Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/509 E. 2023/95 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/509
KARAR NO: 2023/95
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 28/10/2021
NUMARASI: 2017/634 Esas – 2021/781 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 26/01/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27/09/2009 tarihinde Samsun Ankara Karayolu 61-500 Km de meydana gelen trafik kazası sonucu … plakalı araçta yolcu olan müvekkilinin yaralandığını, araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, müvekkilinin Havza Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Elektronik Bölümü Mezunu olup bu bağlamda geliri asgari ücretin üzerinde olduğunu, aracın davalı … Sigorta A.Ş’ye Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi kapsamında müvekkilin kaza nedeniyle uğradığı iş göremezlik zararları (geçici ve kalıcı iş göremezlik), bakıcı-bakım giderleri ve SGK tarafından karşılanmayan sağlık-tedavî giderleri için şimdilik 100,00 TL maddi tazminatın davalıdan kaza tarihinden itibaren, aksi halde temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt avans faizi ile davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Açılan davayı kabul etmediklerini, kaza tarihi itibariyle … plakalı aracın poliçesinin müvekkili şirkette bulunduğunu, kazanın Samsun ilinde meydana geldiğini, müvekkili şirketin iş adresinin İstanbul’da olduğunu, poliçenin tanzim yerinin Çorum olup, davacının da Samsun’da ikamet ettiğinden Ankara Mahkemelerinin yetkili olmadığını, Ankara’da müvekkili şirketin İç Anadolu Bölge Müdürlüğü’nün de bulunmadığını bu nedenle yetkili ve görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, açılan davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile; 1.639,44 TL geçici iş göremezlik, 54.979,15 TL sürekli iş göremezlik ve 650,00 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri tazminatı olmak üzere toplam 57.268,59 TL tazminatın 23/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hukuki dinlenilme hakkının ellerinden alınmak suretiyle itirazları değerlendirilmeden ve artırım yapma hakları kullandırılmadan dosyanın karara çıktığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarındaki müvekkili aleyhine olan tüm tespit, değerlendirme hesaplama ve diğer hususları kabul etmediklerini, bilirkişi raporundaki tüm hesaplama hatalarına itiraz ettiklerini, müvekkilinin gelirinin düşük hesap edildiğini, bu bağlamda hesap edilen tutarların eksik ve hatalı olduğunu, dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere müvekkili elektrik-elektronik teknisyeni ünvanına sahip olduğunu, alabileceği ücrete dair TUIK verilerinin dosyaya sunulduğunu, Yargıtay içtihatları doğrultusunda, bilirkişinin bu ücretler üzerinden hesaplama yapması gerekirken müvekkilinin gelirini asgari ücret kabul ederek hesaplama yapmasının hatalı olduğunu, müvekkil adına geçici iş göremezlik dönemi zararı ve bu dönem için bakıcı gideri talep edildiğini, müvekkilinin bakıcı gideri zararının hesap edilmediğini, bu zarar hesabının brüt asgari ücret üzerinden yapılması gerektiğini, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinin eksik hesap edildiğini, kusur değerlendirmesinde müvekkili aleyhine olan tüm tespit, değerlendirme hesaplama ve diğer hususlara itiraz ettiklerini, Adli Tıp Kurumu maddi hata yaparak müvekkilinin meslek grup numarası bildirilmediğinden bahisle maluliyet oranını düşük hesapladığını yine müvekkilin sakatlık oranı artmış ve artmaya devam ettiğini artan maluliyet oranları da dikkate alınmadığını, müvekkilinin 3 ay boyunca geçici iş göremez halde kaldığı tespit edilmiş ise de çok daha uzun bir iyileşme süreci geçirdiğini ve tespit edilenden çok daha uzun süre bakıma muhtaç halde kaldığını, müvekkilinin İstanbul Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna sevkinin sağlanarak meslek kodu da belirtilmek suretiyle maluliyet oranı, geçici iş göremezlik