Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1180 E. 2023/566 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1180
KARAR NO : 2023/566
DAVA : Borçtan Kurtulma Davası
DAVA TARİHİ : 13/10/2017
KARAR TARİHİ : 13/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Borçtan Kurtulma Davası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği 13/10/2017 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili … ile davalılardan …’ın, “İkame ….Sah.ve Tic.Şti.”nin ” ortakları olduğunu, davalı …’in şirketteki hissesinin, müvekkilinin kardeşi olan (eski şirket ortağı) …’tan hisse devri ile 400 adet hisse ve 10,000 TL nakdi sermaye olarak davalı …’e 13.02.2015 tarihinde intikal etmiş olduğunu, bu tarihten itibaren müvekkili ve davalı …’ın ortaklık yapmaya başladıklarını, ilerleyen dönemlerde davalı …’in müvekkiline karşı gerek iş hayatında ve gerekse özel hayatında olumsuz davranışlarda bulunarak müvekkilinin zararına kendi lehine haksız eylemlerde bulunmaya başladığını, davalı …’in hatalı davranış ve kararları neticesinde şirketin kayda değer zararlara uğramış olduğunu ve davalı …’in müvekkiline şirketin devamının daha büyük zararlara sebep olacağını ve ortaklığın bitmesinin uygun olacağını beyan ederek ortaklıktan ayrılma iradesini ortaya koymuş olduğunu ve çeşitli tehdit ve zorlamalarla müvekkiline 07.01.2017 tarihinde bir protokol akdetmiş olduğunu, sonrasında bu protokolü iptal ederek 23.02.2017 tarihli yeni bir protokol akdettiklerini ve yeni protokol ile eski sözleşmenin iptal edilmiş olduğunu da hükme bağladıklarını, ortaklığın kendi lehine olacak koşullarla ve müvekkiline zarar verecek şekilde gabin niteliğinde geçersiz olan bir protokol ile sonlandırılmış olması sonucu müvekkilinin büyük zararı ve davalı …’in büyük menfaati ile ortaklığın sonlandırılmış olduğunu, her iki protokolün de gabin niteliğinde olduğu gibi aynı zamanda hile ile yapılmış, geçersiz, yine müvekkiline karşı tehdit ve diretme uygulanmak suretiyle yapılmış olan, hukuken geçersiz, mutlak butlanla batıl protokoller olduğunu ancak yapılan protokol ve ek protokollerinin gabin niteliğinde olup davalı …’e aşırı menfaatler temin edip, müvekkiline büyük yükler yüklediği, tehdit ve diretme ile imzalandığı halde bu protokollerin imzalanmasından sonraki dönemde müvekkilinin aralarındaki ortaklık sonlandırılmadan önce davalı …’in şirket stoklarındaki malların büyük bölümünü Nisan- 2016’dan başlayıp Aralık-2016 tarihinde kadar değişik tarihlerde tanzim edilen faturalarla yeğeni …’ın üzerine muvazaalı olarak kurulmuş bulunan şirkete fatura ettiğini ve devrettiğini, yeğeninin şirketine malları kaçırdığını dolayısıyla yeğeninin usuli şirketine malları kaçırdığını, kısaca şirketin içini boşaltıp müvekkilinden mal kaçırdığını öğrenmiş olduğunu, aynı zamanda davalı …’in dilekçe ekinde sunulan listede mevcut ortak oldukları … Ltd.Şti.ne ait demirbaşların da muvazaalı olarak davalı …’ın şirketine davalı … tarafından aktarıldığını tespit etmiş olduğunu, davalı …’in diğer davalı üzerine muvazaalı olarak kurulan şirkete keşide ve transfer etmiş olduğu malların değerlerinin yine muvazaalı olarak gerçek değerlerinden çok düşük olarak gösterilmiş olduğunu, işlemlerin tamamen muvazaalı olup tabiri caizse müvekkilini kandırmak ve şirketi hortumlamak, kısaca müvekkilini zarara uğratmak ve kendisini zenginleştirmek amacıyla yapılmış eylemler olduğunu, davalılardan …’in müvekkili ile aralarındaki ortaklık sonlandırıldıktan sonra direkt olarak diğer davalı … adına kurmuş olduğu muvazaalı şirketin başına geçtiğini ve fiilen bu şirketi idare etmeye başlamış olup halen de idare etmekte olduğunu, bu eylemler neticesinde bilirkişi incelemesinde ve yapılacak yargılama sonucunda net olarak ortaya çıkacağı üzere müvekkilinin toplam zararının 1.400.000 TL ile 1.80.000 TL arası bir rakam olduğunu ancak halihazır durumda müvekkilinin net zararını tespit etmelerinin bu aşamada mümkün olmadığı için şu an için belirsiz alacak davası olarak 300.000 TL dava değeri üzerinden belirsiz alacak davası olarak davalarını ikame ettiklerini belirtmiş , fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere müvekkilinin zararının tespiti an itibarıyla mümkün olmadığı için belirsiz alacak davası olarak öncelikle 300.000 TL.nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama esnasında ve yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde net olarak ortaya çıkacak 1.400.000 TL ile 1.800.000 TL arasındaki alacaklarının tespitinden sonra müddeabihin değerinin yükseltilmesine göre bu miktar üzerinden davalarının kabulüne ve bu mıktarın davalılardan (faturaların tanzim edilmeye başlandığı Nisan-2016’dan itibaren) işlemiş