Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/980 E. 2023/449 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/980
KARAR NO: 2023/449
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 13/12/2021
NUMARASI: 2020/171 Esas – 2021/1122 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 15/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 21/07/2009 tarihinde …’ın sürücü olarak bulunduğu … plakalı araçtan seyir halinde iken, aracın kaza yapması sonucu yaralandığı ve malul kaldığını, kusur oranına göre 26/12/2014 tarihinde güvence hesabından 61.150,00 TL ödeme yapıldığını, … Sigorta tarafından ödeme yapılmaması nedeniyle Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/278 esas sayılı dosya ile tazminat davası açıldığını, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde yapılan yargılamada maluliyet oranıın tespiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alındığını ve müvekkilinin maluliyetinin E cetveline % 42 olarak tespit edildiğini ayrıca %75 kusur oranına göre tespit edilecek olan (daha önce yapılmış olan 61.150,00 TL ödemenin mahsubu ile) HMK’nın 107.maddesi gereği talep sonucunu hesap bilirkişi raporundan sonra arttırmak üzere tüm talep, dava ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 50.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini dava ve talep etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini 123.458,93 TL olarak yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davanın … plaka sayılı araç sürücüsü (…) / işletenine ihbarı gerektiğini, davacı yanın müvekkili aleyhine açılan davanın birleştirildiği 2015/278 E. Sayılı dosyada alınan bilirkişi raporlarına dayanarak talepte bulunduğunu belirtmiş ise de taraflarına tebliğ edilmeyen işbu raporların, yokluklarında yapılan incelemeler olduğunu, itirazların hiçbirini karşılar mahiyette olmadığı gibi olay tarihinde geçerli teminat limitleri gözetilerek, Güvence Hesabı tarafından yapılan ödemenin güncellenmesi sonucu varsa aşan zararın tespiti gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın KTK 111/2 maddesi gereğince 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçtikten sonra açılmış olması nedeniyle reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kaza sonrası müvekkilinin yoğun bakımda kalmış ve uzun süre tedavi görmüş olduğunu, sonrasında müvekkile hastane tarafından müvekkilin tüm vücut fonksiyonlarına göre engel halinin %23 olarak tespit edildiğini gösterir rapor verildiğini, açılan davada 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığını, müvekkilinin maluliyet oranın yeniden tespit edilmiş olduğu ATK rapor tarihi olan 18.10.2017 tarihinden itibaren de iki yıllık sürenin geçmemiş olduğunu, asli Kusurlu aracın plakasının tespit edilememiş olması sebebi ile Güvence Hesabına daha önce başvuru yapılmış ve hastaneden alınmış olan %23 maluliyet oranını içerir rapor ile 61.150 TL ödeme alınmış olduğunu, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/278 Esas sayılı dosyasından yapılan yargılamada ATK Kurumundan alınmış raporda müvekkilin maluliyet oranının E cetveline göre %42 olarak tespit edildiğini, artan maluliyet oranına göre tekrar ödeme yapılması için Güvence Hesabına başvuru yapılmış ise de 20.02.2019 tarihinde ödeme yapılmadığından iş bu davanın açıldığını, maluliyet oranındaki her artışın yeni bir olgu olduğu ve bu yönü ile değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerektiğini, davaya konu kazanın; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde gerçekleşmiş olup buna göre eylem için Türk Ceza Kanununda öngörülen ceza zamanaşımı süresinin dikkate alınarak dava tarihi olan 22.05.2014 tarihinde zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı tartışılarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığını, artan maluliyet oranının yeni bir olgu olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve artan maluliyet oranına göre tazminat hesabı yapılması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 2918 sayılı KTK’nin “sorumluluğa ilişkin anlaşmalar” başlığını taşıyan 111. maddesi gereği, “Karayolları Trafik Kanunu ile öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir”. Bu madde hükmü gereğince, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasadaki bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece res’en dikkate alınması gerekir. Dava dilekçesinde açıkça artan maluliyet içinde tazminat talep edildiği belirtilmiştir. Davalı Güvence Hesabı tarafından davadan önce yapılan ödemenin davacının %23 maluliyet oranına göre hesaplandığı belirtilmiştir. 18/10/2017 tarihinde ATK’ dan alınan raporda davacının maluliyetinin % 42 olduğu belirlendiğinden, davacının tazminata konu trafik kazası nedeniyle artan maluliyet oluştuğu açıktır. Davacı, %23 daimi maluliyeti için davalıyı ibra ettiğinden ibraname düzenleme tarihinden sonra oluşan artan maluliyet, ibraname kapsamında değildir. Bu nedenle mahkemece 26/12/2014 tarihli ibranın üzerinden 2 yıl geçtiği yönündeki değerlendirmesi isabetli olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/5333 Esas ve 2018/210 Karar sayılı ilamı). Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/03/2023