Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/1787 E. 2023/1665 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/1787
KARAR NO: 2023/1665
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 17/03/2021
NUMARASI: 2019/691 Esas – 2021/270 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 26/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 31/12/2016 tarihinde davalılardan …’un sevk ve idaresindeki … plakalı otomobilin asli kusurlu olarak … yönetimindeki … plakalı araca çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında … ile araçta müşteri olarak bulunan … isimli yolcunun öldüğünü, … isimli yolcunun yaralandığını, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/9 soruşturma nuramarası ile soruşturmanın devam ettiğini, belirterek destekten yoksun kalma tazminatının işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden, sigortacı yönünden temerrüt tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte, tüm davacılar için toplam 400.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte işleten ve sürücüden müştereken ve mütesesilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … ve … cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin % 100 kusurlu olmadığını, bu hususun ceza yargılaması kapsamında alınacak raporlar ile tespit edileceğini, davacıların maddi tazminat taleplerinin … şirketi tarafından karşılandığını, 203.034 TL ödeme yapıldığını, manevi tazminat olarak talep edilen rakamın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların müracaatı üzerine toplam 203.033,16 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, somut olayda vefat edenin kusurunun olup olmadığının araştırılmasının gerektiğini, avans faizi talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Açılan Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, Davacıların maddi tazminat taleplerinin reddine, Davacılar manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile, davacı … için 50.000 TL, davacılar … ve … için 40.000’er TL olmak üzere toplam 170.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 31/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve … tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dosyadaki bilirkişi raporlarına itiraz ettiklerini, buna rağmen müteveffanın aylık kazancının, asgari ücret doğrultusunda hesaplandığını, müteveffanın aylık kazancının, asgari ücretin çok üstünde olduğunu, müteveffa desteğin, asgari ücretin üzerinde kazandığının dosyada sabit olduğunu, davacı çocukların destek sürelerinin hatalı hesaplandığını, davalı … şirketi tarafından başlangıçta yapılan ödemeyi “mahsup hükmünde olarak bankadan çekeceğimizi ve her türlü yasal talep ve dava haklarımızı saklı tuttuğumuzu” belirterek almış olmalarına rağmen dosyadaki bilirkişi raporlarında ibranamenin geçerli olduğu şeklindeki görüşe yaptıkları itirazların davada dikkate alınmadığını, manevi tazminatın düşük olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın gelirinin belirlenmesi ve çalışma gücü kaybı zararının hesabında yaralanan veya malul olanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır.Desteğin ve malul kalanın kaza tarihi itibariyle mesleği ve geliri tespit edilmelidir. Kişinin herhangi bir işi yoksa, desteğin geliri asgari ücret kabul edilerek, raporun hazırlandığı tarihteki net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılacaktır. Eğer desteğin, malul kalanın gelirinin asgari ücret üzerinde olduğu, bir başka anlatımla herhangi bir iş yerinde çalıştığı ya da bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde edildiği iddia ediliyorsa bunun ispat edilmesi gerekir. Davacılar vekili desteğin taksi şöförü olarak çalıştıkları iddia etmiş ise aldıkları ücrete ilişkin bir açıklama yapmamıştır. Dosya kapsamına desteğin SGK’dan ücret ve gelirlerini gösterir tüm belgeler getirtilmiş, emsal ücret araştırması yapılmıştır.Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre, desteğin ölüm tarihindeki gelir durumunun ve malul olan davacının kaza tarihi itibariyle gelir durumunun davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Bunun kanıtlanmaması halinde ise maddi destek tazminatının hesabında asgari ücretin esas alınacağı kabul edilmektedir. Sadece tanık beyanları ile kazanç tespiti mümkün olmayıp bunun bir takım belge ve kayıtlarla desteklenmesi gerekmektedir.Kişi belirli bir iş yerine bağlı olmaksızın belirli bir meslek icra eden kişilerden ise SGK kayıtları olup olmadığı da araştırılarak ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmalıdır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/910 Esas ve 2019/12325 Karar sayılı ilamı).Yukarıda bahsedilen Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ilamında belirtildiği şekilde davacı tarafından SGK hizmet dökümünde belirtilen ücret üstünde aylık kazancı olduğuna ilişkin bir belge sunulmadığı görülmektedir. Bu kapsamda davacının ücretinin SGK hizmet dökümündeki miktar üzerinden yapılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir. Davalı … Şirketi tarafından yapılan başvuru üzerine davacılara 31/01/2017 tarihli dekont ile 203.034,00 TL ödeme yapıldığı, dosya kapsamına ibraname sunulmadığı görülmüştür. Bu doğrultuda taraflar arasında imzalanan ibraname bulunmadığından KTK’nın 111. Maddesi kapsamında ortada anlaşma olmadığından dava tarihinden önce yapılan ödeme ile ödeme tarihi itibariyle yapılması gereken ödeme arasında orantısızlık bulunup bulunmadığının araştırılmasına gerek yoktur. Bakiye alacak yönünden usulünce verilmiş ibraname bulunmadığı için Yargıtay 17. HD’nin içtihatlarına uygun şekilde önceden yapılan ödeme makbuz hükmünde kabul edilerek dava tarihinden önceki ödeme rapor tarihine kadar güncellenerek tazminattan mahsup edilmesi gerekirken bilirkişinin ödeme tarihindeki verilere göre yaptığı hesaplamaya göre hüküm kurulması doğru olmamıştır. (Yargıtay 17. H.D.nin 2015/14406 E.2018/8459 K.)Destekten yoksun kalınacak sürenin, çocuklar için, yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşullar değerlendirilerek ayrı ayrı belirlenmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise, öğrenimlerinin sona erdiği tarih, yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabulü gerekmektedir. Somut olayda;Davacılar vekili tarafından dosyaya davacı çocukların eğitimleri ile beyanda bulunmuştur. Bu durumda, mahkemece, davacı çocukların öğrenimine devam edip etmediğinin araştırılarak üniversite eğitimi aldıkları takdirde öğrenim süresi 25 yaşına kadar devam edeceğinden 25 yaşına kadar babalarından destek göreceğinin kabul edilmesi, üniversiteye gitmediğinin tespiti halinde ise 18 yada 22 yaşına kadar annelerinden destek göreceklerinin kabul edilmesi gerekmektedir. Tüm bu hususlar araştırılarak anılan davacı çocukların için destekliğin sona erme yaşı belirlenerek destek sürelerinin uzaması gerektiğinin tespiti halinde usulü kazanılmış haklara da riayet edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/3562 Esas 2020/3541 Karar ) TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesi ve 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından manevi tazminata ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/09/2023