Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/634 E. 2023/1628 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/634
KARAR NO: 2023/1628
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 15/12/2021
NUMARASI: 2019/462 Esas – 2021/926 Karar
DAVA : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 26/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili olan davacının yolcu olarak bulunduğu aracın tek taraflı kaza yapması neticesinde ağır derecede yaralandığını, kazaya sebebiyet veren aracın davalı sigorta şirketine kaza tarihini de kapsayacak şekilde sigortalı olduğunu, müvekkili olan davacının kaza nedeniyle şu an için miktarı belirsiz olan 6100 Sayılı HMK’nın 107.maddesi uyarınca belirlenecek olan müvekkili olan davacının uğradığı maddi zarar namı ile şimdilik 10.000-TL’nin (hayatta kazanma gücünü kaybetmesi, sakatlanmadan doğan zarar ve sakatlık oranı ortaya çıkana kadar tamamen çalışamadığı dönemlerdeki mevcut zarar, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, bakım giderleri, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar toplamı olmak üzere oluşan zarar) 04.07.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya sebebiyet vererek, davacının malul kalmasına neden olduğu iddia edilen … plakalı aracın, müvekkili … A.Ş. nezdinde trafik sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, geçici işgöremezlik tazminatı taleplerinin poliçe teminatına dahil olmadığını, bakıcı giderlerinin sağlık gideri teminatı kapsamından çıkarılarak sürekli sakatlık teminatı kapsamına dâhil edildiğini, sigorta şirketinin sorumluluğunun kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk olduğunu, kusur durumunun ve maluliyet derecesinin tespit edilmesi ve kaza tarihindeki bilinen ücret üzerinden aktüerya raporu alınması gerektiği belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının mahkememizde açtığı işbu trafik sigorta poliçesine dayalı maddi tazminat davanın kabulü ile davacının maluliyeti sebebiyle, kazanma gücünde azalmaya bağlı oluşan zararı olarak 360.000,00 TL ‘si, davacının maluliyetini sürekli ve maluliyet oranı itibariyle devamlı başkasının yardım ve bakımına muhtaç olduğu subuta erdiğinden, maluliyete dayalı bakım tazminatı olarak 360.000,00-TL olmak üzere toplam 720.000,00-Tl tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek değişken oranda yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil ile davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı … A.Ş vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin davalarını kabul ettiğini, faizi dava tarihinden itibaren yürüttüğünü, yasal süresinde mahkemeye sunmuş oldukları bilirkişi raporuna itiraz sebeplerinin de burada da tekrar etmek durumunda olduklarını, yerel mahkeme bilirkişi raporu doğrultusunda faizin başlangıç tarihini dava tarihi olarak belirlediğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda faizin başlangıç tarihinin dava tarihi olması şeklinde görüş belirttiğini, bu görüşüne de “sigorta şirketine yapılan başvuruda davacının maluliyet raporunu gösterir bir belgenin bulunmadığı görülmüş olup, 17.07.2020 tarih 2019/40 E. 2020/40 K. sayılı Anayasa Mahkemesi kararında da açık olarak tartışıldığı üzere dava tarihi 18.10.2019 tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edilebileceğinin…” şeklinde dile getirdiğini, kök rapora itiraz ettiklerini, davalı tarafından sunulan Adli Tıp mütalaa raporunun sunulduğunu, aksi düşünüldüğünde bazı yaralanmalarda tedavi sürecinin tamamlanması çok uzun yıllar sürdüğünü, bu sürecin beklenerek akabinde maluliyet oranının belirlenmesinin mağdur aleyhine hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracağını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davalı … A.Ş vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; teminat limitini aşacak bir bedele hükmedilmesinin hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, sürekli bakıcı giderinin sakatlık tazminatı içerisinde olduğunu, bilirkişi raporunda hatalı hesaplama yapıldığını, Anayasa madde 135/5 “iptal kararları geriye yürümez.” hükmü gereğince 09.10.2020 tarihli Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önceki uyuşmazlıklarda, kanunun iptal edilmemiş şekli uygulandığını, kaza tarihinde geçerli olan genel şart kapsamında 1,8 teknik faiz uygulanması, aksi kanaat olsa dahi 04.12.2021 tarihinde yayınlanan genel şart kapsamında 1,65 teknik faiz uygulanması gerektiğini, aktüer hesaplamasında %1,8 teknik faiz yöntemi uygulanmaması sebebiyle kararın bozulmasını ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önceki şartlara göre tazminat hesaplaması yaptırılmasını talep ettiklerini, ıslaha konu edilen rakam için ancak ıslah tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceğini, işaret edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları doğrultusunda somut olayda kısmi talep ile dava açılmasına rağmen ancak bilirkişi raporuna dayanarak ıslah talebinde