Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/670 E. 2023/1652 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/670
KARAR NO: 2023/1652
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 28/06/2022
NUMARASI: 2014/1193 Esas – 2022/576 Karar
DAVA: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 26/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’ın 15/12/2010 tarihinde Tuzla Rauf Orbay caddesi üzerinde, yolun sağından bisikletiyle E-5 yönüne doğru seyrederken … plakalı araç sürücüsü davalı …’nun arkadan çarptığını ve bu kazada müvekkilinin ağır yaralanıp beyin kanaması geçirdiğini ve hastaneye kaldırıldığını, kaza tarihinde düzenlenen kaza tespit tutanağına göre davalının % 100 kusurlu olduğunu, davacının kaza tarihi itibari ile 50 yaşında olduğunu ve elektrik teknisyeni olarak çalıştığını, kaza tarihinden sonra ise çalışamadığını, davalı sürücünün asli kusur oranına ve yargılama sırasında toplanacak delillere göre fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile davacı … için 20.000,00 TL maddi tazminata ve 30.000,00 TL manevi, davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı sürücü ve davalı araç sahibi şirketten müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın oluş şekli konusunda ihtilaf bulunduğunu, davacı tarafın talebi ile ilgili olarak Adli Tıp Kurumu’ndan maluliyet tespiti yapılmasını, akabinde aktüer tarafından hesap yapılmasını, davacının talebi olan geçici iş göremezlik ile ilgili davalı şirketin her hangi bir sorumluluğunun olmadığını, SGK’dan dava konusu kaza ile ilgili davacıya bağlanmış gelir olup olmadığı hususunun sorulmasını, haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir. Diğer davalılar cevap dilekçesinde özetle, tutulan kaza tutanağının usulüne uygun olmadığını, davalının kusurlu olduğunun iddia edilemeyeceğini, davacının beden gücü kaybının ispatı için dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesini, davacılardan …’ın manevi tazminat talebinin yersiz ve hukuka aykırı olduğunu, davacının kendi kusurundan olan olayı tamamen davalının sorumluluğuna yıkmaya çalıştığını, davacının kaza tarihi itibari ile yaptığı işi ve aylık gelirinin hesaplanmasını, haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı … ‘ın maddi tazminata ilişkin davasının kabulü ile; maddi tazminat alacağının 62.287,51 TL olduğunun tespiti ile 42.287,51TL nin davalı … açısından 04.01.2013, davalılar … ve … açısından ise kaza tarihi 15.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak (davalı … poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak üzere) davacı … verilmesine, 2-a) Davacı … manevi tazminata ilişkin davasının kısmen kabulü ile; 18.000,00 TL nin kaza tarihi 15.12.2010 itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılar … Ve … müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, B)Davacı …’ın manevi tazminata ilişkin davasının reddine ” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacılar vekili, davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı … yönünden istinaf talebi:Yerel Mahkemenin 30.000 TL olan manevi tazminat talebini kısmen kabul ederek, 18.000 TL ye hükmetmesinin uygun olmadığını, müvekkilinin ağır bir kaza geçirmiş olduğunu ve günlerce komada yattığını, tedaviler gördüğünü, kazadan sonra hiçbir zaman eski sağlığına kavuşamamış olduğunu, talep edilen tutarın az iken mahkemenin bu tutarın çok altında hüküm kurmasının müvekkilinin yaşadığı manevi ızdırabın karşılığı olamayacağını, bu yönden kararın kaldırılması gerektiğini, Davacı … yönünden istinaf talebi: Davacı …’ın, davacı …’ın oğlu olduğunu, kazayı haber alır almaz okulunu yarıda bırakıp İstanbul’a dönmüş ve babasının tedavisi ile uğraşmış olduğunu, hastane öncesi ve sonrasında babası ile ilgilendiğini ve bu süreçten etkilendiğini, talepleri doğrultusunda müvekkili … lehine manevi tazminata hükmedilmesini talep ettiklerini, müvekkili … aleyhine verilen vekalet ücreti yönünden istinaf taleplerinde bulunduklarını, … yönünden manevi tazminat talebinin reddinin haksız ve yasal