Emsal Mahkeme Kararı İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1233 E. 2022/1008 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/1233 Esas
KARAR NO : 2022/1008

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 22/10/2015
KARAR TARİHİ : 11/11/2022

Davacı tarafından davalı aleyhine açılan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda, tüm dosya incelendi.
İDDİA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 08/03/2013 tarihinde, davalı araç sürücüsü …’ın kullanmakta olduğu … plaka sayılı kamyon ile … Caddesinden … istikametine seyir halinde giderken aracını kaydırıp orta ayırıcıya çıkarak aracının ön sol köşe kısmını yolun solundan sağına yaya olarak gitmek isteyen kaldırımda bekleyen müvekkili …’e çarpması neticesinde yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, davalı …’ın hatalı ve dikkatsiz araç kullanması neticesinde müvekkiline çarptığı ve bu kaza neticesinde müvekkilinin ağır yaralandığını, davalı … hakkında İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin… Esas … karar sayılı dosyası ile yargılama yapıldığını, bilirkişi raporları doğrultusunda davalının asli kusurlu olduğunun tespit edildiği ve 07.04.2014 tarihinde taksirle yaralamaya sebebiyet verme sucundan hapis cezası verildiğini belirterek 1.000,00 TL maddi ve 80.000,00 TL manevi tazminatın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … plaka sayılı aracın sürücüsü olarak trafik kazasına karıştığını, kaza sonucunda davacının yaralandığını ve buna ilişkin ceza yargılamasında müvekkilinin ceza aldığını, dava dilekçesinde davacının 1.000,00 TL. maddi tazminat talebinde bulunmuşsa da bu maddi tazminatın neye ilişkin olduğu konusunda belirsizlik olduğunu, dava değerinin maddi tazminat miktarı yönünden davacı tarafa açıklattırılması gerektiğini, tarafların kusur durumlarının saptanabilmesi için kusur raporu alınması gerektiğini, davacının istemiş olduğu manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu, davacının zenginleşmesine davalı müvekkilin ise fakirleşmesine neden olacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Şvekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, kaza tarihi itibariyle poliçe teminat limitinin 250.000,00 TL olduğu, sorumlulukların poliçe teminat limiti, gerçek zarar ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğu, dava öncesi usulüne uygun başvuru yapılmadığından temerrüdün dava ile gerçekleştiği, SGK ve diğer üçüncü kişiler tarafından davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiği, mahkemece kusur ve maluliyet yönünden ATK dan rapor alınması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamışlardır.
DAVA:
Dava, 6098 Sayılı TBK’nın 71 ve 2918 Sayılı KTK’nın 85 ve devamı maddeleri kapsamında açılan motorlu araç işletilmesinden kaynaklanan maddi (sürekli iş göremezlik tazminatı) ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
DELİLLER:
-İzmir (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesinin… esas sayılı dosyası,
-Kaza tutanağı,
-İzmir SGK’nın 18/11/2015, 07/04/2016, 12/03/2019 tarihli yazısı,
-… Sigorta A.Ş’nin 17/11/2015 tarihli yazısı ve eki,
-Ege Üniversitesi Hastanesinin 28/03/2016 tarihli yazısı ve eki tedavi belgeleri,
-Karşıyaka Vergi Dairesi Müdürlüğünün 17/05/2016 tarihli yazısı ve eki,
-Bayraklı İlçe Emniyet Müdürlüğünün 13/06/2016 ve 01/11/2021 tarihli yazısı ve eki,
– Ege ATK’nın 10/10/2016 ve 08/12/2017 tarihli raporu,
-Bilirkişi …’in 21/06/2018 tarihli raporu,
-İstanbul ATK nın 02/01/2019, 06/09/2019, 13/04/2020, 11/06/2020 tarihli ön
raporları,
-İstanbul ATK’nın 25/09/2020 tarihli raporu,
-İstanbul Adli Tıp İkinci Üst Kurulunun 08/07/2021 tarihli raporu,
-Türkiye Noterler Birliğinin 22/12/2021 tarihli yazısı,
-Bilirkişi …’ın 10/01/2022 tarihli kök ve 25/05/2022 tarihli ek
raporu,
-Bilirkişiler … ve …’ın 22/09/2022 tarihli
raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacının, 08/03/2013 tarihinde yaya olarak kaldırımda bulunduğu sırada davalı …’ın sevk ve idaresideki … plakalı aracın kendisine çarpması neticesinde yaralandığı, maddi ve manevi olarak zarara uğradığı iddiası ile iş bu davada tazminat isteminde bulunduğu, davalı olarak söz konusu aracın zmms sigortacısı, işleteni ve haksız fiil faili sürücüsüne husumet yönelttiği, davalı … Sigorta’nın mahkememizin görevine itiraz ettiği, sorumluluklarının poliçe teminat limiti, gerçek zarar ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğu, temerrüdün dava ile gerçekleştiğini savunduğu, diğer davalı …’ın ise mahkemece kusur ve zarara ilişkin bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu savunduğu, diğer davalının ise davaya cevap vermeyerek davacının iddialarını inkar etmiş sayıldığı, taraflar arasında mahkememizin görevli olup olmadığı, davacının söz konusu kaza nedeniyle bedensel ve manevi zarara uğrayıp uğramadığı, davacının maddi ve manevi tazminat talep edip edemeyeceği, talep edebilecek ise talep edilebilecek miktarın ne olduğu, davalıların söz konusu zararlardan sorumlu olup olmadıkları hususlarında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı ile davalı sigorta arasında doğrudan sözleşme ilişkisi bulunmadığı, uyuşmazlığın sorumluluk sigortalarından kaynaklandığı, davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu, mutlak ticari dava niteliğindeki uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu olaya ilişkin olarak davacının şikayeti üzerine ceza soruşturması yürütüldüğü, soruşturma neticesinde davalı … hakkında taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan kamu davası açıldığı, İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/04/2014 tarih… esas, … karar sayılı ilamı ile sanık …’ın tam kusurlu olması nedeniyle adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu karara karşı sanığın temyiz yasa yoluna başvurduğu, temyiz başvurusunun reddedildiği ve kararın onandığı ve 15/04/2015 tarihi itibariyle anılan kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dava konusu kazada davacı, davalı sürücü ve dava dışı üçüncü kişilerin kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti için dosyanın mahkememizce kusur bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişinin 26/05/2016 tarihli raporunda, davalı …’ın hızını aracının özellikleri ile yol şartlarına uygun olarak belirlemediği, viraja hızlı girmesi neticesinde savrulduğu, kaldırımda bulunan davacı yayaya çarpması eyleminde %100 kusurlu olduğu, davacı yayanın ise kazanın önlenmesinde alabileceği herhangi bir tedbir bulunmadığı ve kusursuz olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Mahkememizce davacının zararının bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla maluliyetinin belirlenmesi yoluna gidildiği, bu kapsamda ilk olarak Ege ATK’dan maluliyet raporu düzenlenmesinin istenildiği, Ege ATK’nın 10/10/2016 tarihli raporunda, davacının kazadan kaynaklı olarak kalıcı ve sürekli psikolojik rahatsızlığının bulunup bulunmadığının tespiti için konsültasyon görüşü kapsamında 6 ay süre ile düzenli olarak psikiyatri takibinin gerektiği, 6 aylık süre geçtikten sonra davacıya ilişkin maluliyet düzenlenebileceği yönünde görüş bildirildiği, mahkememizce bu görüş doğrultusunda 6 aylık sürenin ve davacının bu süreçteki psikiyatri tedavi sürecinin tamamlanmasının beklenildiği, Ege ATK’dan alınan 08/12/2017 tarihli maluliyet raporunda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacının sürekli sakatlık oranının %47,2 olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, davalı … ve … Sigorta vekilleri tarafından söz konusu rapora itiraz edilmesi üzerine mahkememizce dosyanın İstanbul ATK’ ya gönderildiği, İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulunun 31/12/2018 tarihli ön raporu doğrultusunda davacı asilin mevcut şikayetleri gözetilerek son sağlık durumunun tespiti için mahkememizce Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine gönderildiği, istenilen tıbbi bilgi ve belgelerin dosyaya kazandırıldığı, dosyanın İstanbul ATK’ya