Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2023/1086 E. 2023/2249 K. 04.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/1086
KARAR NO: 2023/2249
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/02/2023
NUMARASI: 2018/547 Esas – 2023/126 Karar
DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 04/12/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24.02.2015 tarihinde sürücüsü tespit edilemeyen … plakalı aracın Avcı Kümeevleri istikametinden gelip Evliyaoğlu Caddesini takiben Hanımın Çiftliği mezarlığı istikametinde seyrederken …’ya ait bahçe ve ağaçlık alan yanına geldiğinde aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek yerden yüksekliği yaklaşık 3 metreyi bulan yerden uçarak aracın sola yatık vaziyette durması sonucunda tek taraflı ölümlü yaralanmalı maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonucunda müvekkilinin Malatya Eğitim ve Araştırma Merkezi’nde ve Malatya Devlet Hastanesi’nde tedavi gördüğünü, davanın safahatında rapor alındığında davacı müvekkilinin maluliyet oranının açığa kavuşacağını, söz konusu kazanın Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmasının yürütüldüğünü, kaza sonrasında düzenlenen kaza tespit tutanağında … plaka sayılı sürücüsü tespit edilmeyen aracın kaza tespit tutanağına göre kusurlu bulunduğunu, kusur durumunun yargılama safahatında alınacak bilirkişi raporu ile netlik kazanacağını, … plakalı aracın davalı … Sigorta A.Ş’de kaza tarihini kapsar ZMMS Poliçesi bulunduğunu, müvekkilinin belirtilen kazadan kaynaklı geçici ve kalıcı maluliyetinin tespiti ile fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden kusuru oranında tahsili ile müvekkiline ödenmesine, dava masrafları ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; geçici iş göremezlik zararının sigorta teminatı altında olmadığını, dava tarihi itibariyle faiz talep edilebileceği açıklanarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın geçici iş göremezlik tazminatı yönünden reddine, Davanın sürekli iş göremezlik tazminatı yönünden kabulüne, 290.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 09/02/2018 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı taraf aynı alacak konusuyla ilgili olarak Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/722 E. – 2016/1680 K. sayılı dosyası ile yine müvekkili şirket aleyhine dava açtığını, açılmış olan bu davada maluliyete ilişkin ATK raporu tanzim edilebilmesi için davacı vekiline 2 kez kesin süre verilmesine karşın davacı tarafından gider avansının yatırılmaması sebebi ile mevcut belgelerle ispatlanamayan davanın reddine karar verildiğini, karara karşı kanun yoluna başvuran davacı tarafın istinaf başvurusu da keza reddedildiğini ve Yerel Mahkeme kararı onanarak dosya kesinleştiğini, bu nedenle davanın HMK.114/1-i maddesi gereği kesin hüküm nedeniyle reddi gerekirken kabul yönünde hüküm kurulması hatalı olduğunu, davaya konu kaza tarihi 2015 yılı olup bu tarihte yürürlükte olan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik hükümleri bulunduğunu ancak davacı tarafından dosyaya sunulan rapor ilgili yönetmeliğe uygun olarak düzenlenmediğini, hatalı yönetmeliğe göre tanzim edilen rapor ile davacının maluliyet oranı da hatalı olarak tespit edildiğini, yapılan aktüer hesabı sonucu olması gerekenden daha yüksek bir tazminat hesaplandığını, müvekkil şirketin sorumluluğunu hukuka ve hakkaniyete aykırı şekilde artırdığından kabulü mümkün olmadığını, hatır taşıması indirimi uygulanması gerektiğini, somut olayda sigortalı araç sürücüsü ile davacı arasındaki ilişki değerlendirildiğinde sürücü ile arasında ticari kaynaklı bir ilişki mevcut olmadığı görüldüğünden olayda hatır taşıması söz konusu olduğunu ve hakkaniyete uygun indirim yapılması gerektiğini yine emniyet kemeri takılı olmaması sebebi ile müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, hükmedilen faiz başlangıç tarihi hatalı olup müvekkili şirkete usulüne uygun maluliyet raporu ile başvuru yapılmamış olduğundan ve müvekkil şirket maluliyet oranı belirleyemediğinden tazminat hesabı yapılamadığını, bu doğrultuda da başvuru tamamlanmadığını ve şirket bakımından temerrüt de gerçekleşmediğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte her ne kadar usulüne uygun başvuru olmaması sebebi ile davanın usulden reddi gerekmekte ise de dosya nezdinde tanzim edilen sağlık kurulu rapor tarihi olan 02.02.2021 akabinde