dayanaktan uzak bir karar olduğunu, bununla birlikte, müvekkil … hakkında manevi tazminat talebinin 5.000 TL olduğunu, mahkemenin red kararında, davalılar … ve … lehine 5100 TL vekalet ücretinü hükmetmiş olduğunu, oysa Mahkemenin, manevi tazminat talebinden fazla vekalet ücretine hükmetmesinin hatalı olduğunu, fazladan hükmedilen 100 TL lik vekalet ücretinin kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin faiziyle tenzili gerektiğini, güncellenen asgari ücret dikkate alınırken, yapılan ödemelerin güncellenmemesinin haksız sonuçlara yol açtığını, maddi tazminat hesaplaması yapılırken asgari ücreti güncellemiş olduğunu, bu hesaplama yönteminin son derece haksız ve adaletsiz sonuçlara yol açacağını, ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı itirazının da dikkate alınması gerektiğini, davacı …’ın kusurlu olduğunu, kanunun emredici hükümlerine uymadığını, İstanbul 32. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 01.03.2013 tarih, 2013/92 E. – 2013/60 K. sayılı dosyası ile kusur oranının da kesinleşmiş olduğunu, müvekkilinin %100 kusurlu olduğunun kabul edilemeyeceğini, manevi tazminatın cezai nitelikte olmadığını, …’ın manevi tazminat talebinin reddi kararının hukuka uygun olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından 15/12/2010 günü saat 18:00 sıralarında davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobili ile Rauf Orbay Caddesi üzerinde Sahil istikametinden İçmeler istikametine seyir halinde iken kaza mahalli olan yol bölümüne geldiği esnada aracının sağ ön kısmıyla; aynı istikamette ilerisinde yolun sağ şeridinin sağ tarafını takiben seyir halinde olan davacı sürücü … sevk ve idaresindeki bisikletin arka kısmına çarpması neticesi dava konusu davacı sürücü …’ın yaralanması ile neticelenen trafik kazası meydana geldiği anlaşılmıştır. Mahkemece yargılama sırasında ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 18/01/2016 bilirkişi raporunda “Davalı sürücü … idaresindeki otomobil ile meskun mahaldeki aydınlatmanın olduğu yolda seyri esnasında ilerisinde sağ şeridin sağını takiben seyir halinde olan bisikleti dikkate alarak bisikletten yeterince güvenli bir mesafede seyrini sürdürmesi gerekirken kontrolsüzce yaklaştığı bisiklete arka kısmından çarptığı olayda asli derecede kusurludur. (%90), Davacı sürücü … idaresindeki bisiklet ile seyri esnasında arka ışık donanımının bulunmamasının kazada az da olsa etkenliği olduğu anlaşılarak olayda alt düzeyde tali derecede kusurludur.(%10)” belirtilmiştir.Mahkemece yargılama sırasında ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 26/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda “1.durum; Bisikletlinin arkasında ışık donanımı bulunduğu kabulünde; A)Davalı sürücü … sevk ve idaresindeki otomobili ile yola gereken dikkatini verip ilerisinde seyir halinde olan bisikletli ile emniyetli mesafesini koruyup kontrollü ve tedbirli bir şekilde seyir halinde olması gerekirken bu hususlara riayet etmeyip mevzu bahis bisikletliye önlemsiz bir şekilde arkadan çarptığı, dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde araç kullanarak kazanın oluşumuna sebebiyet verdiği olayda asli kusurludur. B)Davacı sürücü … sevk ve idaresindeki bisikleti ile yolun sağını takiben seyir halinde olduğu esnada gerisinden gelerek aracının arkasına çarpan otomobil nedeniyle meydana gelen olayda atfıkabil bir kusuru bulunmamaktadır. 2. durum; Bisikletlinin arkasında ışık donanımı bulunmadığı kabulünde; A)Davalı sürücü … sevk ve idaresindeki otomobili ile aydınlatmanın bulunduğu meskun mahalde yola gereken dikkatini verip ilerisinde seyir halinde olan bisikletli ile emniyetli mesafesini koruyup kontrollü ve tedbirli bir şekilde seyir halinde olması gerekirken bu hususlara riayet etmeyip mevzu bahis bisikletliye önlemsiz bir şekilde arkadan çarptığı, dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde araç kullanarak kazanın oluşumuna sebebiyet verdiği olayda asli kusurludur. (%90) B)Davacı sürücü … sevk ve idaresindeki bisikleti ile aracının arkasında ışık donanımı bulundurmaksızın seyir halinde bulunarak diğer araçlar açısından farkedilebilirliliğini kısmen etkilediği olayda altdüzeyde tali kusurludur.