ve işleyecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili Mahkememize verdiği 28/11/2017 tarihli cevap dilekçesinde; davacı … ve davalı …’ın 2008 yılında adi ortaklık olarak başlayan ticari faaliyetinin, 2015 yılında resmi ortaklığa dönüşmüş olduğunu, tarafların müşterek kararıyla ortaklık süresince şirketin yönetimi ve idaresi konusunda , müdür olarak davacı …’un yetkili kılındığını, davalı …’ın, davacının müdür olarak şirketi yönettiği döneme ilişkin olarak ,şirket tarafından verilen çeklere karşılıksız kaşesi vurulduğunu, şirket kasasında açık olduğunu ve şirketin piyasada iş yapamaz hale geldiğini öğrenmiş olduğunu, bu konu ile ilgili şirket müdürü davacı … ile görüşmüş olduğunu ve görüşme sonucunda , şirketin çeklerine karşılıksız kaşesi vurulması nedeniyle şirketin faaliyetine devam edemeyeceğinin anlaşılmış olduğunu, piyasaya olan yüklü miktardaki borcun ödenmesi için tarafların müşterek kararıyla mağazaların kapatılıp devredilmesinin kararlaştırıldığını, davalı …’ın, inşaat sektöründe faaliyette bulunması, mobilya sektöründe tecrübesi olmaması ve piyasaya olan oldukça yüklü miktardaki borç sebebiyle , mağazaları iyi bir şekilde yönetebileceğine, borçları düzgünce ödeyebileceğine inandığı ve bu konuda güven duyabileceği yeğeni davalı … ile görüşerek, kendisi ve ortağının müşterek kararıyla mağazacılık işine devam edemeyeceklerini ve kendisi istediği takdirde borçlar ile birlikte mağazaları kendisine devredebileceklerini bildirmiş olduğunu, davalı …’ın ise amcasının borçlarını ödeyerek, amcasının ticari itibarını kurtarmak ve mağazacılık alanında da faaliyette bulunmak istemesi ve kendisine ait bir işi olacağı için bu teklifi kabul ettiğini, 30.04.2016 tarihinde şirket bünyesindeki … mağazası için şirketin karar defterinde tarafların müşterek kararıyla kapanış kararının verilmiş olduğunu, … adıyla şahıs şirketi kuran davalı …’a, içindeki mallarla birlikte fatura edilerek devredildiğini, müvekkilinin ilgili mağazayı devraldıktan sonra 17.05.2016 tarihinde … markasıyla sözleşme yaparak, … mağazası olarak faaliyetine başlamış olduğunu, devam eden süreçte davacı ve davalı …’ın ortağı oldukları “… San. Ve Tic. Ltd. Şti’ ne ait … mağazası için 13.06.2016 tarihinde, … Mağazası için 05.08.2016 tarihinde şirketin karar defterinde tarafların müşterek kararıyla kapanış kararının verilmiş olduğunu, … mağazasının, … mağazasının, tarafların müşterek kararıyla davalı …’a içindeki mallarla birlikte fatura edilerek usulüne uygun olarak devredildiğini, devredilen mağazaların güvenlik sistemine ilişkin abonelik sözleşmelerinin “… San. Ve Tic. Ltd. Şti” müdürü ve ortağı davacı …’ un yetkisiyle müvekkili …’a devredilmiş olduğunu ve mağazaların güvenlik sistemine ilişkin abonelik sözleşmesi devir taahhütnamesinin yapılmış olduğunu, müvekkili …’ın, mağazaları devraldıktan sonra alacaklılardan mal kaçırma kastıyla hareket etmemiş olduğunu, “… San. Ve Tic. Ltd. Şti ”nin piyasaya olan 2.956.000,00 TL (banka kredileri ve vergi borçları hariç) tutarındaki borcunu yeniden yapılandırdığını ve ödemeye başladığını, bu süreçte davalı …’ın şirket hesaplarını incelediğini, davacının kendi lehine şirket aleyhine haksız kazanç temin ettiğini fark ettiğini, davacıdan durumu açıklamasını istediğinde yeterli bir cevap alamadığını, ortaklığa bu şekilde devam edemeyeceği için ortaklığı sonlandırma kararı aldığını, bu nedenle taraflar arasında 07.01.2017 tarihinde ayrılık protokolünün imzalandığını, davacının ilgili protokole de uygun davranmadığını ve bunun üzerine 18.02.2017 tarihinde toplantı tertip edildiğini , toplantıda davacının, kendisinin işlettiği 2 katlı… mobilya mağazasının anahtarlarını masaya fırlatarak gittiğini , akabinde kardeşi … aracılığıyla …’daki mağazanın kasasında bulunan yaklaşık 1.000.000,00 TL tutarında senedi ve 35.000,00 TL tutarında nakit parayı haksız ve hukuka aykırı olarak ele geçirdiğini ve ortadan kaybolmuş olduğunu, davacının, hukuka ve ticaret ahlakına uygun olmayan bu davranışına rağmen , ortak tanıdıklarının telkinleri ve yapıcı tutumlarıyla 23.02.2017 tarihinde, taraflar arasında , ilk protokolün iptal edilerek ikinci bir protokolün imzalandığını, mağazalar ve borçların davalı …’a bırakılmış olduğunu, ilgili protokolde aynı zamanda davacının, şirkete ait mağazaları yönettiği döneme ait bağımsız denetçi tarafından yapılacak incelemede açık tespit edilmesi durumunda davalı …’ın zararına ilişkin olarak işleme koyabileceği 2.000.000,00 TL lik teminat senedini kendi rızasıyla imzalayıp vermiş olduğunu, davalı …’ın, ikinci protokolle kendisine bırakılan … mağazası için de şirketin karar defterinde 12.04.2017 tarihinde tarafların müşterek