Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/667 E. 2023/1462 K. 12.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/667
KARAR NO: 2023/1462
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/12/2022
NUMARASI: 2020/655 Esas – 2022/985 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 12/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 08/05/2014 tarihinde sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen arkasında mibzer olan traktörün, eski Akçakale yolunda asfalt kenarında yürüyen müvekkil …’a çarpması neticesi yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, Kazanın oluşumunda sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen traktörün asli ve tamamen kusurlu olduğunu, traktörün asfalt yolda seyrederken yoldan taşarak yol kenarında yürüyen müvekkiline çarptığını, kazanın ardından ağır şekilde yaralanan müvekkilinin kolunu hiç kullanamadığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere müvekkilinin sürekli iş göremezliği için 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın beyan edilen şekilde gerçekleştiğinin kesin olarak ispatlanmasının gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte kazaya sebebiyet verdiği iddia olunan aracın ve sürücüsünün araştırılmasının gerektiğini, bu yolda ilgili soruşturma makamına müzekkere yazılarak kazaya ve yaralanmaya sebebiyet verdiği beyan olunan aracın ve sürücüsünün bulunup bulunmadığının sorulmasının gerektiğini, maluliyet oranının kaza sonucu oluşan arazların kaza ile illiyetleri de tespit edilmek suretiyle belirlenmesinin gerektiğini, yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla geçici iş görmezlik dönemi tazminat hesabına dahil edilmemesinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile 268.000 TL tazminatın dava tarihi olan 10/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın temeli olan trafik kazasına plakası tespit edilemeyen aracın sebebiyet verdiğinin ispatlanamamış olduğunu, kazaya ilişkin hiçbir iz, mobese kaydı, delil ve tanık dosyaya sunulmamış ve bulunmadığını, bu hususun polis tutanağı ile de sabit olduğunu, bu sebeple, ispatlanamayan davanın reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğunu, BAM 9. HD’nin 2018/3488 Esas 2020/3802 Karar sayılı ilamı ile kaldırma kararı verildiğini, BAM kararına uygun olarak yerel mahkemece inceleme yapılmamış, “kimliği tespit edilemeyen zirai makina bağlı traktör sürücüsünün, karayolu üzerinde yolun kenarında nizami şekilde yürüyen taşıtın arkasına bağlı karayolu taşıt genişliğini aşan zirai makina kısmı ile çarptığı ortaya çıktığından %100 kusurlu olduğu” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş olduğunu, bu gerekçe ile kazanın meydana geldiğinin ispat edildiğinin kabulünün mümkün olmadığını, kararın somut olaya ve usul ile yasaya da aykırı olduğunu, Mahkemece somut bir delile dayandırılmadan hüküm kurulduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 27/10/2020 tarih, 2018/ 3488 Esas ve 2020/3802 Karar sayılı kararı ile ” …Dosya kapsamından dava dilekçesinde 08/05/2014 tarihinde gerçekleşen trafik kazasında davacıya sürücüsü ve plakası belirlenmeyen arkasında mibzer olan traktörün yaya olarak yol kenarında yürüyen davacıya çarptığı ve davacı yaralanmasına sebep olduğu iddia edilerek bu yaralanma nedeniyle maddi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Polis memurları tutulan tutanakta tarafından kazaya karışan araç sürücüsünün olay mahallinden kaçtığı, kaza mahallini gören görgü tanığını, mobese, kamera kaydı bulunmadığı, kazanın meydana geldiği iddia edilen cadde üzerinde ve çevresinde araca ait her hangi bir kırık, lastik ve fren izine rastlanılmadığından bahisle trafik kazası tespit tutanağı tanzim edilmediğinin tutanağa bağlandığı, olay yeri görgü tespit tutanağı ve basit kroki düzenlendiği görülmüştür. Davacı soruşturma dosyasındaki beyanında, olay günü yol kenarında kız arkadaşı ile telefon ile konuşurken eski Akçakale yolundan gelen arkasında mibzer olan traktörün kolundan çarptığını ve bu kaza neticesinde kendisinin yaralandığını, şikayetçi olmadığını belirtmiş; Soruşturmayı yürüten Harran Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2014/878 E. 2014/466 K.sayılı kararı ile şikayetçi olunmadığı nedenle kovuşturmaya yer olmadığına kararı verilmiştir. Mahkemece dosya üzerinden aldırılan 19/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda; olay yeri basit krokisi ile görgü ve tespit tutanağına göre plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen traktörün arkasında bağlı bulunan, kullanımda olmadığı durumda hidrolik silindirler yardımıyla zeminden yüksekte bulunan ve yapısı itibariyle traktörden daha geniş olan tapan mekanizmasının yol dışına taşan kısmının davacıya çarpması sonucu meydana geldiği, traktör sürücüsünün %100 oranda kusurlu olduğu bildirilmiştir. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nın 18/05/2016 tarihli maluliyet raporunda; “…’un 09/10/2015 tarihinde Anabilim dalımızda yapılan muayenesinde; 2014 mayıs ayında motosiklet kazası geçirdiğini…” şeklinde belirtildiği görülmüştür. Davacı iddiasını ispat ile yükümlü olup, Sigortacılık Yasası hükümleri ve TTK’nın 1409.maddesine kıyasen uygulanması halinde bunun aksinin davalı tarafından ispatlanması gerekmektedir. Bu durumda iddia olunan trafik kazasının varlığını ve varsa araç sürücüsünün kusurunu ispat yükü davacıya aittir. Mahkemece öncelikle savcılık dosyası, kazaya ilişkin tüm belgeler, olay yeri görgü ve tespit tutanağı, olayın meydana geliş şekli ve yeri göz önünde tutularak, davacıda oluşan yaralanmanın meydana geliş şekli itibari davacı beyanına göre gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ve kusur durumu hususlarına ilişkin doktor bilirkişi ve trafik bilirkişisinden ayrıntılı, denetime elverişli şekilde rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/1593 E. ve 2020/4240 K. sayılı kararı)…” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararı doğrultusunda davacı isticvap edilmiş, savcılık dosyası celp edilmiş, bilirkişi heyetinden rapor alınarak karar verilmiştir. Kazanın varlığını ispat yükü davacıda olup, mahkemece toplanan deliller çerçevesinde davacının olay yerinde yol kenarında yatar vaziyette polis tarafından bulunarak sıcağı sıcağına hastaneye götürüldüğü, mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda da dava dışı sürücünün tam kusurlu olduğu belirtilmiştir. Bu doğrultuda davacının yaralanmasına neden olan kazada bir başka aracın/sürücünün varlığını ve kazaya plakası tespit edilemeyen başka bir aracın/sürücünün neden olduğunu ispatlamıştır. Kazanın tek taraflı olduğu, kazaya karışan başka bir aracın bulunmadığının ispat yükü, bunu iddia eden davalı tarafta olup somut olayda, kazaya plakası tespit edilemeyen bir aracın sebep olmadığı hususu davalı tarafça aynı nitelikte bir delil ile ispatlanamadığından İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/786 Esas – 2021/2254 Karar sayılı ilamı). Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 18.307,08 TL harçtan peşin alınan 4.576,77 TL harcın mahsubu ile bakiye 13.730,31 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/09/2023