Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/343 E. 2023/1760 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/343
KARAR NO: 2023/1760
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/02/2022
NUMARASI: 2021/647 Esas – 2022/97 Karar
DAVA: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 09.12.2007 günü saat 02.45 sıralarında sürücü …, yönetimindeki … plakalı otomobil ile Aksaray istikametinden Kuzey Hal yolunu takiben Mahmutbey istikametine sağ şeritten seyredip … Köprüsüne yaklaştığı sırada, yağmurlu havada ve ıslak zeminde aracının direksiyon hakimiyetini kaybedip önce yolun sağ tarafında bulunan bariyerlere ön kısmıyla çarpması ve daha sonra yolun sol tarafına savrulup yolun orta refüjüne çarparak yola dik vaziyette yolun sol şeridini kapaması ve bu esnada arkadan sol şeritten gelen sürücü … yönetimindeki … plakalı kamyonetin duramayıp şeridini yan dönerek kapatmış olan … plakalı otomobilin sol orta yan kısmına kendi aracının ön kısmıyla çarparak sürücü …’u ve bu araç içindeki diğer yolcuları otomobil içinde sıkıştırması neticesi, sürücü …’un öldüğü ve diğer yolcuların da yaralandığı maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiş, olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmak kaydıyla, müvekkillerinden … lehine olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte şimdilik 60.000-TL maddi tazminata hükmedilmesine, müvekkillerinden … için maruz kaldığı kaza nedeniyle tedavi giderleri, iş gücü kaybı ve vücudunda oluşan kalıcı hasarlar nedeniyle şimdilik 10.000-TL maddi tazminata hükmedilmesini, müvekkillerinin her biri için ayrı ayrı 25.000-TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın şirketlerinde İMSS ile 12/06/2007-2008 tarihli arasında sigortalı olduğunu, poliçeden dolayı sorumluluklarının trafik sigorta poliçesi hadleri üzerinde kalan kısım için şahıs başına azami 30.000-TL ile sınırlı olduğunu, davacı sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve zararının kanıtlanması gerektiğini, kanıtlanmaması halinde şirketlerinin sorumluluğunun olmadığını, müveffa …’un kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğunu, ihtiyati mali mesuliyet sigortasının sorumluluk sigortası olup bu nedenle bu sigorta ile sigorta ettiren kişinin işleteni olduğu motorlu araçların üçüncü kişilere verdikleri zararların karşılanmasının amaçlandığını, kabul anlamına gelmemekle kazanın meydana geldiği 09/12/2007 tarihinde trafik zorunlu mali mesuliyet sigortasında 2007 yılı sakatlık ve ölüm halinde teminat tutarının ise 80.000-TL olduğunu, kusurun kanıtlanması halinde bu tutarlar üzerinde kalan kısım ihtiyati mali mesuliyet poliçesi teminatın karşılanabileceğini, bu nedenle şirketlerinin bu talepler yönünden herhangi bir sorumluluğunun sözkonusu olmadığını belirterek reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde motorlu araçlar zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğundan bahisle …’un vefatı ve …’un maluliyet için tazminat talep ettiklerini, … plakalı aracın şirketleri nezdinde kayıtlı 08/06/2006-08/06/2007 vadeli ve ZMSS poliçesi mevcut olduğunu, trafik sigortası zarar gören üçüncü kişilerin gerçek zararlarını karşılamakta olup, araç hasarlarında ve yaralanma hasarlarında mahrum kalınan kar ile araçların çalıştırılamaması veya insanların çalışamaması sebebiyle elde edilemeyen gelirler teminat harici olup, dolaylı zararlar trafik sigortacısından talep edilemeyeceğini dolayısıyla kazanç kaybının teminat altına girmediğini, 6111 sayılı yasa uyarınca davacının tedavi giderlerinin talebinin reddi gerektiğini, davacı tarafın sigortalının kusurunu ispat etmesi gerektiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla destekten yoksunluk talebi açısından ve sürekli iş göremezlik talebi açısından davacı tarafın zararını usulen ispat etmesi gerektiğini beyanla kaza tarihinin ve poliçesinin tespitini, manevi tazminat talebinin teminat harici olduğundan talebinin tümden reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacıların davasının reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme tarafından verilen kararın eksik incelemeye dayalı olduğunu, kusur durumunun net olarak irdelenmediğini, trafik kazası geçirerek yolda durmakta olan bir araca 100-150 