gönderildiği, İstanbul ATK tarafından 28/08/2019 tarihli ön raporla davacı asil için randevu günü oluşturulduğu ve ilave tıbbi belgelerin istenildiği, mahkememizce bu belgeler temin edilerek dosyanın İstanbul ATK’ya gönderildiği, davacı asilin kendisi için belirlenen 06/12/2019 tarihli randevu gün ve saatinde İstanbul ATK’ da olmadığı bu nedenle adı geçen davacı yönünden 11/03/2020 tarihli ön raporla yeni randevu günü belirlendiği, mahkememizce yeni randevu gününün davacıya bildirildiği, davacıya ait tedavi belgelerinin İstanbul ATK’ya gönderildiği, İstanbul ATK tarafından 10/06/2020 tarihli ön raporla dosyanın fiziken gönderilmesinin ve davacının mesleğinin bildirilmesinin istenildiği, mahkememizce eksik hususların giderildiği ve dosyanın İstanbul ATK’ya fiziken gönderildiği, ATK 2. İhtisas Kurulunun 16/09/2020 tarihli raporunda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacının sürekli iş göremezlik oranının %6.2, geçici iş göremezlik süresinin ise 6 ay olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, davacı vekilinin bu rapora itirazda bulunduğu, mahkememizce Ege Üniversitesi ATK’dan alınan 08/12/2017 tarihli maluliyet raporu ile yine mahkememizce ATK 2. İhtisas Kurulundan alınan 16/09/2020 tarihli raporlar arasında çelişki bulunduğu, bu nedenle Ege ATK raporu ile ATK 2. İhtisas Kurulu arasındaki çelişkinin kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan mevzuata göre çözümlenmesi gerektiğinden bahisle dosyanın ATK 2. Üst Kuruluna gönderildiği, söz konusu kaza nedeniyle davacının geçici ve sürekli iş göremezlik durumunun kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenmesinin ve raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesinin istenildiği, ATK 2. Üst Kurulu tarafından düzenlenen 08/07/2021 tarihli raporda, davacının sürekli iş göremezlik oranın % 6.2, geçici iş göremezlik süresinin 6 aya kadar uzayabileceği şeklinde görüş ve kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce Ege ATK maluliyet raporu sonrası tazminat hesabı yapılmak üzere dosyanın doktor aktüer bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişinin 21/06/2018 tarihli raporunda Ege ATK’nın 08/12/2017 tarihli raporunda davacının % 49 sürekli iş göremez olduğunun tespit edildiği, geçici iş göremezlik süresine ilişkin herhangi bir tespitte bulunulmadığı, ancak ancak 6 ay süre ile psikiyatrik tedavi önerildiği, sonrasında kalıcı nevrotik bozukluk tanısı ile maluliyet belirlemesi yapıldığı, takip ve gözetim süresi olan 6 aylık sürenin geçici iş göremezlik süresi olarak kabul edildiği, davacının gelirinin asgari ücret olarak esas alındığı, PMF Yaşam Tablosu esas alınarak progresif rant yöntemi uygulanmak suretiyle hesaplama yapıldığı, buna göre davacının geçici iş göremezlik zararının 4.861,65 TL, sürekli iş göremezlik zararının ise 298.938,25 TL olarak hesaplandığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
Mahkememizce ATK 2. Üst Kurulunun 08/07/2021 tarihli maluliyet raporu sonrası yeniden hesaplama yapılmak üzere dosyanın bir başka aktüer bilirkişiye tevdi edildiği, aktüer bilirkişinin 10/01/2022 tarihli raporunda, davacının maluliyetinin üst kurul raporu doğrultusunda % 6.2 sürekli maluliyet ve geçici iş göremezlik süresinin 6 ay olarak esas alındığı, davacının Ege Üniversitesinde işçi kadrosunda olduğu, SGK kayıtlarına ve ücret bordrolarına göre gelirinin belirlendiği, gelirin belirlenmesinde davacının yılda 4 kez aldığı ikramiyenin de dikkate alındığı, TRH Yaşam Tablosu esas alınarak progresif rant yöntemi uygulanmak suretiyle hesaplama yapıldığı, buna göre davacının sürekli iş göremezlik zararının 149.012,88 TL olarak hesaplandığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, taraf vekillerinin bu rapora itiraz ettiği, davacı vekilinin ise 2022 yılındaki gelir ve ücrete göre hesaplama yapılmasını talep ettiği, mahkememizce davacı vekilinin talebinin yerinde görülerek dosyanın kök rapor hazırlayan bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişinin 25/05/2022 tarihli ek raporunda davacının sürekli iş göremezlik zararının 156.008,55 TL olarak hesaplandığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, bu rapora taraflarca itiraz edildiği, mahkememizce dosyanın kök ve ek rapor hazırlayan aktüer bilirkişi ile mahkememizce resen seçilecek smmm bilirkişiden oluşan heyete tevdi edildiği,
