun söz konusu olmadığını belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, Mahkememize verdiği 11/11/2002 tarihli dilekçesinde; müvekkilinin 01/07/1993 – 07/07/1997 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi ve genel müdür olarak görev yaptığını, müvekkilinin 26/06/1997 tarih ve 16 sayılı yönetim kurulu uyarınca 07/07/1997 tarihi itibariyle görevinden ayrıldığını, davacılardan … Bankası …’ın aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, TTK.’ 341 ve 342 maddeleri uyarınca yönetim kurulu üyeleri ve genel müdür aleyhine açılacak sorumluluk davasının ön şartının genel kurulca bu konuda bir karar verilmiş olması ve davanın denetçiler tarafından açılması gerektiğini, şirket tüzel kişiliğinin sorumluluk davası açma konusunda dava ehliyeti bulunmadığını, davanın bu sebeple aktif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, davanın 11/07/2007 tarihli A.Ş. genel kurulunda alınan keyfi ve hukuka aykırı kararlara dayandığını, genel kurul kararının iptali için İzmir …tm’ nin … E. Sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığı tarih ve dava tarihi arasında 5 yıldan fazla bir süre geçtiğini, TTK:’ 309 maddesine göre zaman aşımı süresinin dolduğunu ve davanın zaman aşımından reddinin gerektiğini, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi ve genel müdür sıfatı ile davacı bankanın genel kurulunca ibra edildiğini, genel kurulun ibra iradesinin aksine ve keyfi olarak sorumluluk davası açılamayacağını, yoklukla malül genel kurul kararı ile ibra kararlarının kaldırılamayacağını, genel kurul kararları ile ibra kararlarını hükümsüz saymanın TTK’ nun ilgili hükümleri gereğince münhasıran ticaret mahkemelerine ait olduğunu, müvekkiline atfedilen fiil ile zarar iddiası ve zarar tutarı arasında illiyet bağı bulunmadığını belirtmiş, davanın zaman aşımı ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil … Mahkememize verdiği 20/11/2002 tarihli dilekçesinde; davanın TTK’ nun 309. Maddesinde hüküm altına alınan 2 yıllık zaman aşımı süresine uyulmaksızın açıldığını, davanın reddinin gerektiğini, davanın açılabilme şartı olan genel kurul kararının iptali istemi ile İzmir …tm’ nin … E. Sayılı dosyası ile açılmış dava bulunduğunu, bu davanın bekletici mesele olarak kabulünün gerektiğini, banka yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı tüm dönemlere ve ayrılışını izleyen döneme ilişkin genel kurullarında ibra edildiğini, TTK’ nun 380. Maddesinde düzenlenen ibranın feragati tazammum menfi borç ikrarı olarak kabulünün gerektiğini, bu sebeple yönetim kurulu üyelerine karşı tazminat davası açılmayacağını, TTK’ nun 346. Maddesinin yönetim kurulu üyelerinin müdürlerinin sebebiyet verdikleri zarardan sorumlu olmayacaklarını hüküm altına aldığını, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarının kapsamını belirleyen 336. Maddenin 5. Fıkrasının ise yönetim kurulu üyelerinin gerek yasa gerekse esas mukavele ile kendilerine yüklenilmiş bulunan vazifelerinin kasten veya ihmal sonucu yapılmaması halinin sorumluluk doğuracağını belirttiği, dava dilekçesinde ve teftiş raporunda bu maddedeki sorumluluk halini gösteren açıklama ve ithamın mevcut olmadığını, ayrıca 336/son fıkrada bu bentte yazılı vazifelerden birinin idare meclisi üyelerinden birine bırakılması halinde sorumluluğun ilgili azaya yöneltilmesi gerektiğine işaret ettiğini, kendisinin hiç bir dönemde kredi komitesinde yer almadığını belirtmiş , davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce 17/11/2006 tarihli ara kararının 1 nolu bendi gereğince davalı …’ ün hizmet sözleşmesine dayalı olarak çalıştığı anlaşıldığından, bu davalı hakkında açılan davanın tefrikine ayrı bir esasa kaydına ve bu davalı hakkında Mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğuna karar verilmiş , ara karar doğrultusunda davalı … hakkındaki dava tefrik edilerek yargılamaya diğer davalılar yönünden devam olunmuştur.
