Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/663
KARAR NO: 2023/498
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 21/09/2021
NUMARASI: 2017/820 Esas – 2021/694 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 16/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 16/04/2017 tarihinde davalı … adına ruhsatlı, …’nın kullandığı … plakalı minibüsün yaya olarak yürümekte olan müvekkili mağdur çocuk …’e çarparak yaralanmasına sebep olduğunu, davalı minibüs şoförünün hızlı bir şekilde trafik kuralarına riayet etmeden araç ile hareket ettiğini ve kırmızı ışıkta durmadan aracını süratla sürdüğünü, mağdur çocuğun vücut bütünlüğünün bozulduğunu, ayağında zedelenme meydana geldiğini, ailesinin de ağır üzüntüsü nedeniyle manevi tazminat istekleri olduğunu ve … sigorta tarafından trafik sigortasının yapıldığını, mağdurun tedavi giderlerini kendilerinin karşıladığını, pek çok masraf yapıldığını belirterek sigorta dışında kalan davalılar açısından her bir davacı için ayrı ayrı kişi başı 10.000 TL manevi tazminat ile davalı sigorta açısından ise ZMSS’dan kaynaklanan kısmi olarak açtıkları davada şimdilik 5.000 TL oranında maddi tazminat ile kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini arz ve talep etmektedirler. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından hazırlanan cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen … plakalı aracın 06/04/2017-13/07/2017 tarihleri arasında ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında ve poliçe limitine göre esas alınması gerektiğini, davacı …’ün tedavi gideri ve geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin taleplere itiraz ettiklerini, kusur ve maluliyet oranının tespiti gerektiğini, müvekkil şirketten maddi tazminat talep etme haklarının olmadığını, en yüksek mevduat faiz türüne ilişkin taleplerini kabul etmediklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda “Maddi tazminat talebi yönünden davanın reddine, manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulü ile 3.000,00TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den olay tarihi olan 16/04/2017 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine, 2.000,00TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den olay tarihi olan 16/04/2017 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine, 2.000,00TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den olay tarihi olan 16/04/2017 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava boyunca tarafına usulüne uygun tebligat yapılmadığını, HMK’nın 31.maddesi uyarınca hakimin davayı aydınlatma görevinin ilk derece mahkemesince göz ardı edildiğini, manevi tazminatın zenginleşme amacıyla kullanılamayacak olup manevi tazminat belirlenirken olaydaki kusur, manevi zarar ile bedensel zarar arasında uygun illiyet bağının olup olmadığının ve olayın kişi üzerinde yarattığı etkinin dikkate alınması gerektiğini, somut olayda manevi tazminatın hatalı ve eksik tanzim edilen bilirkişi raporlarındaki kusur oranı dikkate alınarak yüksek belirlendiğini, manevi tazminatın şartları oluşmadığını, ticari faiz ile tahsiline karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tacir sıfatına sahip olmayıp sadece minibüs hattının sahibi konumunda olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 16/04/2017 tarihinde davalı sürücü …’nın, sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın yaya geçidine geldiğinde aracın ön kısmı ile yaya geçidinde karşıdan karşıya geçmekte olan davacı yaya …’e çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiği ve bu yaralanma nedeni maddi ile manevi tazminat talep edildiği anlaşılmıştır. Dava dilekçesinin istinaf eden davalı …’e 29/02017 tarihinde, duruşma gün ve saatinin 25/01/2018 tarihinde, kusur ve aktüerya raporunun 08/03/2021 tarihinde, ATK maluliyet raporunun 14/07/2021 tarihinde, gerekçeli kararın 25/02/2022 tarihinde birlikte sakin eşi …’e usulüne uygun tebliğ edildiği, bu davalının cevap dilekçesi vermediği, duruşmaya katılmadığı, bilirkişi raporlarına itiraz dilekçesi vermediği görülmüştür. Tebliğlerin usulsüz olduğu yönündeki istinaf itirazı yerinden bulunmamıştır. Dosya kapsamından hükme esas alınan kusur, maluliyet ve aktüerya raporunun istinaf talep eden davalı tarafa HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalının süresi içerisinde rapora itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde kusur ve maluliyet oranları ile aktüerya raporunda ki hesaplama bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden kusur, maluliyet ve aktüerya raporunda ki hesaplamaya ve raporlarla ilişkilendirilen HMK 31. maddenin uygulanmadığına yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Dava dilekçesinde en yüksek mevduat faizi talep edilmiştir. Talep edilen faiz türü ticari faiz olmadığından ve haksız fiilde uygulanması mümkün bulunmadığından, talep edilmediği halde ticari faiz uygulanması isabetsiz olduğundan faiz cinsinin yasal faiz olarak düzeltilmesi gerekmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2018/1187 Esas ve 2019/5291 Karar sayılı kararında; “… kaza sebebiyle yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu 56. maddesinin 2. fıkrasında; “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre öncelikle manevi tazminat istemek hakkı beden ve ruh tamlığı bozulmuş olan kişiye tanınmıştır. Bunun yanında bir yakınının uğradığı bedensel zarardan ruhsal yönden etkilenen kişiler de zarara uğrayandan bağımsız olarak manevi tazminat isteyebilirler. Ancak, bunun için yaralanma nedeni ile gerçekten kişisel yararların veya hakların doğrudan doğruya ağır bir biçimde zarara uğramış olması gerekir. Diğer bir anlatımla, bir kimsenin bedensel zarara uğramasından dolayı onun çok yakınlarından birisinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde zarara uğramışsa onun da manevi tazminat isteme hakkı vardır (HGK 26.04.1995 gün ve 1995/11-1995/403). Şu halde, olay tarihindeki yasal düzenleme ve Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları dikkate alındığında mağdurun yakınları sadece ölüm ve ağır bedensel zarar halinde manevi tazminat isteminde bulunabileceğinden, davacı …’nun yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğundan davacılar … ve … yararına manevi tazminat istemlerinin reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru değildir. Kararın bu sebeple davalılar yararına bozulması gerekmiştir.” belirlemesinde bulunmuştur. Somut olayda, davacı …’ün basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, maluliyeti ve ağır yaralanması bulunmadığı halde TBK’nın 56/2. maddesine aykırı olarak davacı anne ve baba lehine manevi tazminata hükmolunması doğru olmamıştır. Bu nedenle istinaf talebinin kabulü ile istinaf talep eden davalı … bakımından davacı anne baba için manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir. Diğer davalı bakımından ise hüküm kesinleştiğinden aynen yeni hükme aktarılmıştır. Kara yolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir (Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesi ve 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi, ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece davacı … lehine belirlenen manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından manevi tazminat miktarın ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bu nedenle; davalı …’in istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
A-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Maddi tazminat talebi yönünden davanın REDDİNE, 2-a-Manevi tazminat yönünden davanın KISMEN KABULÜ ile 3.000,00TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den olay tarihi olan 16/04/2017 tarihinden itibaren ticari faizi (davalı…yasal faiz ile sorumlu olmak üzere) ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine, b-2.000,00TL manevi tazminatın davalı …’dan olay tarihi olan 16/04/2017 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikt alınarak davacı …’e verilmesine, c-2.000,00TL manevi tazminatın davalı …’dan olay tarihi olan 16/04/2017 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte alınarak davacı …’e verilmesine, d- Davacı … ve davacı …’ün manevi tazminat istemlerinin davalı … yönünden reddine,3-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 59,30 TL ilam harcından peşin alınan 119,55TL harcın harçtan mahsubu ile bakiye 60,25TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalı sigorta şirketine verilmesine,
MANEVİ TAZMİNAT YÖNÜNDEN6-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin (davalı …’in 3.000,00 TL ile sorumlu olmak üzere) davalılar … ve …’dan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine, 7-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN;1-Davalı … tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında tarafından yapılan 78,60 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 220,70 TL istinaf başvuru harcının davacılardan tahsili ile davalı …’e verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/03/2023