kararıyla kapanış kararı verildiğini, müvekkili …’a devredilmiş olduğunu, müvekkilinin ilgili mağazayı devraldıktan sonra bir katını iptal ettiğini ve … mağazası olarak faaliyetine başlamış olduğunu, davacının iddia ettiği gibi kendisinin haberi olmadan muvazaalı bir şekilde mal kaçırma amacıyla hareket edilmemiş olduğunu, toplamda dört mağazanın usulüne uygun olarak hukuka uygun bir şekilde elde edildiğini, davacının, karar defterinde kendi isteğiyle mağazaların kapanışını farklı tarihlerde onaylamış olduğunu, müvekkilinin mağazaları alırken içinde bulunan malları da usule uygun bir şekilde fatura kesilerek alınmış olduğunu, ekte sundukları faturaların incelendiğinde davacının haksız ve yersiz iddialarda bulunduğunun görüleceğini, davacının, müvekkilinin usulen şirket kurduğunu ve bu şirketin de davalı … tarafından fiilen idare edildiğini iddia etmiş olduğunu, söz konusu şirketin davalı … değil müvekkili tarafından yönetilmekte olduğunu, davalı …’ın devreden şirket olarak borçlardan müteselsil olarak sorumlu olması sebebiyle müvekkiline maddi olarak destek vermiş olduğunu, üstelik müvekkilinin ileride kar edeceği düşüncesiyle söz konusu mağazaları aktif ve pasifleriyle birlikte devralmış olduğunu ve buna ilişkin “…. San. Ve Tic. Ltd. Şti.” nin devralmadan önceki borçlarına ilişkin olarak, 1,5 yıldır yaklaşık olarak 2.956.000,00TL civarında çekini ödediğini, müvekkilinin davacının şirketin müdürü olarak “… San. Ve Tic. Ltd. Şti.” adına çektiği banka kredilerini hala ödemeye devam etmekte olduğunu, müvekkilinin ilgili mağazaların mülk sahipleriyle de yazılı şekilde kira sözleşmesini yapmış olduğunu, kira sözleşmelerinin de ekte sunulduğunu, müvekkilinin mağazaları devraldıktan sonra ciddi borç yükü altına girdiğini ve aylık periyotlarla elde ettiği gelirden daha yüksek miktarda ödeme yapmış olduğunu, tüm bu nedenlerle davacının iddialarının yersiz ve asılsız olduğunu, davacının, eski şirketin müdürü olduğu dönemde kendi menfaatine haksız kazanç temin etmiş olduğunu, bu durumun bağımsız denetçi raporuyla tespit edilmiş olduğunu, adi ortaklık fiilen tasfiye edildikten kısa bir süre sonra ise bağımsız denetçi raporuyla tespit edilen kasadaki açık nedeniyle kendisi adına yapılacak icra takiplerini sonuçsuz bırakmak amacıyla ev hanımı olan eşinin adına …’da üç katlı mobilya mağazasını açtığını ve kendisinin de fiilen bu mağazayı işletmeye başlamış olduğunu, … adıyla kurulan şahıs şirketinin müvekkili tarafından yönetilmekte olup, ilgili mağazalar için … ile farklı tarihlerde bağlantı kurulmasına ilişkin bono teslim ve muacceliyet sözleşmesinin de ekte sunulmuş olduğunu, tüm bu nedenlerle gerekli incelemeler yapıldığında davacının ortağı olduğu şirketi müdür olarak temsil ettiği dönemlere ilişkin olarak kendi lehine haksız kazanç temin ettiğinin, hatalı karar ve basiretsiz davranışları sebebiyle şirketi borca batık bir hale getirdiğinin, şirkete ait çeklerin karşılıksız kaşesi vurulması sebebiyle şirketin faaliyetine devam edemeyeceği bu nedenle tarafların müşterek kararıyla mağazaların kapatıldığının ve tarafların borçların ödenebilmesi için bu konuda güven duydukları davalı …’a ilgili mağazaları devrettiklerinin ve buna ilişkin faturaların kesildiğinin görüleceğini belirtmiş , üvekkili davalı hakkında açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili Mahkememize verdiği 07/12/2017 tarihli cevap dilekçesinde; davacının 13.10.2017 tarihli, dava dilekçesinde, müvekkili ile 2015 yılında ….San.ve Tic.Şti. üzerinden ortaklık yapmaya başladıklarını, müvekkilinin gerek şirket gerekse de davacı yönünden olumsuz davranış ve eylemlerde bulunmaya başladığını, davacının verilen bu zararların büyüyeceği düşüncesi ile ayrılmaya karar vermesi üzerine, müvekkilinin zorla, iki farklı protokolü kendisi aleyhine ağır şartlar içerir ve zararına olarak imzalatıldığını, müvekkilinin şirketin malvarlığını akrabası olan diğer davalıya devrettiğini, bu şekilde 1.400.000 TL nin üzerinde zararının olduğunu, şimdilik 300.000 TL sının talep edildiğini ifade etmekte olduğunu, dava dilekçesinin tam pişkinlik örneği olduğu gibi, bir kişinin insan zekası ile ancak bu kadar alay edilebileceğini, müvekkili ile davacının ortaklığının (ADİ ORTAKLIK OLARAK), 2008 yılına kadar gitmekte olduğunu, 2015 yılında ise müvekkilinin mevcut yapıyı…Ltd.