Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/395 E. 2023/1579 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/395
KARAR NO: 2023/1579
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 12/04/2022
NUMARASI: 2021/215 Esas – 2022/266 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 22/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 06.10.2014 tarihinde, karşıdan karşıya geçmeye çalışan davacıların murisi … ile …’e davalıların sürücüsü ve trafik sigortacısı oldukları … plakalı aracın çarparak ölümüne neden olduğunu, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün kusurlu olduğunu açıklayarak, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, müteveffa …’in, cenaze ve defin giderleri karşılığı 100 TL, destekten yoksun kalma karşılığı baba … için 500 TL, anne … için 500 TL olmak üzere toplam 1.100 TL, müteveffa …’in, cenaze ve defin giderleri karşılığı 100 TL, destekten yoksun kalma karşılığı baba … için 500 TL, anne … için 500 TL olmak üzere toplam 1.100 TL tazminatın kaza tarihi 06.10.2014 itibariyle avans faizi ile müştereken ve müteselsilsen davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Dava değeri 11.06.2018 tarihinde davacılar vekili tarafından, …. yönünden 43.769,25 TL ve … yönünden 39.646,94 TL olmak üzere toplam 83.416,19 TL, … yönünden 63.728,75 TL ve … yönünden 63.728,75 TL olmak üzere toplam 127.457,50 TL olarak ıslah edilmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın 21/08/2014-2015 tarihleri arasında geçerli, … nolu Zorunlu Mali Mesuliyet [Trafik) Sigorta Poliçesi ile müvekkil sigorta şirketine sigortalı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalı aracın sürücüsünün kusur oranında ve poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, öncelikle olayda kusur durumunun tespitinin gerektiğini, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamada bilinen bir ücret yok ise asgari ücretin esas alınması gerektiğini, yetiştirme giderinin dikkate alınması gerektiğini, söz konusu olay ile ilgili olarak müvekkili şirkete yapılmış bir başvuru olmadığını, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak dikkate alınması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davalı … hakkında daha önce Mahkememizce verilen hüküm kesinleşmiş olduğundan, bu davalı yönünden yeniden hüküm oluşturulmasına yer olmadığına, Davacıların davalı … Sigorta A.Ş ne karşı davalarının, kısmen kabulüne; … için 42.458,83 TL, … için 42.458,83 TL, … için 29.179,5 TL, … için 26.431,29 TL nın 20/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istenin reddine,” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacılar vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporlarından da görüleceği üzere davalı sürücünün trafik kurallarına ilişkin göstermesi gereken dikkat ve özeni göstermeyerek ve öncelenebilecek bir kazayı engellemek için gerekli önlemleri almayarak davaya konu kazanın meydana gelmesine neden olduğunu ve her iki müteveffanın da ölümüne neden olan kazada asli ve tam kusurlu olduğunu, kazanın meydana geldiği sırada her iki müteveffanın da çift şeritli yolun yarıdan fazla kısmını katetmiş olduğundan salt “yolu kontrol etmedikleri” sonucuna varılarak müteveffalara kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, bu hususun dahi davalı sürücünün ne kadar hızlı ve dikkatsiz seyirde olduğunu gösterdiğini, kusur tespiti yapılırken “davalı sürücü 90 km/saat civarında bir hızla seyretmekte olduğunu beyan etmiştir” ifadesi dikkate alınarak değerlendirme yapılmış ise de hız sınırının 50 km/saat olduğu yerde 90 km/saat ile sürüş yapılmış olmasının dahi davalı sürücünün yüksek hızla seyir halinde olduğunu gösterdiğini, davalı sürücünün Nevşehir Sulh Ceza Hakimliğinde verdiği ifadesinde 110-120 km/saat hızla seyir halinde olduğunu beyan ve ikrar etmesine rağmen işbu hususun dikkate alınmamasını ve hızının 90 km/saat olduğu kanısı ile kusur hesaplaması yapılmasının hatalı olduğunu, davalı sürücünün ehliyetsiz vaziyette, hız sınırının 2 katından dahi yüksek hızla seyir halinde olduğu, olay öncesinde ve sonrasında gerekli dikkat ve özeni göstermediği, fren yapmadığı, 150 metre net görüş mesafesine rağmen yayaları son ana dek görmediğine dair ikrarı olduğunu ve olay anında yapılması gerekli manevrayı yapmayarak doğabilecek en ağır neticeye bizzat sebep olduğunun anlaşılmış olduğunu, yerleşim yeri içerisinde karşıdan karşıya geçmekte olan ve hatta yolun yarısından daha fazlasını geçerek adeta kalan birkaç adım ile hayatlarını kaybetmiş olan müteveffaların eşit derecede kusurlu değerlendirilmelerinin hatalı bir değerlendirme olduğunu, 20.01.2022 tarihli