süresi ve ne kadar süre bakıma muhtaç olduğuna dair değerlendirmenin T.C İstanbul Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu tarafından yeniden incelenmesini ve müvekkilin maluliyet oranı, geçici iş göremezlik süresi ve ne kadar süre bakıma muhtaç olduğuna dair yeniden rapor alınmasını talep etiklerini yine tazminat hesabının yeniden yapılması gerektiğini, gerek beden bütünlüğünün ihlali sonucu meydana gelen zararın hesabında ve gerekse destekten yoksun kalma sürelerinin hesabında zarar görenin destek sürelerinin hesabında TRH 2010 yaşam tablosunun uygulanması gerektiğini, maddi zararın hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınmasının zorunlu olduğunu asgari ücret kamu düzenine ilişkin olduğundan resen nazara alınması, değişikliklerin resen gözetilmesi gerektiğini, hüküm tarihine en yakın verileri nazara alarak raporun düzenlemesi gerektiğini, kazaya karışan aracın ticari ve dava konusu iş ticari olmakla ticari avans faizine hükmedilmesi gerekirken yasal faize hükmedilmesi ile temerrüt tarihinden faizin başlaması gerektiğini, her bir talep için lehe ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir iken tüm taleplerin toplam olarak değerlendirilerek tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi ile davalı lehine vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesi de hatalı olduğunu, yargılama gideri konusunda da mahkemenin hatalı ve eksik karar verdiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından davacı tarafa 23.12.2013 tarihinde ödeme yapıldığını yapılan ödemenin eksik olduğu gerekçesi ile dava açıldığına göre, ödenmesi gereken tazminat miktarını da biliyor olması gerektiğini davanın bilinmeyen alacak davası olmadığını, ıslah dilekçesine cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunduklarını, zamanaşımı süresi 8 yıl olup, zamanaşımı süresinin 27.09.2017 tarihinde dolduğunu, ıslah edilen miktar yönünden davanın reddi gerektiğini, 03.09.2021 tarihli hesap bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, 8 yıl önce yapılan ödemenin yeterli olup, olmadığı bugün uygulamada olan Yaşam Tablosuna göre değil, 2013 yılında uygulamada olan PMF Yaşam Tablosuna göre yapılması gerektiğini, raporda TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre bakiye ömür tespiti hatalı olduğunu, aktüerya raporunda tazminat miktarının hatalı hesaplandığını, 23.12.2013 tarihi itibari ile davacı tarafa ödenmesi gereken tazminatın %89,90 oranındaki kısmı ödenmiştir. Eksik ödenen kısmın oranı %10,10 olup, 2.859,77-TL olduğunu, kaldı ki 08.02.2021 tarihinde hesap edilen sakatlık tazminatı (geçici ve sürekli) 84.225,28 TL olduğuna göre müvekkili şirketin ödemesi gereken tazminat miktarının, bu miktarın %10,10 u yani 8.506,75 TL olması gerektiğini, halen uygulamada Hukuk Genel Kurulu’nun içtihadı birleştirme kararları doğrultusunda PMF1931 Yaşam Tablosu kullanıldığını, TRH 2010 Yaşam Tablosu uygulanmasının doğru olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 27/09/2009 tarihinde, saat 19:00 sıralarında davalı tarafa sigortalı … plakalı araç sürücüsü dava dışı … yönetimindeki otomobil ile yerleşim yeri dışında gündüz vakti bölünmüş tek yönlü yolda yağmurlu havada Samsun istikametinden Ankara istikametine seyir halinde iken olay mahalline geldiğinde direksiyon hakimiyetini kaybederek yol dışı kalarak refüj başı levhasına ve tretuvar taşına çarparak takla atıp devrilmesi sonucu meydana gelen trafik kazasında otomobilde yolcu konumunda bulunan davacı …’nun yaralanması nedeniyle maddi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Belirsiz alacak davasını düzenleyen 6100 Sayılı HMK 107. maddesinde; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre, belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir.Belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini HMK 107/1. maddesi hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür. HMK’nın 107/2. maddesi gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi bu artırım nedeniyle zamanaşımının da gerçekleştiğinden söz edilemez (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24.06.2019 tarih, 2016/20495 E.ve 2019/7842 K.sayılı kararı). Davalı vekilinin zaman aşımına yönelik istinaf başvurusu yerinde değildir.Dosya kapsamında, davalı … Sigorta A.