Davanın davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından reddine dair Mahkememizce verilen karar Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’ nın … Esas , … Karar sayılı ilamıyla ” Dava, davalıların usulsüz kredi kullandırdığı iddiasına dayalı mali sorumluk davası olup, uyuşmazlık, temliknamenin kapsamının ne olduğu, başka bir deyişle dava konusu zararın tümünü kapsayıp kapsamadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, alacağın kredi alacağı temlik sözleşmeleri doğrultusunda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından dava dışı şirkete temlik edildiği, Fon‘un davalı hakkında açmış olduğu sorumluluk davasında ileri sürdüğü zararın temlik sözleşmesine konu edilen kredilerin verilmesinden doğan zarar olduğu, bu bağlamda Fon‘un artık asıl alacak üzerindeki tasarruf yetkisini tamamen yitirdiği, davacının aktif husumet ehliyetinin kalmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa, kural olarak alacağın temliki ile mevcut alacağın alacaklısının yerine yeni bir alacaklının geçeceği kuşkusuz ise de, TMSF’nın temlik ettiği alacak kredi borçlarından doğan alacak olup, kabulün aksine temlikname bankanın iç bünyesinde kanuna ve mevzuata aykırı karar ve işlemleri ile bankaya zarar verdiği iddia edilen davalılara karşı yöneltilen talep ve dava hakkını kapsamamaktadır.Esasen, davanın sorumluluk davası olduğu da nazara alınarak temlikin ivazlı olup olmaması ancak dava konusu zararın kapsam ve miktarının belirlenmesinde dikkate alınacak bir husus olması nedeniyle temliknamenin davacının aktif husumetini etkilemeyeceğinin kabulü gerekir.
Bu durumda, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının aktif husumet ehliyetinin devam ettiğinin ilkesel olarak kabulü ile uyuşmazlığın ele alınması gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Bozma neden ve şekline göre, davalılardan … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada şimdilik gerek görülmemiştir. ” gerekçesiyle bozularak gelmiş usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyularak yargılamaya Mahkememizce devam olunmuştur.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’ nun 09/07/2001 tarih ve … nolu kararının incelemesinde; … Bankası …’ın temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin 4389 sayılı yasanın 14/3 maddesine istinaden Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesine karar verildiği belirlenmiştir.
Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu vekili tarafından sunulan 506 sayılı Tasarruf Mevduatı Fon Kurul kararının incelemesinde; …. Şti’ ne kullandırılan kredilere ilişkin olarak düzenlenen 24/12/1999 tarih ve 1 sayılı teftiş raporuna istinaden … …, …, …, …, … ve … hakkında 2.570.118,14-YTL üzerinden açılan mali sorumluluk davasının 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 133. maddesinde yer alan yetkiye dayanılarak sürdürülmesine karar verildiği belirlenmiştir.
Dosyada mevcut 22/02/2006 tarihli “Alacak Temlik Sözleşmesi” yazılı belgenin incelemesinde; temlik edenin TMSF, temellük edenin … A.Ş., temlik sözleşmesi konusunun “Yazılı olsun veya olmasın her hangi bir kredi sözleşmesine istinaden …. Şti.’ ne … Bankası … … … Şubesi tarafından kullandırılmış olan kredilerden kaynaklanan ve … Bankası … … tarafından TMSF’ ye temlik edilmiş olan, … TMSF arşiv numarasında kayıtlı alacağın, nakdi veya gayrinakdi kredilerden doğmuş olup, 12/08/2005 tarihi itibariyle mevcut olan alacak ve bu alacaklara ilişkin faiz ve ferilerinin 12/08/2005 tarihi itibariyle mer-i gayrinakdi kredi olup, bu kredilerinin tazmininden doğacak alacakların bu kredilerin komisyon alacakları ile bu alacaklara ilişkin faiz ve ferilerinin yukarıda belirtilen alacakların 12/08/2005 tarihi itibariyle mevcut olan her türlü teminatındaki alacak haklarının faiz ve ferilerinin yasal takibe aktarılmış olsun veya olmasın TMSF tarafından …. Temliki ” olduğu belirlenmiştir.
Bozma ilamı öncesinde davanın davacı bankanın eski yöneticilerine karşı açılmış sorumluluk davası olduğu konu ile ilgili emsal Yargıtay kararları da dikkate alınarak davaya konu edilen ve ödenmediği belirtilen kredilerin kullandırılış tarihleri de dikkate alınarak anılan tarihte davacı bankanın kredi kullandırma koşullarını düzenleyen mevzuatı ve genelgeleri ile ilgili icra dosyaları incelenerek her bir davalının sorumluluk durumu, ibraname ve zaman aşımı itirazları ve her bir davalının sorumlu olacakları iddiaları , ayrı ayrı belirterek ve davacı bankaya ait tüm kayıt belgeleri incelenerek rapor düzenlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan 27/07/2011 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; davalıların TTK 336 