Şti. olarak devam ettirme kararının alınması ile, bu ünvan değiştiren şirkete ortak olarak girmiş olduğunu ancak mevcut ortaklığın ve şirketin tek yetkilisinin davacının kendisi olduğunu, müvekkilinin ortaklık ve şirket işlerine karışmasının son zamana kadar söz konusu olmadığını, müvekkilinin son sıralarda şirketin işlerinin iyi gitmediği yolunda duyumlar alınca, kendi işi olan inşaat işlerinden vakit ayırıp, şirketin hesapları üzerinde genel bir inceleme yapınca, şirketin çeklerine karşılıksız kaşesi vurulduğunun, borçlarının arttığının, şirketin ekonomik bir darboğazda olduğunun görülmüş olduğunu, yine şirket kasasında olması gereken 2.500.000- TL kadar bir paranın kasada olmadığı gibi, nerede olduğunun da, davacı tarafından açıklanamadığının görülmüş olduğunu, bunun üzerine bu şekilde davacı ve yönettiği şirketle devam edilemeyeceğinin görülerek, gerek müvekkilinin, gerekse de davacının ortak kararı ile, mağazaların kapatılmasına karar verildiğini, mağazaların kapatılması ile mevcut borçların ödenebilmesinin söz konusu olamayacağından dolayı, bu kez mağazaların müvekkilinin akrabası olan … ismi üzerinde her iki tarafında anlaşıp, mutabık kalarak, mağazaların bu kişiye devredilmesine karar verilmiş olduğunu, diğer davalı …’a mobilya mağazalarının devredilmeye başlanmış olduğunu, davalı …’ında şirketin borçlarını tedarikçilere kendi çeklerini vererek ödemeye başlamış olduğunu, öncelikle, 2016/4. ayda … İlçesi’ndeki Mobilya Mağazasının, davalı …’ın … adı ile kurduğu şahıs firmasına mevcut mallar ile birlikte fatura edilmiş olduğunu, sonrasında 2016/6. ayda …, 2016/8. ayda… da aynı şekilde davalı …’a devredildiğini, bu süreçte davacının resmi olarak sürece katılmış olduğunu, davalı …’ın, devir işlemleri sonrasında, müvekkilinin ve davacının ortak olduğu şirketin piyasaya olan borçlarının 3.000.000 TL kadar kısmını yapılandırıp, ödemeye başladığını, bu devir işlemleri yapılır iken, müvekkilinin davacıya, şirketin tek yetkili ve sorumlusu olarak, hesaplarını gözden geçirip, toparlamasını ve yıllar içinde kâr ettiği söylenen bir şirketin, nasıl olup da bu şekilde ağır bir borç yükünün altına girdiğinin açıklanmasını istediğini, bir taraftan da müvekkilinin, davacının kendisine verdiği hesapları incelemeye başladığını, bu hesaplarda anlaşılmaz ve açıklanamayan birtakım işlemler olduğunun görülmesi üzerine, müvekkilinin davacı ile mevcut ortaklığı tamamen tasfiye etme kararı aldığını bildirmiş olduğunu, bunun üzerine müvekkilinin davacı ile arasında haksız bir durumun ortaya çıkmaması bakımından, kendilerinin deyimi ile konuyu hakem heyetine götürdüklerini, bu hakem heyetine aradaki sorunları aktarıp, kendileri arasında ortaklığın en adil bir şekilde sonlandırmaları bakımından yetki vermiş olduklarını, bu heyetin her iki tarafında ortak kararı ve her iki tarafında kendilerinin ayrı ayrı güven duydukları kişiler arasından seçildiğini , bu kişilerinde her iki tarafı da tanıdıkları için, tarafların ricasını kırmayıp, tarafları da dinleyerek, tarafların ortak iradesine uygun bir metin hazırladıklarını , 07.01.2017 tarihli protokolün gerek tarafların kabulü gerekse de bu hakem-şahitlerin huzurunda kaleme alınıp, imzalandığını, bu protokol uyarınca, ortaklığın sona erdirildiği ve hesapların bağımsız denetçi tarafından imzalanması ile çıkması muhtemel kasa açığından davacının sorumlu olduğu, muhtemel kasa açığının yarısı tutarında müvekkiline senet verilmesi, şimdilik bu tutarın teminat olarak 1.300.000 TL lik bir senede bağlanması yine mağazalar ve malların paylaşımının (borçlanmalarda dahil olarak) karar altına alındığını ancak daha sonra, 07.01.2017 tarihli ilk protokolün, bu kez 23.02.2017 tarihli ikinci protokol ile iptal edilmiş olduğunu, (davacının imzaladığı ilk protokole riayet etmemesi sebebi ile) yeni bir protokolün imzalandığını , muhtemel açık için verilecek senedin tutarının 2.000.000 TL ye çıkarıldığını yine mağazaların, alacak ve borçların paylaşımının yeniden düzenlenmiş olduğunu, tasfiye süreci bu protokoller gereğince yürütülecek iken, davacının bu kez hakem tanıklarında bulunduğu bir toplantı sırasında, toplantıyı terk etmesi sonrasında, dava dışı davacının kardeşi olan … isimli kişi aracılığıyla … bulunan 1.000.000 TL kadar senet ve 35.000 TL kadar nakit para ve bilgisayar kasasına haksız olarak el konulduğunun görülmüş olduğunu, her iki protokol sonucunda, gerek tarafların şirketinin adına olan mağazaların gerekse de şirketin bir kısım borçlarının müvekkilinin sorumluluğuna bırakılmış olduğunu, ancak davacının yetkili olduğu döneme ilişkin kayıtların bağımsız denetçi vasıtası ile incelenmesine karar verilmekle, davacıdan bir senet dahi alındığını, davacının bu tasfiye sürecine bizzat katılmış olduğunu, hatta tasfiye sürecine tanıklık eden hakem heyetine kendisinin bizzat akrabaları ve tanıdıklarını dahil etmiş olduğunu, onların da görüş ve katılımı ile taraflar arasında iki ayrı protokolün imzalanmış olduğunu, bu işlemlerin hepsinin hakem tanıklar huzuru ile yürütülmüş olduğundan, davacının