Aktüer bilirkişiden;
A-)Mahkememizce 16/03/2022 tarihli celsede 1 nolu ara kararın 1 nolu seçeneği ile davacının kaza tarihi itibariyle tüm verilerinin sabit kabul edilmesi, rapor tarihine kadar gerçekleşen zararın iskontoya tabi tutulmadan hesaplanılması istenildiği halde bilirkişi tarafından sadece 2013 yılına ait gelire iskonto uygulanmadığı, bunun dışında kalan tüm dönemler yönünden iskonto yapıldığı, ayrıca kaza tarihi 08/03/2013 olduğu halde bilirkişinin 2013 yılına ilişkin zarar hesabında kaza tarihini 08/09/2013 olarak dikkate alarak eksik hesaplama yaptığı anlaşılmakla belirtilen eksikliklerin giderilerek 16/03/2022 tarihli celsenin 1 nolu ara kararının 1 nolu seçeneği doğrultusunda hesaplama yapılması
B-)Davacı vekilinin 21/06/2018 tarihli aktüerya bilirkişi raporuna itirazda bulunmadığı bu raporda davacının gelirinin asgari ücret olarak kabul edildiği, 2018 yılı verileri ile söz konusu rapordaki tespitlerin davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu gözetilerek anılan rapordaki veriler sabit kabul edilerek TRH 2010 yaşam tablosu esas alınmak ve progresif rant yöntemi uygulanmak suretiyle hesaplama yapılması,
C-)Yargıtay’ın mevcut ve yerleşik uygulamasına göre kaza tarihi itibariyle hak sahibi veya desteğin muhtemel yaşam süresi, muhtemel çalışma süresi, TRH 2010 yaşam tablosu esas alınmak ve progresif rant yöntemi uygulanmak suretiyle rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak(kaza tarihinden rapor tarihine kadar bilinen ücret ve gelirler dikkate alınarak) ve iskontoya tabi tutulmadan, rapor tanzim tarihinden sonraki zararın da bilinen son gelir nazara alınıp 1/Kn katsayısına göre her yıl % 10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanması, sigorta veya diğer kişi ve kurumlar tarafından yapılan ödeme var ise bu ödemenin de rapor tarihi itibariyle güncellenerek hesaplanan tazminattan mahsup edilmesi seçeneklerine göre hesaplama yapılması ve ek rapor düzenlenmesinin istenildiği,
Davacının dava dilekçesinde munzam zarar talebinde bulunduğu gözetilerek SMMM bilirkişiden de;
D) Davacının yasal faiz ile karşılanmayan munzam zararlarının olup olmadığı, var ise miktarının ne olduğu hususlarında hesaplama yapılmasının istenildiği,
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 26/09/2022 tarihli raporda, kaza tarihi itibariyle tüm veriler (hak sahibinin muhtemel yaşam süresi. muhtemel çalışma süresi, gelir durumu vb) sabit kabul edilerek TRH 2010 vaşam tablosu progresif rant yöntemi ile hesaplama yapıldığında davacının maddi zararının 26.062,01 TL, 2018 yılı verileri ile 53.663,42 TL, güncel 2022 yılı verileri ile maddi zararının ise 156.008,55 TL olarak hesaplandığı, munzam zarar yönünden yapılan değerlendirmede ise davalı … yönünden munzam zararın kaza tarihinden dava tarihine kadar 2013 yılı verileri esas alındığında 4.240,32 TL, 2018 yılı verileri esas alındığında 8.731,09 TL, 2022 yılı verileri esas alındığında 25.382,74 TL, kaza tarihinden rapor düzenlenme tarihine kadar 2013 yılı verileri esas alındığında 173.746,93 TL, 2018 yılı verileri esas alındığında 309.612,67 TL, 2022 yılı verileri esas alındığında 813.398,41 TL, davalı … Sigorta A.Ş yönünden munzam zararın sigortanın temerrüde düştüğü 8 günlük yasal sürenin sonundan dava tarihine kadar 2013 yılı verileri esas alındığında 4.850,23 TL tutarında, 2018 yılı verileri esas alındığında 9.986,95 TL, 2022 yılı verileri esas alındığında 29.033,71 TL, sigortanın temerrüde düştüğü 8 günlük yasal sürenin sonundan rapor düzenlenme tarihine kadar 2013 yılı verileri esas alındığında 177.325,59 TL, 2018 yılı verileri esas alındığında 365.125,23 TL, 2022 yılı verileri esas alındığında 1.061.480,19 TL olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