vd. 342 ve 309.md.leri gereği sorumluluklarının maddi ve şekli şartlarının gerçekleştiği , ticari krediler yönetmeliği maddelerine uymayan bir çok hususları saptanan firmaya her seferinde daha yüksek miktarda kredi teklif etmesi ve kredinin tasfiyesi konusunda gereken çabayı göstermemesi nedeniyle şube kredi komitesinin %40 , şubenin tekliflerini onaylaması ve gerekli uyarıları yapmaması ve yönetim kurulu onayına sunması nedeniyle krediler müdürlüğünün %30, genel müdürler … ve …’ in profesyonel yöneticiler olmalarına rağmen sık sık kredi arttırımı teklifinde bulunulan ve kredilerinin depasmana girdiği ve devamlı temdit edildiği görülen firma ile riskin azaltılması yönünde gayret gösterilmemesi nedeniyle %20 oranında sorumlu olmaları gerektiği, yönetim kurulu üyelerinin de gerek şube gerekse genel müdürlükteki kredi dosya ve belgelerini getirtip inceleyebilecekleri, bu miktarda yüksek kredi tahsisinde gereken hassasiyeti göstermeyerek önüne gelen krediyi onaylaması nedeniyle %10 oranında kusurlu olduğu , bu %10 bölümden 7 üyenin payları oranında sorumlu olması gerektiği , bu verilere gere … Şubesi elemanlarının kusurunun %40 , ana para payının 443.693,12 TL, faiz payının 827.718,12 TL, toplam payının 1.268.411,24 TL , genel müdürlük K. Müdürünün kusurunun %30 , ana para payının 332.769,84 , faiz payının 618.538,59 TL, toplam payının 951.308,43 TL, …’ ın kusurunun %20 nin %10′ u, , ana para payının 110.923,28 TL, faiz payının 206.179,53 TL, toplam payının 317.102,81 TL, …’ in kusurunun %20 ‘ nin %10′ u, ana para payının 110.923,28 TL, faiz payının 206.179,53 TL, toplam payının 317.102,81 TL, …’ ın kusurunun %10′ un 1/7′ si, ana para payının 15.846,18 TL, faiz payının 29.454,21 TL, toplam payının 45.300,39 TL, …’ in kusurunun %10′ un 1/7′ si, ana para payının 15.846,18 TL, faiz payının 29.454,21 TL, toplam payının 45.300,39 TL, …’ in kusurunun %10′ un 1/7′ si, ana para payının 15.846,18 TL, faiz payının 29.454,21 TL, toplam payının 45.300,39 TL, …’ ın kusurunun %10′ un 1/7′ si, ana para payının 15.846,18 TL, faiz payının 29.454,21 TL, toplam payının 45.300,39 TL, …’ ün kusurunun %10′ un 1/7′ si, ana para payının 15.846,18 TL, faiz payının 29.454,21 TL, toplam payının 45.300,39 TL, olduğu ancak bu sorumluluk tutarlarının sadece kendi aralarındaki rücu ilişkilerinde geçerli olduğu , TTK 336 vd gereğince zarar görene karşı sorumluluklarının zararın tamamı ölçüsünde ve müteselsil olduğu , davalıların zaman aşımı defilerinin Bankacılık Kanunun 133 ve geçici 16.madde karşısında haklı olmadığı, davalıların ibra edildikleri ve ibra kararının iptal edilemeyeceği yönündeki savunmalarının da Bankacılık Kanunu 133 ve geçici 16.madde karşısında haklı olmadığı , davalılardan % 195 temerrüt faizi talep edilemeyeceği sadece 3095 S.K.nun 2.2 m.si uyarınca ticari temerrüt faizi istenebileceği, davalıların faiz dışındaki sair defi ve itirazlarının haklı olmadığı görüş ve kanaatine varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Bozma ilamı doğrultusunda temlik sözleşmesinin ivazlı olup olmadığı ivazlı ise ivaz miktarı ile yapılan tahsilat miktarlarının bildirilmesi için TMSF … Tahsilat Dairesi ile … Aş’ ye yazı yazılmış , alınan TMSF … Tahsilat Dairesi Başkanlığı yazı cevabında; …. Ltd Şti’ nin … Bankası … … kaynaklı riskleri ikinci alacak satış ihalesi kapsamında 134.672,49 USD bedelle … Aş’ ye devir ve temlik edildiği, bahse konu firmadan banka zamanında ihtarname tarihinden sonra toplam 475.366,71 TL tahsilat yapıldığı belirtilmiştir.
… Aş yazı cevabında ; şirket ile birleşen … AŞ.nin TMSF tarafından yapılan …lacak Satış İhalesi kapsamında toplam ana para büyüklüğü yaklaşık 933,8 Milyon USD olan 10.812 adet alacak kaydından oluşan satış portföyünü 161 milyon USD peşinat tutarı ve % 43 hasılat paylaşım oranı karşılığında devir ve temlik aldığı , şirket ile birleşen … AŞ. ile 23/09/2005 tarihli Hasılat Paylaşımı Alacak Satış Vaadi Sözleşmesi kapsamında imzalanan kredi alacağı sözleşmeleri ile …. Ltd Şti’ nin … Bankası … … … Şubesinden kullanmış olduğu krediden kaynaklanan nakit riski için oransal olarak 134.672,61 USD peşin bedel ödendiğini, …. Ltd Şti’ ne ait şirket ile birleşen … AŞ. ve temlik edilen 23/09/2005 tarihi öncesi ve sonrası yapılan tüm tahsilatların yazı ekinde gönderildiği temlik öncesi tahsilatların toplam 79.220,88 TL, temlik sonrası tahsilatların 791.011,60 TL, toplam tahsilatın 870.232,48 TL olduğu TMSF ile şirket ile birleşen … AŞ. arasında imzalanan 10/06/2014 tarihli 2.alacak satış portföy işlemleri ile ilgili usul ve esaslara ilişkin protokolün 23.msi kapsamında temlik sonrası yapılan tahsilatın % 43′ ün TMSF’ ye ödendiği belirtilmiştir.
