Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/664 E. 2022/98 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/664
KARAR NO : 2022/98

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2017
KARAR TARİHİ : 09/02/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekilline olan borcunu ödememesi sebebiyle İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalı tarafından 30/05/2017 tarihinde itiraz edildiğini, takibin durduğunu, müvekkili şirketin baskı silindiri üretimi ile hizmet sunan bir şirket olduğunu, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin davalıya 25/03/2016 tarihli … numaralı faturada belirtilen ürünlerin satışını yaptığını, davalının müvekkiline olan borcunu ödemediğini, borcun ödenmemesi sebebiyle müvekkilinin davalıdan olan alacağına ilişkin 25/03/2016 tarihli bir adet faturayı İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı icra takibine konu ettiğini, davalının itirazının kötü niyetli ve haksız olduğunu belirtilerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacı ile 10 adet baskı silindirinin satışı hususunda anlaştıklarını, davacının 06/10/2015 tarih … nolu faturayı düzenleyerek müvekkilinin adına ürettiği baskı silindirlerini 06/10/2015 tarihli yurt içi kargo faturası gereğince müvekkiline gönderdiğini, müvekkilinin eline ulaşan dava konusu silindirlerin hatalı üretilmesi ve makinalarına uymaması sebebiyle silindirleri 12/10/2015 tarih … nolu iade faturası ile davacı şirkete iade ettiğini, iade üzerine davacı şirketin kdv dahil 17.818,00TL fatura bedelini gösterir 16/11/2015 tarihli dilekçe ile fatura bilgilerinin fakslanmasını istediğini, baskı silindirlerinin silindir çapının değiştirilip müvekkiline gönderileceğine dair mail gönderdiklerini, müvekkilinin henüz eline ulaşmayan baskı silindirleri için davacı şirket hesabına 22/02/2016 tarihinde 2.006,00TL havale yaptığını, davacının 2015 yılı Kasım ayında düzeltip müvekkiline göndereceği baskı silindirlerini ancak 21/03/2016 tarihli ekli ambar tesellüm fişi ile gönderdiğini, 25/03/2016 tarihli faturayı düzenlediğini, yeni silindirlerin de müvekkilinin makinelerine uymadığını, müvekkilinin yeniden iade faturası keseceğini bildirdiğini ancak davacı şirketin hatayı düzelteceği konusunda müvekkilini ikna ettiğini, müvekkilinin 06/10/2015 tarihinde davacı tarafça gönderimi yapılan ancak hatalı üretilen silindirlerden dolayı müşteri ve kar kaybı yaşadığını, maddi zarara uğradığını, masrafını kendi cebinden karşılayarak sanayide torna tesviye işleminden geçirdiğini, geçici kullanmaya başladığını, 9 adet silindiri ise düzeltilmek üzere davacıya gönderdiğini, davacının 20/10/2016 tarihli sevk irsaliyesi ile tamir ettiğini belirttiği silindirleri müvekkiline gönderdiğini, yeniden gönderilen silindirlerin de halen düzeltilmemiş olması sebebiyle 2.006,00TL haricinde başkaca ödeme yapılmadığını, sonuçta davacının kendi hatalarından kaynaklanan durum nedeniyle fatura bedeline karşılık müvekkilinin bir kısım iade faturası düzenlemesi bir kısım da ödeme yapması sonucunda fatura bedelinin ödenmiş olacağı konusunda anlaştıklarını, davacının iddialarının asılsız olduğunu, fatura tarihi 25/03/2016 takip tarihinin 17/05/2017 olduğunu, takibin fatura tarihinden yaklaşık 14 ay sonra başlatıldığını, 2.006,00TL lik ödemenin fatura bedelinden düşülmediğini, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyası,
-Tarafların ticari defter ve kayıtları,
-Bilirkişi …’ın 23/05/2019 tarihli raporu,
-Bilirkişi Doç. Dr. …’ın 11/11/2019 tarihli raporu,
-26/10/2020 tarihinde mahallinde yapılan keşif,
-Bilirkişi …’ın 09/11/2020 tarihli raporu,
-Bilirkişi …’in 09/11/2021 tarihli raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir.
Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır. (Yargıtay 15 Hukuk Dairesi’nin 25/09/2018 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 karar sayılı kararı) 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde ayıp sözleşme ve ekleri ile iş sahibinin ondan beklediği amaca göre eserde bulunması gereken bazı niteliklerin bulunmaması veya olmaması gereken bozuklukların bulunması olarak ifade edilmektedir. Eserin ayıplı yapılmış olması sözleşmeye aykırılık teşkil eder. Ayıp açık ve gizli olabileceği maddi ve hukuki ayıp şeklinde de olabilir. Açık ayıp, eserin tesliminden sonra makul süre içerisinde yapılan kontrol ve muayene sonucu görülüp tespit edilebilecek ayıplardır. Gizli ayıplar ise basit bir kontrol ve muayene ile ortaya çıkmayıp kullanılmaya başlamasından sonra ortaya çıkan ayıplardır. Maddi ayıplar, açık veya gizli olsun; ortaya çıkan, gözle görülen ve duyu organları ile hissedilen ayıplardır. Bunun dışında gözle görülmeyen ancak yapılmamış olması nedeni ile karşı tarafça fark edilen ayıplarda bulunmaktadır. Örneğin, projenin onaylatılmaması, yapı kullanma izin belgesi alma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi gibi. Maddi ve hukuki ayıplar da açık ve gizli ayıplar gibi yükleniciye ihbarı gereken ayıplardır.
Eser sözleşmelerinde ayıplı imalât halinde 6098 sayılı TBK’nın 474/I. maddesi uyarınca açık ayıplarda iş sahibi eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek, gizli ayıplarda ise aynı Kanun’un 477/son maddesi uyarınca ortaya çıkması üzerine gecikmeksizin ayıp ihbarında bulunmak zorundadır. İş sahibi gözden geçirmeyi ve ihbarda bulunmayı ihmâl etmişse eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır.
Eserin ayıplı olması halinde; iş sahibi, süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunması şartıyla, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanması için iş sahibi ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada bu hususu def’i olarak da ileri sürebilir. Sözü edilen Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde; yapılan şey iş sahibinin kullanamayacağı ve hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde kusurlu veya sözleşme hükümlerine aykırı olursa iş sahibinin o şeyi kabulden kaçınabileceği ve bu hususta yüklenicinin kusuru bulunursa zarar ve ziyan da isteyebileceği, yine aynı maddenin devamında ayıbın eserin reddini gerektirecek nitelikte bulunmaması halinde iş sahibinin işin kıymetinin noksanı nispetinde bedelden indirim veya eğer o işin onarımı büyük bir masrafı gerektirmez ise yükleniciyi onarmaya mecbur edebileceği hüküm altına alınmıştır. Bunlar eserin ayıplı olması halinde iş sahibinin haiz olduğu haklardır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde eser sahibine tanınan haklardan hangisini kullanabileceği, mahkemece uzman bilirkişi aracılığıyla eser üzerinde yaptıracağı inceleme sonucu ayıbın derecesi belirlenmek suretiyle takdir olunur.
İtirazın iptali davasının koşullarını; ilamsız bir icra takibine girişilmesi, bu takip nedeniyle çıkarılan ödeme emrine 7 günlük itiraz süresi içinde itiraz edilmiş olması, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde mahkemeden itirazın iptalinin talep edilmesi şeklinde sıralamak mümkündür.
İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih 2004/19-410 Esas, 2004/471 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, itirazın iptali davasının görülebilmesi için, öncelikle ortada takip hukuku kuralları çerçevesinde yasaya ve yöntemine uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Ortada geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. Bu husus dava şartıdır ve mahkemece re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
2004 Sayılı İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının dava ederek haklı çıkması zorunludur. Borçlunun kötüniyetle itiraz etmiş olması yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatına, işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı alacağın likit ve belli olması gerekir. Borçlu, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve belli olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. İİK 67/2. madde hükmünün amacı, borçlu olduğu miktarı bilebilecek veya bilebilecek durumda olan borçlunun icra takibine konu alacağın varlığına haksız olarak itiraz etmesini önlemektir. (Prof.Dr.B.Kuru İ.İ.Huk.2008.İst.sh.230-231).
Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının, davalı aleyhinde İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyasında eser sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı alacağına ilişkin 17.818.00 TL alacak üzerinden icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalı borçluya 23/05/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu vekilinin 30/05/2017 tarihinde yasal süresi içerisinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, takibin durduğu, davalı borçlunun takibe itirazı üzerine davacının iş bu itirazın iptali davasını bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde ikame ettiği, davalı borçlunun itirazının iptalinin talep edildiği, davacının, on adet baskı silindirinin üretilerek davalıya teslim edildiği, ancak bedellerinin ödenmediği, davalının söz konusu ürünleri iade etmediği halde ayıplı olduğunu ileri sürdüğü, bedelini ödemekten kaçındığı ve davalının takip tarihi itibariyle takibe konu tutarda borçlu olduğunu iddia ettiği, davalının ise davacı tarafından üretilen baskı silindirlerinin hatalı üretildiği, kendilerine ait makina ölçülerine uygun olmadığı, bu nedenle iade edildiği, davacı tarafından aradan beş ay geçtikten sonra yeniden söz konusu silindirlerin gönderildiği, ikinci kez gönderilen silindirlerin yine makinalara uygun olmadığı, bunun üzerine kendileri tarafından silindirlerden birinin torna tasfiye işlemine tâbi tutularak kullanıma uygun hale getirildiği, diğer silindirlerin ise davacıya ikinci kez uygun ölçülere göre düzeltilmek üzere gönderildiği, davacının üçüncü kez 9 adet silindiri gerekli düzeltme işlemlerinin yapıldığı gerekçesiyle kendilerine gönderdiği, ancak bu silindirlerin kendilerine ait makinalara yine uygun olmadığının tespit edildiği, davacıya 2.006,00 TL ödeme yapıldığı, davacı ile kendi kusurundan kaynaklanan durum nedeniyle başka bedel istenmemesi konusunda uzlaşıldığı, sonraki süreçte silindirlerden altı adedinin daha torna ve tasfiye işlemine tâbi tutularak kendileri tarafından kullanıma uygun hale getirildiği, üç adet silindirin ise halen atıl durumda olduğu ve kullanılamadığı, kendilerinin mağdur olduğu ve davacının haksız olarak talepte bulunduğunu savunduğu, taraflar arasında davacının üretip davalıya teslim ettiği on adet baskı silindirinin ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliğinin ne olduğu, davalının ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme veya bedelden indirim hakkını kullanıp kullanamayacağı, davalı tarafından davacıya yapılan 2.006,00 TL’lik ödemenin takibe konu faturaya ilişkin olup olmadığı, davacının takip ve davaya dayanak fatura tutarında davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise alacaklı olduğu miktarın ne olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşmeye konu baskı silindirlerinin davalının siparişi ve verdiği ölçülere göre özel olarak davalı için üretildiği dikkate alındığında taraflar arasındaki uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı ve eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, her iki tarafı tacir olan ve tarafların ticari işletmesini ilgilendiren nispi ticari dava niteliğindeki somut uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu, mahkememizce öncelikle tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, davalı ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede 23/05/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre davalının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, kendisi lehine delil vasfına sahip olduğu, davalının 06/10/2015 tarihinde 17.818,00 TL bedelle davacıdan silindir satın aldığı, 12/10/2015 tarihinde aynı bedelle söz konusu silindirleri davacıya iade ettiği, 25/03/2016 tarihinde aynı silindirleri aynı bedelle davacıdan tekrar satın aldığı, 22/02/2016 tarihinde de davacıya 2.006,00 TL ödeme yaptığı, takip tarihi itibariyle davalının kendi defter ve kayıtlarına göre davacıya 15.812,00 TL borçlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, davacı defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede ise 11/11/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre davacının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, kendisi lehine delil vasfına sahip olduğu, davacının 06/10/2015 tarihinde 17.818,00 TL bedelle davalıya silindir sattığı, 12/10/2015 tarihinde aynı bedelle söz konusu silindirlerin davalı tarafından iade edildiği, davacının aynı silindirlere ilişkin olarak aynı bedelle 25/03/2016 tarihinde davalı adına fatura düzenlediği, davacının takibe konu fatura dışında davalıya 07/12/2015 tarihinde 2.006,00 TL bedelli fatura kestiği, davalının takip konusu edilmeyen 07/12/2015 tarihli faturaya ilişkin olarak davacıya 22/02/2016 tarihinde 2.006,00 TL ödeme yaptığı, davalı tarafından yapılan ödemenin takibe konu faturaya ilişkin olmadığı, takip tarihi itibariyle davacının kendi defter ve kayıtlarına göre davalıdan 17.818,00 TL alacaklı olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, taraf defter ve kayıtları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve davalı tarafından davacıya yapılan 2.006,00 TL’lik ödemenin hangi faturaya ilişkin olduğunun ve dayanaklarının tespiti için mahkememizce tekrar davalı defter ve kayıtlarının incelenmesine karar verildiği, bu kapsamda alınan 09/11/2021 tarihli bilirkişi raporuna göre davacı defterlerinde kayıtlı olan 07/12/2015 tarihli 2.006,00 TL’lik faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı ve bu faturaya konu malın teslimine ilişkin herhangi bir kayda rastlanmadığı, davalının defterlerine göre davacıya 15.812,00 TL borçlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, baskı silindirlerinin ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliğinin ne olduğu, davalının ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme veya bedelden indirim hakkını kullanıp kullanamayacağı ve davacının alacağının tespiti için mahkememizce keşif kararı alındığı ve davalının bulunduğu mahal mahkemesine talimat yazıldığı, talimat mahkemesince yapılan keşif sonrası alınan 09/11/2020 tarihli rapora göre taraflar arasındaki sözleşmenin yazılı olmadığı, siparişlerin sözlü olarak verildiği, siparişe konu ürünlerin ölçüleri hakkında dosya içerisinde veri bulunmadığı, sadece faturada ölçülerin belirtildiği, davalı beyanlarına göre davacı tarafından davalıya gönderilen on adet baskı silindirinden 480 mm çevre uzunluğunda olan dört adedinin davalı tarafından torna ve tasfiye işlemine tâbi tutularak 450 mm çapa dönüştürülerek kullanıma uygun hale getirildiği ve hali hazırda kullanıldığı, 330 mm çevre uzunluğuna sahip dört adet baskı silindirinin minimum 350 mm çevre uzunluğuna sahip silindirlerle çalışan makinalara uymaması nedeniyle kullanılamadığı ve davalı tarafından istiflendiği ve atıl durumda bırakıldığı, diğer iki adet 579 mm çevre uzunluğuna sahip silindirlerin ise kullanılabilir durumda olduğu, davalının bu çaptan çıkan çantalara rağbet olmaması nedeniyle sık kullanılmadığını beyan ettiği, silindirlerdeki ayıbın açık ayıp olduğu, silindirlerin kabule zorlanamayacak nitelikte olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, eser sözleşmelerinin iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olduğu, bu sözleşmelerde yüklenicinin asli edim yükümlüğünün eseri meydana getirmek ve meydana getirdiği eseri iş sahibine teslim etmek olduğu, sözleşme ve dava tarihi itibarıyla yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 474. maddesine göre iş sahibinin, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, yine TBK’nın 477. maddesine göre eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenicinin her türlü sorumluluktan kurtulacağı, ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için