Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/1128 E. 2023/1244 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/1128
KARAR NO: 2023/1244
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/02/2023
NUMARASI: 2021/388 Esas – 2023/191 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 21/06/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili özetle; Davalı … A.Ş. adına kayıtlı ve … yönetimindeki … plakalı aracın sağ ön kısmı ve ön camı ile aracı fark eden …’ya çarpmasını iterek engelleyen müvekkili …’a çarpması sonucu yaralanmasına sebebiyet verdiğini, müvekkilinin meydana gelen olayda iki ayağının kırıldığını, beyninin hasır gördüğünü ve gözünün bir tanesini tamamen kaybettiğini, olayda kazaya neden olan araç sürücüsünün müvekkile çarparak olay yerinden kaçtığı için kaza tutanağı da tutulamadığını, belirterek trafik kazalarından doğan cismani zararlar nedeniyle 1.000 TL maddi tazminattın (sigorta şirketi yönünden ticari faiz ve poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) her üç davalıdan müteselsilen tahsiline, 50.000 TL manevi tazminatın ise diğer iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline, kaza tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, müvekkilinin pasif dava ehliyetinin olmadığını, davacının hukuki yararının bulunmadığını, müvekkilinin aracı …’a kiraladığını, …’ın sözleşmeye aykırı olarak aracı başkasına devrettiğini, illiyet bağı bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı sigorta şirketinin cevap dilekçesinde, 33.548,60 TL ödeme yaptıklarını, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sorumlu olduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bilirkişi heyetinin salt kira sözleşmesinin süresi doğrultusunda değerlendirme yaparak işleten sıfatının Mobilizm firmasına vermesinin hatalı olduğunu, hem davalı vekilinin ikrarı hem de İTO sicil kayıtlarının her iki şirketin kardeş firmalar olduğunu ve yapılan kira sözleşmesinin işleten sıfatını değiştirmeyeceğini açıkça ortaya koyduğunu, İTO kayıtlarının incelenmesinde her iki firmanın adresinin aynı olduğu, eski ve yeni ortak-yetkililerinin bir kısmının aynı olduğu, diğer ortak-yetkililerin de soy isimlerinin aynı olduğu ve açık akrabalık ilişkilerinin olduğu, web sayfalarının aynı olduğu, faaliyet konularının bire bir aynı olduğunun görüldüğünü, davalı İnter Turizm firmasının araç kiralama işini, yine kendi firması olan … şirketi üzerinden yürüttüğünü, davalı filosunda bulunan araçları Mobilizm firmasına uzun süreli olarak kiralamış gibi göstererek bu firma üzerinden kullanıcılara sunduğunu, burada kiralama işini yapan ve kiralama işinde fiili hakimiyeti tamamı ile elinde bulunduran davalı … firması olduğunu, kazaya karışan aracı kiralayan taraf olarak dava dışı … firması gösterilse de, bu durumun esasında kiralama işini yapan ve işleten sıfatını haiz olan tarafın … firması olduğunu değiştirmeyeceğini, şirketler arasındaki irtibatı kaldırmayacağını, 48 aylık kira sözleşmesi yapılmış olması, davalı … ile dava dışı … arasındaki bağı kaldıracak ve işleten sıfatını … firmasına verecek nitelikte olmadığını, husumetten redde dair kararın kaldırılması gerektiğini, kurulan hükümde taleplerinin tümünü karşılar şekilde maddi tazminata hükmedilmesine rağmen reddedilen kısım varmış gibi davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin 11 nolu hükmünde pasif husumetten ret kararına ilişkin davalı … lehine vekalet ücretine hükmedildiğini oysa husumet nedeniyle ret karar verilmesi halinde davalı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilmemesi gerektiğini, maluliyet oranının yüksekliğine rağmen hükmedilen manevi tazminat miktarının oldukça düşük bir olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; kararın hukuki dayanaktan yoksun olup eksik incelemeye dayalı olduğunu, dosyada mevcut bilirkişi raporları ile tespit edilen kusur oranları ve maluliyet oranlarının davacı tarafın iyileşme süreci dikkate alınarak yeniden rapor tanzimi gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 25/03/2021 tarih, 2019/ 758 Esas ve 2021/568 Karar sayılı kararı ile kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararı doğrultusunda ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporuna göre kazanın meydana gelmesinde davacı yaya …’ın %60(yüzde altmış) oranında Davalı sürücü …’ın %40(yüzde kırk) oranında kusurlu olduğunun bildirilmiş olmasına, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Küçükçekmece 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/270 Esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporuna göre de sürücü …’ın asli, yaya …’ın tali kusurlu olduğunun tespit edilmiş olmasına, bu durumda Mahkemece aldırılan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporu ve kaza tespit tutanağının birbiriyle örtüşmesi ve olayın oluşuna uygun düşmesine, dosya üzerinden yapılan kusur incelemesi yeterli olup ayrıca yeniden rapor alınmasına gerek bulunmamasına göre Mahkemece ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan kusur raporu esas alınarak hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik hükümleri, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik hükümleri, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları). İlk Derece Mahkemesince ATK 3. İhtisas Kurulundan alınan maluliyet raporunda Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerektiği halde tazminatın belirlenmesinde kaza tarihinde yürürlükte bulunmayan Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i hükümlerine göre belirleme yapılmışsa da, Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği 01/09/2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 4.maddesinin k bendinde maluliyet tanımına yer verilmiştir. Buna göre ” Maluliyet: Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybetme hali” olarak tanımlanmış yine Yönetmeliğin sigortalıların çalışma gücü kaybı tespitini düzenleyen 9 ve 10 maddelerinde %60 maluliyet ve üzeri için maluliyet tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle bu yönetmelik sadece %60 maluliyet ve üzeri için hükümler ve ekli cetvel içermekte olup %60’ın altında maluliyet bulunması halinde bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanması olanaklı değildir. Yine Yönetmeliğin 23.maddesi ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmış düzenlemesine yer verilerek Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin tümden kaldırılmadığı anlaşılmaktadır. Keza ek cetveller ilişkin yeni bir düzenleme de yapılmamıştır. Sonuç olarak davacının maluliyetinin %60’ın altında (%56) olması ve kaza tarihine göre uygulanması gereken Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği hükümlerine göre maluliyet belirlenirken aynı cetvellerin (Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine ekli cetveller) esas alınması gerektiğinden maluliyetin tespitinde Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanmış olmasının, maluliyet oranına bir etkisi olmayacağından hükme esas alınan maluliyet raporunda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. 2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alacı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/11/2020 tarih, 2019/5294 E. ve 2020/6439 K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta, mahkemece aldırılan bilirkişi raporundaki tespitlere göre davalı işleten İnter Turizm ile dava dışı Mobilizm Aş arasında 48 aylık kira sözleşmesinin bulunduğu saptanmıştır. Bu durumda kayıt maliki olan davalı şirket, aracı uzun süreli kiraya verdikten sonra sözleşme süresi içerisinde tazminata konu trafik kazası gerçekleştiğine göre uzun süreli olarak aracı kiralayan (kiracı), bu aracın işleteni olup davalı işleten olmayacağından İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin emsal nitelikteki 07/07/2014 tarih, 2013/10570 E. ve 2014/10824 K. sayılı kararında açıklandığı üzere davalı olarak gösterilen … A.Ş. hakkında işleten olduğu inancıyla dava açıldığından davacı 3.kişilerin … A.Ş. ile … A.Ş. arasında imzalanan sözleşmeden haberdar olmaları bu durumda beklenemeyeceğinden hakkında dava açılmasına sebebiyet veren … A.Ş. lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru olmamıştır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesi ve 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi, ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarların, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından manevi tazminata ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Kabul göre de red edilen maddi tazminat yönünden davalı … lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle; davalı … vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince REDDİNE, Davacı vekilinin ve davalı … istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davalı … sigorta bakımından 268.000,00 TL poliçe limiti doğrultusunda ödeme yapıldığından davalı … Sigorta yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-Davalı … A.Ş bakımından açılan davanın uzun süreli kira ilişkisi nedeniyle pasif husumetten reddine, 3-Diğer davalı … maddi tazminat yönünden davanın kısmen kabulü ile 120.471,98 TL sürekli maluliyet, 3.024.69 TL geçici iş göremezlik tazminatı kaynaklı tazminat talebi olmak üzere toplam 123.496,67 TL davalı …’dan kaza tarihi olan 15/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, 4-Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 40.000,00 TL olarak kabulü ile davalı …’dan kaza tarihi olan 15/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine, 5-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 11.168,46 TL harçtan peşin alınan 174,20 TL + ıslah harcı olarak yatırılan 1.194,79 TL harcın mahsubu ile eksik 9.799,47 TL harcın davalı …’dan tahsili ile hazineye irad kaydına, 6-Davacı tarafından yapılan 3.972,00 TL yargılama giderinden (posta, tebligat ve bilirkişi gideri) davanın red ve kabul edilen kısımları dikkate alınarak takdiren 1.620,18 TL. yargılama gideri ile 1.400,79 TL toplam harç masrafı ki toplam 3.020,97 TL yargılama giderinin davalı …’dan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 7-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine, 8-Maddi tazminat yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 19.524,50 TL avukatlık ücretinin davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine, 9-Manevi tazminat yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine, 10-Red edilen maddi tazminat yönünden davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/3 maddesi uyarınca hesap edilen 19.524,50 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’a ödenmesine, 11-Red edilen Manevi tazminat yönünden davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’a ödenmesine, 12-Davalı … sigorta tarafından talep edilmediğinden vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 13-Davalı … A.Ş. tarafından yapılan 2.903,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile adı geçen davalı tarafa ödenmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-a-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, b-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 170,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 492,00 TL istinaf başvuru harcının davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, 2-a- Davalı …’dan alınması gereken 11.168,46 TL harçtan peşin alınan 179,90 TL + 2.612,21 TL harcın mahsubu ile 8.376,35 TL harcın davalı …’dan tahsili ile hazineye irad kaydına, b-Davalı … tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/06/2023