TMSF ve …i yazı cevapları arasında kısmi çelişki bulunduğu anlaşıldığından çelişkinin giderilmesine yönelik TMSF ve … AŞ.’ ye bir kez daha yazı yazılmış alınan … AŞ. yazı cevabında; şirket tarafından mahkemeye gönderilen cevabı yazıda 30/12/2014 tarihinde 550.289,00 TL tahsilat yapıldığının bildirildiği, TMSF tarafından gönderilen cevabı yazıda 30/11/2016 tarihinde 769.289,00 TL tahsilat yapıldığının bildirildiğinin tespit edildiği, şirket tarafından bildirilen 30/12/2014 tarihli 550.289,00 TL tahsilat borcunun teminatında yer alan fabrikanın icraen satışı neticesinde alacağa mahsuben alınmasından kaynaklanan aynı tahsilat olup TMSF ile şirket arasında düzenlenen Alacak Satış Portföyü işlemleri ile ilgili usul ve esaslara ilişkin protokolün 24.msine göre ” aynı tahsilat edinilme tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde satılarak nakde çevrilecek ve 3.kişiye satış bedelinden önceki takyidatlar ile gayrimenkulun aynından ve diğer kanunlardan kaynaklanan ödemeler düşüldükten sonra ulaşılan tutarın % 43′ ün TMSF’ ye ödenecektir ” hükmünün düzenlendiği , bu hüküm doğrultusunda şirket tarafından taşınmazın alacağa mahsuben 550.289,00 TL’ ye alındığı 2 yıl içerisinde 769.289,00 TL bedelle 3. Kişiye devredildiği ve 3. Kişiye satış bedeli üzerinden TMSF’ ye hasılat payı ödendiği, TMSF’ nin protokol gereği taşınmazın 3.kişiye satış bedelini tahsilat olarak bildirdiği , alaca mahsuben alınan fabrikanın imar değişikliği sonucunda İzmir Serbest Bölge sınırlarında kaldığı ve bu bölgede bulunan fabrikaların bu bölgede bulunmasından kaynaklı …, … AŞ.’ de bulunan hisselerinin haczedildiği ve icraen satışa çıkarılan hisselerin alacağa mahsuben 88.742,13 TL bedelle satın alındığı, satın alınan hisselerin bedelsiz olarak fabrika binasını satın alan 3.kişilere devredildiği, hisseler bedelsiz olarak devredildiğinden TMSF’ ye hasılat payı ödenmediği, TMSF’ nin de mahkemeye tahsilat olarak bildirmediği belirtilmiş, TMSF … Tahsilat Dairesi yazı cevabında da kurum ve … AŞ. tarafından mahkemeye gönderilen bilgilerin doğru olduğu, farklılık olarak bildirilen tutarların fon ile … AŞ. arasında imzalanan Alacak Satış Portföyü işlemleri İle İlgili Usul Ve Esaslara İlişkin Protokol ‘ deki aynı tahsilatların hasılat paylaşımı yönteminden kaynaklandığının tespit edildiği belirtilmiştir.
… mirasçılarının tümünün mirası reddettiği Mahkememizin … Esas sayılı dosyası sebebi ile bilindiğinden TMK’nun 612. Maddesi gereğince mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesi ve tasfiye memuru ataması işlemleri yapılarak sonucu hakkında Mahkememize bilgi verilmesine yönelik olarak Burhaniye SHM’ye yazı yazılmış, alınan yazı cevabında Burhaniye SHM’nin … Tereke Esas … Karar sayılı 11/12/2018 tarihli 25/01/2019 tarihinde kesinleşmiş ilamı ile …’in terekesinin TBK 612. Maddesi gereğince iflas hükümlerine göre tasfiyesine, tereke tasfiye memuru olarak Burhaniye İcra Dairesi Yazı İşleri Müdürü …’ın atanmasına karar verildiği belirlenmiş, tereke tasfiye memuruna tebligat yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Bozma ilamı sonrasında, bozma ilamı, taraf itirazları ve gelen tüm yazı cevapları da gözetilerek ek rapor düzenlenmesi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, alınan 06/03/2020 havale tarihli bilirkişi kurulu raporunda; davacının davalılardan 22/02/2006 temlik sözleşme tarihi itibariyle kök rapordaki tespitlere dayanarak dava sonrası ödemeler ve temlik bedelinin