Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2023/102
KARAR NO: 2023/1276
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
NUMARASI: 2020/785 Esas – 2022/807 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 23.07.2007 tarihinde müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu sırada …’nun sürücüsü olduğu … plakalı sigortasız aracın şarampole yuvarlanması neticesinde müvekkilinin ağır yaralandığını ve sakat kaldığını, müvekkilinin kaza öncesinde aşçılık yaparak geçimi sağlamakta iken kaza sonrasında çalışamaz hale geldiğini, kazaya karışan … plakalı aracın ZMMS poliçesi bulunmadığından davalıya tazminat için müracaat edildiğini ve 25.11.2013 tarihinde 16.209,00 TL ödeme yapıldığını, ancak bu miktarın müvekkilinin gerçek zararını karşılamaktan çok uzak olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla iş gücü kaybı nedeniyle 250,00 TL, mutad iştigalinden geri kaldığı ve çalışmayarak geçici işgöremez hale gelmesi ve gelir kaybına uğraması nedeniyle de 250,00 TL olmak üzere toplam 500,00 TL maddi tazminatın davalı şirkete başvuru tarihini takip eden 8. iş gününün bitimi tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili … yönetmeliği’nin 15. maddesi uyarınca davacıya yapılan ödeme ile borçtan ve yükümlülükten kurtulduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekili kurumun Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının teminat limitleri ve kusur oranı ile sınırlı sorumlu olduğunu, davacının sözkonusu araçta hatır için seyahat ettiğinden ve alkollü bir sürücünün aracına bindiğinden hesaplanacak tazminattan ayrı ayrı müterafik kusur indirimi yapılmasını , müvekkili kurum davacıya ödeme yaptığı için ödeme tarihinden itibaren yasal temerrüt faizi işletilmesinin mümkün olduğunu, maluliyet oranının fahiş olduğunu ve kaza ile illiyet içinde olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece daha önce davalarının kabul edildiğini, davalı tarafın kararı istinaf ettiğini, ancak Bölge Adliye Mahkemesi davalının maluliyet raporuna yönelik herhangi bir istinafı olmamasına rağmen, istinaf sebepleri dışına çıkarak bu yönden de inceleme yapmış ve tekrar maluliyet raporu alınması gerektiğinden bahisle kararın kaldırılmasına kesin şekilde karar verildiğini, davalı tarafça istinaf aşamasında fırsatı varken istinaf sebepleri arasında maluliyet raporuna yönelik bir itiraz ileri sürülmediğinden bu durum davacı müvekkili için usuli kazanılmış hak oluşturduğunu, usuli kazanılmış hakkın Yargıtay tarafından da kabul edilerek benzer nitelikte kararlar oluşturulduğunu, dolayısı ile burada kamu düzeninden de söz edilemeyeceğini, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararının istinaf sebeplerini düzenleyen HMK Madde 355 ve rapora itiraz konusunu düzenleyen HMK 281.maddelerine aykırı olduğunu, BAM kaldırma kararının usul ve yasaya aykırı olduğu yerel mahkemeye de beyan edildiğini, ancak beyanlarının dikkate alınmadığını, davacının, dava konusu kazada ağır yaralandığını, günlerce komada yattığını ve uzun bir tedavi süresince hastanede kaldığını, neticede kendisinde kalıcı maluliyet meydana geldiğini, böylesine ağır bir yaralanmaya rağmen ATK tarafından üstünkörü inceleme neticesinde davacıda herhangi bir araz bulunmadığı yönünde rapor düzenlendiğini, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Bam kaldırma kararı sonrasında ATK’dan alınan maluliyet raporuna itirazları olduğunu, ilk raporla aralarında fark ve çelişki meydana gelmesine rağmen çelişki giderilmeden eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, mahkemece farklı ihtisas dairesinden ya da heyetten müteşekkil Üniversite veya Eğitim Araştırma Hastanesinden yeniden rapor alınıp çelişkinin giderilmesi gerektiğini, bu yapılmadığından tesis edilen kararın yanlış olup; usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava ilk olarak kabul edilmiş, istinaf karar kaldırma sonucu alınan rapora binaen bu kez davanın reddine karar verildiğinden, davacı tarafın etkisi olmayan ve öngörülmeyen sebep olduğu gözetilerek davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin yanlış olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 23/07/2007 tarihinde