zor, hile baskı vb. yöntemler yolu ile ikna edilmesi gibi bir durumun söz konusu olmayıp, dava dilekçesindeki davacı iddialarının, müvekkilinin şahsına olduğu kadar, davacının kendisinin de seçtiği, tarafların müşterek çevresinde saygın ve dürüst kişiler olarak bilinen hakem – tanıklarında şahsına da yapılmış bir saygısızlık olduğunu, müvekkilinin ise, imzaladığı protokol hükümlerine uygun hareket ederek, kendisinin ödemekle yükümlü olduğu borçları, diğer davalı … kanalı ile ödetmekte, mevcut mağazaların halen elde ettiği kârın üzerinde bir borç yükünün altında olunması sebebi ile müvekkilinin bu borcun ödenmesinde, aynı zamanda akrabası olan diğer davalı …’a maddi destek de sağlamakta ve kendisinin hem anlamadığı mobilya işine soktuğu diğer davalıya destek olmakta, hem de kendisinin ödemeyi taahhüt ettiği borçların ödenmesine destek olarak, sözüne ve imzasına sahip çıkmakta olduğunu, davacının ise, bu süreçte kendi onayı ve bilgisi dahilinde kendi dönemine ilişkin olarak bağımsız denetçinin yaptığı incelemeler sonucunda ortaya konulan 20.04.2017 tarihli bağımsız denetçi raporunda belirtilen 1.500.000 TL- 1.800.000 TL arasında olduğu tespit edilen şirketin hesaplarına ilişkin yaptığı suistimale sahip çıkmak yerine dava dilekçesinde soyut, anlamsız ve gerçek dışı beyanlar ile suistimalini ve suçunu perdelemek yoluna gitmekle, hakkaniyetli bir davranış sergileme cesaretini gösterememekte olduğunu, aksine üste çıkarak, müvekkiline suç atımında bulunduğunu, bugün suç atımında bulunduğu müvekkilinin, davacının açtığı yarayı kapatmak için çaba göstermekte, davacının onurunu kurtardığı gibi, evinde rahat oturmasını temin etmekte ve alacaklıların malvarlığına, evine haciz uygulamasını engel olmakta olduğunu, dava dilekçesindeki iddia ettiği üzere, “‘o kadar mağazayı aldıktan sonra bende borçları öderdim ” diye bir söylemde bulunma ihtimalinde davacıya, sorulmasının gerektiğini, müvekkilinin her ortamda (tanıkların da huzuru ile) “… 3.000.000 TL. teminatımı, şirkete koyduğum 1.600.000 TL yi getir, mağazalar sende kalsın” şeklindeki teklifine, kendi yönettiği şirketi bildiği halde evet diyememiş olduğunu, şimdi ise davacının yaptığı borçların büyük oranda ödendikten sonra, davacının şirkette yaptığı suistimalın az gelmiş olacak ki, kendisinin biraz daha haksız menfaat etmek amacı ile hareket ettiğinin düşünüldüğünü, davacının gabin iddiası bakımından, tarafların görüşmelerinin her aşamasına katılan ve imza koyan hakem- tanıkların gerçek yaşanılanları, vicdanları ile ayrıntılı bir şekil de mahkemeye aktaracaklarına inançlarının tam olduğunu, bu beyanlar ile davacının iddialarının gerçeklerle bir ilişkisinin olmadığının ortaya çıkacağını , kendisini mağdur gibi göstermeye çalışan davacının aşağıdaki hususları da karşı cevaplarında açıklamasını beklediklerini, kredi kartı ile yapılan satışlarda banka komisyonu %1,5-5 (maksimum) arasın da iken, bunun şirket kayıtlarında 010 olarak gösterilmesi, davacının özel telefon ve elektrik harcamalarının (tahmini 100.000 TL. kadar) şirket üzerinden ödenmesi, şirket ile ilgisi bulunmayan leasing ödemelerinin bulunması, şirketin kredi ödemeleri hesaplara girilmiş iken, 1.083.000 TL kadar çekilen kredinin şirket hesaplarına girmemesi, süreçte satış, tahsilat, çekilen krediler, ortakların ödemeleri toplamı 19.000.000 TL. kadar iken, merkez kasada bunun 13.700.000TL.kısmının görülmesi, mobilya sektöründeki ve çalışılan şirketler ile yapılan anlaşmalarda ortalama kârlılık belli iken, (hesaplamalara göre ort. %45 ) şirketin ne şekilde zarar ettiği, yapılan yatırımların gider kısmında gösterilip, gelir kısmına kayıt düşülmemesi profilo şirketinden alınan mal sebebi ile ciro primi olarak ödenen 134.000 TL nin gelir olarak kayıtlara yansıtılmaması, şubelerin, merkeze gönderdiği paraların eksik olarak girilmesi, bankalardan davacının şahsi hesabına paralar gönderilmesi, kimi bankalardan çekilen kredi ile ödenen kredi tutarlarının birbirini tutmaması ortakların kasaya yaptığı ödemelerin küçük bir kısmının kasaya alınması, kira ödemelerindeki tutarsızlıklar v.b. hususlar olup, bunların çok genel bir bakış ile görülebilen usulsüzlükler olup, eğer davacı şirket kayıtlarını tam olarak ortaya koyar ise, daha ciddi suistimallerin ortaya çıkmasının içten bile olmadığını, davacının kendisine emanet edilen bir şirketi ve hesaplarını, usulüne uygun tutmamış olduğunu, türlü usulsüzlükler ile hesaplama yapılamaz bir hale getirmiş olduğunu, böylelikle emanete sahip çıkmadığını , şirketi batık duruma getirmiş olduğunu, şimdi davacının yaptıklarını temizleyen, müvekkiline çamur atma çabası içerisine girmiş bulunmakta olup, diğer yönden