Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/958 E. 2023/255 K. 17.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/958
KARAR NO: 2023/255
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/02/2022
NUMARASI: 2015/1218 Esas – 2022/59 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 17/02/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 18/08/2010 günü karşı yönden gelen plakası meçhul kamyonun yolu ortalayarak gelmesi nedeniyle çarpmamak için direksiyonu kırması sonucu devrilen aracında meydana gelen kazada yaralanarak kalıcı şekilde sakatlandığını belirterek HMK’nın 107. maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak geçici iş göremezlik, daimi sakatlık ve tedavi giderleri toplamı şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini 58.236,77 TL olarak artırmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Talebin zaman aşımına uğradığını, kazaya yol açan aracın cinsinin, plakasının ve sürücüsünün tespit edilmesi gerektiğini, sonrasında ise kusur oranlarının ATK tarafından belirlenmesi gerektiğini, maluliyet durumunun da ispata muhtaç olduğunu, öte yandan geçici sakatlık tazminatının da kapsam dışı olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile; Daimi sakatlık (efor kaybı) zararı 55.659,52 TL, geçici iş göremezlik zararın 1.811,08 TL, SGK kapsamı dışında kalan tedavi ve iyileşme giderleri 766,17 TL olmak üzere toplam 58.236,77 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi 11/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı Güvence Hesabı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı Güvence Hesabı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava açmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna başvuru şartı getirilmiş olduğunu ancak davacı tarafça maluliyet sebebiyle tazminat talebine ilişkin olarak, dava öncesinde müvekkili kuruma başvuru yapılmamış olduğunu, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, ıslah zamanaşımı gerçekleşmiş olduğundan, ıslah dilekçesini kabul etmediklerini, maluliyet tazminatı hesaplanmasında, kaza tarihi itibariyle PMF tablosunun dikkate alınması gerektiğini ayrıca, hesabın uzman bir bilirkişi tarafından yapılması gerektiğini, müvekkili kurumun geçici işgöremezlik tazminatından sorumluluğu olmadığını, başvurucunun müvekkil kurumdan talep ettiği tedavi giderlerine bağlı tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, hükme esas alınan maluliyet raporunun usule uygun olmadığını devam eden maluliyetin araştırılarak yeni bir rapor alınması gerektiğini, davacının güncel muyanesi yapılarak rapor düzenlenmesi gerektiğini, davaya konu olayın tamamen davacının kusuruyla gerçekleşmiş olduğundan, müvekkili kurum aleyhine hüküm kurulamayacağını, davacının kusuru ile kazanın meydana geldiğini, suç yokluğu nedeniyle, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespiti ve araç plakasının tespit edilemediğinin ispatlanamamış olduğunu, tazminat hesabının asgari ücret üzerinden yapılmış olması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Somut uyuşmazlıkta, dava tarihi olan 11/12/2015 tarihi itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olmadığı nedenle bu yöndeki istinaf talebi yerinde değildir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK’nın 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi bu artırım nedeniyle zamanaşımının da gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğinden davalı vekilinin ıslah zamanaşımına ilişkin istinaf talebi yerinde değildir (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24.06.2019 tarih, 2016/20495 E.ve 2019/7842 K.sayılı kararı). Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin KTK’nın 98.maddesinin kapsamının belirlenmesi bakımından vermiş olduğu 02/03/2022 tarih, 2022/312 E. ve 2022/3685 K. sayılı kararında Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunduğunu, KTK’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçtiğini belirlemiş ancak geçici iş göremezlik ve tedavi gideri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğini vurgulamıştır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatına ve tedavi giderine ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/6911 E. ve 2021/10351 K., 2021/5305 E. ve 2021/7685 K. sayılı kararları). Trafik kazası sonucu cismani zarar nedeniyle maddi tazminat ya da ölüme bağlı destekten yoksun kalma tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararından sonra Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 24/05/2021 tarih, 2021/3033 Esas ve 2021/1560 Karar sayılı güncel kararında tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması gerektiği yönünde karar verilmiştir (Aynı yönde 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı). Bu nedenle PMF tablosunun gerektiği yönündeki istinaf talebi yerinde değildir. Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. ATK 3. İhtisas kurulunun 25/09/2019 tarihli raporunda davacının, 18/08/2010 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı yaralanması nedeniyle Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında, davacının tüm tedavi belgelerini incelemek ve muayene de yapmak suretiyle ve kaza ile yaralanma arasında illiyet bağını da açıklar şekilde olay tarihi itibari ile yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre maluliyet belirlendiğinden maluliyete ilişkin istinafın yerinde bulunmamıştır. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunun istinaf talep eden davalı vekiline HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği, davalı vekilinin süresi içerisinde rapora itiraz dilekçesinde tazminata esas ücret tespitine itirazı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınan ücret tespiti davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden davalı vekilinin ücret tespitine ilişkin istinaf itirazı da yerinde görülmemiştir. Dosyada kaza nedeniyle düzenlenen kaza tespit tutanağında ikinci bir araçtan bahsedilmediği, Adana Cumhuriyet Başsavacılığı 2011/41842 Esas sayılı dosyası ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmüştür. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 6/1). 4721 sayılı Kanun’un bu hükmü 6100 sayılı Kanun’un 190. maddesinin birinci fıkrasında bir başka biçimde yinelenmiş olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” denilmiştir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilememiş (yani dava bakımından yok) sayılır. Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz (HMK m. 191/1). İspat yükü kendisine düşen taraf bir vakıayı ispat ettikten sonra, artık ispat yükü aksini iddia eden karşı tarafa geçer. Bunun üzerine karşı tarafın o olgunun doğru olmadığını veya başka bir olgu nedeniyle hükümsüz kaldığını ispat etmesi gerekir. Somut olayda; davacı kaza tarihinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen … marka kamyonun sıkıştırması nedeni ile kazanın meydana geldiğini , kaza nedeniyle yaralanarak malul kaldığını beyan ederek maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Sigorta kapsamında kalan rizikonun gerçekleştiğini ispat yükü davacıda olup gerçekleşen rizikonun teminat dışında kaldığını ispat yükü sigortacıdadır. Dosya kapsamına göre kazanı meydana geliş şekli, özellikle plakası tespit edilemeyen kamyonun davacının kamyonunu sıkıştırması ile kazanın gerçekleştiğine dair davacının beyanı dışında kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağı, olay yeri tespit tutanağı, olay anına ilişkin mobese kayıtları, olayı gören tanık vs bulunmadığı, olay sonrasında kaza mahallini gösteren fotoğraflarında ibraz edilmediği, davacının kamyonunun da kaza sonrası darbe alan yerlerini de gösteren fotoğrafların dosyada bulunmadığı görülmektedir. Öyle ise yapılan araştırma karar vermek için yeterli değildir. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken; Olayın davacının beyanında açıkladığı şekilde, plakası tespit edilemeyen bir aracın sebebiyet vermesi sonucu gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti bakımından davacı isticvap edilerek kazanın oluşumuna ilişkin ayrıntılı beyanı alınarak, davacının kullandığı kamyonun hasarlı ve darbe almış yerlerini gösteren fotoğrafları olup olmadığı sorularak, alınan detaylı beyan ve fotoğraf sunulması halinde bu fotoğraflarda kamyonun hasarlı ve darbe almış yerleri, hastane müracaat evrakındaki davacı beyanı tüm dosya kapsamına göre kazanın varlığı, kazanın başka bir aracın davacının aracına çarpması yada sıkıştırması ile meydana gelip gelmediği konularında illiyet bağı ortaya koyacak şekilde kusur konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetinden ayrıntı gerekçeli kusur raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi olmalıdır.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/02/2023