dava dışı …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı kamyoneti ile yolun sağında bulunan sebze tarlasında takla atarak devrilmesi sonucu meydana gelen kazasında kamyonette yolcu olarak bulunan davacının yaralandığı, bu yaralanma nedeniyle sürekli ve geçici maddi tazminat talep edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece davanın kabulüne 43.791,00 TL’nin (ıslahla birlikte) davalıdan temerrüt tarihi olan 23/08/2013 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Bu kararın istinafı üzerine dairemizce davalının istinaf dilekçesinde belirttiği şekilde kaza tarihini kapsar şekilde aracın ZMMS poliçesinin bulunup bulunmadığının araştırılması yönünden kararı kaldırmış mahkemesine geri göndermiştir. Mahkemece Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi, … Sigorta ve … Sigorta A.Ş.’ye yazılan yazıya verilen cevaplara göre kaza tarihi itibariyle aracın ZMMS poliçesi olmadığı belirlenmiştir. … Sigorta yazı ekine araç için başlangıç tarihi 27/06/2006 bitiş tarihi 27/06/2007 olan poliçe örneği göndermiş, başka poliçe olmadığını bildirmiştir. Kaza tarihinin 23/07/2007 olması nedeniyle bu tarihi kapsayan zorunlu bir sigorta poliçesi olmadığı tespit edildiğinden mahkemece aynı doğrultuda önceki karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince 19/12/2018 tarihli karar Dairemizce 20/11/2020 tarih 2019/1584 Esas 2020/3984 Karar ile incelenerek, “…Sürücünün alkollü olduğu dosya kapsamında sabit olmakla ve davalı … cevap dilekçesinde bu hususa değinmek suretiyle hatır taşımacılığı ve alkollü sürücünün aracına binmekten dolayı hesaplanacak tazminattan ayrı ayrı müterafik kusur ve hatır indirimi yapılmasını talep etmiş olmasına rağmen mahkemece müterafık kusur ve hatır taşıması yönlerinden indirim yapılıp yapılmayacağı tartışılmadan karar verilmesi doğru olmamıştır. Manisa Adli Tıp Şube Müdürlüğünden tek adli tıp uzmanı imzalı ve olay tarihinde geçerli olmayan yönetmelik hükümlerine göre alınmış maluliyet raporuna dayalı aktüerya hesabı yaptırılarak karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde Mahkemece yapılması gereken, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümlerine uygun olarak davaya konu trafik kazası nedeniyle davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı iyileşme süresi, kalıcı maluliyet ve geçici maluliyet oluşup oluşmadığı, geçici maluliyet oluşmuş ise süresi, kalıcı maluliyet oluşmuş ise maluliyet oranı, maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte maluliyet raporu alınmalı, bu raporun sonucuna göre aktüerya bilirkişisinden yeniden rapor alınmalı, müterafık kusur ve hatır taşıması yönlerinden de değerlendirme yapılmak suretiyle hüküm oluşturulmalıdır…” gerekçesi ile ikinci kez kaldırılmıştır. İlk Derece Mahkemesince kaldırma kararı doğrultusunda ATK 2. İhtisas Dairesinden rapor alınmış ve uygulanan yönetmelik kapsamında maluliyet bulunmadığına ilişkin belirleme yapıldığından davanın reddine dair karar verilmiştir. Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gereklidir. Söz konusu belirlemenin ise haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik’i, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik’i, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Yargıtayın tüm kararlarında hangi kurumlardan ve hangi yönetmeliğe göre maluliyet raporu alınacağı açıkça belirtilmektedir. Tazminat hesabının yapılmasında desteğin yada mağdurun gelirinin mahkemece resen araştırılması gerekiyorsa, maluliyet raporunun da hükme esas alınabilecek nitelikte olup olmadığının resen denetlenmesi gerekmektedir. Somut olayda Manisa Adli Tıp Şube Müdürlüğünden tek adli tıp uzmanı imzalı ve olay tarihinde geçerli olmayan yönetmelik hükümlerine göre alınmış maluliyet raporu tazminat hesaplamasına dayanak alınabilecek nitelikte bir rapor olmadığından çelişkili raporlardan bahsedilemeyeceği gibi usulü kazanılmış hak da söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle dairemiz kararları doğrultusunda inceleme yapılarak açıklanan gerekçe doğrultusunda verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacının istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/06/2023