Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/2007 E. 2023/1844 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/2007
KARAR NO: 2023/1844
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/06/2023
NUMARASI: 2023/63 Esas – 2023/265 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/10/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı … tarafından … poliçe numarasıyla sigortalanmış …’a ait … plakalı araç tarafından 23.11.2020 tarihinde müvekkiline ait … plakalı araca çarpılması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonucu müvekkilinin aracında meydana gelen değer kaybı bedelinin bağımsız eksper raporuyla KDV dahil 5.000,00 TL tespit edildiğini, davalı tarafça herhangi bir ödeme yapılmadığını, 17/08/2021 tarihinde Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru yapıldığını, başvurunun esastan reddine karar verildiğini, bu karara karşı 09/02/2022 tarihinde Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetine başvuruda bulunulduğunu, başvurunun kabulüne karar verildiğini, ekspertiz ücretleri tarifesine göre belirlenen ekspertiz ücretinin yargılama gideri olarak tahsiline, kaza sebebiyle oluşan değer kaybı alacağına yönelik olarak alacağın belirgin hale gelmesini müteakip artırım hakkı saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100,00 TL alacağın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının mümkün olmayacağını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla poliçe tanzim tarihi olan 26/12/2019 tarihi göz önünde bulundurulduğunda değer kaybı hesaplamasında genel şartların göz önünde bulundurularak yapılması gerektiğini, bu formüle göre 165,00 KM ve üstü olan araçların değer kaybı kapsamına girmediğini ayrıca kaza sonrası araçta ve plastik tampon / parça onarımları, cam, radyo / teyp, lastik, hava yastığı, jant, mekanik, elektrik, elektronik ve döşeme aksamı ile ilgili yapılan onarımların değer kaybı kapsamına alınmadığını, müvekkili şirketin sigortalının kusuru oranında poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, poliçe teminatı kapsamında ekspertiz ücreti bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda “Belirsiz alacak davası ikame etme koşulları oluşmadığından hukuki menfaat yokluğundan davanın usulden reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bağımsız eksper raporunun alacak miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilir mahiyette olmadığını, değer kaybı alacağının, oluşup oluşmadığı, oluştuysa ne miktarda oluştuğunun bilirkişi incelemesi ile belirleneceğini, Mahkemenin kararı haksız ve hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazası nedeniyle oluşan değer kaybı nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Açılan davada; HMK’nın 107.maddesine göre belirsiz alacak davası olduğu açıklanarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere araçta meydana gelen değer kaybı nedeni ile tazminat talep edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.04.2019 tarih, 2017/17-1099 E. ve 2019/460 K. sayılı kararında “Somut olay bakımından davacının belirsiz tazminat alacağı davasına konu ettiği; aracında oluşan değer kaybının varlığının ve miktarının belirlenebilmesi, ancak yargılama sırasında delilerin toplanıp değerlendirilmesinden yani HMK 107/2 maddesinde belirtildiği gibi tahkikatten sonra mümkün olabilecektir. Bir başka anlatımla değer kaybının miktarının tespiti bilirkişi incelemesini gerektirmektedir. Bu nedenle davacının iddia ettiği zararın dava tarihi itibariyle miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenemeyeceği kabul edilmelidir. Belirtilen nedenlerle, davacının davaya konu taleplerinin belirsiz alacak davasına konu olabilecek nitelikte olduğu ve dava tarihi itibariyle zararın miktar ve değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenemeyeceği anlaşılmakla HMK’nın 107. maddesine uygun olarak, aradaki hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar veya değeri belirtmek suretiyle dava açabileceği sonucuna varılmıştır. Bunun yanı sıra, somut olayda davacının iddia ettiği zararın varlığının ve miktarının tespiti açısından hukuki korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hâlihazırda korunmaya değer bir yararı bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle, davacı hakkına kavuşmak için bir mahkeme kararına muhtaç konumda bulunduğundan, eldeki davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir. O hâlde mahkemece davacının aracında değer kaybı bulunup bulunmadığı belirlenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, davacının dava açmakta hukuki yararı olmadığından bahisle istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.” şeklinde karar verilerek değer kaybına dayalı tazminat davasının belirsiz alacak davası olarak açılabileceği kabul edilmiştir (Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25/06/2020 tarih, 2019/5261 E. ve 2020/4030 K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta araçta kaza sonucu oluşan değer kaybının tespiti, yapılacak yargılama sırasında bilirkişi incelemesi sonunda belli olacaktır. Bu durumda eldeki davanın belirsiz alacak davası açılabileceği ve davacının elde ki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğuna kuşku yoktur. İlk Derece Mahkemesince işin esasına girilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine kararı verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/4. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/10/2023