Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/172 E. 2023/1452 K. 07.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/172
KARAR NO: 2023/1452
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 18/11/2021
NUMARASI: 2018/357 Esas – 2021/922 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 07/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davacı …’in 03/12/2017 tarihinde … Caddesi üzerinde bulunan … isimli işyerinin önünde bulunan yaya kaldırımında bulunduğu sırada, davalı …’in idaresindeki … plakalı araçla yaya kaldırımına kontrolsüz bir şekilde çıkarak kaldırımda beklemekte olan davacıya çarptığını, davacının ağır şekilde yaralandığını ve sakat kaldığını, davacının tedavisinin halihazırda devam etmekte olup, maluliyet durumunun henüz tespit edilmediğini ancak davacının vücudunda kalıcı olacak şekilde yaralanma meydana geldiğini belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla sürekli bedensel işgücü kaybı için şimdilik 10.000,00 TL, evde bakım masrafları ve çalışamadığı sürede meydana gelen kazanç kaybı sebebiyle şimdilik 1.000,00TL olmak üzere toplam 11.000,00TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen, davacı müvekkili … için 200.000,00 TL, … için 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi haricindeki diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini 11.000,00 TL’den 511.004,98 TL arttırarak 522.004,98 TL’ye yükseltmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde dava değerinin bulunmamakla bu eksiğin HMK 119/2 fıkrası gereğince davacıya verilecek 1 haftalık süre içerisinde giderilmesi mümkün olmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, ceza soruşturmasının ve ceza davasının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması gerektiğini, davanın müvekkili … yönünden husumet yokluğundan usulden ve esastan reddini talep ettiklerini, davacı … yönünden manevi tazminat koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç için; müvekkili şirketçe, 27/11/2017-27/11/2018 tarihleri arasında ZMSS Poliçesi düzenlendiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları kapsamı ile sınırlı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğunu, kusur durumunun ve maluliyet derecesinin tespit edilmesi ve kaza tarihindeki bilinen ücret üzerinden aktüerya raporu alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik zararının teminat içinde olmadığını, bakıcı giderleri talebinden SGK’nın sorumlu olduğunu, dava tarihi itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Bakıcı masrafları yönünden açılan davadan feragat edildiğinden bu talep yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, İş görememezlik tazminatı yönünden açılan davanın kısmen kabulüne, 521.004,98 TL sürekli iş görememezlik tazminatının davalı … Sigorta A.Ş. yönünden poliçe teminat limitiyle sorumlu olmak kaydı ile dava tarihi olan 20/04/2018 tarihinden itibaren diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 03/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, Manevi tazminat yönünden açılan davanın kısmen kabulüne, davacı … için 50.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 03/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili ve davalılar … ile … vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Davalı … Sigorta A.Ş vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kararda poliçe limiti ile sorumlu olmak kaydı ile müvekkil şirketin sorumluluğuna hükmedildiğini ancak infazda tereddüte yol açacak şekilde miktarın hüküm kısmında belirtilmediğini ayrıca müvekkili şirket maddi tazminat bakımından poliçe limiti ile sorumlu tutulmasına rağmen harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden poliçe limiti dikkate alınmaksızın, tüm tazminat üzerinden sorumlu tutulduğunu, bilirkişi tarafından hazırlanan raporda TRH 2010 ölüm tablosu %10 iskonto faizi kullanıldığını, hesaplamaya yaşam olasılıklarının dahil edilmediğini, kazanın 03/12/2017 tarihinde gerçekleşmiş olduğunu, başvurucunun zararının 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar ZMSS genel şartları uyarınca tespit edilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Çorlu 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/92 Esas, 2021/591 Karar sayılı ceza dosyasının istinafta olup, dosyanın kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması gerektiğini, ilk derece mahkemesince kusur raporuna itirazları