Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/1562
KARAR NO: 2023/1791
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 27/12/2022
NUMARASI: 2014/1172 Esas – 2022/1070 Karar
DAVA : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 16/10/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile 10/07/2011 günü müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araca şeride tecavüz etme nedeniyle asli kusurlu olarak çarptığını, müvekkilinin ve araçta bulunanların yaralandığını, kazadan önceki son kazancının aylık net 955,54€ olduğunu, kaza tarihinden dava tarihine kadar olan kazanç kaybının 11.944,25€ olduğunu, bu miktarın maddi tazminat taleplerinin bir kısmını oluşturduğunu, maddi tazminat taleplerinin diğer kısmını oluşturan kaza sonucu tedavi nedeniyle yapılan maddi giderlerin ise toplam 1.061,78€ olduğunu, toplam maddi tazminat taleplerinin 28.863,00 TL (13.006,03€ karşılığı) olduğunu, müvekkilinin iyileşmesinin zaman alacağını, çekilen eziyetler ve kaza nedeniyle yapılmak zorunda kalınan ameliyatlar nedeniyle manevi tazminat taleplerinin ise 60.000,00 TL olduğunu belirterek maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; poliçelerine göre sakatlanma nedeniyle azami sorumluluklarının 200.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, kusur oranı ile zarar miktarının ve iş gücü kaybının ispatlanması gerektiğini, poliçe teminatı dışında bulunan manevi zarar tazmini isteminin ise reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davanın reddi gerektiğini, Malatya Mahkemelerinin yetkili olduğunu, talep edilen maddi ve manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu belirterek haksız ve kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının, maddi tazminat davasının kabulü ile 28.863,00 TL maddi tazminatın 23/08/2012 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (davalı sigorta şirketinden sigorta poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu olacak şekilde), alınarak davacı tarafa verilmesine, 2-Davacının manevi tazminat davasının, davalı … Sigorta A.Ş. yönünden reddine, 3-Davacının manevi tazminat davasının, davalı … yönünden kısmen kabulü ile 45.000,00 TL manevi tazminatın 23/08/2012 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekili katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Euro cinsi üzerinden talep edilen maddi tazminat tutarının dava tarihindeki döviz kuru üzerinden hesaplanıp hükmedilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay kararlarına göre yabancı para ile doğan zararların tazmininde ilgili zararların TL karşılığı olarak ödeme günündeki döviz kurunun baz alınması gerektiğini, davaya konu maddi tazminat kaleminin Euro para cinsi üzerinden hükmedilmesi durumunda da vekalet ücretinin de karar tarihindeki kur üzerinden hesaplanması gerektiğini, yargılamanın süresi göz önüne alındığında ilk derece mahkemesinin hükmetmiş olduğu manevi tazminat tutarının düşük olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili katılma yolu ile istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda ücret hesaplama hatalarının olduğunu bu konuda itirazlarının dikkate alınmadığını, bilirkişi tarafından hazırlanan raporda poliçe limiti uygulandıktan sonra ödemenin poliçe limitinden tenzil edilmesi gerekirken, ödeme güncellenerek hesaplanan toplam tazminattan tenzil edildikten sonra şirketin sorumlu olduğu tutar 200.000,00 TL olarak belirtildiğini, tazminat sonucu poliçe limiti ile sınırlandırıldıktan sonra ödeme güncellenmeden poliçe limiti ile sınırlandırılmış tutardan tenzil edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında ve sigorta poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, bilirkişi raporunda yetkili merci tarafından tanzim edilmeyen kusur raporunun hesap raporuna dayanak olarak kullanıldığını, ceza dosyasında tanzim edilen kusur raporunun kabul etmediklerini, Yargıtay’ın kemikleşmiş içtihadı uyarınca ceza yargılamalarında alınan kusur raporları hukuk hakimini bağlamayacağından, yeniden rapor alınması gerektiğini, dosya kapsamındaki mevcut bilgi ve belgelerin maluliyet oranının tespiti için elverişsiz nitelikte olduğunu, davalının gerçek maluliyet oranının belirlenmesi için ATK Üst Kurulundan rapor alınması gerektiğini, ATK 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen raporu kabul etmediklerini, şirket poliçe kapsamında geçici iş göremezliğe ilişkin tazminat talebi ile sair tedavi ve bakıcı giderlerinin bulunmadığını, SGK sorumluluk kapsamında olduğunu, davanın kabulü ile hüküm kurulması halinde ise müvekkili şirketin dava tarihinden itibaren ve ancak yasal faizle sınırlı olarak sorumlu tutulması gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 10/07/2011 tarihinde davacının sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davalının işleten ve sürücüsü olduğu davalı sigorta şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı … plaka sayılı aracın çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni maddi ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece alınan kusur bilirkişi raporuna göre davalı sürücü …’in % 100 oranında kusurlu olduğu, aynı trafik kazası nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Malatya 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/318 Esas sayılı dosyasında alınan kusur raporunda “… plakalı araç sürücüsü …’in kazanın oluşumunda % 100 oranında asli kusurlu olduğu, … plakalı araç sürücüsü …’in ise kazanın oluşumunda herhangi bir kusur ve kural ihlalinin bulunmadığı” tespit edilmiş, ceza mahkemesince sanık …’in mahkumiyetine karar verilmiş olup, bu karar Yargıtay denetiminden geçerek 12/12/2017 tarihinde kesinleşmiştir. Bu halde Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporunun birbiriyle örtüştüğü, kaza tespit tutanağı ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları) Somut uyuşmazlıkta Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulundan alınan 09/06/2021 tarihli maluliyet raporunda, kaza tarihine göre uygulanması gereken Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri esas alınarak davacıda dava konusu edilen trafik kazasına bağlı olarak oluşan yaralanmanın maluliyet oluşturup oluşturmadığı konusunda illiyet bağını da ortaya şekilde yapılan değerlendirmeye göre davacının meslekte kazanma gücünü % 28,0 oranında kaybettiği ve geçirdiği kaza nedeniyle 4 aya kadar geçici iş göremez hale geldiği tespit edilerek bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan maluliyet raporunun dosya kapsamı ve davacının kaza nedeniyle düzenlenen tüm tıbbi belgeleri de incelenerek maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. TBK’nın 54. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan iyileşme sürecindeki geçici bakıcı gideri, geçici işgöremezlik ve belgesiz tedavi giderlerine ilişkin zarardan sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine aittir. Geçici ve kalıcı bakıcı giderleri zararlarının, poliçedeki tedavi giderleri teminatından, kalıcı işgöremezlik zararının ise sakatlık ve ölüm teminatından karşılanması gerektiğinden davalıların sorumluluklarının sona erdiğine ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/13975 E. – 2022/7544 K. ve 2021/15255 E. – 2022/7709 K. sayılı kararları) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 99. maddesinde, sigorta şirketlerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları (limiti) dahilinde maddi tazminattan sorumlu olduğu düzenlenmiştir. İlk Derece Mahkemesinin hükme esas aldığı aktüer bilirkişi raporunda davalı … Sigorta A.Ş.’nin davadan önce yaptığı ödemeler (güncelleme yapılmaksızın) kaza tarihindeki poliçe limiti olan 200.000,00 TL’den düşülerek sigorta şirketinin sorumlu olduğu tazminatın belirlenmesi gerekirken ödemenin güncel değeri tazminattan düşülerek sigorta limitini aşacak şekilde tazminat belirlenmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/13291 E.- 2018/7268 K., 2019/1095 E. – 2020/4563 K. sayılı kararı). Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/3938 E. – 2018/9857 K. sayılı kararında “Davacı vekili tarafından müteveffa …’nın ölümünden önce Almanya’da ikamet etmekte olup orada çalıştığı, bu nedenle de tazminat hesaplanırken müteveffanın Almanya’da almış olduğu maaş ile gelirlerinin bilirkişi raporlarında esas alınması gerektiği iddia edilmişse de mahkemece müteveffanın elde ettiği gelirin belirlenmesi için yeterli araştırma yapılmadan asgari ücret üzerinden yapılan hesaplama hükme esas alınmıştır. Bu nedenle mahkemece müteveffanın Almanya’daki geliri konusunda daha kapsamlı bir araştırma ile geliri ile ilgili resmi belgeler getirtilerek davacının geliri tam ve doğru olarak belirlenmelidir. Bu bilgiler ışığında gelir tespiti yapıldıktan sonra hesaplama yapılması gerekirken, eksik incelemeye dayalı hüküm verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta davacı yurtdışında çalıştığını ve gelirinin Euro üzerinden olduğunu belirterek dava dilekçesinde davacının Euro cinsinden olan geliri için TL karşılığı üzerinden tazminat talep etmiştir. Bilirkişi raporunda davacının yurdışındaki gelirinin TL karşılığı için asgari ücret üzerinden artış yapılarak rapor tarihine kadar bilinen dönem ücreti belirlenmiş ve tazminat hesaplanmıştır. Mahkemece maddi tazminat için TL olarak hüküm kurulmuştur. Davacı Türk vatandaşı olmakla birlikte yurtdışında yaşadığını ve çalışarak gelir elde ettiğini ispat ettiğine göre yurtdışında elde ettiği ücreti üzerinden hesaplama yapılmalıdır. Davacının Almanya’da bulunan çalıştığı kurumdan kaza tarihindeki ve rapor tarihine kadar yan ödemelerde dahil olmak üzere kazancını gösteren maaş bordroları temin edilerek oradaki kazançları üzerinden işlemiş dönemin, işleyecek dönem için ise Almanya’daki asgari ücretin neti baz alınarak kat sayı belirlemesi ve işleyecek dönem hesabının Almanya’daki asgari ücretin belirlenen katı üzerinden yapılması; davacının pasif dönem hesabının Almanya’daki asgari ücretin neti üzerinden yapılması gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi doğru olmamıştır. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2022/11300 E. – 2022/14416 K. sayılı kararı). Kabule göre İlk Derece Mahkemesince dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak TL üzerinden hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Yabancı para veya yabancı paranın Türk Lirası karşılığının tahsili amacıyla açılan davalarda vekalet ücreti, yabancı paranın dava açıldığı tarihteki Türk Lirası karşılığına göre, ancak hüküm tarihindeki tarife hükümleri dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğinden aksi yöndeki davacı vekili istinaf talebi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2023/1706 E. – 2023/3937 K. sayılı kararı). İlk Derece Mahkemesince zaten dava tarihinden itibaren ve yasal faize hükmedildiğinden bu yönlere değinen istinaf talepleri yerinde değildir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesi ve 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından manevi tazminata ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/10/2023