yüklenicinin sorumluluğunun devam edeceği, iş sahinin, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde eseri kabul etmiş sayılacağı, somut olayda davacı tarafından davalının siparişi üzerine üretilen on adet baskı silindirinin ayıplı olduğu ve davacıya iki kez düzeltilmek üzere iade edildiği halde ayıpların giderilmediği ve üçüncü kez davalıya kullanıma uygun olmaksızın gönderildiği ve davacının söz konusu silindirler için ücrete hak kazanmadığı davalı tarafından savunulmuş ise de mahkememizce talimat yoluyla yapılan keşifte tespit edildiği üzere baskı silindirlerindeki ayıbın açık ayıp olduğu, davalının on adet baskı silindirinden altısını torna ve tasfiye işlemine tâbi tutmak suretiyle kullandığı, diğer dört adet baskı silindirinin ise makina ölçülerine uygun olmaması nedeniyle davalı işyerinde atıl durumda bekletildiği, bu durumda silindirlerin altısını kullanan ve diğer dördü için de iade faturası kesip malları davacıya iade etmeyen davalının nihai olarak söz konusu silindirleri açıkça veya örtülü olarak kabul etmiş sayılması gerektiği, davacı tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplardan söz edilemeyeceğinden davacının sorumluluğunun devam ettiğinden bahsedilemeyeceği, davacı yüklenicinin her türlü sorumluluktan kurtulduğu, bu halde de davacının silindirlerin bedelini talep edebileceği, ancak tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemeye göre davalı tarafından davacıya 2.006,00 TL’lik kısmi ödeme yapıldığı, davacı tarafından söz konusu ödemenin 07/12/2015 tarihli 2.006,00 TL’lik faturaya ilişkin olduğu ileri sürülmüşse de bu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı ve davacı tarafından da söz konusu faturaya konu mal ve hizmetin davalıya teslim edildiğinin ispatlanmadığı, buna göre somut olayda tarafların ticari defter ve kayıtlarının uyuştuğu 15.812,00 TL üzerinden davacının alacaklı olduğunun kabulü gerektiği, mahkememizce alınan bilirkişi raporlarının usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetime ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu, ayrıca uyuşmazlığa konu alacak miktarı faturaya dayandığından ve davalı defterlerinde de kayıtlı olduğundan likit olduğu, davacının icra inkar tazminatı talebinin yasal şartlarının oluştuğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün …/… esas sayılı takip dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 15.812,00 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2- 15.812,00 TL alacak üzerinden %20 oranında hesaplanan 3.162,40 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Alınması gerekli 1.080,11 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 304,29 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 775,82 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDEDİLMESİNE,
4-Davacıdan tahsil edilen ve mükerrer olduğu anlaşılan 384,90 TL keşif harcının kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya İADESİNE,
5-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvurma harcı, 304,29 TL peşin harç, 1.250,00 TL bilirkişi ücreti, 304,38 TL müzekkere-tebligat giderinden oluşan toplam 1.890,07 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi sebebiyle tarafların haklılık oranına göre (15.812,00/17.818,00=0,88) 1,677,28 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, bakiye kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı tarafından yapılan 384,90 TL keşif harcı, 150,00 TL araç ücreti, 500,00 TL bilirkişi ücreti ve 11,00 TL müzekkere-tebligat giderinden oluşan toplam 1.045,90 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi sebebiyle tarafların haklılık oranına göre (2.006,00/17.818,00=0,12) 117,75 TL’sinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE, bakiye kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan 2022 Yılı AAÜT’nin 13/1-2. fıkrası uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
8-Davalı dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan 2022 Yılı AAÜT’nin 13/1-2. fıkrası uyarınca reddolunan miktar üzerinden hesaplanan 2.006,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
9-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE,
10-Kararın kesinleşmesinden sonra İzmir 22. İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyasının merciine İADESİNE,
Dair, karar HMK 341 vd. maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.09/02/2022

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA