Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/1310 E. 2023/1788 K. 16.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/1310
KARAR NO: 2023/1788
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 30/03/2023
NUMARASI: 2021/421 Esas – 2023/271 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 16/10/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı … beraberinde annesi … ve yengesi … ile birlikte olay günü olan 13/04/2019 günü Esenyurt … Mahallesi … Bulvarı üzerindeki … isimli mağazanın önünden yolun karşı kaldırımına geçerken davalı …’ın sevk idaresindeki … plaka sayılı aracı ile davalı … ve annesi …’e çarptığını, olay yerinde hafif yaralanan davalı …’in Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’ne kaldırılarak ayakta tedavi gördüğünü, annesi …’in ise yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığını, kazadan bir gün sonra 14/04/2019 tarihinde vefat ettiğini, …’ın taksirle ölüme ve yaralanmaya sebep olan işbu eyleminden dolayı hakkında ceza davası açıldığını, trafik kazasında vefat eden …’in kaza ve ölüm tarihinde 45 yaşında ve ev hanımı olduğunu, ölümüyle eşi ve çocuklarının onun desteğinden yoksun kaldıklarını, …’in vefatıyla eş/anne kaybı yaşayan davacı müvekkilleri adına toplanacak deliller ve yapılacak yargılama süresinde netleşecek olan destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesine, bu tazminat ile cenaze giderleri, kaza sebebiyle yapılan yol ve sair giderlere ilişkin; davacı eş … için 10.000,00TL ve kız çocuğu … için 2.000,00TL olmak üzere şimdilik toplam 12.000,00TL maddi tazminatın fazlaya ilişkin dava ve hakları saklı kalmak kaydıyla, belirsiz alacak davası olarak kaza tarihinden (davalı sigorta şirketi için temerrüt tarihinden) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, …’in vefatıyla eş/anne kaybı yaşayan davacı müvekkilerinin manevi olarak duydukları elem ve bundan sonraki hayatlarında eş/anne kaybı nedeniyle manevi desteğinden yoksun kalacak olmaları nedeniyle; davacı eş … için 50.000,00TL, davacı kız … için 30.000,00TL, oğlu … için 20.000,00TL ve oğlu … için 20.000,00TL manevi tazminat tutarının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 246.512,85 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; 13/04/2019 tarihinde davalı …’ın sebep verdiği iddia edilen ölümlü kazaya ilişkin, vefat eden …in mirasçıları, eşi ve çocukları tarafından destekten yoksun kalma tazminatı istemiyle huzurdaki davanın mesnetsiz ve hukuka aykırı bir şekilde ikame edildiğini, hukuk sistemimize göre hiç kimsenin kendi kusurundan menfaat temin edemeyeceğini dolayısıyla kusurlu olan müteveffanın, eşi ve çocuklarının tazminat taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacılar yönünden destekten yoksun kalma tazminatının yasal şartlarının oluşmadığını, davacının ticari faiz talebinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.Davalı … cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Açılan davanın maddi tazminat talebi yönünden kabulüne; Davacı … için 246.460,89 TL maddi tazminatın, davacı … için 12.051,96 TL maddi tazminatın, davalı … yönünden kaza tarihi olan 13/04/2019, davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 12/05/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, Açılan davanın manevi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabul kısmen reddine; Davacı … için takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacı …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacılar …, … ve … için 5.000,00’er TL olmak üzere toplam 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacılar …, … ve …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … Sigorta A.Ş vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı … Sigorta A.Ş vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu olaya ilişkin kazadan kaynaklı istem bakımından ZMMS genel şartları dikkate alınarak yargılamaya devam edilmesi ve hüküm kurulması gerekirken bu hususlara girilmediğini, meydana gelen kazanın müteveffanın kusuru sebebiyle meydana gelmesi nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, mahkeme kararına dayanak olan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, hesaplamanın hata içerdiğini, davacılar yönünden destekten yoksun kalma tazminatının yasal şartlarının oluşmadığını, davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi ihtimalinde yasal faize hükmedilmesi gerekirken avans faizine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü ve yaralamalı trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Kaza nedeniyle yürütülen soruşturma da Savcılık aşamasında alınan 12/11/2019 tarihli kusur bilirkişi raporunda; Sürücü …’ın tali kusurlu olduğu, yayalar … ve …’in asli kusurlu olduklarının belirtilmiştir. Bakırköy 21.Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/445 Esas sayılı dosyasının yargılaması aşamasında ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 20/01/2021 tarihli kusur raporunda, sürücü …’ın tali kusurlu, yayalar … ve …’in ise asli kusurlu oldukları belirlenmiştir. Mahkemece alınan ATK Trafik İhtisas Dairesince düzenlenmiş 20/01/2021 tarihli raporda; Mevcut verilere göre; davalı sürücü … idaresindeki kamyonet ile yerleşim yeri içindeki yolda seyir halindeyken yola gereken düzeyde dikkatini vermesi, seyrini mevcut hava/yol/görüş şartlarını göz önünde bulunduracak şekilde kontrollü sürdürmesi ve bu mahalde karşıdan karşıya geçmek isteyen yaya grubunu fark ederek ikazla beraber zamanında etkin fren tedbirine başvurması gerektiği hususlarına riayet etmediği olayda tali derecede kusurludur. Müteveffa … ve davacı … olay mahalli yolda karşıdan karşıya geçmek istediklerinde kendi can güvenlikleri açısından taşıt yolu üzerindeki trafiğini yeterince kontrol etmeleri, yaklaşan araçların hız-mesafe durumlarını değerlendirmeleri ve ilk geçiş hakkını taşıt yolu üzerinde seyir halinde olan araçlara verdikten sonra uygun bir zamanda geçişlerini gerçekleştirmeleri gerekirken bu hususlara riayet etmedikleri, yeterli kontrolü yapmaksızın karşıya geçmeye çalıştıklarında da davalı sürücü idaresindeki otomobilin çarpmasına maruz kaldıkları olayda her biri kendi ölüm ve yaralanmasında asli derecede kusurludur. Buna göre olayda; Davalı sürücü …’ın %30 oranında kusurlu, müteveffa … ve davacı …’in her birinin kendi ölüm ve yaralanmasında %70 oranında kusurlu olduğu kanaati bildirilmiştir. Bu durumda Mahkemece aldırılan kusur raporu ile ceza soruşturması ve ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar verilmiştir. Bu nedenle iptal kararı gereğince tazminat hesaplarında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ve Ekleri uygulanmayacağından bu yöne değinen istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Trafik kazası sonucu cismani zarar nedeniyle maddi tazminat ya da ölüme bağlı destekten yoksun kalma tazminat davalarında Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararından sonra Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih, 2021/3033 Esas ve 2021/1560 Karar sayılı güncel kararında tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması gerektiği yönünde karar verilmiştir (Aynı yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı). 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 99. maddesinde, sigorta şirketlerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde maddi tazminattan sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Yine ZMMS sigortacısı sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında zarardan soruludur. Başka bir ifadeyle ölen ya da yaralanan kişinin kusuru sigorta şirketinin sorumluluğunda değildir. Kazaya karışan … plakalı araç 04/10/2018 – 2019 vadeli ZMSS (Trafik) poliçesi ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanmıştır. Kaza tarihindeki ölüm halinde poliçe limiti şahıs başına 360.000,00 TL’dir. İlk Derece Mahkemesinin hükme esas aldığı aktüer bilirkişi raporunda desteğin kaza tarihindeki yaşına göre muhtemel yaşam süresinin, davacıların kaza tarihinde yaşlarına göre destek süreleri belirlenerek desteğin geliri asgari ücret üzerinden kabul edilerek, TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre ve prograsif rant tekniği uygulanarak düzenlendiği, destek, eş, çocuklar, anne ve babaya da pay verilerek yerleşik yargıtay içtihatlarında benimsenen yöntem ve ilkelere göre tazminat hesaplaması yapılmış, sigortalı araç sürücüsünün %30 kusuru oranı üzerinden (başka bir ifadeyle desteğin ve davacı …’nın %70 kusuru düşülerek) davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağı tazminat miktarı belirlenmiş olmasında ve İlk Derece Mahkemesince de bu rapora göre karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.İlk Derece Mahkemesince zaten yasal faiz hükmedildiğinden davalı sigorta vekilinin “yasal faize hükmedilmesi” gerektiğine ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/10/2023