A) Davacının Maddi Tazminat Talebi Yönünden Yapılan Değerlendirme:
Davacının, 08/03/2013 tarihinde yaya olarak kaldırımda bulunduğu sırada davalı …’ın sevk ve idaresideki … plakalı aracın kendisine çarpması neticesinde yaralandığı, maddi ve manevi tazminat istemiyle iş bu davayı ikame ettiği, davacı vekilinin 14/03/2016 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebinin geçici iş göremezlik tazminatı, sürekli iş göremezlik tazminatı ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri isteğine ilişkin olduğunu beyan ettiği, 22/01/2021 tarihli duruşmada ise maddi tazminat talebinin sadece sürekli iş göremezlik isteğine ilişkin olduğunu beyan ettiği, bu nedenle mahkememizce iş bu davanın sürekli iş göremezlik zararına ilişkin maddi tazminat ve manevi tazminat olarak incelendiği, söz konusu olaya ilişkin olarak adli soruşturma yürütüldüğü, yapılan soruşturma ve kovuşturma neticesinde davalı sürücü …’ın kazanın meydana gelmesinde asli tam kusurlu olduğu kabul edilerek adli para cezasına hükmedildiği ve kararın kesinleştiği, mahkememizce alınan kusur raporuna göre davalı …’ın hızını yol ve aracının özelliklerine göre ayarlamamak suretiyle sebebiyet verdiği kazada %100 kusurlu olduğu, davacının ise kazanın önlenmesinde alabileceği herhangi bir tedbir bulunmadığı, mahkememizce alınan kusur bilirkişi raporunun meydana gelen kazanın oluş biçimi, kaza tespit tutanağı ve ceza yargılamasında alınan kusur raporu ile uyumlu olduğu, maluliyet yönünden ise İstanbul ATK 2. Üst Kurulunun 08/07/2021 tarihli maluliyet raporuna göre davacının tüm vücut engellilik (sürekli iş göremezlik) oranının % 6,2, iyileşme (geçici işgöremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceği, Yargıtay 4 ve 17(Kapatılan). Hukuk Dairelerinin 2021 yılı ve sonrasındaki yerleşik içtihatlarına göre maluliyete ilişkin alınacak raporların kaza tarihine göre 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliği hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği, buna göre kaza tarihi olan 08/03/2013 tarihi itibariyle yürürlükte olan Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacının maluliyetinin tespit edilmesi gerektiği, davacının İstanbul ATK’nın ön raporları doğrultusunda mahkememizce yargılama aşamasında hastaneye sevk edildiği ve son sağlık durumunun tespit edildiği, ayrıca İstanbul ATK tarafından belirlenen randevu gün ve saatinde davacının hazır olmasının sağlandığı, İstanbul ATK tarafından bizzat davacının muayene edilerek söz konusu raporun düzenlendiği, açıklanan nedenlerle ATK Üst Kurul maluliyet raporunun mahkememizce daha önce alınan maluliyet raporları arasındaki çelişkileri giderdiği ve denetime ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu, buna göre somut olayda davacının maluliyetinin % 6,2 sürekli iş göremezlik, 6 ay geçici iş göremezlik olarak dikkate alınmasının gerçek zarar ve hakkaniyete uygun olduğu, davacının dava dilekçesinde gelirine ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadığı, mahkememizce alınan 21/06/2018 tarihli ilk aktüer bilirkişi raporunda da davacının gelirinin asgari ücret olarak hesaplamaya esas alındığı, davacının geliri yönünden bu rapora herhangi bir itirazda bulunmadığı, İstanbul ATK 2. Üst Kurulundan maluliyet raporu alınmadan önce de davacı vekilinin 05/03/2021 tarihli dilekçesiyle dava değerini ıslah ettiği ve bu ıslah dilekçesinde de davacının asgari ücret aldığını beyan ettiği, bu nedenle davacı gelire ilişkin iddiasını genişletip değiştiremeyeceği gibi 21/06/2018 tarihli rapora davacı tarafından itiraz edilmediğinden davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu ve 2018 yılı verileri sabit kabul edilerek davacının zararının belirlenmesi gerektiği, mahkememizce alınan 26/09/2022 tarihli aktüer bilirkişi ek raporuna göre 2018 yılı verileri sabit kabul edildiğinde davacının sürekli iş göremezlik zararının 53.663,42 TL olduğu, davalı sigorta sürücüsü davalı …’ın %100 kusurlu olmasına göre davacının tüm bu maddi zararını talep edebileceği, 6098 sayılı TBK’nın 71, 2918 Sayılı KTK’nın 85, 86 ve 91. maddeleri ile Yargıtay 4 ve 17(Kapatılan). Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, kazaya sebebiyet veren ve mahkememizce alınan kusur raporuna göre kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olan aracın 22/01/2012-22/01/2013 tarihleri arasındaki dönemde ve kaza tarihi itibari ile zmms sigortacısı olan davalı sigortanın poliçe teminat limiti kapsamında kalan davacının sürekli iş göremezlik zararından sorumlu olduğu, ayrıca davalı …’ın meydana gelen kazada haksız fiil faili sürücü, diğer davalı … Ltd. Şti’nin ise araç kayıt maliki/işleteni olarak davalı sigorta ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, davacı vekilinin belirsiz alacak davası olarak ikame ettiği iş bu davada 05/03/2021 tarihli dilekçesiyle ıslah dilekçesi sunduğu, ıslah dilekçesinin davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davacının dava öncesi davalı sigortaya 07/05/2013 tarihinde başvurduğu, davalı sigortanın 8 iş günlük yasal sürenin sonunda 17/05/2013 tarihinde temerrüde düştüğü, davalı … ve … Ltd. Şti. yönünden ise temerrüdün 6098 sayılı TBK’nun 117. maddesi uyarınca haksız fiil tarihinde gerçekleştiği, ayrıca meydana gelen zararın niteliğine göre talep edilebilecek faiz türünün yasal faiz olduğu, mahkememizce alınan 26/05/2016 tarihli kusur raporu, İstanbul ATK 2. Üst Kurulundan alınan 08/07/2021 tarihli maluliyet raporu ve 26/09/2022 tarihli aktüer ek bilirkişi raporlarının oluşa ve dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun, gerekçeli, denetime ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu anlaşılmakla davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
B) Davacının Manevi Tazminat Talebi Yönünden Yapılan Değerlendirme:
Manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatmak, bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmek, bir teselli, bir savunma ve ruhu tatmin etmek amacıyla insan yaşamının kutsallığı çevresinde olayın oluş şekline, tarafların kusur oranlarına, meydana gelen yaralamanın niteliğine (İstanbul ATK 2. Üst kurulunun 08/07/2021 tarihli maluliyet raporuna göre davacının maluliyetinin % 6,2 sürekli iş göremezlik, 6 ay geçici iş göremezlik olduğu) davacının yaşına, yaşanan olaydan doğrudan etkilenmesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına özellikle 26.6.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine, oranına, niteliğine, günün ekonomik koşullarına, hak ve nesafet kurallarına göre meydana gelen kazada sürücü ve haksız fiil faili olarak % 100 kusurlu olan davalı … ve araç işleteni olan davalı … Ltd. Şti’nin davacının uğradığı manevi zarardan müştereken ve müteselsilen sorumluluğu bulunduğu ve kaza tarihi itibariyle temerrüde düştüğü ve manevi tazminatın sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet vermemesi gerektiği değerlendirilmekle davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 15.000,00 TL’nin davalılar … ve … Ltd. Şti’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
C) Davacının Munzam Zarar Talebi Yönünden Yapılan Değerlendirme:
Kişinin yaşama hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklarındandır. Anayasa’nın 17. maddesi, kişinin yaşama hakkı ile maddi ve manevi varlığını, olası müdahalelere karşı güvence altına almaktadır. Bu çerçevede devletin, kişinin yaşama hakkı ile maddi ve manevi varlığına yönelen müdahaleleri önleme, önlenememiş olan müdahalelere yönelik olarak da bu müdahalelerden doğan zararların etkili bir şekilde karşılanmasını sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır.
Bu pozitif yükümlülükler kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere söz konusu temel hakların korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir(Benzer yönde bkz. Anayasa Mahkemesi’nin 14/11/2019 tarih ve 2019/11 Esas, 2019/86 Karar sayılı kararı).