metre geriden gelen bir araç çarpıyorsa, üstelik kaza nedeniyle diğer araçlar durmuşken gelip çarpıyorsa (hızlı olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu) çarpan aracın kusursuz olduğunu söylemek ve bu konuda rapor vermenin hukuki olmadığını, burada davalı tarafın kusurunun bulunmadığını, mahkemeden bu hususa ilişkin hukuki değerlendirme talep etmiş olmasına rağmen, bu konuda bilirkişi raporu alınması gerektiğini bildirmelerine rağmen yapılmadığını, kazanın oluşumunda müvekkillerinin murisinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu 3 numaralı davalı … şirketinin ise sigorta poliçesindeki meblağ ile sınırlı sorumlu olduklarının hukuka aykırı eylem neticesinde müvekkillerinin oğul ve kardeş desteklerini kaybettiklerini, manevi olarak çok yıprandıklarını, eksik incelemeye dayalı raporlar ile verilen kararın hakka, hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. İstinafa konu dava dosyasının aynı mahkemenin 2012/269 Esas sayılı dosyasından tefrik edilerek oluşturulduğu, asıl davada Mahkemece işleten yönünden kusursuzluk nedeni ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Ceza Mahkemesi dosyası Uyap üzerinden dosyaya alınarak incelenmiştir. Aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas – …. Karar sayılı kararı ile “lay tarihi olan 09/12/2007 günü saat 02.45 sıralarında Sanık Sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı kamyonetle Aksaray-Fatih yönünden gelip Kuzey Hal Yolu üzerinden Mahmutbey yönüne, sol şeridi takiben, seyretmekte iken, kaza mahaline geldiğinde aracının, ön kısmı ile ileride ve kendisi ile aynı yönde giderken direksiyon hakimiyetini kaybedip sağ bariyerlere çarptıktan sonra sola doğru savrularak sanığın şeridine girip önünü kapatan Müteveffa Sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plakalı otomobilin sol yan kısımlarına çarpması sonucu sürücü Müteveffa …’un öldüğü, ölümlü ve yaralamalı olayın meydana geldiği, olay yerinde yolun bölünmüş, tek yönlü, yolun her iki tarafı bariyerlerle çevrili, vaktin gece olduğu, mahalde aydınlatmanın var olduğu, havanın yağmurlu ve yol yüzeyinin ıslak olduğu, tüm delillere göre kazanın bu şekil meydana geldiği, bu kabule göre de kazanın meydana gelmesinde asli ve tek kusurlunun Müteveffa Sürücü … olduğu, sanığa atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı gibi, sanığın ihlal ettiği bir trafik kuralının da tespit olunamadığı, mahaldeki yolun özelliği dikkate alındığında, sanığın mahaldeki hız sınırını aştığının da kabul olunamayacağı değerlendirildiğinden mahkememizce sanığın kusursuz olduğu yönünde vicdani kanaate ulaşıldığı, aldırılan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 02/12/2015 günlü raporunda da sanığın kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığının belirtildiği olay ile ve toplanan deliller ile örtüşen bu rapora mahkememizce de itibar olunduğu, her ne kadar katılan taraf önceki rapor ile bu rapor arasında husule gelen çelişkinin giderilmesini talep etmiş ise de, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin kanunla kurulmuş trafik kazalarında rapor tanzim etmeye yetkili uzman bilirkişilerin bulunmuş olduğu bir mercii olduğu, verilen raporun da dosyada toplanan deliller ile örtüştüğü, bu nedenle de yeni bir rapor alınmasına gerek bulunmadığı” sanık …’in beraatine karar verilmiş, kararın katılanlar vekili tarafından temyiz üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 06/10/2020 tarih, 2020/1887 Esas – 2020/484 Karar sayılı ilamı ile “Sanık …’in iddianamede üzerine atılı taksirle ölüme ve yaralanmaya sebebiyet verme suçundan CMK.nın 223/2-a-c maddesi gereğince beraatine,” cümlesinin hükümden çıkartılarak, yerine “Sanığın, yüklenen suç açısından taksirinin bulunmaması nedeniyle, 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi uyarınca beraatine,” yazılması suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına” karar verilmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/24504 E. – 2022/9135 K. sayılı kararında “Dosya kapsamından; kaza tespit tutanağında ve hakem heyetince makine mühendisi bilirkişiden alınan raporda davalı tarafından sigortalanan araç sürücüsünün kusurlu olduğunun tespitine istinaden hesap raporu tanzim edilerek hüküm tesis edilmiştir. Ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmü hukuk hakimini bağlamaktadır(H.G.K.nın 16/09/1981 gün 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı; M. Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; H.G.K.nın 27/04/2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı ilamı). Bu şekilde kabulün nedeninin de, hukuk usulünün bir şekil hukuku olması, davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesinin belirli süre koşullarına bağlı kılınması, tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesiyle yargılamaya belirli kısıtlamalar getirilmesi ve bunun sonucunda da hukuk hakiminin şekli gerçeği araması, maddi gerçeğin öncelikli hedefi olmaması gösterilmektedir. Ceza hakimi ise bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmayı hedeflemektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine dair ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Somut olayda, Dairemizce verilen geri çevirme kararı sonrası temin edilen Balıkesir 2.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/475 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda da katılan İsmail’in 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun kavşaklarda geçiş hakkı kuralları ile ilgili olan 57/1-C-1 maddesi(Kavşak kollarının trafik yoğunluğu bakımından faklı oldukları işaretlerle belirlenmemiş ise; Motorsuz araç sürücüleri motorlu araçlara, ilk geçiş hakkını vermek zorundadır.) gereği asli kusurlu olduğu, kazaya karışan ambulansın şoförü olan sanık …’nin ise kusurunun bulunmadığının belirtilerek beraat kararı verilmiştir. Karar, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10.Ceza Dairesinin incelemesinde geçerek istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verilmesi sonucu ceza kararı 10/05/2022 tarihinde kesinleşmiştir. Bu durumda, ceza mahkemesinin kesinleşen kararı ile davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusurunun olmadığı tespit edildiğinden neticede maddi olay tespiti kesin olarak yapıldığından ve hakem dosyasında alınan kusur raporunun da olaya uygun olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle talebin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.” şeklinde karar verilmiştir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. (HGK’nun 11/10/1989 gün ve E:1989/11-373, K:472; HGK’nun 27/04/2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları) Bu durumda, İlk Derece Mahkemesince davacı vekilinin kusura yönelik itirazlarının değerlendirildiği, ceza mahkemesince sanığın beraatine karar verildiği, kusur oranının hukuk hakimini bağlamayacağı ancak kazanın oluşum şekli ile illiyet bağının varlığını saptayan maddi olgular konusundaki kabulün hukuk hakimini bağlayacağı gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince ceza mahkemesince kabul edilen maddi olgulara göre (… Olay günü saat 02:45 sıralarında sanık …’in sevk ve idaresindeki kamyonetle Aksaray yönünden gelip Kuzey Hal Yolu üzerinden Mahmutbey yönünde, sol şeridi takiben, seyirle olay yerine geldiğinde aracının ön kısmı ile ileride ve kendisi ile aynı yönde giderken direksiyon hakimiyetini kaybedip sağ bariyerlere çarptıktan sonra sola doğru savrularak önünü kapatan sürücü …’un sevk ve idaresindeki otomobilin sol yan kısımlarına çarpması sonucu sürücü …’un öldüğü olayda; müteveffa sürücü …’un sevk ve idaresindeki otomobille seyri sırasında yola gereken dikkatini vermesi, seyrini yol ve hava durumuna göre ayarlaması, direksiyon hakimiyetine ve seyir şeridi dışına çıkmamaya özen göstermesi gerektiği halde bahsedilen bu hususlara riayet etmemiş, hatalı doğrultu değiştirme manevrası kural ihlali ile olaya sebebiyet vermiş olması) davacılar desteğinin tam kusurlu olması nedeniyle kaza tespit tutanağı ile uyumlu olan ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporu hükme esas alınarak karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararın gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; ceza dosyasında kesinleşen maddi olgu ile kazanın gerçekleşmesinde davalı sürücüye yüklenecek bir kusur bulunmamasına göre mahkemece, davalı sürücünün kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik görülmediğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/10/2023