Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1503 E. 2021/1187 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1503 Esas
KARAR NO : 2021/1187

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 26/12/2016
KARAR TARİHİ : 22/12/2021

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 07.08.2013 tarihinde, Denizli İli … Bulvarı istikametinden gelip istasyon caddesini takiben … kavşağına doğru seyir halinde olan, davalı sigorta şirketince ZMMS poliçesi teminatında olan … plaka sayılı aracın sebep olduğu kazada yaralandığını, kazanın oluşumunda, … plakalı araç sürücüsü …’ın tali kusurlu olduğunun Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik ihtisas Dairesince verilen 19.10.2015 tarihli kusur raporuyla da tespit edildiğini, sürücü …’ın kaza anında 0,74 promil alkollü ve ehliyetsiz olduğu hususlarının tespit edildiği ve bu sebeple ATK … Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından 28/09/2015 tarihli bir rapor tanzim edilerek sürücünün alkol durumunun kazaya tesiri de irdelendiği, müvekkil …’nın bu kaza sonucunda yaralandığı, davacının geçici iş göremezlik süresi ve maluliyet oranının rapor alındıktan sonra açığa kavuşacağını, sigorta şirketine başvuru yapılmasına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek şimdilik 500 TL geçici iş göremezlik 1.000 TL maluliyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinin sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu sigortalı araç sürücüsünün kusur oranının belirlenmesi gerektiğini, ayrıca davacının sakatlığının ATK tarafından belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVA:
Dava, 6098 Sayılı TBK’nın 71 ve 2918 Sayılı KTK’nın 85 ve devamı maddeleri kapsamında açılan motorlu araç işletilmesinden kaynaklanan maddi tazminat(sürekli iş göremezlik, geçici iş göremezlik) isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
-Davacıya ait tedavi evrakları,
-Denizli … Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası,
-Kaza tespit tutanağı, Sigorta Başvuru evrakları, Poliçe
-Bilirkişi …’un 10/04/2017 tarihli kusur raporu,
-Denizli İl Emniyet Müdürlüğünün 03/03/2021 tarihli yazısı,
-Denizli SGK nın 10/03/2021 ve 11/03/2021 tarihli yazısı,
-İstanbul ATK ‘nun 22/03/2021 tarihli maluliyet raporu,
-Bilirkişi …’ın 06/09/2021 tarihli aktüer raporu,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Sorumluluk hukukunun amacı, zarar görenin uğramış olduğu gerçek zararı gidermek, kaybolan bir değerin yerine, nitelik veya nicelikçe benzer bir değer koymaktır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85. maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hakimin takdirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
TBK’nın 54. maddesinde, bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmekte olup çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ile tedavi giderleri de bu zarar türleri arasında yer almaktadır.
Bedensel zarara uğrayan kimse, çalışma gücünü sürekli veya geçici olarak yitirmesinden ve ileride edineceği kazançtan yoksun kalmasından doğan zarar ile bütün giderlerini isteyebilir. Çalışamamaktan kaynaklanan zarar ise geçici iş göremezlik nedeniyle olabileceği gibi; sürekli iş göremezlik biçiminde de olabilir. Sürekli iş göremezlik zararı ise beden gücü kaybına uğrayan kişinin, zarar görmeden önce yapmakta olduğu iş için daha fazla bir güç (efor) harcaması nedeniyle doğan zarardır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve dosya kapsamında toplanan tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde; 07/08/2013 tarihinde davalı sigorta nezdinde zmms sigortalı olan … plakalı aracın yaya olan davacıya çarpması neticesinde davacının yaralandığı, davacının iş bu dava ile geçici ve sürekli iş göremez hale geldiği iddiası ile kazaya sebebiyet verdiğini iddia ettiği … plakalı aracın zmms sigortacısı olan davalıdan maddi tazminat talebinde bulunduğu, mahkememizce alınan 10/04/2017 tarihli kusur bilirkişi raporunda, davacı yaya …’nın %70 oranında asli kusurlu, davalı sigorta sürücüsünün %30 tali kusurlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, kaza tarihi dikkate alınarak davacının maluliyetinin Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenmesi için mahkememizce dosyanın İstanbul ATK … İhtisas Dairesine gönderildiği, ATK’dan alınan 22/03/2021 tarihli maluliyet raporuna göre, davacının %10 oranında sürekli iş göremez olduğu ve 9(dokuz) ay geçici iş göremez olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, mahkemizce dosyanın aktüer bilirkişiye tevdi edildiği, aktüer bilirkişinin 06/09/2021 tarihli raporunda TRH 2010 Yaşam tablosu esas alınarak progresif rant yöntemine göre yapılan hesaplamada davacının geçici iş göremezlik zararının 2.016,69 TL, sürekli iş göremezlik zararının ise 22.854,83 TL olmak üzere toplam 24.871,52 TL olarak hesaplandığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, her ne kadar davalı sigorta tarafından Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 esas, 2020/40 karar sayılı ilamının geçmişe etkili olmadığı savunulmuş ve tazminat hesabına ilişkin hesaplamanın genel şartlara göre yapılması istenilmiş ise de Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunlu olduğu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının