Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/1688 E. 2023/1523 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/1688
KARAR NO: 2023/1523
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 24/03/2023
NUMARASI: 2022/644 Esas – 2023/229 Karar
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 13/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil Şirket’e 17/09/2019-17/09/2020 vadeli, Birleşik Kasko Sigorta Poliçesi “Genişletilmiş Kasko” ile sigortalı … plakalı aracın, 11.12.2019 tarihinde meydana gelen yaralanmalı ve maddi hasarlı kaza sonucu hasara uğradığını, kaza sonrası müvekkili şirket tarafından sigortalı aracın onarımı için 150.000 TL ödendiğini, daha sonra aracın sovtaj olarak satışı sonrası 93.000,00 TL tahsil edildiğini ve müvekkil şirket zararının 57.000 TL olduğunu, müvekkili şirketin halefiyet ilkesi gereğince, söz konusu hasarın meydana gelmesinde %100 kusurlu olan araç sahibine ve sürücüsüne ödediği tazminat tutarı kadar rücu etme hakkına sahip olduğunu, 57.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğundan davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, esas yönden ise müvekkiline ait aracın dava konusu trafik kazasında tam ve asli kusurlu olduğu yönündeki iddia gerçeği yansıtmadığını, dava konusu trafik kazasının 11.12.2019 tarihinde gerçekleşmiş olup, davanın açıldığı tarih itibariyle dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir zarar varsa dahi bu zararın olay tarihinde müvekkilinin ZMMS sigortası olan … Sigorta A.Ş. tarafından karşılanması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacı tarafça açılan davanın, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddi ile, Mahkememizin görevsizliğine, HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine, Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece görevsizlik kararı verilmiş ise de TTK m.4 vd. ve HMK hükümlerine aykırı olduğunu, kararın ortadan kaldırılması gerektiğini, görevsizlik kararı verilmesine rağmen, müvekkil lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonunda: Dava, “Genişletilmiş Kasko Sigorta” poliçesi ile sigortalı aracın, trafik kazasında hasara uğraması nedeniyle dava dışı sigortalısının zararını ödeyen sigorta şirketinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesi uyarınca ödediği tazminatın rücuen tahsiline ilişkindir. HMK’nın 1.maddesine göre göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. HMK’nın 114/1-c bendi ile mahkemenin görevli olması dava şartı olarak kabul edilmiş olup 115/1. maddesine göre de mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’ nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davalarında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22.03.1944 tarih, 37 Esas, 9 Karar sayılı (03.07.1944 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında “sigortacının halefiyete dayalı açtığı davanın aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir. Somut uyuşmazlıkta sigortalısına hasar bedelini ödeyen davacı sigorta şirketi kusuru bulunduğunu iddia ettiği davalı aleyhine ödediği hasar bedelinin tahsilini dava etmektedir. Davacı ve davalı arasında doğrudan bir ilişki bulunmadığından halefiyet kuralı gereğince sigortalı ile davalı arasındaki hukuki ilişkiye göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir. Bu halde davacı şirketin haklarına halef olduğu sigortalısı ile davalı arasındaki uyuşmazlık, haksız fiil niteliğindeki trafik kazasından kaynaklandığı gibi davalı ile dava dışı sigortalı gerçek kişi olduğundan açılan dava ticari dava niteliğinde değildir. Netice olarak TTK’nın 4/1. maddesinde açıklandığı şekilde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan bir dava bulunmadığından ihtilafın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan İlk Derece Mahkemesince davanın “Asliye Hukuk Mahkemesinde” görülmesi gerekti gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekili, HMK’nın 20/1.maddesinde düzenlenen 2 haftalık süre başlamadan dahi önce vermiş olduğu 14/06/2023 tarihli dilekçesi ile dosyanın, kararın kesinleşmesine müteakip görevli mahkemeye gönderilmesini talep ettiğinden, bu talebin yasada öngörülen süre içerisinde kabul edilmesi gerekir. Bu durumda HMK’nın 20/1. maddesi son cümlesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi koşulları oluşmadığından, HMK’nın 331/2. maddesi gereğince vekalet ücretine hükmedilemeyecektir. Başka bir ifade ile HMK’nın 20/1 ve 331/2. maddesindeki koşullar oluşmadığından İlk Derece Mahkemesince vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasında usul ve yasaya bir aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.13/09/2023