Ş. tarafından dava öncesinde davacıya 23/12/2013 tarihinde 25.441,15 TL ödeme yapıldığı, ödemeye ilişkin ibraname sunulmadığı, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava öncesi yapılan ödeme güncellenerek, hesaplanan tazminat miktarından indirilmiş olduğu görülmektedir. 2918 sayılı KTK’nin “sorumluluğa ilişkin anlaşmalar” başlığını taşıyan 111. maddesi gereği, “Karayolları Trafik Kanunu ile öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir”. Bu madde hükmü gereğince, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler.Somut uyuşmazlıkta davacı ile davalı sigorta şirketi arasında KTK’nın 111. maddesi kapsamında kalan anlaşma bulunduğu iddia ve ispat edilemediğine göre Mahkemece ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi için rapor alınmış olmasına ve yine dava tarihinden önce yapılan ödemenin güncellenerek belirlenen tazminat miktarından düşülmesi gerektiğinden hükme esas alınan bilirkişi raporunda da yapılan ödemenin güncellenmiş tutarı mahsup edilerek bakiye tazminatın belirlenmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ödemeye ilişkin ibraname bulunmadığı yalnızca dekont ibraz edildiği, bu nedenle ödeme günü verileri dikkate alınmayacağından ödeme tarihindeki verilerin hesaplanma yöntemine ilişkin itirazları yerinde değildir.Yargıtay 17. (kapatılan) ve 4. Hukuk Dairelerinin Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararı sonrasında vermiş olduğu güncel kararları gereğince tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu uygulanacak, bilinmeyen (işleyecek) devre bakımından da “progresif rant” formülü kullanılarak tazminatın hesaplanması gerekecektir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2022/6135 E. ve 2022/10604 K., 2021/16078 E. ve 2022/10550 K., 2021/13398 E. ve 2022/10498 K.,Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/2598 E. ve 2021/34 K., 2019/3713 E. ve 2020/2420 K. sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta da İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu esas alınarak tazminat belirlenmiş olduğundan bu hususa değinen istinaf talebi yerinde değildir. Kaza nedeniyle düzenlenen kaza tespit tutanağında ve hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda, davalıya sigortalı araç sürücüsünün araçların hızlarını, aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlarına uymamak kuralını ihlal etmesi nedeniyle tam kusurlu olduğu, davacı yolcu olup kazanın oluşumunda kusuru bulunmadığı tespit edilmiş olmasına göre, davacı aleyhine tespit bulunmadığı halde davacı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi heyet raporunda aralarında Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanınında bulunduğu ve davacının geçici işgöremezlik süresinde bakıcıya ihtiyacı olmadığı tespit edildiğine ve SGK dışında kalan tedavi giderlerinin de davacıdaki yaralanmanın niteliği, gerekli tıbbi malzeme, kontrol için ulaşım ve sosyal giderler dikkate alınarak belirlendiğine göre bakıcı giderine ve tedavi giderinin az hesaplandığına yönelik itirazları yerinde değildir.Trafik kazası nedeniyle açılan tazminat davalarında maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonrada Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2021/12907 E. ve 2022/6237 K., 2021/12288 E. ve 2022/6235 K., 2021/11515 E. ve 2022/5238 K. sayılı kararları).Somut olayda, İlk DereceMahkemesince maluliyet belirlenmesinde 27/09/2009 kaza tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre ATK 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 28/05/2020 tarihli ve davacının mesleği elektrik elektronik