düşülmesi sonucu 22/02/2006 temlik tarihinde davacı alacağının ana para 1.109.232,79 TL, faiz 9.631.839,28 TL olmak üzere toplam 10.741.072,07 TL temlik tarihinden sonraki ödemeler dikkate alındığında 30/11/2016 tarihinde davacı alacağının ana para 1.109.232,79 TL, faiz 25.662.198,53 TL olmak üzere toplam 26.771.431.22 TL olduğu bu tarihten itibarende sözleşmeye göre bankanın bu kredi alacağı için isteyebileceği sözleşmesel faizin işlemeye devam edeceği, tespit edilen kusur oranlarının ancak taraflar arasındaki rücu ilişkisinde önem taşıyacağı yoksa davalıların bu zarardan ETK 336 .uyarınca müteselsilen sorumlu olacakları , Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra ETK 340 yollamasıyla aynı kanunun 309.m.si uyarınca 2 ve 5 yıllık zaman aşımı sürelerinin esasen dolmadığı kaldı ki Anayasanın 153/5 m.si gereğince iptal kararlarının geriye yürümeyeceği, bu durumda Bankacılık Kanununun iptal edilen hükmüne uygun olarak süresinde açılmış olan davanın iptal kararından etkilenmeyeceği görüş ve kanısına varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Taraflarca rapora itiraz edildiğinden itirazlar doğrultusunda ek rapor düzenlenmesi için dosya bir kez daha bilirkişi heyetine tevdi edilmiş alınan 12/01/2021 tarihli bilirkişi kurulu 2. Ek raporunda; davalılardan …’ ın zaman aşımı definin haklı olduğu kanaati dışında asıl ve raporda savunulan görüşlerde bir değişiklik olmadığı dava tarihine kadar ve dava sonrası avans faizi üzerinden yapılan hesaplamalara göre davalıların 07/08/2002 dava tarihi itibariyle sorumluluklarının ana para 1.109.232,79 TL, faiz 2.061.795,31 TL olmak üzere toplam 3.171.028,10 TL , 22/02/2006 temlik tarihi itibariyle davacı alacağının ana para 1.109.232,79 TL, faiz 3.713.188,11 TL olmak üzere toplam 4.822.420,90 TL olduğu, temlik tarihinden sonraki ödemeler dikkate alındığında 30/11/2016 tarihindeki davacı alacağının ana para 1.109.232,79 TL, faiz 5.369.300,00 TL olmak üzere toplam 6.478.532,79 TL olduğu görüş ve kanaatine varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Davalılar … ve … vekili Mahkememize verdiği 11/03/2021 tarihli dilekçesinde mahkemede görülen davanın ilk aşamasından itibaren müvekkillerinin imzasının bulunduğu belgelerin asıllarının gelmesiyle gerekli incelemenin yapılabileceğinin belirtildiği ancak imza incelemesine esas olabilecek belgelerin gönderilmediğini, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olarak attığı imzalardan sorumluluğunu gerektirdiği iddia edilen belgelerin ve yönetim kurulu kararlarının asıllarının bulunmadığını , bu belgelerin asıllarının gelene ve bunların incelenip imzasının müvekkilinin imzasının olup olmadığını beyan edene dek bu belgelerin delil niteliğini kabul etmediklerini , belgelerin fotokopi olup üzerinde imza incelemesi yapılmasının mümkün olmadığını , bunların hukuken geçerli bir belge niteliği bulunmadığını belirtmiştir.
Mahkememizin 10/06/2021 tarihli celsesinde davalı … ve vekili … müvekkilinin sorumluluğuna yönelik yönetim kurulu kararlarının dosya içerisinde bulunmadığını ve bunların celbi gerektiğini belirtmiş, davacı vekili de Mahkememizin 10/06/2021 tarihli celsesinde savunmanın genişletilmesine muvafakat etmediklerini belirtmiştir.
Yönetim kurulu kararlarının aslının celbi için … A.Ş. Genel Müdürlüğü’ ne ve TMSF … Tahsilat Dairesi Başkanlığına yazı yazılmış alınan … A.Ş. yazı cevabında istenilen yönetim kurulu kararlarının fotokopilerinin sunulduğu belirtilmiştir.