başlaması gerektiğini, zira maluliyet oranı ancak o zaman belli olduğunu, müvekkil şirket de ancak bu takdirde tazminat değerlendirmesi yapabileceğini, belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dava konusu uyuşmazlığın daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması (derdest olmaması) ve daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartıdır ( HMK m.114/1-i) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir (6100 sayılı HMK m.115/2). HMK’nın 303/1. maddesine göre, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.Konuya ilişkin Yargıtay HGK’nun 2019/(7)9-759 Esas ve 2021/1663 Karar sayılı kararında ” Kesin hüküm, hükmü veren mahkeme de dâhil bütün mahkemeleri bağlar. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse mahkemeler aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan hüküm ile bağlıdırlar; aynı uyuşmazlığı bir daha (yeniden) inceleyemezler; bu hâliyle kesin hüküm bir def’i değil itirazdır. Bu bağlılık kural olarak hüküm fıkrasına münhasırdır ve gerekçeye sirayet etmez. Ancak gerekçe hükme ulaşmak için mahkemece yapılan hukukî ve mantıki tahlil ve istidlallerden (delillerden yargıya varma) ibaret kalmayıp, hüküm fıkrası ile ayrılması imkânsız bir bağlılık içinde bulunuyor ise istisnaen bu kısmın da kesin hükme dâhil olduğunu kabul etmek gerekir. Hangi gerekçenin hüküm fıkrasına sıkı sıkıya bağlı olduğu her olayın özelliğine göre belirlenir (HGK’nın 06.05.2018 tarihli ve 2017/19-1628 E.-2018/1098 K. sayılı kararı). Maddi anlamda kesin hükmün amacı da bu hâli ile mahkeme kararlarına güvenilmesini ve uyulmasını sağlamak, taraflar arasındaki uyuşmazlığı kararın maddi anlamda kesinleştiği andan itibaren geleceğe yönelik olarak sona erdirmek ve nihayet çelişkili kararlar verilmesini önleyerek toplum hayatında hukukî istikrar ve güvenliği tesis etmektir.” açıklamasına yer verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta; Dosya kapsamından, davacı tarafından aynı kaza nedeniyle aynı davalı aleyhine aynı taleple Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/722 E. – 2016/1680 K. sayılı dosyası ile dava açtığı, açılmış olan bu davada maluliyete ilişkin ATK raporu tanzim edilebilmesi için davacı vekiline 2 kez kesin süre verilmesine karşın davacı tarafından gider avansının yatırılmaması sebebi ile mevcut belgelerle ispatlanamayan davanın reddine karar verildiği, karara karşı kanun yoluna başvuran davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verildiği ve yerel mahkeme kararı onanarak kesinleştiği görülmüştür. İlk Derece Mahkemesince 30/05/2019 tarihli ilk duruşmada “…Adana 2 ATM’nin 2015/722 esas sayılı dosyasında verilen kararın, usule ilişkin olduğu görülmekle, kesin hüküm itirazının reddine” karar verilmiş, yargılamaya devam edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Eldeki dava ile Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/722 E. – 2016/1680 K. sayılı dosyasındaki karara konu davada aynı vakıalara dayanılmış olmasına, davanın taraflarının ve konusunun aynı olmasına göre şekli anlamda kesinleşen hükmün HMK’nın 303/1. maddesi gereğince de maddi anlamda kesin hüküm oluşturduğunun anlaşılmasına göre İlk Derece Mahkemesince davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2022/5138 Esas- 2022/13787Karar sayılı ilamı). Daire kararının kapsam ve şekline göre; davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. Bu nedenle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Açılan davada HMK’ nun 114/1-ı maddesinde düzenlenen kesin hükme ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 115/2. maddesi gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, 2-Davanın geçici iş göremezlik tazminatı yönünden alınması gerekli 179,90 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan eksik kalan 144,00 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davanın sürekli iş göremezlik tazminatı yönünden alınması gerekli 179,90 TL harcın davacılar tarafından 1.085,00 TL tamamlama harcından mahsubu ile bakiye 905,10 TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. ye göre 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı tarafından sarf edilen 50,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davalı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 91,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 492,00 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.