kendisine İzmir 10. Noterliği 22.11.2017 tarih ve 16093 yevmiye sayısı ile ihtarname uyarınca, imzaladığı 2.000.000TL. bedelli senedi ödemesi ve bağımsız denetçi raporunda belirtilen açıklanamayan açıklara ilişkin olarak bilgi vermesini içeren ihtarnameye verilen İzmir 21. Noterliği 01.12.2017 tarih ve 40059 yevmiye sayılı ihtara cevaplarında; bağımsız denetim raporunun kabul edilmediği, imzaladığı senetten bir borcu olmadığını belirterek, halen dahi yetkili olduğu şirketin hesaplarındaki suistimalleri açıklamaktan imtina etmeye devam etmekte olduğunu, davacının kendi rızası ile yürüttüğü tasfiye sürecinin baskı ve hile ile yürütüldüğünü iddia ederek, mevcut davayı açmış olmakla, gabin iddiasını ortaya koymuş olup, öncelikle dava dilekçesinde zor durumun ne olduğu ve nasıl gerçekleştiğini, edimler arasındaki aşırı dediği oransızlığı açıklamasının gerektiğini, bir kişinin yetkili olduğu şirketin mallarını bu şekilde borç yükü altında, piyasa koşullarında kime ve ne şekilde devredebileceğinin (daha doğrusu böyle bir şirketin mağazalarının kimin devralmak isteyebileceği, borçlarını ödeme taahhüdü altına girip-girmeyeceğinin, mevcut durumda olduğu üzere davacıya taahhüt edilen borçları ödeyip, davacının kişisel olarak mali krize girmesinin önlendiği nazara alındığında oransızlığın) açıklanmasının gerekli olduğunu, TTK.245 madde- (1) Haklı sebep, şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır; özellikle; bir ortağın, şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, bir ortağın kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi, bir ortağın kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, bir ortağın, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi, gibi hâller haklı sebeplerden olduğunu, (2) (a), (b) ve (c) bentleri gereğince kendisinde fesih sebebi doğmuş olan ortağın dava hakkı yoktur, şeklinde olup, bu yasa hükmü gereğince, davacının , ortaklar kurulunun ortak iradesi yapılmış ve sona erdirilmiş olan tasfiye sürecini, bu aşamada muvazaalı ve oransızlık içerdiğini iddia ederek, şirketin asıl ve tek yetkilisi olması sebebi ile, özellikle yasa hükmünün a ve c bentlerinde belirtilen eylemleri açık olarak işlemiş olmakla, bu aşamada böyle bir dava açabilmesinin hukuken mümkün olmadığından, davanın ön şartlar yönünden reddinin gerektiğini ancak, şirket müdürü olan davacının, kötüniyetli olarak açmış olduğu bu davanın, davacının şirketi zarara uğratmış olması ve dava sırasında bu zarar rakamlarının yapılacak incelemeler ile ortaya konulacak olması sebebi ile, ortaya çıkmış olan bu zarardan davacının şahsen sorumlu olacağının açık olduğunu, TTK. MADDE 636- (1) Limited şirket aşağıdaki hâllerde sona erer: a) Şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle. b) Genel kurul kararı ile. c) İflasın açılması ile. d) Kanunda öngörülen diğer sona erme hâllerinde. (2) Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut degılse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir. (3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. (4) Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir, hükmünü içermekte olup, bu durumda, davacının haksız ve kötüniyetli eylemleri, kötü yönetimi sebebi ile şirketin ekonomik olarak sonunu getirmiş olmakla, yine ortada açıklanamayan, ama görülebildiği kadarı ile 1.500.000 TL-1.800.000 TL arasında, davacıdan kaynaklanan bir zararın varlığının bağımsız denetim raporu ile ortada iken, hakimin bu türlü davalarda geniş bir taktir yetkisinin bulunduğu yasa hükmü gereği olup, davacının sebep olduğu zarara ilişkin olarak mevcut malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiklerini, aksi taktirde, davacının dava sonunda ortaya çıkacak zarar bedeli yönünden, tahsil imkanı ortadan kalkabilecek, davacının kötüniyetli hareketlerine göz yumulmuş olunacağını, somut olayda, gabin iddiasının ne objektif ne de sübjektif unsurları mevcut olmamakla birlikte, davanın açıldığı tarih itibari ile mağaza devirleri üzerinden 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi sonrasında böyle bir dava açılmış olmasının hak düşürücü süre itirazı ile birlikte, davacının şirket yetkilisi olarak, haksız menfaat elde ettiğinin ortaya çıkmış olması bağımsız denetçi raporu ile ortada iken ve davacının müvekkiline bunun için verdiği senedin icra takibine konu edilmesi gündemde iken ayrıca davacının haksız olarak elde ettiği menfaatler ile, ev hanımı olan eşi adına mobilya mağazası açtığı düşünüldüğünde, bir taraf davacının haksız ve basiretsiz davranışları ile halen ciddi anlamda borçlar ödemekte, davacı ise borçsuz bir şekilde ev hanımı eşi adına olan mağazada, işlerine sorunsuz devam etmekte olduğunu, burada