Kişinin vücut bütünlüğüne yapılan bir müdahaleden doğan zararların etkili bir şekilde tazmin edilmesini sağlamaya yönelik sistemin kurulması da devletin, Anayasa’nın 17. maddesinden doğan koruma yükümlülüğü kapsamındadır. Bu çerçevede 6098 sayılı TBK’nın 49 vd. maddesindeki kuralların destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararların giderilmesi amacıyla etkili bir tazmin sağlanmasını ve bu suretle yaşama hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını korumayı amaçladığı anlaşılmaktadır.
Anayasal anlamda mülkiyet hakkı ise ekonomik değer ifade eden ve değeri parayla ölçülebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır. Belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti de Anayasa’da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir. Bu kapsamda meşru beklenti; makul bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir alacağın doğurduğu, bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklentidir (Bkz. Anayasa Mahkemesi’nin 25/07/2017 tarih ve B. No: 2014/13478 sayılı Mehmet Şentürk bireysel başvuru kararı).
Anayasa’nın 35. maddesi ile mülkiyet hakkına temas eden diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa’nın mülkiyet hakkına müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir. Buna göre Anayasa’nın 35. maddesinin birinci fıkrasında herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle “mülkten barışçıl yararlanma hakkı”na yer verilmiş, ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda “mülkten yoksun bırakma”nın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa’nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Anayasa Mahkemesi’nin 02/02/2017 tarihli, B. No: 2014/1546, Recep Tarhan ve Afife Tarhan Bireysel Başvurusu).

Haksız fiil nedeniyle zarar gören kişinin uğradığı veya uğrayacağı maddi zararın tazminine yönelik beklentisi, haksız fiil nedeniyle mal varlığında gerçekleşen azalmanın veya gerçekleşmesi engellenen artışın zarar veren kişi tarafından giderilmesi talebini ifade etmektedir. Dolayısıyla zarar gören kişilerin, destekten yoksun kalma zararı ile bedensel zararının tazminine yönelik maddi tazminat alacaklarına ilişkin, kanuna dayanan beklentisi mülkiyet hakkı kapsamındadır. Zarar veren kişi bakımından da mal varlığında azalmaya neden olan tazminat borcu bu yönüyle mal varlığı hakkı niteliğinde olup mülkiyet hakkının koruması altındadır. Zararın belirlenmesini ve tazminatın hesaplanmasını düzenleyen kurallar da zarar görenin tazminat alacağı hakkının, dolayısıyla zarar verenin de tazminat borcunun kapsamının belirlenmesine ilişkin kurallardır(Bkz. Anayasa Mahkemesi’nin 25/12/2019 tarih ve 2019/34 Esas, 2019/97 Karar sayılı kararı).
Motorlu taşıt işletilmesine bağlı olarak üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararı, bedensel zarar, eşya zararı ve manevi zarar Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlali sonucunda ortaya çıkan zarar niteliğindedir.
Tazminatın amacı zararın tazmin edilmesini sağlamaktır. Bu nedenle tazminat, zarar görenin zenginleşmesi veya zarar verenin cezalandırılması sonucuna yol açmamalıdır. Dolayısıyla hesaplanacak tazminatın azami miktarı gerçek zarar ile sınırlıdır. Bu yönüyle TBK’nın 50, 51, 52, 55 ve 75. maddesindeki kurallar, hesaplanan tazminatın yalnızca miktar gözetilerek azaltılamayacağını öngörmek suretiyle zarar görenin mülkiyet hakkı kapsamındaki meşru beklentisi ile tazminat miktarının artırılamaması ve böylece fazla tazminat ödenmesini engellemek suretiyle de zarar verenin mülkiyet hakkını korumaktadır. Bu nedenle kanun koyucunun, zarar veren ve zarar gören tarafların menfaatlerini adil bir şekilde dengeleyerek tarafların mülkiyet hakkının korunmasını amaçladığı anlaşılmaktadır.
