Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/647 E. 2023/615 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/647
KARAR NO: 2023/615
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 15/03/2022
NUMARASI: 2016/664 Esas – 2022/244 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 30/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 16.07.2004 tarihinde Bandırma yakınlarında meydana gelen trafik kazası sonucu, davalı sigorta şirketine trafik sigortalı olan … ve … plakalı araç sürücülerinin kusuru sonucunda … plakalı araçta yolcu olarak bulunan müvekkilinin daimi malul olacak şekilde ağır yaralandığını, … plakalı araç … numarası ile davalı şirkete trafik sigortalısı olduğunu, dava dilekçesi ekinde sunulan 07.12.2006 tarihli “Bandırma Kapıdağ Hastanesi Özürlü Sağlık Kurulu” raporuna göre her ne kadar % 63 oranında özre sahipse de bu raporu yeterli görmediklerini, müvekkilinin rahatsızlığının gerçek boyutu mahkeme tarafından Adli Tıp Kurumundan aldırılacak rapor sonrasında ortaya çıkacağını belirterek trafik kazasında bedensel zarar nedeniyle, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere belirsiz alacak olarak şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren %25 ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle olarak davacının talebi yönünden zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan zamanaşımı itirazlarının kabulü ile davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini, ceza zamanaşımının uygulanması halinde dahi zamanaşımı süresi dolmuş olduğunu, davanın yetkili İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesi gerektiğini, … plakalı araç müvekkili şirket nezdinde 09.04.2003/2004 başlangıç ve bitiş tarihli ZMSS poliçesiyle sigortalı olduğunu, kaza tarihi ise 16.07.2004 olduğunu, kaza poliçe süresi dolduktan sonra gerçekleştiğini, bu nedenle, poliçe kapsamında herhangi bir talep söz konusu olamayacağını, kazaya karışan araç müvekkili şirket nezdinde 03.03.2004/2005 başlangıç ve bitiş tarihli … no’lu ZMSS sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğu sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, dava konusu kazanın meydana gelmesinde müvekkili şirket sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını, davacılar ancak yasal faiz talep edebileceğini belirterek davanın usulden veya esestan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davaya konu trafik kazasının 16.07.2004 tarihinde meydana gelmiş olduğunu, davanın ise 22.05.2015 tarihinde açıldığını, gerekçeli kararın hüküm kısmında da yer aldığı üzere maluliyetin tespit edildiği tarihin ATK’dan alınan 04.11.2020 tarihi olduğunu ve davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığını, Adli tıp raporundan da anlaşıldığı üzere 09.04.2019 yılında dahi davaya konu kazadan kaynaklı bir takım tıbbi operasyonel işlemlerin yapılmaya devam etmiş ve ATK raporuna göre de müvekkilin maluliyetinde 2019 yılına ait tedavi evraklarına göre de artış oluşmuş olduğundan zaman aşımı süresi işlemeyecek olup sürenin de dolmamış olduğunu, zamanaşımı süresi hesaplanırken zararın öğrenildiği tarih olarak ATK’nın maluliyete ilişkin raporun davacıya tebliğ tarihi değil, zarar miktarına ilişkin bir tespit içeren raporun davacıya tebliğ tarihinin esas alınması gerektiğini, müvekkilinin, kaza sırasında yolcu konumunda olup ağır yaralanmış olduğunu, tedavi sürecinin halen dahi devam ettiğini, yaklaşık 9 aylık iş göremezliği olduğu ve maluliyetinin bu süreden başladığı 04.11.2020 tarihli ATK raporu ile tespit edilmiş ve halen daha iyileşememiş olduğunu, dosyadaki ATK rapruna göre de müvekkilin tedavisinin, kazanın etkileri ve maluliyeti artış göstererek halen devam ettiğini, müvekilinin halen daha tedavisi devam ettiğinden dolayı zamanaşımının işlemeyeceğini, davanın, 6100 sayılı Yasa’nın 107. maddesi uyarınca açılmış olup belirsiz alacak davası olduğunu ve belirsiz alacak davasının açılmasının sonuçlarından biri de zamanaşımının kesilmesi olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta; Davaya konu trafik kazası 16/07/2004 tarihinde, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlükteyken meydana gelmiştir. Dosya içerisinde mevcut bilgi ve belgelerden kazanın yaralamalı trafik kazası olduğu anlaşıldığından, olayda, 765 Sayılı TCK’nın 459/2. ve 102/4. maddeleri uyarınca, öngörülen ceza zamanaşımı süresi 5 yıldır. Davalı vekili süresinde cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürmüştür. Dava dilekçesi ekinde sunulan 07.12.2006 tarihli “Bandırma Kapıdağ Hastanesi Özürlü Sağlık Kurulu” raporuna göre davacı maluliyetini öğrenmiştir. Dava dilekçesinde tedavinin devam ettiği bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince maluliyetin tespiti için 04.11.2020 tarihli ATK maluliyet raporu alınmıştır. Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde gelişen durum bulunduğundan, zamanaşımı süresinin dolmadığını iddia etmekte ise de dava, 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde düzenlenen, her halde, kaza gününden başlayan 10 yıllık tavan zamanaşımı geçtikten sonra açıldığından artık gelişen durum bulunup bulunmaması zamanaşımının belirlenmesinde bir önem taşımayacağından İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Peşin alınan harç yeterli olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/03/2023