sömürülen acaba kim olduğunu merak ettiklerini belirtmiş , tüm hakları saklı olarak , öncelikle, davacının şirketin tek ve asıl yetkilisi olarak kötü yönetimi ile şirkete verdiği zararın bağımsız denetim raporları ile ortaya çıkmış olması karşısında, bu zararı tazmin etmesi hukuki düzenleme gereği olması sebebi ile, haksız mal devirlerinin önüne geçilmesi amacı ile, TTK.636/4. madde gereğince davacının adına kayıtlı malvarlığına ihtiyati tedbir konulmasına, feshe ve zarara sebep olan davacı yetkilinin böyle bir dava açma hakkı mevcut olmadığından, TTK. 245/2. madde gereğince davanın reddine, esasa girilmesi halinde, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Şirket kayıtları ve dosya üzerinde uyuşmazlık konularında SMMM bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılmış, alınan 08/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda ve 09/03/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda; dava dosyasında eksik olduğu tespit edilmiş olan belge ve bilgilerin mahkemeye teslim edilmesi ve oluşturulması gereken tabloların ayrıca Excel Formatında tabloları oluşturularak mahkemeye ayrıca Flash disk ortamında sunulduktan sonra nihai raporun sunulacağı belirtilmiştir.
Dava konusu edilen uyuşmazlığın limited şirketteki tasfiye payının belirlenmesine ilişkin olduğu , uyuşmazlığın heyetçe değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle dosya heyete tevdi edilmiş ,yargılamaya heyetçe devam olunmuştur.
Bilirkişi raporunda belirtilen eksiklikler giderilerek dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilmiş , alınan 13/12/2021 tarihli bilirkişi 2. Ek raporunda; …Ltd.Şti. firmasının 17/01/2007 tarihinde … ve Ticaret Limited Şirketi ünvanı ile tescil edilmiş olduğu ve temsilcisinin 10 yıl süre ile … olduğunun tespit edildiği, 11.02.2015 tarihli Genel Kurul kararı hisse devri ve unvan değişikliği yapılmış olduğu, şirket ortaklarından…’a ait 400 adet hissenin, 10.000,00.-TL nakdi sermayesini tüm aktif ve pasifleri, hukuki ve mali yükümlülükleri ile şirketin ortağı olacak olan …’a devredilmiş olduğu, şirketin Toplam hisse ve sermayesinin , 800 hisse karşılığında 20.000,00.-TL ve şirketin toplam 2 adet hissedarının olduğu , ortaklık paylarının dağılımının 1- 400 Hisse Karşılığı % 50 ortak 10.000,00.-TL sermaye … , 2- 400 Hisse Karşılığı % 50 ortak 10.000,00.- sermaye … olduğu ayrıca şirketin yeni ünvanının … Ve Ticaret Limited Şirketi olarak değiştirilmiş olduğunun görüldüğü, 27.07.2016 tarihli Genel Kurul Kararı ile şirket merkezinin … adresine nakledilmiş olduğunun tespit edildiği, dava konusu olan … .Ltd.Şti. firmasının 2013-2014-2015-2016 yılı yasal defterlerinin lehine delil teşkil eder vaziyette olduğu ancak 2017 yılı defterlerinin kapanış tasdiki yaptırılmamış olması sebebi ile yasal delil teşkil edemeyecek vaziyette olduğu görüş ve kanaatine varılabileceği, şirketin mali müşavirinden yapılan talep neticesinde Gelir İdaresi Başkanlığının İnternet Sitesine girilerek yapılan incelemede , dava konusu şirketin merkez adresi ve şubelerinde yapılan yoklamalar neticesinde şirketin tüm şubelerinin ve merkezinin terk edilmiş olduğu , tespitlerinin Elektronik Yoklama Sistemi ile E-Yoklama fişi düzenlenerek Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından tespit edilmiş olduğu, İkame Mobilya…Ltd.Şti.’nin 2017 yılı sonu itibari ile mali durumunun tespit edilememiş olup ayrıca şirketin merkez ve şubelerinin kapatılmış olmaları sebebi ile şirketin varlıklarının fiilen tespit edilemeyeceği görüş ve kanaatine varılabileceği, davacı ve davalı taraf arasında 23.02.2017 tarihinde imzalanan fesih protokolünde yazılı olan şartlar ve sonrasında gerçekleşen tahsilat ve ödemeler üzerinden yapılan ayrıntılı tespitlere göre; davalı … ve … tarafından dava konusu olan …Ltd.Şti. firmasından alınan tutarlar/değerler ve dava konusu ilgili firma adına yapmış oldukları ödemeler tablosuna göre; davalı … ve … tarafından dava konusu …Ltd.Şti. firması için fazladan 4.166.910,20.- TL tutarında ödeme yapmış olduklarının tespit edildiği, davacı … tarafından dava konusu olan …Ltd.Şti. firmasından yukarıdaki alınan tutarlar/değerler tablosuna göre , davacı … tarafından …Ltd.Şti. firmasından fazladan 757.000,00.-TL tutarında tahsilat yapılmış olduğunun tespit edildiği, bu minvalde mahkemenin uyuşmazlık konusu tespiti olan , davacının davalılardan 300.000,00 TL alacaklı olmadığı görüş ve kanaatine varılabileceği, dava konusu olan …Ltd.