Motorlu taşıt işletilmesi sonucunda ortaya çıkan zararın tazmini amacıyla ödenecek tazminatın belirlenebilmesi için öncelikle zararın belirlenmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle meydana gelen zarar, kişinin mal varlığında azalma şeklinde ortaya çıkabileceği gibi kişinin mal varlığında artışın engellenmesi şeklinde de olabilmektedir. Örneğin, bedensel zarara uğrayan kişiye ödenecek tazminatın hesaplanabilmesi öncelikle iş gücü kaybı ve tedavi gideri gibi zararların belirlenmesine bağlıdır. Bu belirlemenin hastane veya doktor tarafından düzenlenen raporlar, kesilen faturalar gibi belgelere dayandırılması gerekeceği açıktır. Aynı şekilde destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanabilmesi de ölenin sağladığı destek miktarı ve destek olmaya devam edeceği süre gibi hususların ortaya konulmasını gerekli kılmaktadır. Benzer şekilde eşya zararı sebebiyle ödenecek tazminatın hesaplanabilmesi de eşyanın uğradığı değer kaybının belirlenmesine bağlıdır. Gerek bedensel zararın ve destekten yoksun kalma zararının gerekse eşya zararının belirlenebilmesi dolayısıyla tazminatın hesaplanabilmesi tazminat talebinde bulunan kişi tarafından ileri sürülen iddia, olgu ve belgelerin değerlendirilmesine bağlıdır. Zarar veren haksız fiil faili, işleten ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı tarafından yapılacak olan tazminat ödemesinin hak sahibi tarafından söz konusu iddia ve belgelerin muhataplarına iletilmesi veya haberdar olunması zorunluluğuna bağlı olup işin doğasının da gereğidir.
Haksız fiilden zarar gören kişilerin, haksız fiil faili ve diğer yasal sorumlulardan olan tazminat alacaklarının herhangi bir yargısal sürece veya icra takibine gerek olmadan ödenmesi beklenebilirse de, somut uyuşmazlıkta bu alacağın varlığı ve tutarının saptanmasının yargılamaya ihtiyaç gösterdiği, davacı tarafından davalılara gerekli bilgi ve belgenin iletilmediği, davalılar temerrüde düşmüş iseler de munzam zararın meydana gelmesinde kusurlarının bulunmadığı, davacı yönünden TBK’nın 122. maddesindeki koşulların oluşmadığı anlaşılmakla davacının bu talebinin reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile 53.663,42 TL’nin davalılar … ve … İnşaat Turizm Gıda San ve Tic. Ltd Şti yönünden trafik kaza tarihi olan 08/03/2013, davalı Tasfiye Halinde … Sigorta A.Ş yönünden ise 17/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
…/…
2-Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile 15.000,00 TL’nin trafik kaza tarihi olan 08/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … İnşaat Turizm Gıda San ve Tic. Ltd Şti’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 4.690,39 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 276,66 TL peşin harç, 683,10 TL ıslah harcı toplamı olan 959,76 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.730,63 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile (davalı Tasfiye Halinde … Sigorta A.Ş 2.915,64 TL’si ile sınırlı sorumlu olmak kaydı ile) HAZİNEYE İRAD KAYDEDİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 27,70 TL başvurma harcı, 276,66 TL peşin harç, 683,10 TL ıslah harcı, 3.350,00 TL bilirkişi ücreti, 2.215,00 TL İstanbul ATK maluliyet rapor ücreti, 2.431,60 TL Ege ATK maluliyet raporu ücreti ve 909,48 TL müzekkere tebligat giderinden ücretinden oluşan toplam 9.893,54 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi sebebiyle tarafların haklılık oranına göre (68.663,42/280.000,00=0,24) 2.426,15 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile (davalı … Sigorta Şirketi 1.896,14 TL’si ile sınırlı sorumlu olmak kaydı ile) davacıya ÖDENMESİNE, bakiye kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davacı kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden hüküm altına alınan maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4. maddesi uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
6-Davacı kendisini dava ve duruşmalarda vekille temsil ettirdiğinden hüküm altına alınan manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1-4. maddesi uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve … İnşaat Turizm Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
7-Davalılar … ve Tasfiye Halinde … Sigorta A. Ş. duruşmalarda kendilerini vekille temsil ettirdiğinden davacının reddolunan maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1-4. maddesi uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı … ve Tasfiye Halinde … Sigorta A.Ş ‘ye ÖDENMESİNE,
8-Davalı … duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden davacının reddolunan manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/1-4. maddesi uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’a ÖDENMESİNE,
9-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansından bakiye miktarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya İADESİNE,
10-Kararın kesinleşmesinden sonra İzmir (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosyasının merciine İADESİNE,
Dair, karar HMK 341vd maddeleri gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize veya aynı nitelikteki başka yer Mahkemesine verilecek dilekçe ile İzmir Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı … vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı.11/11/2022

Katip …
E İMZA

Hakim …
E İMZA