Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/480 E. 2023/30 K. 20.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/480
KARAR NO: 2023/30
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 17/11/2021
NUMARASI: 2021/369 Esas – 2021/1240 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 20/01/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; 08/08/2019 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile Erzincan istikametinden Suşehri istikametine seyir halinde iken aracının ö kısımlarına, Suşehri istikametinden Erzincan istikametine seyir halinde olan … plakalı araç sürücüsü …’ün karşı şeride geçmek suretiyle aracın ön kısımlarıyla çarpması sonucu çift taraflı ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, bu kaza sonucunda davacıların desteği …’ın vefat ettiği, vefat sonucu yakınlarının manevi anlamda zarara uğradığını belirterek … için 150.000 TL, … için 100.000 TL, … için 120.000 TL, … için 100.000 TL, … için 80.000 TL, … için 80.000 TL, … için 50.000 TL, … için 50.000 TL olmak üzere toplam 730.000 TL manevi tazminat talebinin 24/01/2020 tarihinden itibaren işleyecek temerrüd (avans) faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 08.08.2019 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması neticesinde ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, dava konusu kazaya karıştığı ifade edilen … plakalı aracın Birleşik Kasko Sigorta Poliçesi olduğu, müvekkil şirketin meydana gelen zarardan dolayı sorumluluğu bulunduğuna kanaat getirilmesi halinde müvekkil şirket söz konusu zarardan ancak poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, maddi tazminat bakımından sorumluluğunun ancak ZMMS teminat limitinin tüketildiği hallerde başlayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile 150.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 100.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 120.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 100.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 80.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 80.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 50.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 50.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını, davacılar lehine takdir edilen manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu, manevi tazminata esas kusur oranı tespit edilmeden verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin sigortalı araç işleteninin halefi konumunda olması nedeniyle hükmedilen tutarın fahiş olduğunu, davacı yanın maluliyeti, sosyo-ekonomik durumu ve davaya konu kazada tarafların kusur oranı tayin edilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava ölümlü trafik kazası nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 08/08/2019 tarihinde davacılar desteği …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davalı tarafından kasko poliçesi ile sigortalı bulunan dava dışı sürücü …’ün sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı çekici araç arasında meydana gelen trafik kazasında sürücü …’ın vefat ettiği, davacıların destek …’ın eşi, çocukları, kardeşleri ve anne-babası olduğu ve desteğin ölümü nedeniyle manevi tazminat talep ettikleri anlaşılmıştır. Aynı olaya ilişkin ceza yargılamasının yapıldığı Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/40 Esas ve 2020/8 Karar sayılı ilamı ile “…08/08/2019 tarihinde sanık …’ün yönetimindeki … plaka sayılı çekici ve çekiciye bağlı … plaka sayılı yarı römork ile D-100 karayolu üzerinde Suşehri istikametinden Erzincan istikametine seyrederek olay yerine geldiğinde, direksiyon hakimiyetini kaybettiği aracıyla bölünmüş yolda karşı yol bölümüne geçip, bu sırada karşı yönden seyreden sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı kamyonetle çarpışması sonucu ölümlü trafik kazası meydana geldiği, kaza sonrası … plakalı araçta bulunan … ve …’ın hayatını kaybettiği, olayın akabinde düzenlenen kaza tespit tutanağına göre kazanın oluşumunda sanık sürücü …’ün Karayolları Trafik Kanunun 56/1-A maddesinde düzenlenen şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymamak kuralını ihlal ettiğinin tespit edildiği, dosyanın kül halinde Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilerek alınan 01/10/2019 tarihli raporda; çekici sürücüsü sanık …, yönetimindeki araç ile seyri sırasında yola gereken biçimde dikkatini vermemiş, olay yerine geldiğinde sevk ve idare hatası göstererek direksiyon hakimiyetini kaybettiği aracıyla orta refüjü aşıp karşı yönden gelen trafiğin kullandığı yol bölümüne geçmiş, bu haliyle karşı yönden kendi seyir yolunda, yerleşim yeri dışı şartlarında nizami biçimde ilerlemekte olan sürücü maktul … yönetimindeki kamyonetle çarpışması sonucu meydana gelen olayda; dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı hareketleriyle asli kusurlu olduğunun belirtildiği, kamyonet sürücüsü …, yönetimindeki araç ile yerleşim yeri dışındaki bölünmüş yolda, kendi seyir yolunda nizami biçimde seyrederek olay yerine geldiğinde, karşı yönden seyreden sürücü … yönetimindeki çekicinin refüjü aşarak kendisinin seyir platformuna girmesi sonucu bu araçla çarpıştığı olayda, herhangi bir kural ihlali görülmediğinden sonuçta atfı kabil kusuru olmadığının belirtildiği, sanık …’ün yapılan alkol muayenesinde “0” promil yani alkolsüz olduğu, her ne kadar sanık aşamalarda alınan savunmalarında olay yerinde önüne çıkan tilki ya da köpek olduğunu tahmin ettiği hayvana çarpmamak için sola manevra yaptığını, bu sırada karşıdan gelen … yönetimindeki kamyonetin hızının yüksek olduğunu, uzun farlarının açık olduğu, farların gözünü alması nedeniyle görüş açısının daraldığını, bu nedenle manevra yapamadan kendisi ters şeritte iken kazanın meydana geldiğini beyan etmiş ise de; olayın akabinde düzenlenen kaza tespit tutanağı, kusura ilişkin alınan Adli Tıp Kurumu raporu doğrultusunda gerek yolun ve çizgiyle belirlenmiş orta refüjün genişliği gerekse dosya kapsamında sürücünün bu iddialarını destekler mahiyette herhangi bir somut veri ya da tespit bulunmaması da göz önünde bulundurulduğunda sanığın savunmalarına mahkememizce itibar edilmediği, dosya kapsamında mevcut deliller itibari ile sanığın tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu taksirle iki kişinin ölümüne neden olma suçundan TCK’ nın 85/2 maddesi uyarınca cezalandırılmasına…” karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi’nin 1. Ceza Dairesinin 2020/754 Esas ve 2020/953 Karar sayılı karar ile istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi ile kesinleştiği görülmektedir. Yargıtay HGK’nun 2013/4-1008 Esas – 2014/490 Karar kararında belirtildiği gibi “….Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı BK.) 53.maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.818 sayılı BK’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53.maddesinde: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.maddesi hükmü de paralel bir düzenlemeyi içermektedir.). Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak hemen belirtilmelidir ki gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.1.975 gün ve E:1971/T-406, K:1975/1; HGK’nun 23.1.1985 gün ve E:1983/10-372, K:1985/21; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları)Vurgulamakta yarar vardır ki hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi bir engel oluşturmaz (HGK’nun 16.09.1981 gün E:1979/1-131, K:1981/587 sayılı ilamı; Mustafa Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamı).Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (HGK’nun 11.10.1989 gün ve E:1989/11-373, K:472; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları). 6098 sayılı Borçlar Kanunu 74 (818 sayılı BK 53) maddesi gereğince hukuk hakimi kusurun mevcudiyetine ilişkin Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de Ceza Mahkemesinde kusurlu olduğu kabul edilerek hakkında mahkumiyet kararı verilen kimse Hukuk mahkemesinde tamamen kusursuz kabul edilemez. Ceza mahkemesinin mahkumiyet kararındaki fiilin “Hukuka aykırılığını” ve “illiyet bağının varlığını” saptayan maddi olgu konusundaki kabul hukuk hakimini de bağlar.Bu kapsamda Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesi’nin kesinleşen 2019/40 Esas ve 2020/8 Karar sayılı kararında kazaya ilişkin maddi olguya ilişkin kabulün hukuk mahkemesi için de bağlayıcı nitelikte olduğu ayrıca Ceza mahkemesine hükme esas alınan kusur raporu olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine hakim olan ilkeler ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/2.maddesi kapsamında davacılar …, …, … ve … lehlerine eş ve babalarının ölümü nedeni ile belirlenen manevi tazminat miktarlarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu, davacılar …, …, … ve … lehlerine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının ise bir miktar yüksek olduğu, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uymadığı, aynı ilkelere göre yapılan değerlendirmeye göre davacı … için 60.000,00 TL, … için 60.000,00 TL, … için 20.000,00 TL ve … için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; davalı … Sigorta Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı … Sigorta Şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre:1-Davanın kısmen kabulü ile,150.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 100.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 120.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 100.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 60.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 60.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 20.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 20.000 TL tazminatın, 24/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, -Davacılar …, …, … ve …’in fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine, 2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 43.035,30 TL harçtan peşin alınan 2.493,32 TL harcın mahsubu ile bakiye 40.541,98 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineyi irat kaydına, 3-Davacı … davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 18.200,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 4-Davacı … davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 13.450,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 5-Davacı … davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 15.350,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 6-Davacı … davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 13.450,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 7-Davacı … davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 9.600,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 8-Davacı … davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 9.600,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 9-Davacı … davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 9.200,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 10-Davacı … davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 9.200,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, 11- Davacı …’ın reddedilen manevi tazminat yönünden davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan tahsili ile davalıya verilmesine, 12-Davacı …’ın reddedilen manevi tazminat yönünden davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan tahsili ile davalıya verilmesine, 13-Davacı …’ın reddedilen manevi tazminat yönünden davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan tahsili ile davalıya verilmesine, 14-Davacı …’ın reddedilen manevi tazminat yönünden davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan tahsili ile davalıya verilmesine, 15-Davacılar tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı ve 2.493,32 TL peşin harç toplamı: 2.547,72‬ TL harcın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, 16-Davacılar tarafından yapılan 170,50 TL posta yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre 147,14 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 17-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davalı … Sigorta Şirketi tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davalı … Sigorta Şirketi tarafından yapılan 50,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 162,10 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/01/2023