bulunulduğunu her halükârda hükmedilen asıl alacağa işletilecek faiz temerrüt tarihinden değil, davacının ıslah tarihinden başlatılması gerektiğini, mahkeme tarafından eksik inceleme sonucu kurulan hükmün bu yönüyle de hukuka aykırı olması nedeniyle bozulması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 01.03.2019 tarihinde sürücü …, sevk ve idaresinde bulunan … plakalı otomobili ile Elmalı yolu caddesini takiben Kavacık istikametinden Beykoz yönüne doğru seyir halinde iken olay mahalli kavşağa geldiğinde, sevk ve idare hatası nedeniyle aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek ve taklalar atarak yolun karşısındaki … yanındaki boş araziye savrulması neticesinde araçta yolcu olan davacı … yaralandığı, davacının bu yaralanması nedeni maddi ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 99. maddesinde, sigorta şirketlerinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde maddi tazminattan sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Geçici ve kalıcı bakıcı giderleri zararlarının, poliçedeki tedavi giderleri teminatından, kalıcı iş göremezlik zararının ise sakatlık ve ölüm teminatından karşılanması gerekir.Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar verilmiştir. Bu nedenle iptal kararı gereğince tazminat hesaplarında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ve Ekleri uygulanmayacağından bu yöne değinen istinaf talebi yerinde görülmemiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 54.maddesinde tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar, bedensel zararlar kapsamında sayılmış, ZMSS Genel Şartlarında da sakatlık nedeniyle ayrı, tedavi giderleri nedeniyle ayrı teminatlar verilmiştir. Sakatlık tazminatı hesaplanırken mağdurun meslekte kazanma gücü kaybı oranına göre elde edeceği gelirdeki azalma hesaplanırken, bakıcı giderleri ise, mağdurun bakımı, hastaneye gidip gelmesi, ilaçları, gerektiğinde sürekli yanı başında bulunması gereken hasta bakıcı-yardımcı maaş ve ücretleridir. Daimi iş gücü kaybı tazminatı ile yaşam boyu bakım giderleri farklı tazminat kalemleri olup, yaşam boyu bakıcı giderlerinin sakatlık teminatı kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin emsal nitelikteki 2021/6030 Esas ve 2021/8056 Karar sayılı ilamında da belirttiği üzere;”310.000,00 TL, tedavi gideri kişi başına teminat limiti 310.000,00 TL olarak belirlenmiş ve kaza tarihi itibari ile geçerli olan poliçe limitleri 310.000,00 TL’dir. Bahsedilen iki sorumluluğun her biri diğerinden bağımsızdır. 6098 Sayılı TBK’nun 54.maddesinde tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar, bedensel zararlar kapsamında sayılmış, ZMSS Genel Şartlarında da sakatlık nedeniyle ayrı, tedavi giderleri nedeniyle ayrı teminatlar verilmiştir. Sakatlık tazminatı hesaplanırken mağdurun meslekte kazanma gücü kaybı oranına göre elde edeceği gelirdeki azalma hesaplanırken, bakıcı giderleri; mağdurun bakımı, hastaneye gidip gelmesi, ilaçları, gerektiğinde sürekli yanı başında bulunması gereken hasta bakıcı-yardımcı maaş ve ücretleridir. Daimi iş gücü kaybı tazminatı ile yaşam boyu bakım giderleri farklı tazminat kalemleri olup, yaşam boyu bakıcı giderlerinin sakatlık teminatı kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Dairenin kökleşen içtihatları da bu yöndedir. ” Bu yasal düzenleme ve Yargıtay kararları doğrultusunda somut olayda Mahkemece sürekli iş göremezlik tazminatı ile sürekli bakıcı gideri tazminatına iki ayrı kalemden hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinafının reddi gerekmiştir.Dosya kapsamından hükme esas alınan aktüerya raporunun istinaf talep eden davalı vekiline HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalı vekilinin süresi içerisinde rapora itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde aktüerya raporunda ki hesaplama bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden aktüerya raporunda ki hesaplamaya ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. KTK’nın 99.maddesine göre, ZMSS Genel Şartları ile belirlenen belgeler ile birlikte sigorta kuruluşuna başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle davalı sigorta şirketi vekilinin ıslah tarihinden faiz başlatılmasına ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Ancak davacı tarafından sigorta şirketine eksik belge ile başvuruda bulunulduğundan davalı sigorta şirketi dava açılmakla temerrüde düşmüş olacağından İlk Derece Mahkemesince dava tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/13625 E.- 2022/8912 K. sayılı kararı). Bu nedenlerle; davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekili ile davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-a-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, b-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 49.183,00 TL harçtan peşin alınan 12.296,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 36.887,00 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/09/2023