Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/601 E. 2023/1690 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/601
KARAR NO: 2023/1690
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 14/09/2022
NUMARASI: 2022/187 Esas – 2022/600 Karar
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 27/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin maliki bulunduğu … plakalı çekici ile … plakalı yarı römorkun sürücü … sevk ve idaresinde iken, sürücünün aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek aynı istikamette giden … plakalı araca çarpması ve sürüklenerek karşı istikamette seyir halindeki … plakalı aracı altına alıp sürükleyerek demir bariyere sıkıştırması ile ölümlü ve yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, kazada sürücü … asli kusurlu ve kaza anında alkollü olduğunu, kazadan sonra da vefat ettiğini, 17/05/2010 tarihinde üç aracın karışması ile oluşan ölümlü ve yaralanmalı trafik kazasında kusurlu ve alkollü olup kazadan sonra vefat eden ..’ın kullandığı davalı şirkete ait olan … plakalı aracın sigortasını yapan davacı müvekkili sigorta şirketinin bu kazaya bağlı olarak üç adet hasar dosyası oluşturduğunu belirterek, …, … ve … nolu dosyalar için davacı müvekkilince ödenen toplam 380.669,95 TL tazminatın her biri için ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 17/05/2010 tarihinde vuku bulan trafik kazası neticesinde müvekkil şirkete ait aracı kullanan … dahil beş kişinin vefat ettiğini, kazaya ilişkin elde edilen CD görüntülerinde müteveffanın kendi şeridinde normal hızla seyir halinde iken daralan emniyet şeridinden ilerleyen ve plakası alınamayan bir aracın hızla müteveffanın bulunduğu şeride girdiğini, sözü edilen araca çarpmamak için ani bir refleksle direksiyon kırdığı için elim kazanın vuku bulduğunu, bu nedenle tutulan trafik kaza tespit tutanağının gerçeği yansıtmadığını, araç sürücüsünün alkol oranının da sigorta poliçesinin korunmasını mutlak suretle ortadan kaldıran, hasarın poliçe teminatı dışı kalmasını mutlak suretle gerektiren bir husus olmadığını, davacı sigorta şirketinin davanın konusu olan trafik kazasının sırf alkolün tesiri ile vuku bulduğunu, kazanın oluşunda başkaca bir etkenin bulunmadığını ispat etmek durumunda olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulüne; -7.397,00 TL’nin ödeme tarihi olan 03/12/2010 tarihinden itibaren,-56.030,98 TL tazminatın ödeme tarihi olan 03/07/2012 tarihinden itibaren,-5.046,76 TL vekalet ücretinin ödeme tarihi olan 04/07/2012 tarihinden itibaren,-273.655,46 TL tazminatın ödeme tarihi olan 22/06/2012 tarihinden itibaren,-13.995,08 TL vekalet ücretinin ödeme tarihi olan 25/06/2012 tarihinden itibaren talep gibi yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; fazlaya ilişkin kısmın reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sigortacının, hak sahiplerine ödediği sigorta tazminatını, sigorta ettirenden talep edebilmesi için trafik kazasının sırf alkolün tesiri ile vuku bulmuş olması, trafik kazasının oluşuna başka bir unsurun etki etmemiş olması gerektiğini, dolayısı tespit edilecek olan hususun, trafik kazasının vuku bulmasında alkollü araç kullanan müvekkil şirket personelinin kusurlu olup olmadığı değil, davanın konusu olan trafik kazasının oluşunda alkolden başka bir unsurun az da olsa etken olup olmadığı hususu olduğunu, bu hususun cevap dilekçesinde, sonraki dilekçelerde defalarca arz ve izah olunduğunu, davanın konusu trafik kazasının oluşunu gösteren kamera kaydının, ehil bilirkişilerce incelenmesi, kamera görüntülerinde açık bir şekilde görülen, emniyet şeridinde durmakta olan aracın, sinyal vermeden, kontrolsüzce, müvekkil şirkete ait aracın seyir halinde olduğu sağ şeride girmesinin, huzurdaki davanın konusu trafik kazasının oluşunda az veya çok etkisinin bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesi ve bu hususa yönelik rapor alınmasının talep edildiğini, Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan ceza soruşturması esnasında Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığından kusur raporu tanzim edilmesi istendiğini, İlk Derece Mahkemesince celp edilen Savcılık hazırlık dosyası içinde ve İstanbul 48. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası içinde mevcut ATK raporunda CD görüntülerinin tetkik edildiğini, emniyet şeridinde seyreden plakası ve sürücüsü belirsiz aracın ani ve kontrolsüz şekilde sola yönelerek yol üzerinde tehlike yarattığı, tır sürücüsünün dengesini bozduğu ve kazaya sebebiyet verdiğinin belirtildiğini, trafik kazasının oluşunda müteveffa sürücü … kusurunun bulunmadığını, kusurun tamamının plakası ve sürücüsü bilinmeyen emniyet şeridi ve sağ şerit üzerinde yavaş hızla seyir etmekte iken her hangi bir sinyal vermeksizin sağ şeride girmeye kalkışan araç sürücüsünde olduğunun açık ve kesin bir şekilde belirtildiğini, trafik kazasında yakınları vefat eden müştekilerin itirazı üzerine, Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığının, İTÜ öğretim Üyesi Prof. Dr. …’den rapor aldığını, anılan raporda aynen ” ….emniyet şeridinde yavaş hareket eden plakası okunamayan araca 10. saniyede yetişip arkasına vardığı, 11,47 nci saniyede … plakalı çekicinin stop lambalarının yandığı görülmektedir. Bu durum … plakalı çekici sürücüsünün emniyet şeridinde yavaş hareket eden kimliği meçhul aracı son anda fark ettiği anlamına gelmektedir…” şeklinde beyan ve mütalaada bulunulduğunu, İstanbul 48. Asliye Ticaret Mahkemesinde, diğer araçta bulunan ve vefat eden kişilerin hak sahiplerinin açtığı davalarda, kusur ile ilgili olarak bilirkişi incelemesi yapıldığını, anılan davaların görülmesi esnasında istihsal olunan bu bilirkişi raporlarında, trafik kazasının oluşunda, alkolden başka bir hususun etken olup olmadığının tartışılmadığını, dolayısı ile İstanbul 48. Asliye Ticaret Mahkemesince alınan bilirkişi raporlarının huzurdaki davanın konusu olmadığı gibi, huzurdaki davayı etkileyen raporlar olmadıklarını, İlk Derece Mahkemesinin keşif taleplerini kabul etmediğini, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi okunduğunda, sadece alkol algısı ile yargılama yapıldığı ve hüküm kurulduğunun anlaşıldığını, alınan rapora 03/04/2014 tarihli dilekçe ile itiraz edildiğini, mahallinde keşif yapılması suretiyle rapor alınması talebinin 06/05/2016 tarihli ara karar ile reddedildiğini, İlk Derece Mahkemesinin kararına dayanak yapılan bilirkişi raporlarındaki hesaplamaların da haklı ve doğru olmadığını, davacı sigorta şirketinin ödediğini beyan ettiği ve İlk Derece Mahkemesince tahsiline karar verilen 56.030,98TL tutarın hatır ödemesi olduğunu, anılan tutarın bilirkişi tarafından 43.606,94TL olarak hesaplandığını, işlemesi gereken faiz tutarının da 12.184,86TL olduğunun belirtildiğini, dolayısı ile faize faiz işletilmesi halinde bile talep edebileceği tutar 55.790,00TL iken, iddiaya itibar ile 56.030,98TL’nin tahsiline karar verilmesinin haksız olduğunu, kaldı ki diğer tutarların da hatalı olduğunu, ilk derece mahkemesinin bunların hiç birini denetlemediğini, hüküm altına alınan tutarlara faiz işletme tarihlerinin de haklı ve doğru olmadığının açık olduğunu, keza faize faiz işletilmek suretiyle karar ittihaz olunduğunun kesin olduğunu, mahkemenin yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirinin de kabul edilen, reddedilen tutara uygun olmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına ve huzurdaki davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, trafik kazası nedeniyle sigorta şirketi tarafından ödenen hasar bedelinin rücuan tahsili istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Mahkemece ilk verilen “davanın kabulüne ilişkin” hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 18/01/2022 tarih, 2019/2931 Esas ve 2022/43 Karar sayılı kararı ile ” …İlk Derece Mahkemesince, davacı vekilinden ödemelerin icra takibi nedeniyle yapılıp yapılmadığı sorularak beyanın alınması, gerektiğinde icra takip dosyaları da incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, ilam vekalet ücreti yanında yapılan icra vekalet ücretine yönelik ödemelerin icra takibi nedeniyle ödenip ödenmediği araştırılmadan, ayrıca hüküm altına alınan miktardan farklı olarak 18.250,00 TL vekalet ücreti ödenmiş olması tartışılmadan karar verilmiş olması eksik incelemeye dayalı olmuştur.” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.Dairemizce verilen ilk kararda tazminat hesabı ve faize faiz işletildiği istinafı açısından, değerlendirme yapılarak istinaf talebinin reddine karar verildiğinden ve yapılan değerlendirme dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olduğundan bu hususlara değinen istinaf talepleri yerinde değildir.2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde ise alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.Dava, trafik sigortası sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. ZMMS’de sigortacının rücu hakkı, TTK’nın 1301/2. maddesi, 2918 sayılı KTK’nın 95/2. maddesi ile ZMSS poliçesi genel şartlarında düzenlemeye tabi tutulmuştur. ZMSS Poliçe Genel Şartlarının 4. maddesinde düzenlenen ağır kusur veya kasıt hali, oto yarışına katılma, ehliyetnamesiz motorlu araç kullanmak, uyuşturucu veya alkollü olarak araç kullanmak istiap haddinin aşılması, aracın çalınması veya gasp edilmesinde işletenin kusuru gibi haller sigortacının sigortalısına rücu sebeplerindendir.Yine davaya konu kazanın meydana geldiği tarih itibariyle yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.c maddesinde, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak verildiği kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır. Hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığını ispat yükü, 6762 sayılı TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).Somut uyuşmazlıkta; mahkemece hükme esas alınan içinde nöroloji uzmanı da bulunan heyet bilirkişi raporuna göre, kazanın meydana gelmesinde alkolün münhasıran etkili bulunmadığı tespit edilmiştir. Yine Dairemiz ilk kararında da açıklandığı üzere İstanbul 48. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/05/2012 tarih, 2011/173 Esas, 2012/117 Karar sayılı dosyasında davacı … Sigorta A.Ş. ve davalı … Nak. ve Tic. Ltd. Şti., davalı olarak yer almış olup bu davada alınan kusur raporu eldeki dava bakımından kuvvetli delil niteliğindedir. Bu dosyada içinde nöroloji uzmanının da yer aldığı 30/09/2011 tarihli bilirkişi heyeti raporunda “Tır sürücüsünün (…’ın) alkolün etkisi altında, sağ şeritte gitmekte olan araca hızını koruyarak yaklaşması ve bu aracı son anda fark edip frenle birlikte sola doğru keskin şekilde direksiyon kırması alkolün etkisi altında kaldığını göstermektedir” şeklinde kanaat ile sonuç olarak müteveffa sürücü …’ın % 100 oranında kusurlu olduğu kanaati açıklanmış ve buna göre hesaplama yapılmıştır. Kuvvetli delil niteliğindeki bu bilirkişi raporunda alkolün münhasır etkisi bakımından yapılan değerlendirme ve belirlenen kusur oranına göre trafik kazasının oluşunda alkolden başka bir etken olup olmadığının araştırılması gerektiğine değinen istinaf talebi yerinde görülmemiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/5024 Esas ve 2020/6546 Karar sayılı kararı, Yargıtay HGK 2009/16-428-483 sayılı ilamı).İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamı, kaza tespit tutanağı, olayın oluş şekli de gözetilerek uygun illiyet bağını da açıklar şekilde düzenlendiği, alkolün münhasır etkisi altında kazanın gerçekleşmediği konusunda yeterli ve gerekçeli olduğu anlaşıldığından İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınarak karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 24.326,92 TL harçtan peşin alınan 6.081,73 TL harcın mahsubu ile bakiye 18.245,19 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/09/2023