Şti firmasının vergi dairesi kayıtlarına göre merkez ve tüm şubelerinin fiilen faaliyetlerinin sonlandırıldığı halde Ticaret sicil müdürlüğündeki kayıtlarına göre dava konusu olan şirketin fiilen tasfiye edilmemiş olduğu görüş ve kanaatine varılabileceği, tasfiye sonrasında yapılan sözleşmelerin ve hükümlerinin geçerli olup olmadığı ile, davacının böyle bir davayı açma hakkı olup olmadığı hususlarında takdirin mahkemeye ait olduğu görüş ve kanaatine varılabileceği ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Rapora itiraz edildiğinden itirazlar doğrultusunda bilirkişiden ek rapor istenilmiş , alınan 14/03/2022 tarihli bilirkişi 3. Ek raporunda; davalılar ve davacı vekili tarafından 13.12.2021 havale tarihli Bilirkişi Raporuna İtirazları da dikkate alınmak suretiyle yapılan inceleme ve değerlendirme dahilinde önceki kök ve ek raporlara yer alan tespit ve değerlendirmeleri değiştirecek herhangi bir hususun olmadığı görüş ve kanaatine varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
SMMM bilirkişi …’in yanına bir adet sektör bilirkişisi ve bir adet nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi eklenerek yeni oluşturulan bilirkişi heyetinden itirazlar doğrultusunda yeniden ek rapor istenilmiş, alınan 26/09/2022 tarihli bilirkişi kurulu 4. Ek raporunda; davacının, davalılardan 300.000,00TL alacaklı olmadığı, dava konusu olan …Ltd.Şti firmasının vergi dairesi kayıtlarına göre merkez ve tüm şubelerinin fiilen faaliyetlerinin sonlandırıldığı halde Ticaret sicil müdürlüğündeki kayıtlarına göre dava konusu olan şirketin fiilen tasfiye edilmemiş olduğu görüş ve kanaatine varılabilecek ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Son ek rapora da itiraz edildiğinden itirazlar doğrultusunda son bilirkişi kurulundan yeniden ek rapor istenilmiş , alınan 03/01/2023 tarihli bilirkişi kurulu 5. ek raporunda; davacının , davalılardan 300.000,00TL alacaklı olmadığı ,dava konusu olan …Ltd.Şti firmasının vergi dairesi kayıtlarına göre merkez ve tüm şubelerinin fiilen faaliyetlerinin sonlandırıldığı halde Ticaret sicil müdürlüğündeki kayıtlarına göre dava konusu olan şirketin fiilen tasfiye edilmemiş olduğu görüş ve kanaatine varıldığı ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtilmiştir.
Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda ; davacı tarafça davacı ile davalılardan … arasında imza altına alınan 07.01.2017 tarihli ve 23.02.2017 tarihli İkame …Sah.ve Tic.Şti. ‘ nin davalı … ‘ in lehine olacak ve davacıya zarar verecek koşullarda gabin niteliğinde geçersiz olan protokol ile sonlandırılmış olması sonucu oluşan zararın giderilmesine yönelik olarak davalılar hakkında Mahkememize dava açıldığı , davacı ile davalılardan … ‘ ın dava dışı … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’ nin % 50 hisseye sahip ortakları olduğu , tarafların ortaklığın sonlandırılmasına yönelik öncelikle 07.01.2017 tarihinde bir protokol akdetmiş oldukları daha sonra söz konusu protokolün iptal edilerek 23.02.2017 tarihli yeni bir protokolün düzenlendiği , davacı tarafça düzenlenen her iki protokolünde davacının aleyhine olacak gabin niteliğinde olduğu belirtilerek iptalinin gerektiğinin belirtildiği , davacı iddiasının TBK nun 28. Maddesinde belirtilen aşırı yararlanmaya dayalı olduğu , TBK ‘nun 28. Maddesinde “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir. ” düzenlemesinin bulunduğu , söz konusu madde doğrultusunda aşırı yararlanma olgusunun gerçekleşmesi için öncelikle karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlığın varlığının belirlenmesinin gerektiği ,bu hususun varlığının belirlenmesine yönelik olarak Mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişiden ve bilirkişi kurulundan rapor ve ek raporlar alındığı, alınan raporlarda da ayrıntılı ve gerekçeli olarak belirtildiği üzere davacının , davalılardan alacaklı olmadığı bu husus göz önüne alındığında TBK 28. Maddesi kapsamında edimler arasında açık bir oransızlık bulunduğunun belirlenemediği , bu durumda TBK’nun 28. Maddesinde düzenlenen oransızlığın , zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği hususunda ayrıca inceleme ve araştırma yapılmasına gerek bulunmadığı incelenen tüm dosya kapsamıyla anlaşılmış, davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Peşin alınan harç fazla olduğundan 4.853,45 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine ,
3-Davalılar … ve … kendilerini vekille temsil ettirdiğinden 45.000,00 TL tek vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine ,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına ,
Dair tebliğden itibaren 2 hafta içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar Davacı vekili Av…. ile davalı … vekili Av. …, davalı … vekili Av. …’ın yüzüne karşı, açıkça okunup, usulen anlatıldı.13/07/2023

Başkan …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Katip …
E-imzalı