Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/773 E. 2023/1580 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/773
KARAR NO: 2023/1580
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/10/2022
NUMARASI: 2021/4 Esas – 2022/799 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 22/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 23/11/2013 günü İstoç yan yol üzerinde meydana gelen trafik kazasında … plakalı araç sürücüsü ve maliki olan …’ın davacıya çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiği, davalı sürücünün aşırı hızlı ve kontrolsüz olduğunu, davacının ağır biçimde yaralandığını, halen tedavisinin devam ettiğinden bahisle bedensel zararlar kapsamında çalışma gücü kaybının iş ve kazanç kaybının tarafların kusur oranının tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 6100 sayılı yasanın 107. maddesi gereği 3.000,00 TL maddi tazminatın araç maliki ve sürücüsü olan davalı yönünden olay tarihinden davalı sigorta şirketi bakımından sigorta poliçe limitini aşmamak üzere dava tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalılardan tahsilini 30.000,00 TL manevi tazminatın davalı şahıstan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu poliçeden dolayı sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında olmak üzere bedeni zararda kişi başına azamı 250.000,00 TL ile sınırlı olduğunu manevi tazminat poliçe teminatına dahil olmadığını, trafik kazası nedeniyle sunulan sağlık hizmetlerinin SGK tarafından karşılandığını, geçici iş göremezlik tazminatının tedavi teminatı içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, faiz talebinin reddi gerektiğini, müvekkili sigorta şirketinin kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacının kazada %100 kusurlu olduğunu, davacının dava dilekçesinde yan yol olarak bahsettiği yerin TEM otoyolu çıkış bağlantısı olduğunu ve bu yolun yayalara yasak olduğunu, kaza olduğunda davalının hemen durduğunu, davacının kemik kırılganlığı hastası olduğunu ve yaralanmasının sebebinin de bu hastalık olduğunu, davalının olayda kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Açılan davanın kısmen kabul kısmen reddi ile Davacı tarafın maddi tazminat talebinin kabulü ile 17.115,67 TL geçici iş görmezlik, 135.402,00 TL sürekli iş görmezlik olmak üzere toplam 152.518,07 TL maddi tazminatın davalı … bakımından olay tarihi olan 23/11/2013 tarihinden, davalı sigorta bakımından 3.000 TL’si için dava tarihinden 149.518,07 TL’si için 25/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ve poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, Davacı tarafın manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 20.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 23/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı …’ten tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İlk derece Mahkemesi 09/03/2023 tarihli kararı ile “Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun reddine” dair verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş.vekiline kararın tebliğine rağmen istinaf başvurusunda bulunmadığı anlaşılmakla bu davalı yönünden istinaf itirazları inceleme konusu yapılmamıştır. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, alacak miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesine etki eden faktörlerin değişmesi (maluliyet oranı, gelir durumu, özellikle davanın niteliği dikkate alındığında sürekli iş görmezlik tazminatı için yapılacak hesaplamaya esas alınacak değerler) nedeniyle HMK 107. maddesinde ön görülen alacak miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesi ancak gelinen son aşamada mümkün olabildiğini, bu nedenle HMK 107/2. maddesi gereği alacak miktarının artırılması için süre talebinin reddinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, davacının bedensel zararı kapsamında iş göremezlik tazminatının kesin ve tam olarak bilenemediği bir dönemde verilen kararın, zarar gören tarafından temyiz edilmese bile temyiz eden taraf için usulü kazanılmış hak olarak kabul edilemeyeceğini, İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen ilk karar ile belirlenen tazminat miktarının, davacı zararının tam olarak belirlenmeden verildiğini, istinaf sonrasında yeniden maluliyet oranı belirlendiğini, davacının gelir durumu yapılan araştırma ve tanık beyanları doğrultusunda tespit edildiğini, bu arada hesaplamada kullanılacak katsayı için esas alınacak asgari ücret oranlarının değiştiğini ve tüm bu gelişen durumlar karşısında yeniden adli tıp raporu ve aktüerya hesap uzmanından yeniden bilirkişi raporu alındığını, böylece davacı zararının tam ve kesin olarak bilinebilmesinin mümkün olduğunu, Mahkemenin gelişen durumları dikkate almayarak davacıya bu hakkı kullandırmamasını ve ilk karardaki miktara hükmetmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu gibi verilen kararın hakkaniyetli adil bir karar da olmadığını, davacının adil yargılanma hakkı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün davalı … Sigorta A.