Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/649 E. 2022/1458 K. 01.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/649
KARAR NO: 2022/1458
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 23/11/2021
NUMARASI: 2021/148 Esas – 2021/890 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 01/07/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekilleri … ve …’ün çocukları, diğer müvekkilinin kardeşi olan …’ün 17/07/2013 tarihinde bisikleti ile seyir halinde olduğu sırada davalı …’ın sevk ve idaresindeki, diğer davalı şirket nezdinde zmms ile sigortalı olan aracın asli kusurlu olarak çarpması sonucu ağır yaralandığını ve 01/08/2013 tarihinde vefat ettiğini, davalı …’ın ambulans çağırmak yerine gerekli tedbir ve önlemleri almadan kendi aracıyla murisi hastaneye götürdüğünü, davalının ceza mahkemesinde yargılandığını ve kusurlu bulunarak cezalandırıldığını, müvekkillerinin murisin desteğinden yoksun kaldıklarını, ayrıca tedavi süresince müvekkilleri … ve …’ün çalışamadıklarını ve gelir kaybına uğradıklarını, yine müvekkillerinin tedavi süresince yol, barınma ve yeme içme masrafları olduğunu, olay nedeniyle büyük üzüntü yaşadıklarını, davalı sigorta şirketine başvuruda bulunulması üzerine 16.576,87 TL ödeme yapıldığını, ancak ödemenin zararı karşılamadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkili … için 40.000,00 TL, … için 30.000,00 TL, … ve … için 20.000,00’er TL olmak üzere toplam 110.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle davalı …’dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesinde her bir davacı ve her bir talep yönünden maddi tazminat tutarlarının ayrı ayrı belirtilmediği görülmekle, mahkemece davacı vekilinden açıklamada bulunması talep edilmiş, davacılar vekili 18/05/2017 tarihli dilekçesinde maddi tazminat taleplerinin destekten yoksun kalma, gelir kaybı, yol, barınma ve yeme içme masrafına yönelik olduğunu belirtmiş, 03/11/2017 tarihli dilekçesinde davacılar … ve … için 499,00’ar TL ve diğer müvekilleri için 1,00’er TL maddi tazminat talebinde bulunduklarını belirtmiştir. Davacı vekili 05/10/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminata yönelik talebini … için 13.586,19 TL, … için 3.590,24 TL toplamı ile 17.176,43’ye yükseltmiştir. Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava öncesinde ödeme yapılmış olduğunu, müvekkilinin sigortalının kusuru oranında ve teminat limiti ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, kusur durumu ve gerçek zararın tespitinin gerektiğini, dava tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Kusur oranlarının ve gerçek zararın tespitinin gerektiğini, ayrıca müvekkilinin olayın şoku ve üzüntüsü ile ambulansı bekleyemeyerek mütevveffayı insanlık duyguları ile yardım için hastaneye götürdüğünü, hem bu süreçte hem de vefattan sonra davacıların yanında olmaya çalıştığını, talep edilen manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Maddi tazminat davası yönünden; -Davacı … ve davacı … tarafından açılan maddi tazminat davasının artırılan hali ile Kısmen Kabulü ile; davacı … için 8.045,99 TL ve davacı … için 2.886,88 TL olmak üzere toplam 10.932,87 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı …’dan olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile, davalı … Sigorta A.Ş.’den 08/06/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılar … ve …’e verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,- Davacı … ve davacı … tarafından açılan maddi tazminat davasının REDDİNE, 2-Manevi tazminat davasının Kısmen Kabulü ile; Davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL ve davacı … için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı …’ın kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğunu, kazadan sonra ilk yardım kurallarına aykırı bir şekilde yaralı murisi hastaneye götüren davalının, bu yanlışı ile zararı büyütmüş olduğunu, ceza davasındaki bilirkişi raporuna göre ve yerel mahkeme dosyasında alınan bilirkişi raporuna göre de davalı …’ın asli kusurlu olduğunu, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesi ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının hukuk hâkimini bağlamayacağını, zaten maddi olgunun, ceza kararında kesin olarak tespit de edilemediğini, davalının asli kusurlu olmasına göre hesap yaptırılması taleplerinin yerine getirilmediğini, kusurun yanlış değerlendirilmesinin maddi tazminat miktarının çok düşük belirlenmesine sebebiyet verdiğini, kardeşler için destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişinin sadece anne babanın destekten yoksun kaldığı zararları hesapladığını, ölenin, öğrencilikte geçen sürede de anne ve babasına destekliği olacağından bu süre için de destek tazminatının hesaplanarak hükme bağlanması gerektiğini, yetiştirme masraflarının mahsup edilmemesi gertiğini, ayrıca bu konuda yapılan hesaplamadaki çelişkilerin de giderilmediğini, müteveffa öğrencilikte geçen sürede de anne ve babasına destek olacağından bu süre için de destek tazminatı hesaplanması ve yetiştirme masraflarının da mahsup edilmemesi gerektiğini, hastane masrafları yönünden ve tedavi sürecinde anne/babanın gelir kaybına yönelik talebin reddinin ve ayrıca kısmi ödemenin uyarlanmasın da doğru olmadığı, belirlenen manevi tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu ifadeyle kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 21/01/2021 tarih, 2018/4820 Esas ve 2021/70 Karar sayılı kararı ile ” … Somut uyuşmazlıkta; İlk Derece Mahkemesince kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında 1 nolu bendinde, davacı … ve davacı … için maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, davacılar … ve … yönünden maddi tazminat talebi hakkında hüküm kurulmamış olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Daire kararının kapsam ve şekline göre; davacılar vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. …” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. HMK’nın 341/2. maddesine göre miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Aynı kanunun 341/4. maddesinde de “alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü  üçbin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” düzenlemesi mevcuttur. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu somut olayda yerel mahkeme hükmünün verildiği 2021 yılı için HMK’nın 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 5.880,00 TL olacaktır. Maddi tazminat yönünden mahkemece davanın kısmen kabulüne, davacı … için 2.886,88 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu halde, (… için ıslah ile 3.590,24 TL talep edilmiş olup, mahkemece 2.886,88 TL kabule göre = 703,36 TL) reddedilen miktar kararın verildiği tarihe göre uygulanması gereken 2021 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığından, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması olanaklı değildir. Yerel mahkemece, kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi de sonuca etkili değildir. Bu nedenle davacılar vekilinin davacı … yönünden maddi tazminata yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddeleri gereğince reddine karar verilmiştir. Kaldı ki İlk Derece mahkemesince verilen ilk kararın da, davacı … için kesin nitelikte olduğunun gözden kaçırılması da doğru olmamıştır. Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusurla bağlı değil ise de Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakıalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır. Somut uyuşmazlıkta; Kesinleşen İstanbul Anadolu 29. Asliye Ceza Mahkemesi’ nin 2013/475 E. 2015/256 K. nolu, davalı …’ ın sanık olarak yargılandığı davada, bilirkişi raporunda davalı …’ın asli kusurlu, müteveffanın tali kusurlu bulunduğu, ATK raporunda ise terditli değerlendirmeyle, sanığın yolu sağ şeridi üzerinde olduğunun kabulü halinde tali kusurlu, sol şeridi üzerinde olduğunun kabulü halinde asli kusurlu olarak kabulü gerektiğinin belirtildiği, mahkemece sanığın yolun sağ şeridinde olduğu ve dolayısıyla sanığın tali kusurlu olduğu kabul edilerek cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmüştür. İDM ce olay anında davalı …’ın Kurtköy istikametine göre sağ şerit üzerinde olduğunun kabulü ile yeniden kusur oranlarının tespiti açısından rapor aldırılmış, buna göre düzenlenen 08/06/2017 tarihli ek rapor ile kök rapordaki oranlar gibi davalı …’ın % 62,5 onanında kusurlu, müteveffanın % 37,5 onanında kusurlu olduğu açıklanmıştır. Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusur oranıyla bağlı değil ise de Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakıalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır. Dava konusu olay ile ilgili yapılan yargılama sonucu verilen ve kesinleşen Ceza Mahkemesindeki maddi vakıalar İlk Derece Mahkemesi için bağlayıcı hale gelmiştir. Bu nedenle belirlenen kusur üzerinden karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Mahkemece hükme esas alınan kusura ilişkin bilirkişi raporunda, ceza yargısındaki kazanın oluşuna ilişkin kabul edilen maddi vakıa üzerinden kusur oranının tespit edildiği görülmektedir. Bilirkişi raporunun dosyadaki bilgi ve belgelere, kaza tespit tutanağına uygun, gerekçeli ve denetlenebilir olduğu, kanaatine varıldığından, bu rapora itibar edilerek belirlenen kusur üzerinden karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacılar vekilinin kusura yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Davacılar vekilince kusur ve aktüer bilirkiden alınan ek rapor devamında; 05/07/2017 tarihli dilekçe ile herhangibir kusur araştırılması yapılmadan hesap raporu alındığı da açıklanarak kusur ve zarar kalemleri açısından ek rapor alınması talep edilmiş, 27/09/2017 tarihli dilekçe ile mahkemenin kusur konusunda yetkilendirme yapmış olduğunu, bu konuda itiraz dilekçelerinde hata yapmış oldukları, davalı tarafın itirazı reddedilecekse kendilerinin de dosyanın bilirkişiye gitmesi talebinden vazgeçtiklerini açıklamış, 05/10/2017 tarihli ıslah talebini de içeren dilekçesi ile; 08/06/2017 tarihli bilirkişi raporuna yönelik safahatı özetle, mahkemece destekten yoksun kalma dışındaki taleplerin değerlendirilmesi için takdir edilen doktor bilirkişi ücretini yatırmadıklarını beyanla, mezkur bilirkişi raporundaki hesaba göre karar verilmesini talep ettiklerini açıklamış ve devamla ıslah talebinde bulunmuştur. Mahkemece 16/10/2017 tarihli ara kararı ile “28/09/2017 tarihli ara karar 2, 3, 4 ve 5 nolu arakararlardan dönülmesine, davacı tarafa dava dilekçesindeki taleplerini açıklaması konusunda” karar oluşturulmuş, 05/03/2018 tarihli ek raporla sigorta şirketince yapılan ödemenin güncellemesi ile davacı annenin 8.045,99 TL ve babanın 2.886,88 TL karşılanmamış destekten yoksun kalma zararı oluştuğu görüşü açıklanmıştır. Dava 26/09/2016 tarihinde açılmış ve davalı sigorta şirketince 25/07/2016 tarihinde ödeme yapılmış olmakla, dava tarihinden önce yapılan ödemenin güncellenmiş hali ile mahsubunun yapılmış olması doğru olduğu gibi, desteğin diğer kardeşlerine destekliği ispatlanamadığından ve diğer yönlerden de verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacılar vekilinin bu hususlara yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının usul, yasa ve hakkaniyete uygun ve makul olduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenlerle; davacılar vekilinin davacı …’e ilişkin maddi tazminata yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b.maddesi uyarınca reddine, davacılar vekilinin diğer davacılar ve manevi tazminata ilişkin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin davacı …’e ilişkin maddi tazminata yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi uyarınca REDDİNE, Davacılar vekilinin diğer davacılar ve manevi tazminata ilişkin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Peşin alınan harç yeterli olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.01/07/2022