hesap raporunun dikkate alınmadığını, bozma neticesinde kaldırılan karara konu 12.02.2018 tarihli hesap raporu ve 07.06.2021 tarihli kusur raporu doğrultusunda dosyanın karara çıkarıldığını, 20.01.2022 tarihli hesap bilirkişi raporunda müteveffa … yönünden müvekkili …’in destekten mahrum kaldığı sürenin 18 yıl olarak hatalı hesaplandığını, yaklaşık olarak 23 yıl olması gerektiğini, müteveffanın 19 yaşında evleneceği varsayılmış ise de gerek raporda farklı yaşlara ilişkin birkaç tespit olunduğunu ve TÜİK verilerine aykırı hareket edildiğinden gerek diğer müteveffanın 27 yaşında evleneceği tespit edildiğinden raporun kendi içinde çelişkiler barındırdığını, müteveffa …’in kaza ve ölüm tarihindeki yaşının yanlış hesaplanması nedeni ile müteveffa yönünden yapılan tüm hesaplamaların hatalı çıktığını, belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; daha önceden Bölge Adliye Mahkemesi tarafından kusur yönünden mevcut çelişki nedeniyle kararın kaldırıldığını, dosyanın ATK Trafik İhtisas dairesine gönderilmesi gerekirken yeniden İTÜ Karayolları Kürsüsünden seçilen bilirkişiler tarafından kusur değerlendirilmesi yapılmasının hatalı olduğunu, kazaya ilişkin iki farklı kusur oranı bulunduğunu, çelişkinin giderilmesi gerekirken tazminat hesaplaması için dosyanın bilirkişiye gönderilmesinin eksik inceleme yapılmasına neden olacağını, kusur tespiti hususundaki çelişkinin giderilmesi amacıyla yeni bir kusur raporu alınmadan tazminat hesaplaması yapılmasında hukuki fayda bulunmadığını, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesi açısından yüksek önem arz eden kusur durumuna ilişkin çelişkilerin giderilmesi ve dosyanın kusur incelemesi için ATK’ya gönderilmesi gerektiğini, taraflarınca hazırlanmış olan kusur raporuna göre de sigortalı araç sürücüsünün %30 oranında tali kusurlu, yayaların ise %70 oranında aslı kusurlu olduğunun belirlendiğini, ATK’dan rapor alınmadan veya var olan ATK raporu dikkate alınmadan verilen kararların Yargıtay’ın yerleşmiş kararlarında bozma sebebi olarak gösterildiğini, bu nedenle kusur oranının tespiti için ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınması gerekirken bilirkişi hesap raporunda kusur değerlendirmesinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve cenaze- defin gideri bedelinin istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Mahkemece ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 18/02/2021 tarih, 2019/385 Esas ve 2021/270 Karar sayılı kararı ile ” … kusur oranları bakımından bilirkişi raporları arasında oluşan çelişkinin giderilmesi için İTÜ Makine Mühendisliği bölümünde görevli akademisyenlerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan çelişkiyi giderecek şekilde kazanın oluşumunda kusur dağılımını belirleyen gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir. ….” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararı doğrultusunda İTÜ öğretim üyesi bilirkişi heyetinden alınan kusur raporunda kazanın oluşumunda sürücü ve yayaların %50 oranında kusurlu oldukları tespit edilmiştir. Mahkemenin ilk kararına karşı yalnızca davalı sigorta şirketi kusur yönünden itirazda bulunmuştur. Ancak Dairemiz kararından sonra alınan İTÜ bilirkişi heyetince düzenlenen kusur raporu davalı sigorta şirketi vekiline HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalı vekilinin süresi içerisinde rapora itiraz etmediği görülmektedir. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde İTÜ bilirkişi heyetince düzenlenen kusur raporunda belirlenen kusur oranları bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden davalı vekilinin kusura ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.Aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/347 Esas – 2015/178 Karar sayılı ilamında hükme esas alınan ATK Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 12.05.2015 tarihli raporunda, “… olayın gelişiminde sanığın yönetimindeki aracı ile meskun mahalde seyri sırasında meskun mahal hız şartı üzerindeki hızla seyredip, tepe üzerine yaklaşırken hızını azaltmayıp, mevcut seyir hızı ile seyri esnasında geldiği olay mahallinde, karşıya geçmek üzere yola giren yayaları gördüğü halde öngörü eksikliğiyle müteyakkız davranmayıp, hızını yeterince azaltıp yayaları uyarmak bakımından korna ile ikazda bulunmayıp, önlemsizce yayalara çarpması sonucu meydana gelen olayda tedbirsiz, dikkatsiz davranışı ve kural dışı hareketiyle KTK’nun 47/d maddesi gereğince tali kusurlu olduğu, müteveffaların ise can güvenliklerini tehlikeye atacak şekilde taşıt yolu üzerinde seyir halinde olan ve kural gereği ilk geçiş hakkına haiz aracın geçmesini beklemeden, orta