Ş.vekili tarafından (… geliri esas alınmadan hazırlanan bilirkişi hesap raporunun hükme dayanak olamayacağını, SGK müzekkere cevabı beklenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, kusur tespiti bakımından) istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 17/12/2020 tarih, 2018/3885 Esas ve 2020/4129 Karar sayılı kararı ile ” … Mahkemece, öncelikle Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine uygun olarak davaya konu trafik kazası nedeniyle davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı iyileşme süresi, kalıcı ve geçici maluliyet oluşup oluşmadığı, maluliyet oluşmuş ise maluliyet oranı, maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte maluliyet raporu alınmalı; SGK’ya müzekkere yazılarak davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının tespit edilerek dosyaya eklenmeli; Davacının kaza tarihindeki işi ve gelirine dair delillerinin ibrazının sağlanması, davacının kaza tarihinde ne iş yaptığı ve gelir durumu hakkında gerekirse kolluk marifetiyle araştırma yaptırılması, SGK kayıtlarının istenilerek var ise çalıştığı işyerinden kazadan geriye doğru ücret belgelerinin getirtilerek kaza tarihi itibarı ile yaptığı iş ve geliri belirlendikten sonra maluliyet oranı ve gelir durumuna göre hesaplama yapılması için dosyanın bilirkişiye tevdi edilerek ek rapor alınmalı ve toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. …” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.02.2022 tarih, 2021/(21)10-188 Esas ve 2022/87 K. sayılı kararında “Kamu düzeniyle ilgili durumlarda, kazanılmış usuli haktan söz edilemeyecektir. Bu niteliği dikkate alındığında asgari ücretteki değişiklikler de usuli kazanılmış hakkın istisnası niteliğinde bulunup aynı davada ve yargılamanın her aşamasında hâkim tarafından re’sen gözetilmesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.01.2004 tarihli, 2004/10-24 E., 2004/47 K. sayılı kararında da aynı yaklaşım benimsenmiştir. Tazminat hesabında hüküm tarihine en yakın tarihteki ücretlerin esas alınmasının nedeni tazminatların hesaplanma yöntemiyle ilgili olup tazminat miktarının belirlenmesi ileriye dönük varsayımsal hesaplamaları gerektirmesi ve gerçek belli iken varsayıma dayalı hesaplama yapılıp buna göre karar verilmesinin mümkün olmaması esasına dayalıdır. Bu durumun “gerçek belli iken varsayıma gidilemez” ilkesine uygun olduğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.05.1991 tarih 1991/9-102 E., 1991/267 K. sayılı kararında da belirtilmiştir. Hüküm tarihine en yakın tarihteki ücretlerin esas alınması Mahkemenin vereceği ilk hükümle ilgili olup bu hükmün yeniden rapor alınmasını gerektirmeyen bir nedenle bozulması hâlinde yeni verilecek hüküm tarihini esas alan bir hesaplama yapılması gerekmeyecek ancak bozma nedeni tazminat hesabı için yeniden rapor alınmasını gerektiriyor ise bu takdirde alınacak raporda sonradan değişen ücretler esas alınarak önceki rapordaki miktarlar itibarıyla varsa usuli kazanılmış hak oluşturan durumlarında gözetilmesi gerekmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporuna yönelik maddi tazminat hesabı noktasında temyiz itirazı bulunmadığı veya Yargıtay Hukuk Dairesince maddi tazminat hesabı yönünden bir aykırılık görülmediği takdirde bu raporun esas alınması gerektiği konusunda usulî kazanılmış hak oluşacağından farklı bir hesaplama içeren yeni rapora göre karar verilmesi usulî kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olacaktır.” şeklinde karar verilmiştir. Bu karar ışığında somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesinin vermiş olduğu ilk kararına karşı davalı tarafça istinaf talep edilmiş olup davacı tarafından istinaf talebi bulunulmadığından hesaplama bakımından davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu nedenle Mahkemece önceki tarihli kararın yalnızca davalı sigorta şirketi tarafından istinaf edilmiş olması, aleyhe bozma ilkesi ve tanık beyanı esas alınarak yapılan hesaplamanın ( istinaf edenin sıfatına göre) davalı aleyhine olması nedeni ile davalı lehine olan önceki tarihli karar esas alınarak karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.22/09/2023