(%10)” belirtilmiştir.Aynı olaya ilişkin ceza yargılamasının yapıldığı Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/92 Esas 2013/60 Karar sayılı dosya kapsamında keşif doğrultusunda alınan bilirkişi raporunda sanığın asli kusurlu, katılanın ise kusursuz olduğu, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 11/01/2013 tarihli raporunda; Tuzla ilçesi Rauf Orbay Caddesi üzerinde içmeler yönünde seyir halinde olan sanığın sağ ön kısmı ile aynı yönde seyir eden müştekinin kullandığı bisikletin arka kısmına çarpması sonucu meydana gelen kazada çarpmanın yandan değil, bisiklete arkadan çarpıldığı ve kazanın sağ kaldırıma yakın noktada gerçekleştiğinin tespit edildiği ayrıca olay mahallinde herhangi bir yol bozukluğu olmadığının anlaşıldığı bu nedenle sanık sürücü … ‘nun sevk ve idaresindeki otomobille seyri sırasında önünde gitmekte olan müşteki idaresindeki bisiklete arkadan çarparak kural ihlali ile neden olduğu olayda asli kusurlu olduğu, müşteki sürücü … ‘ın sevk ve idaresindeki bisikletin arka ışık donanımı olmaması, mevcut şartlar itibariyle olayda bir miktar etkenlik arzettiğinden, alt düzeyde tali kusurlu olduğu, mahkeme gerekçesinde davalı sürücünün asli kusurlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulduğu, davacının kusurunun tartışılmadığı görülmüştür. Bu durumda Mahkemece hükme esas alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.Davalı tarafından zararın kısmen karşılanması halinde, yapılan ödemelerin tazminat hesabı sırasında mahsup edilmesi gerekliliği açık olmakla birlikte, ödemenin dava sırasında olması halinde, bulunan tazminat miktarından dava tarihinden sonra yapılan ödeme güncelleştirilmeksizin tenzil edilmelidir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 26/03/2019 tarih, 2016/9182 Esas ve 2019/3567 Karar sayılı kararı).Somut olayda, davalı … tarafından dava açıldıktan sonra iki parça halinde ödeme yapıldığı anlaşılmakla hesaplanan tazminattan güncelleme yapılmadan indirim yapılmış olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Kısmi davada, sadece dava edilen kısım için zamanaşımı kesilir. Dava konusu edilmeyen kesim için zamanaşımı süresi işlemeye devam eder. Dava dilekçe içeriğinden davanın belirsiz alacak davası olmayıp, kısmi dava olduğu anlaşılmaktadır.Somut olayda, trafik kazası 15/12/2010 tarihinde meydana gelmiş, kısmi davada 19/10/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile miktar artırılmıştır.Her ne kadar davacı vekili, değer artırım belirsiz alacak davası olarak arttırmış ise de dava dilekçesinde açıkça belirsiz (HMK 107’ye) dayanılmadığından yapılan arttırım bedel arttırım değil, ıslah olarak kabulü gerekir. Davalı, ıslah edilen kısımla ilgili olarak süresinde (19/10/2019 tarihinde değer arttırım dilekçesi verildiği, davalı … vekiline 27/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalılar vekilince 05/11/2019 tarihinde) zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Olay tarihi ile ıslah dilekçesinin verildiği tarih arasında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/2. maddesi, 5237 Sayılı TCK’nın 89, 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık zamanaşımı süresi geçmiştir. Bu durumda, ıslah edilen bölüm yönünden zamanaşımı geçtiğinden davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı).Bu açıklamalar çerçevesinde, yaralanmanın ağır bedensel zarar mahiyetinde olmasına göre TBK’nın 56/2. maddesi kapsamında davacı …’ın çocuğu olan diğer davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması doğru olmamıştır. Somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanması, maluliyet oranı ve iyileşme süresi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, manevi tazminatın belirlenmesine hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/1. maddesi kapsamında davacı …’ın lehine verilen manevi tazminat miktarının manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu ancak davacı … lehine 2.