Davalı … vekili tarafından Yönetim Kurulu kararlarının aslının celbi , belge asıllarının bulunmaması halinde söz konusu belgenin delil niteliğinin kabul edilemeyeceği belirtilmiş ise de ; davalı asil … tarafından Mahkememize verilen 24/09/2002 tarihli cevap dilekçesinde, söz konusu edilen yönetim kurulu kararları ile ilgili herhangi bir beyanda bulunulmadığı gibi davaya konu olan kredinin yönetim kuruluna geldiği, gerekli bilgi ve görüş alış verişi yapılıp gerekli görülen hususların açıklattırıldığı ve daha sonra yetkililerin firmaya verilecek kredi ile ilgili kendilerini ikna etmesi üzerine kredinin onaylandığının belirtildiği , davalı iddiasının savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğu, davacı tarafın savunmanın genişletilmesi isteğine muvafakat etmediği belirlenerek ve Yönetim Kurulu kararlarının dosya içerisine geldiği de anlaşıldığından karar asıllarının celbine yönelik ara karardan vazgeçilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda ; davacı tarafça, davalıların usulsüz ve mevzuata aykırı işlemleri sonucu verilen krediler nedeniyle zarara uğranıldığı ve zararın davalılardan tahsili gerektiği gerekçesiyle davalılar hakkında Mahkememize dava açıldığı,
Uyuşmazlığın; Bankacılık Mevzuatı ve bu Mevzuat’ daki yollamalar doğrultusunda 6762 sayılı TTK’ nin anonim ortaklıkta yönetim kurulu üyeleri ve müdürlerin sorumluluğuna ilişkin 336 vd. 340 ve 342. maddenin yollaması ile 309. maddesine tabi olduğu,
Kredilerin açıldığı dönemde yürürlükte olan 3182 sayılı Bankalar Kanunu’ nun 86. II maddesinde; “ Türk Ticaret Kanunu’ nun sorumluluğu gerektiren hükümleri saklıdır. ” düzenlemesi ile TTK hükümlerine atıf yapıldığı,
Kural olarak; yönetim kurulu üyelerinin şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamayacakları ancak 6762 sayılı TTK’ nin 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticilerin oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olacakları, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulünün gerektiği, Türk Ticaret Kanunu’ nun yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngördüğü ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul ettiği, TTK’ nin 338. maddesinde; yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu olduklarının düzenlendiği,
Davalılardan … ‘ ın 1997-1999 , …’ ün 30/03/1995 – 12.01.2009, …’in 29/08/1996-27/01/1999, …’in 18/07/1996 – 12/01/1999, …’ın 18/07/1996 – 02/03/1999, …’ nun 18/07/1996 – 14/03/1997 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi, davalı …’ ın 13/01/1995 – 07/07/1997 , davalı … ‘ in 06.08.1997-08.06.1999 tarihleri arasında genel müdür oldukları,
Davalıların dava dışı … Ltd.Şti ne usulsüz kredi açmalarının 1995-1998 yıllarında gerçekleştiği, limit arttırımlarının bütün olumsuz istihbarat raporlarına rağmen şube teklifinin krediler müdürlüğünce uygun bulunarak yönetim kurulunun onayına sunulduğu ve yönetim kurulunca onaylandığı özellikle 18/03/1996 yılından itibaren 27/10/1998′ e kadar şirketin mali durumu son derece kötüleştiği halde limit arttırımına ve böylece kredi kullandırımına devam edildiği, 06/03/1997 tarihinde şube önerisi ile daha önceki ipotekler üzerine ilave ipotek ve aynı kefalet imzalarıyla kredi limitinin 2.000.000,00 DEM’ den 6.500.000,00 DEM ‘e yükseltilmesinin talep edildiği, bu önerinin krediler müdürü Kredi Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Müdür … tarafından 3.250.000,00 DEM üzerinden tutarının nakit karşılığı kullandırılması kaydıyla onaylanarak yönetim kurulu imzasına sunulduğu ve Başkan … üyeler …, …, …, …, … ve …’ ın katılımıyla 31/03/1997 tarihinde ipotek tutarının yükseltilmesi ve ortakların kefilliklerinin alınması koşuluyla onaylandığı , 28/11/1997 tarihinde düzenlenen istihbarat raporu sonuç kısmında firma borçlanma oranının önemli ölçüde artarak %1445 ile çok yüksek seviyede gerçekleştiği, firmanın mali bünyesinin riskli bir görünüm arz ettiği, net işletme sermayesinin 16.482 Milyon TL, negatif bakiye veren firmanın likidite rasyoları yetersiz seviyede gerçekleştiği, satışları yeterince artmamasına bağlı olarak stok devir hızı düşük seviyede belirlenen firma likiditesinin bünyede ağırlığı artan K.V.Banka Kredileri ile işlerlik getirilmeye çalışıldığı, firmanın gerçekte zararda olduğunun ifade edildiği, bu tespitler sonrası şubenin kredi tekliflerinde ısrar ettiği ve şube yazısına krediler müdürü ve genel müdür yardımcısının yanı sıra genel müdür … tarafından onay verildiği, başkan … Başkan vekili … üyeler …, …, …, …’in katılımıyla 11/12/1997 tarihinde onaylandığı, şirkete kullandırılan kredilerde istihbarat raporları dikkate alınmadan , yeterli teminat alınmadan ve depasmana girildiği de göz ardı edilerek , aşırı borç yükü altındaki işletme sermayesi negatife dönmüş olan şirkete kredi