refüj üzerinde bulunan demir korkulukları geçip kontrolsüzce yola girip ilk geçiş hakkına haiz aracın sadmesine maruz kaldıkları olayda, tedbirsiz, dikkatsiz davranışları ve kural dışı hareketleriyle KTK’nun 68/b maddesi gereğince asli kusurlu olduklarının belirlendiği” tespit edilmiş, Mahkemece sanık tali kusurlu kabul edilerek “yargılama, toplanan deliller ile tüm dosya kapsamından sübuta eren eylemine uygun düşen TCK’nun 85/2,22/4,53/6 maddesi uyarınca takdiren meydana gelen sonuca bağlı zarar olay yeri ve mahallin meskun mahal niteliğinde olması her ne kadar kazanın taşıt araçlarına ayrılan yol bölümünde meydana geldiği kabul edilse de kaza ve neticenin meydana gelmesinden sanığın meskun mahal içinde hız limitleri üzerinde seyretmesi ve sonucun buna bağlı olarak da gerçekleşmiş olması hususları değerlendirilerek ve her ne kadar sanık hakkında bilinçli taksir hali öngörülmemiş ise de 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesine göre, sanığın kaza anında hız sınırını fazlasıyla aşmış olması (07.10.2014 tarihli sorgusunda hızının 110-120 km/sa olduğunu beyan etmiştir.), olay neticesinde biri çocuk iki kişinin ölmüş olması ile sanığın taksire dayalı kusurunun ağırlığı göz önünde bulundurularak sanığın alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılmasına” gerekçesiyle sanık …’un mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmıştır. Uyap sisteminde yapılan kontrolde Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/347 Esas ve 2015/178 Karar sayılı ilamının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 02/10/2019 tarih, 2018/1091 Esas ve 2019/9731 Karar sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği görülmüştür. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. (HGK’nun 11/10/1989 gün ve E:1989/11-373, K:472; HGK’nun 27/04/2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları) 6098 sayılı Borçlar Kanunu 74. maddesi (818 sayılı BK’nın 53.m) gereğince hukuk hakimi kusurun mevcudiyetine ilişkin Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de Ceza Mahkemesinde kusurlu olduğu kabul edilerek hakkında mahkumiyet kararı verilen kimse Hukuk mahkemesinde tamamen kusursuz kabul edilemez. Ceza mahkemesinin mahkumiyet kararındaki fiilin “hukuka aykırılığını” ve “illiyet bağının varlığını” saptayan maddi olgu konusundaki kabul hukuk hakimini de bağlar.İlk Derece Mahkemesince davalı vekilinin kusura yönelik itirazlarının değerlendirildiği, ceza mahkemesince sanığın mahkumiyetine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği kusur oranının hukuk hakimini bağlamayacağı ancak kazanın oluşum şekli ile illiyet bağının varlığını saptayan maddi olgular konusundaki kabulün hukuk hakimini bağlayacağı gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince ceza mahkemesince kabul edilen maddi olgulara (… Sanığın olay günü saat 17:00 sıralarında yönetimindeki … plakalı otomobil ile Nevşehir istikametinden Aksaray istikametine bölünmüş tek yönlü D-300 çevre yolunun sol şeridinden seyri sırasında, olay mahalline geldiğinde seyrine göre solundan orta refüj üzerinde bulunan demir korkulukları geçip karşıya geçmek için yola giren yayalar … ve …’e aracın ön ve sağ kısımları ile çarpmak suretiyle ölümlerine sebebiyet vermesi) göre değerlendirme yapılarak alınan kusur raporuna itibar edilerek karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Dairemiz kararı ile davalı sigorta şirketinin istinaf başvurusu üzerine kusur yönünden rapor alınması için kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Davacı vekilinin Dairemiz kararından önce alınan aktüerya raporunda yapılan hesaplamaya itirazı ve istinaf talebi bulunmamaktadır. Bu halde istinaf talep eden davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağından ilk rapor tarihi itibariyle olan veriler ve hesaplama yöntemi esas alınarak hesaplama yapılması gerekirken ek aktüerya raporunda güncel verilere göre hesaplama yapılması doğru olmamıştır. Ancak İlk Derece Mahkemesince ek raporda tazminat miktarların daha yüksek belirlenmesi üzerine davalı lehine oluşan usuli kazanılmış haklarda gözetilerek ilk raporda belirlenen tazminat miktarlarından sigortalı araç sürücüsünün %50 kusur oranına göre belirlenen tazminata hükmedilmiş olduğundan verilen kararda isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davacılar vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın davacılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 14.404,78 TL harçtan peşin alınan 2.397,88 TL harcın mahsubu ile bakiye 12.006,90 TL harcın davalı … Sigorta A.Ş. den tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.22/09/2023