teknisyeni grup 31 kabul olunarak E cetveline göre % 6,3 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş olacağı, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği yönünde rapor düzenlenen maluliyet raporunun hükme esas alınmış olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/10/2019 tarih, 2016/19993 E. ve 2019/8923 K. sayılı kararında açıklandığı üzere “Trafik kazası sonucu iş göremezlik nedeniyle ortaya çıkan zararın tayininde zarar görenin elde ettiği gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Kişinin herhangi bir işi yoksa, zarar gören kişinin geliri asgari ücret kabul edilerek bu miktar üzerinden hesaplanacaktır. Zarar gören kişi gelirinin asgari ücret üzerinde olduğunu, bir başka anlatımla herhangi bir iş yerinde çalıştığı yada bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia ediyorsa bunu ispat etmesi gerekmekte olup yerel mahkemede bedensel zararların tazmini davalarında zarar görenin zararını resen belirlemek durumundadır. Bu nedenle zarar gören davacı asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia etmiş ise çalıştığı iş yerinden trafik kazasının olduğu tarihteki ücret ve tüm gelirlerini gösterir ücret bordrolarını getirtilmelidir. Kişi belirli bir iş yerine bağlı olmaksızın, mesleğini icra eden kişilerden ise ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmalıdır. Zarar görenin kaza tarihinde çalıştığı iş yerinde aldığı ücretler gelir olarak kabul edilebilir.” Gerçek zararın belirlenmesi için, davacının kaza tarihindeki işinin ve gelir durumunun net ve ispata yarar somut delillerle ortaya konulması gerekmektedir.Somut olayda, davacı vekili davacının Havza Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Elektrik-Elektronik bölümünden mezun olup diploma örneğini ibraz ederek alabileceği ücrete dair TUIK verilerinin dosyaya sunulduğunu, Yargıtay içtihatları doğrultusunda, bilirkişinin bu ücretler üzerinden hesaplama yapılmasını talep etmiştir. Yine yargılama sırasında “…” isimli iş yerinden ( tıbbi malzeme ile ilgili) son aldığı ücrete ilişkin bordroyu da ibraz etmiş ancak bordroda işe giriş tarihinin 2018 olduğu görülmüştür. Hükme esas raporda kazadan sonra davacının alınan ifadesinde eczane çalışanı olduğunu beyan ettiği, geliri ile ilgili SGK, vergi kaydı gibi herhangi bir kayıt bildirilmediğinden kaza tarihindeki fiili duruma göre rapor tarihine en yakın asgari ücret esas hesaplama yapılmasında; Kazaya kusuruyla karışan, davalıya sigortalı araç kullanımı özel olup yasal faize hükmedilmesinde ve davadan önce ödeme olduğundan bu tarihten itibaren faizin işletilmeye başlatılmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Mahkemece tarafların bilirkişi raporuna itirazları değerlendirilmek üzere ek rapor alındığı, bilirkişi heyetinin yargısal ve mevzuat hükümlerini uygulayarak rapor düzenledikleri, davacı tarafın son celsedeki beyanlarının içeriği ile tahkikatın genişletilmesi talebi olmadığı, davacı tarafından davanın değeri belirlenmesi için rapor doğrultusunda bedel artırım dilekçesi sunduğu ve dikkate alınarak karar verildiğine göre, davacı vekilinin hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği, rapora itirazların değerlendirilmediği ve bilirkişilerin sübjektif görüşlerini yazdıklarına değinen istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Ayrıca davacı tarafın her bir talebi için ayrı vekalet ücreti ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmakla bu oranlar üzerinden yargılama gideri ile vekalet ücreti hesaplanarak hüküm kurulmasında isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ile davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-a-Davacı yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, b-Davalı yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 3.911,33 TL harçtan peşin alınan 978,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.933,33 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.26/01/2023