usuli kazanılmış hakların istisnasını teşkil ettiği, Anayasa Mahkemesince bir kanun hükmünün iptal edildiği bilindiği halde görülmekte olan davaların anayasa aykırılığı saptanan kurallara göre görülüp çözümlenmesinin Anayasanın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği, bu kapsamda iş bu davada Türk Borçlar Kanunun haksız fiile ilişkin hükümleri, KTK hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtayın genel şartlarının yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerektiği, ayrıca Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemini olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden 60 yaşın aktif çalışma devresi, bakiye yaşam süresi varsa bu sürenin de emeklilik ya da çalışma hayatının sona erdiği pasif dönemini oluşturduğu kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiği, bedensel zarar nedeniyle tazminat hesabında pasif devrede de zararın oluşacağı, bu bakımdan, pasif devrede herhangi bir işte çalışılmasa bile, salt yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin de ekonomik bir değer taşıdığı, bu nedenle bundan yoksun kalan hak sahipleri bakımından bu zararın karşılanması amacıyla pasif devre zararının hesaplanması gerektiği, bu zararın hesaplanması sırasında esas alınması gereken ücretin de asgari ücret olduğu, bu nedenle davalının aktüer bilirkişi raporuna ilişkin itirazların yerinde olmadığı, mahkememizce davalının ek aktüer raporu alınması taleplerinin belirtilen nedenlerle reddedildiği, 6098 sayılı TBK’nın 71, 2918 Sayılı KTK’nın 85, 86 ve 91. maddeleri ile Yargıtay 4 ve 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, kazaya sebebiyet veren ve mahkememizce alınan kusur raporuna göre kazanın meydana gelmesinde %30 kusurlu olan aracın 03/07/2013- 03/07/2014 tarihleri arasındaki dönemde kaza tarihi itibari ile zmms sigortacısı olan davalı sigortanın poliçe teminat limiti kapsamında kalan davacının geçici ve sürekli iş göremezlik zararından sorumlu olduğu, mahkememizce alınan kusur, maluliyet ve aktüer bilirkişi raporlarının oluşa ve dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetime ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu (mahkememizce alınan kusur raporunun kaza tespit tutanağı, olaya ilişkin yürütülen ceza dosyasında alınan rapor ile dosya kapsamı ve oluşa uygun olduğu, maluliyet ve hesaplama yönünden Yargıtay’ın 2021 yılında vermiş olduğu yerleşik kararlara göre, kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan yönetmelik uyarınca maluliyetin belirlendiği, yine yerleşik yakın tarihli Yargıtay kararlarına göre yapılacak hesaplamalarda TRH 2010 yaşam tablosunun dikkate alındığı, ayrıca Anayasa Mahkemesinin iptal kararına göre kaza tarihine göre teknik faizin hesaplamada kullanılmadığı, progresif rant yöntemine göre aktüer hesabının yapıldığı, davalı sigorta şirketinin sürücülerinin kusurunun gözetildiği v.s), davacı vekilinin belirsiz alacak davası olarak ikame ettiği iş bu davada 18/11/2021 tarihli dilekçesiyle ıslah dilekçesi sunduğu ve talebini toplam 24.871,52 TL olarak bildirdiği, ıslah dilekçesinin davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davacının dava öncesinde 14/10/2016 tarihinde davalı sigortaya başvuruda bulunduğu, davalı sigortanın KTK’nun 99.maddesi uyarınca 26/10/2016 tarihinde temerrüde düştüğü, davacı vekilinin dava dilekçesi ile bildirdiği 1.500,00 TL alacak yönünden dava dilekçesindeki talebe göre temerrüt tarihinin 26/10/2016 olduğu, bakiye 23.371,52 TL yönünden ise davacının ıslah dilekçesi ile ıslah tarihinden itibaren faiz talep ettiği gözetilerek taleple bağlı kalınarak ıslah tarihi olan 18/11/2021 tarihi itibari ile temerrüt faizinin hüküm altına alınması gerektiği, ayrıca meydana gelen zararın niteliğine göre talep edilebilecek faiz türünün yasal faiz olduğu anlaşılmakla davacının geçici ve sürekli iş göremezlik taleplerinin kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir(Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 10/03/2021 tarih ve 2020/2628 Esas, 2021/2552 Karar sayılı ilamı).
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile, 24.871,52 TL’nin 1.500,00TL’sinin 26/10/2016, bakiye 23.371,52 TL’sinin ise ıslah tarihi olan 18/11/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
2-Alınması gerekli 1.698,97 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 29,20 TL peşin harç ve 399,13 TL ıslah harcı toplamı 428,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.270,64 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDEDİLMESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL peşin harç, 29,20 TL başvuru harcı, 399,13 TL ıslah harcı, 850,00 TL bilirkişi ücreti, 820,00 TL ATK maluliyet rapor ücreti ve 327,63 TL müzekkere-tebligat giderinden oluşan toplam 2.455,16 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
4-Davacı kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-2. maddesi uyarınca takdir edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
5-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
6-Kararın kesinleşmesinden sonra Denizli … Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının mercisine İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/12/2021

Katip …
E-İMZA

Hakim …
E-İMZA