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varıldığından bu yöne değinen davacı vekili istinaf talebi kısmen yerinde görülmüştür. Bu nedenle; davacılar vekili, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:A- Davacılar vekili, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre:1-Davacı … maddi tazminata ilişkin davasının kısmen KABULÜ İLE; maddi tazminat alacağının 62.287,51 TL olduğunun tespiti ile 42.287,51TL nin davalı … açısından 04.01.2013, davalılar … ( sorumluluğu 20.000 TL ile sınırlı olarak) ve … açısından ise kaza tarihi 15.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak (davalı … poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak üzere) davacı … verilmesine,Davalı … yönünden fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin zamanaşımı nedeni ile REDDİNE; 2-a) Davacı … manevi tazminata ilişkin davasının KISMEN KABULÜ İLE; 18.000,00 TL nin kaza tarihi 15.12.2010 itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılar … ve … müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … verilmesine, fazlaya dair talebin REDDİNE,B)Davacı … manevi tazminata ilişkin davasının KISMEN KABULÜ İLE; 2.000,00 TL nin kaza tarihi 15.12.2010 itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılar … ve … müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … verilmesine, fazlaya dair talebin REDDİNE, 3-Alınması gereken 4.254,85 TL karar harcından ( davalı …’in sorumlu olduğu miktarın 2.800,71 TL olduğu) davacı tarafça yatırılan toplam 1.419,30 TL harcın mahsubu ile 2.835,55 TL bakiye harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak tahsili ile hazineye irad kaydına, 4-Davacı tarafından yapılan 24,45 TL ilk dava masrafı 947,20 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.950,00 TL bilirkişi ücreti, 913,00 TL Adli Tıp Gideri, 1.419,30 TL harç olmak üzere toplam 5.253,95 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre 2.146,65 TL’sinin ( davalı … 869,22 TL masraf adı altında dava sırasında ödeme yaptığından 1.277,43 TL sinden sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Davalılardan … ve … vekili tarafından yapılan 138,00 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre 81,74 TL’sinin davacılardan tahsili ile anılan davalı tarafa ödenmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına,6-Diğer davalı … tarafından sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davacı maddi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 17.900,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan ( davalı … 2.400,00 TL vekalet ücretini yargılama sırasında ödediğinden15.500,00 TL sinden sorumlu olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine 8-Davacı … manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılar … ve … müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … verilmesine,Davacı … manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve … müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … verilmesine,9-Davalılar … ve … davacı …’ın açtığı manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen miktar yönünden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davacı …’dan tahsili ile anılan davalılara ödenmesine, 10-Davalılar … ve … davacı …’ın açtığı manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davacı …’dan tahsili ile anılan davalılara ödenmesine, 11-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ;1-Davacılar ile davalı … tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-a-Davacılar yönünden; İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan 329,85 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 492,00 TL istinaf başvuru harcının davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine, B-Davalı … yönünden; İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 59,15 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 492,00 TL istinaf başvuru harcının davacılardan tahsili ile davalı …’ya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/09/2023