Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/515 E. 2023/1913 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/515
KARAR NO: 2023/1913
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/11/2021
NUMARASI: 2020/601 Esas – 2021/835 Karar
DAVA : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 25/10/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … ‘in dava dışı …’nun sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araçta seyahat ettiği sırada, … idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması sonunda yaralandığını, … plakalı araç sürücüsü …’nun asli kusurlu olup aracın davalı … Sigorta A.Ş’de trafik poliçesi ile sigortalı olduğunu, … sevk ve idaresindeki … plakalı araç sürücüsünün tali kusurlu olduğu ve aracın … Sigorta A.Ş.’ye trafik poliçesi ile sigortalı olduğunu, kaza sonucu işgücü kaybı ve maluliyet zararı oluştuğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.500,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesiyle talebini 14.962,21 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; 05/02/2012 tarihinde meydana gelen kazaya karışan … plakalı traktörün trafik poliçesi ile 08/06/2011 – 2012 tarihleri arasını teminat altına almak üzere sigortalandığını, sakatlık ve ölüm halinde poliçe limitinin kişi başına 200.000 TL olduğunu, sürücü kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumluluklarını söz konusu olacağını, maluliyet oranının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından tespit edilmesini, davacının gelir durumunun belgeleriyle tespit edilmesini aksi halde asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasını, tazminat hesabının aktüer tarafından hesaplanmasını, davadan önce başvuru olmadığından kaza tarihinden itibaren faiz talep edilemeyeceğini, aracın ticari niteliğinin olmaması sebebiyle yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; 05/02/2012 meydana gelen kazaya karışan … plakalı aracın … numaralı trafik poliçesi ile 09/11/2011 – 2012 tarihleri arasını teminat altına almak üzere sigortalandığını, poliçeye göre teminat limitinin 200.000 TL olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını, bu sebeple sorumluluklarının doğmayacağını, vücut fonksiyon kaybı ve sürekli sakatlığa ilişkin Adli Tıp Kurumu 3. ihtisas Kurulundan rapor alınması gerektiğini, tazminat hesaplamasında teknik faiz %3 ile “devre başı ödemeli belirli rant” hesaplamasının kullanılmasını, davacı gelirinin SGK kayıtlarına göre belirlenmesini, davadan önce başvuru olmadığından kaza tarihinden itibaren faiz talep edilemeyeceğini, olayın haksız fiilden kaynaklanması sebebiyle yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davalı … Sigorta aleyhine ikame olunan dava yönünden mahkememize 12/03/2018 tarihli ” karar verilmesine yer olmadığına, ” karar verilmiş olup, bu hüküm İstinaf konusu yapılmadığından ve BAM kaldırma ilamında bu hüküm ile ilgili herhangi bir kaldırma kararı verilmediğinden davalı … Sigorta hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına, Davalı … Sigorta aleyhine ikame olunan davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Söz konusu davanın konusu trafik kazasından kaynaklı olup müvekkilde meydana gelen maluliyet neticesinde sürekli işgöremezlik tazminatı olduğunu, iş bu davada Mahkeme 12.03.2018 tarihli kararında davanın davalı … sigorta yönünden kabulüne karar vererek şöyle bir hüküm kurduğunu, “… sigortaya açılan davanın kabulü ile 14.962,21 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı … sigortadan alınarak davacıya verilmesine” söz konu karar davalı yan tarafından istinafa taşındığını, İstinaf Mahkemesi de dosyada alınan kusur raporuna itiraz eden davalı yanın itiraz beyanlarını dikkate almaksızın karar verilmiş olmasını bozma sebebi yaparak dosyayı Mahkemeye gönderdiğini, akabinde Mahkeme verdiği ilk kararından dönerek davanın … Sigorta A.Ş. yönünden reddine karar verdiğini, söz konusu hükümler arasında uyuşmazlık doğduğunu, Mahkemenin ilk verdiği karar kabul yönünde iken istinaf sonrası vermiş olduğu karar ise red olunduğunu, iki hüküm birbirinden tamamen farklı olup çelişki doğduğunu, yine aynı kazada yaralanan başka bir müvekkil için İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1370 Esas, 2019/750 sayılı kararında davanın kabulüne karar verdiğini, iş bu kararda davalı yan tarafından istinafa taşımış ve Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/37 E. 2022/1576 K. sayılı kararında davalı yanın yaptığını, istinaf başvurusunu reddettiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün davalı … Sigorta A.Ş.vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 29/09/2020 tarih, 2018/2460 Esas ve 2020/3577 Karar sayılı kararı ile ” … Mahkemece içinde polis memurunun bulunduğu bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen kusur ve maluliyet raporu hükme esas alınmıştır. Bilirkişi heyet raporunun tebliği üzerine istinaf başvurusunda bulunan davalı sigorta vekilinin kusura yönelik itirazda bulunduğu ancak mahkemece değerlendirilmediği görülmüştür. Dosyada bulunan 14.06.2017 günlü bilirkişi raporunda; Dava dışı … plakalı araç sürücüsü …’nun % 20 oranında tali kusurlu olduğu, Dava dışı … plakalı araç sürücüsü …’nun % 80 oranında asli kusurlu olduğu, davacının … plakalı araç içinde (Kamyonet) yolcu olarak bulunduğu, aracına bindiği sürücü …’nun 320 promil alkollü olduğu belirtilmiş ve kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olduğu görülmüştür. Ancak davalı … Sigorta A.Ş. vekili aynı kazada yaralanan davacı akrabasının başka mahkemede görülen yargılamada alınan ATK raporuyla müvekkiline sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunun tespit edildiğini belirterek rapora karşı itirazını ileri sürmesine karşın mahkemece değerlendirilmemesi doğru olmamıştır. …” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararından sonra ATK dan kusur raporu alınmış ve bu raporda davalı … Sigorta sigortalısı …’nun kazada kusursuz olması nedeniyle, davalı … Sigorta A.Ş ye karşı açılan davanın reddine verilmiştir. Davacı vekili 29/11/2021 tarihli duruşmadaki beyanında; ” dava dilekçemizi ve önceki beyanlarımızı tekrar ediyoruz, mahkeme son kusur raporu üzerinden hüküm kuracaksa … sigortanın sorumlu olduğu tutarın tespiti açısından dosyanın yeniden bilirkişiye tevdiini talep ediyoruz, zira biz … sig ile %75 kusura göre ibralaşmıştık, ancak davadan feragat etmemiştik, bakiye zararının tespit edilip davalı … sig ‘dan tahsilini talep ederiz, davamızın kabulünü talep ediyoruz ” şeklinde beyanda bulunmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan kusur raporunun istinaf talep eden davacı vekiline HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davacı vekilinin süresi içerisinde ATK kusur raporuna itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde kusur oranları bakımından davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden kusura ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.25/10/2023