tahsis edilip kullandırıldığı , davalı yönetim kurulu üyelerinin doğrudan kredi tahsisi ve artırılmasında hazırlık işlemlerine katılmadıkları ancak özen borcunu ihlal ederek kredi tahsis edilmesi gereken kişilere kredi tahsis ettikleri, yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürlerin olumsuz istihbarat raporlarına rağmen yeterli teminat almadan kredi açtıkları açtıkları , kredinin ödenmediği, alacak için yapılan icra takiplerinin kısmen sonuçsuz kaldığı ve bankanın alacağı tutarın bir kısmı hakkında aciz vesikası düzenlendiği ,zarar ile davalı yönetim kurulu üyelerinin özen borcunu ihlali arasında uygun nedensellik bağının mevcut olduğu ,davalıların bu kararların alınmasında kusursuz olduklarını ispat edemedikleri , kredilerin 1995-1998 yılları arasında açılıp kullandırıldığı davalıların tümünün bu dönemde görevli bulunduğu, tüm davalılar yönünden sorumluluğun maddi şartlarının gerçekleştiği,
Sorumluluk davasının açılabilmesi için; 6762 sayılı TTK’ nin 341. Maddesi gereğince genel kurulca yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açılmasına karar verilmesi ayrıca 6762 sayılı TTK’ nin 380. maddesi gereğince yönetim kurulu üyeleri ve müdürler hakkında banka genel kurulu tarafından açık veya bilançonun tasdiki suretiyle zımni ibra kararı alınmamış olması gerektiği,
Dava konusu edilen olay ile ilgili düzenlenen müfettiş raporunun 24/12/1999 tarihinde genel müdürlüğe iletildiği, söz konusu raporun bankanın TMSF’ ye devrine kadar genel kurula sunulmadığı , banka yönetimi TMSF’ ye devredilince 11/07/2002 tarihinde yapılan genel kurulda sorumluluk davası açılmasına karar verildiği ve 07/08/2002 tarihinde davanın açıldığı,
Yargılamanın devamı esnasında 01/11/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ nun 133. maddesinde: “ Faaliyet izni kaldırılan bankaların tasfiyelerinin tamamlanması ancak iflas veya tasfiye masa alacaklarının tahsil edilememiş olması hâlinde, bankanın sorumlulukları tespit edilen ortakları, yönetim kurulu eski üyeleri ve denetçileri aleyhine varsa ibralarının iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın tazmini için tasfiyenin tamamlanmasını müteakip beş yıl içinde Fon tarafından dava açılabilir. Fon bankalarının hisselerinin üçüncü kişilere devir veya intikali hâlinde banka tarafından, bankanın eski ortakları, yöneticileri ve denetçileri hakkında açılmış olan dava ve takiplere Fon tarafından kanunî halef sıfatıyla kaldığı yerden devam olunur. Bu dava ve takipler sonucunda hükmolunacak tutarlar Fona ait olur. Bu bankaların başka bir bankaya devredilmesi ya da başka bir banka ile birleşmesi, hisselerinin üçüncü kişilere devredilmesi ya da tasfiyelerine karar verilmesi hâlinde, bu işlemlerin tamamlanmasını takip eden beş yıl içinde bankanın sorumlulukları tespit edilen yönetim kurulu eski üyeleri ve eski denetçileri aleyhine varsa ibralarının iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın Fon adına tazmini istemi ile Fon tarafından dava açılabilir. Dava açılmasına dair Fon Kurulu kararı dava şartı olarak aranan genel kurul kararı yerine geçer … ” düzenlemesinin bulunduğu, yine aynı Yasa’ nın Geçici 16. Maddesinde “ Bu Kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda Fon lehine getirilen hükümler makable şamildir. ” düzenlemesinin bulunduğu, 5411 sayılı Yasa hükümlerinin geçmişe etkili olduğunun öngörülmesi sebebiyle davacı TMSF tarafından ibraz edilen 19/10/2006 tarih ve 506 sayılı davaya halef sıfatıyla devam kararının 5411 sayılı Yasa’ nın 133. maddesi hükümleri gözönüne alınarak sorumluluk davasının açılması açısından yeterli sayılmasının gerektiği,
6762 sayılı TTK’ nin 380. maddesine göre ibranın geçerli olabilmesi için; davaya konu kredi ile bilgilerin genel kurula sunulan şirket bilançolarında yer alması gerektiği, ibranın sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içereceği, açıklanmamış, belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konulardaki ibranın yok sayılmasının gerektiği, bütün bu hususların genel kurulda ortaya konulup görüşüldükten sonra yöneticilerin sorumluluk halleri ve ortaklığa verdikleri zarar açıkça saptanıldığı halde genel kurulca sorumluluk davası açılmasına yer olmadığına ve ibraya karar verildiği takdirde böyle bir ibraya geçerlilik tanınabileceği, olayda bu anlamda bir ibranın olmadığı, davalıların ibralarının gerçekleşmediği ve sorumluluk davasının diğer koşulu olan ibra edilmemiş olmak koşulunun gerçekleşmiş olduğu,
6762 sayılı TTK’ nin 309. maddesinde; “ Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanunu’ na göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur. ” düzenlemesinin bulunduğu,
