Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/388 E. 2023/352 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/388
KARAR NO: 2023/352
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 15/11/2022
NUMARASI: 2022/368 Esas – 2022/832 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 28/02/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri tarafından daha önce açılan İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2017/242 Esas, 2018/95 Karar sayılı dosyasında, müvekkillerinin bakiye destekten yoksun kalma tazminatı alacaklarının var olduğunu belirterek davacı anne … için bakiye 4.997,45 TL destekten yoksun kalma tazminat alacağının ve davacı baba Sevket için bakiye 2.726,96 TL. destekten yoksun kalma tazminatı alacağına, davalılar … ve … yönünden 30/04/2007 olay tarihinden itibaren, davalı sigorta şirketi yönünden ise, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta şirketi teminat limitleri ile sınırlı olmak sureti ile davalılardan müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; görev ve zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacı tarafça arabuluculuk başvurusu yapılmadığından dava şartı yokluğu bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu dava da görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu ve görev yönünden itirazlarının bulunduğunu beyan ederek dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna, HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, belirtilen süre içerisinde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle: Talep konusu destekten yoksun kalma tazminatı alacağının asliye hukuk mahkemesinde açılmış olduğunu, İstanbul Anadolu 30. Asliye Hukuk Mahkemesi 2019/85 Esas sayılı dosyada sigorta şirketinin de taraf olması sebebiyle asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verdiğini, görevli mahkemenin değişmesi ile zorunlu arabuluculuk gündeme geldiğini, taraflarınca zorunlu arabuluculuğa başvurulmuş ve anlaşamama tutanağı ile son oturum tutanağı dosyaya sunulmuş olduğunu, dosyanın görevli Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiğini, akabinde davalılardan Sigorta Şirketi bakımından tefrik kararı verilip dosyalar ayrılarak sürecin usul ekonomisi ilkesine aykırı şekilde uzatıldığını, destekten yoksun kalma nedeniyle açılan tazminat davasında talep ettikleri tutarın dosyanın tefrik edilmesi ile aleyhe çıkan vekalet ücreti karşılaştırıldığında yasa ve usule aykırı bir yargılanma olduğunu, davalıların tümüne yönelik ve yasadan doğan müteselsil sorumluluğa dayalı olarak açılan iş bu davanın tefrik edilmesi ve yalnızca bir davalı lehine müddeabih değerinin de üzerinde vekalet ücretine hükmedilmesinin Avukatlık Kanunu ile adil yargılama ilkelerine de aykırı olduğunu, diğer davalılar yönünden de davanın reddine karar verilmesi halinde, müvekkillerinin, dava değerinin neredeyse 3-4 katı tutarında yargılama gideri (vekalet ücreti) ile karşı karşıya kalma ihtimalleri gündeme geleceğini, bu dahi hak arama özgürlüğünün çok ağır biçimde ihlal edilmesi anlamına gelecek olduğunu, kabul edilmesinin hukuken de mümkün olmadığını, tazminat isteminde asliye hukuk mahkemesinden görevsizlik kararı ile asliye ticaret mahkemesine gelen davada yeniden görevsizlik kararı verilmesinin usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğunu, uzun yıllardır süren bu davanın sonuçlanması gerekirken tekrardan başa sarılıp görevsizlik kararı verilmesi gereksiz fuzuli yargılama masraflarının yapılması ile hedeflenen sürede davanın bitmemesine sebep olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. İlk Derece Mahkemesince ” söz konusu davada davalı sigorta şirketi yönünden dava tefrik edildiğinden işbu davada davalı olarak yalnızca davalı … ve …’in kaldığı, davacı ve davalıların gerçek kişi olduğu, aralarındaki uyuşmazlığın haksız fiil niteliğindeki trafik kazasından kaynaklandığı ve bu nedenle davanın ticari dava olmadığı, gerçek kişilere yöneltilen bu davanın dava şartı olarak zorunlu arabuluculuk şartını ihtiva etmediği” gerekçesiyle tefrik edilen dava dosyası bakımından görevsizlik kararı verilmiştir. Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21/11/2016 tarihli ve 2016/4867 Esas ve 2016/10985 Karar sayılı kararı ile davalı araç sürücüsü ve davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun aynı maddi olaydan kaynaklandığı ve zararın tek olduğu, davaların birlikte görülmesi gerektiği, bu nedenle uyuşmazlığın özel mahkeme olan asliye ticaret mahkemesince çözüme kavuşturulması gerektiği, mahkemece birlikte görülmesi gereken davaların sonradan tefrik edilmesinin göreve ilişkin kuralları değiştirmeyeceği şeklinde karar verilmiştir. 3 Temmuz 1944 tarihli ve 5746 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22/03/1944 tarih ve 37 E.- 9 K. 3 sayılı kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dâva değildir. Bu nedenle, halefiyet dâvası bir ticarî dâva sayılamaz. Bu dâva, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dâva gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dâva açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu dâvası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Ancak, davacı sigorta şirketi olup, sigortalı ve davalı ticaret şirketleri ile davalı İSKİ Genel Müdürlüğünün de tacir olmasına göre, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunduğu, davalı Büyükşehir belediyesi açısından ise aynı davada, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde, uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da, taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa; sözkonusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “yargılama usulüne” ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla, bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yaparak uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Bu husus, hukukun öngörülebilir olmasının, usûl ekonomisinin ve davaların makul süre içinde bitirilmesi yükümlülüğünün de gereğidir. O halde uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.” yönünde karar verilmiştir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2017/10316 E. – 2017/10659 K. sayılı kararı) Bu nedenlerle eldeki davanın Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararı üzerine Ticaret Mahkemesi olan İlk Derece Mahkemesinin esasına kayıt edildiği, davalı araç sürücüsü ve işleteni ile davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun aynı maddi olaydan kaynaklandığı ve zararın tek olduğundan davanın ihtisas mahkemesi olan Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği, sigorta şirketi bakımından tefrik kararı verilmesinin göreve ilişkin kuralları değiştirmeyeceği kaldı ki sigorta şirketi bakımından arabulucuk süreci tamamlanması halinde açılacak dava da Ticaret Mahkemesinin görevli olacağı, bu halde aynı trafik kazası nedeniyle tazminat talep edilmesi nedeniyle bağlantı olduğu kabul edilerek birleştirme kararının gündeme geleceği, tüm bu nedenlerle yukarıya aktarılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurul kararı ile Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin kararı gereğince davaya devam edilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/3. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/3. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/02/2023