değerlendirilmeksizin hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmayan rapor doğrultusunda hüküm kurulduğunu, müvekkil … tarafından savcılık aşamasındaki savunmalarında beyan edildiği üzere diğer davalı … adına kayıtlı aracın kazanın gerçekleşmesinden 3 gün gibi kısa bir süre önce satın alındığını, uyuşmazlık konusu kazaya araçtaki teknik arıza sebebiyet vermiş olup kaza tespit tutanağında müvekkile atfedilen kusura bu sebeple itiraz edildiğini, savunmalarına ilişkin deliller toplanılmaksızın ve maddi olgular tespit edilmeksizin aldırılan bilirkişi raporunda tespit edilen kusur oranına bu kez de istinaf aşamasında itiraz ettiklerini, davacının maluliyetinin çelişkiden uzak şekilde kesin ve net olarak belirlenmediğini, dosya kapsamında bulunan raporlar ve bu raporlarda tespit edilen maluliyet oranlarının çeliştiğini, öncelikle bu çelişkinin giderilmesi gerektiğini, ATK 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen raporlar arasında ciddi çelişkiler ve oransal farklılıklar bulunduğunu, 19/02/2021 tarihli raporda belirtilen maluliyet oranının kabulü ile bu oran üzerinden hesaplama yapan aktüerya bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulmasının hukuka aykırı olup kararın kaldırılması ile dosyanın davacının maluliyetinin tespiti ve raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için muayene koşulu ile ATK Üst Kuruluna gönderilmesi gerektiğini, mahkemesince hükme esas alınan hesap bilirkişi raporuna maluliyet ve kusur durumuna yönelik itirazlarını yasal süresinde sunduklarını, davacı … lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu, ağır bir bedensel zarar bulunmadığından davacı …’in manevi tazminat talebinin koşullarının oluşmadığını, davalı …’in araç işleten sıfatı olmayıp davanın müvekkili yönünden husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davalı …’in kazaya karışan aracın kayıt sahibi ise de araç üzerinde zilyet olmadığı gibi onun sevk ve idaresine müdahale edebilecek durumda da olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 03/12/2017 tarihinde davalı …’in idaresindeki, diğer davalı …’in işleteni, davalı sigorta şirketinin ZMSS sigortacısı olduğu … plaka sayılı aracın önce sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın sağ arka tampon kısımlarına çarptığı, çarpma neticesi … plaka sayılı aracın sola doğru savrulup yaya olarak kaldırımda bulunan davacı …’e çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacı …’in yaralandığı ve bu yaralanma nedeni davacı … için maddi, davacı … ve eşi davacı … için manevi tazminat talep edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece alınan kusur raporunda; meydana gelen sürücü … ile yaya …’in yaralanmaları ve araçların da hasarlanmalarıyla neticelenen trafik kazasında Sürücü …’in %100 oranında kusurlu olduğu, sürücü …’un kural ihlali görülmediğinden kazanın meydana gelişinde kusursuz olduğu bildirilmiştir. Aynı kaza nedeniyle ceza yargılamasının devam ettiği Çorlu 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/92 Esas sayılı dosyasında alınan ATK kusur raporunda sanığın asli kusurlu, katılanın kusursuz olduğu tespit edilmiş, mahkemece bu rapora itibar edilerek 13/07/2021 tarih, 2019/92 Esas ve 2021/591 Karar sayılı karar ile sanık …’in mahkumiyetine karar verilmiş, kararın sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin 05/04/2022 tarih, 2021/4227 Esas ve 2022/1500 Karar sayılı ilamı ile onanarak 05/04/2022 tarihinde kesinleşmiştir. 6098 sayılı Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı BK 53) maddesi gereğince hukuk hakimi kusurun mevcudiyetine ilişkin Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de Ceza Mahkemesinde kusurlu olduğu kabul edilerek hakkında mahkumiyet kararı verilen kimse Hukuk mahkemesinde tamamen kusursuz kabul edilemez. Ceza mahkemesinin mahkumiyet kararındaki fiilin “hukuka aykırılığını” ve “illiyet bağının varlığını” saptayan maddi olgu konusundaki kabul hukuk hakimini de bağlar. İlk Derece Mahkemesince davalılar vekilinin kusura yönelik itirazlarının değerlendirildiği, ceza mahkemesince sanığın mahkumiyetine karar verildiği, kusur oranının hukuk hakimini bağlamayacağı ancak kazanın oluşum şekli ile illiyet bağının varlığını saptayan maddi olgular konusundaki kabulün hukuk hakimini bağlayacağı gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince ceza mahkemesince kabul edilen maddi olgulara göre (Olay günü katılan …’in … Tantuni önünde eşini beklerken sanık …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpması sonucu alınan adli muayene raporuna göre BTM ile giderilemez ve kırığın hayati fonksiyonlara etkisi 6. dereceden olacak şekilde yaralandığı, sanığın olay esnasında yaklaşık olarak 0,69 promil alkollü vaziyette olduğunun anlaşıldığı, ayrıca alınan idrar örneğinin analizi sonucunda kazanın meydana geldiği anda uyuşturucu madde etkisinde olduğunun tespit edildiği, mahkemece aldırılan ATK raporunda sanığın asli kusurlu, katılanın kusursuz olduğunun tespit edildiği) meydana gelen trafik kazasında davalı …’in asli ve tam kusurlu olduğu sabittir. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). Mahkemece davacı …’e ait tüm tedavi belgeleri ve raporlar toplanmak suretiyle ATK 2. İhtisas Kurulundan alınan 19/02/2021 tarihli raporda; Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre %19 oranında, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre ise %39.0 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 9 ay olduğu ancak kişide gelişen psödoartroz komplikasyonu nedeniyle toplam iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 18 aya kadar uzayabileceği, başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olmadığı ancak iyileşme süresi içerisinde 3 ay boyunca başka birisinin yardımına ihtiyaç duyabileceği belirtilmiştir. İlk Derece Mahkemesince daha evvel alınan maluliyet raporlarının, eksiklikler tamamlanmadan ve davacı muayene edilmeden düzenlendiği, hükme esas alınan ATK 2. İhtisas Kurulundan alınan 19/02/2021 tarihli maluliyet raporunun ise dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik (Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik) hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Ne var ki hükme esas alınan aktüerya raporunda davacı …’in olay tarihine göre Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre belirlenen %19 maluliyet oranı üzerinden tazminat hesaplanması gerekirken, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre %39 maluliyet oranı üzerinden hesaplama yapılmış olması doğru olmamıştır. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesinde, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Yine 56/2.maddesinde ise “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacı …’in yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları ile manevi tazminatın belirlenmesinde hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/1. maddesi kapsamında davacı … lehine verilen manevi tazminat miktarının; yaralanmanın ağır bedensel zarar mahiyetinde olmasına göre TBK’nın 56/2. maddesi kapsamında davacı …’in eş olan diğer davacı … lehine verilen manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından aksi yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Davalı … Sigorta A.Ş.’nin sigorta limiti, yargılama gideri ve vekalet ücretine yönelik istinaf talepleri incelendiğinde; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 99. maddesinde, sigorta şirketlerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde maddi tazminattan sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla zorunlu mali sorumluluk sigortacısı meydana gelen zararı limit dahilinde gidermekle sorumlu olduğundan yargılama giderlerinden de limiti oranında sorumlu olacaktır. Zarar miktarının limiti geçmesi halinde trafik sigortacısı hükmedilen miktara ilişkin yargılama giderlerinin tamamından değil sadece poliçe limitinin tazminat miktarına oranına göre sorumlu tutulmalıdır. İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümde poliçe limiti gösterilmeksizin davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sorumlu olduğu yazılmış ancak poliçe limitinin gösterilmemesi ve sigorta limitini geçen maddi tazminata hükmedildiği halde poliçe limitinin tazminat miktarına oranına göre harç ve yargılama giderinin hesaplanmamış olması, avukatlık ücretinin de poliçe limiti üzerinden hesaplanmamış olması doğru olmamıştır.O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre belirlenen davacı …’nın %19 maluliyet oranı üzerinden hükme esas alınan aktüerya rapor tarihi itibariyle aktüer bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davalı … Sigorta A.Ş. vekili ve davalılar … ile … vekili istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekili ve davalılar … ile … vekili istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/09/2023