Dava dilekçesinde bahsedilen müfettiş raporunun 24/12/1999 tarihinde genel müdürlüğe iletildiği, söz konusu raporun bankanın TMSF’ ye devrine kadar genel kurula sunulmadığı , banka yönetimi TMSF’ ye devredilince 11/07/2002 tarihinde yapılan genel kurulda sorumluluk davası açılmasına karar verildiği ve 07/08/2002 tarihinde davanın açıldığı bu husus göz önüne alındığında 6762 sayılı TTK’ nin 309. Maddesinde belirtilen öğrenme tarihi ile ilgili 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı, zararı doğuran fiilin vukuu tarihi açısından zamanaşımı başlangıcının kredi açılması ve kredi limitlerinin sürekli olarak yükseltilmesi nedeniyle zararlandırıcı eylemin devam ettiği göz önüne alınarak son olarak kredi limitinin yükseltilmesinin onaylanmasına yönelik 11/12/1997 tarihli 0041 sayılı yönetim kurulu kararı tarihi olarak kabulünün gerektiği ,söz konusu tarih dava tarihi olan 07/08/2002 tarihi arasında 6762 sayılı TTK nun 309. maddedeki 5 yıllık sürenin dolmadığı ve davanın zamanaşımına uğramadığı,
En son alınan bilirkişi kurulu ek raporunda davalılardan … ‘ ın katıldığı en son yönetim kurulu toplantısının 31.03.1997 tarihli yönetim kurulu toplantısı olduğu ve söz konusu toplantı tarihinden itibaren 6762 sayılı TTK nun 309. maddedeki 5 yıllık sürenin dolduğu ve davalı … yönünden zaman aşımı süresinin dolduğu belirtilmiş ise de ; Mahkememizce zaman aşımı başlangıcı olarak belirlenen 11/12/1997 tarihinin davacı zararından müteselsilen sorumlu olan tüm yönetim kurulu üyeleri açısından geçerli olduğu ve … yönünden de 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı , zaman aşımı süresinin dolup dolmadığını belirlemenin hukuki tavsif niteliğinde olup bu hususun Mahkememizce değerlendirileceği ve bu hususta bilirkişi kurulu raporu değerlendirilmesine itibar edilemeyeceği ve yine bu hususta başkaca bir bilirkişi heyetinden görüş alınmasına gerek bulunmadığı ,
Sorumluluk davasına konu banka zararının Mahkememizce hükme esas alınan 13/01/2021 tarihli bilirkişi kurulu 2 ek raporunda belirtilen ve yapılan tahsilatlar mahsup edildikten sonra 07/08/2002 dava tarihi itibariyle belirlenen 1.109.232,79 TL ana para, 2.061.795,31 TL işlemiş avans faizi olmak üzere toplam 3.171.028,10 TL olduğu , davalıların bu zararın tamamından sorumlu oldukları, davalıların haksız eylemleri ile bankayı zarara uğrattıkları, davalıların sorumluluklarının haksız fiile dayalı olması sebebiyle haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerektiği , davalıların davacı bankanın genel müdür ve yönetim kurulu üyeleri olup taraflar arasında konuya ilişkin olarak kararlaştırılan bir akdi temerrüt faiz oranının bulunmadığı, işin davacı açısından da ticari iş olduğu gözetilerek haksız fiil sorumluluğuna ilişkin ilkeler çerçevesinde davalıların avans faizi ile sorumlu tutulması gerektiği , dava dilekçesinde 477.600,00 TL ipotek bedelinin talep edilen alacak miktarından düşülerek talepte bulunulduğu HMK 26. Maddesi gereğince söz konusu talep gözetilerek ipotek bedelinin alacak toplamından düşülmesinin gerektiği , davacı tarafça dava tarihinden sonra toplam 648.658,87 TL lik tahsilat yapıldığı , yapılan tahsilat miktarı açısından davanın konusunun kalmadığı ve söz konusu miktarın zarar miktar toplamından mahsubunun gerektiği bu mahsubun yapılması sonucu talep edilebilecek zarar miktarının 1.109.232,79 TL lik kısmı asıl alacak olmak üzere toplam 2.044.769,23 TL olduğu incelenen tüm dosya kapsamı ile anlaşılmış davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile 2.044.769,23 TL nin 1.109.232,79 TL lik bölümüne dava tarihi olan 07/08/2002 tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin isteğin REDDİNE,
2-139.678,19-TL harcın davalı tarafça tamamlanmasına,
3-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 5411 sayılı Yasa’ nın 133/son maddesi hükmü gereğince hesap ve takdir edilen 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalılar … , …, …, … ,… ve … kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden 5411 sayılı Yasa’ nın 133/son maddesi hükmü gereğince hesap ve takdir edilen 4.080,00-TL tek vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … , …, …, … ,… ve … ‘ a verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 135 davetiye bedeli 1.391,70-TL , bilirkişi inceleme ücreti 6.300,00 TL olmak üzere toplam 7.691,70-TL yargılama giderinin red ve kabule göre 5.962,00-TL ‘ lik bölümünün davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan bölümünün davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair tebliğden itibaren 15 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar Davacı vekili Av. … ile Davalı … ve … vekili Av. … ve Davalı … vekili Av. … ile Davalı … ve … mirasçıları vekili Av. … , Davalı … vekili Av. …, Davalı … vekili Av. … ‘ın yüzüne karşı diğerlerinin yokluğunda açıkça okunup anlatıldı. 23/09/2021

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır