Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/2750 E. 2023/659 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/2750
KARAR NO: 2023/659
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/06/2022
NUMARASI: 2015/452 Esas – 2022/495 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 05/04/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin eşi ile birlikte 30.01.2014 tarihinde Sefaköy Emrullah Caddesi üzerinde yaya geçidinden karşıdan karşıya geçerken, …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında ağır bir şekilde yaralandığını, uzun süre Bakırköy Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesi, Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine ve İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi yoğun bakım servisinde yatarak tedavi görmek zorunda kaldıklarını, meydana gelen yaralamalı trafik kazasından sonra, Küçükçekmece 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/600E. sayılı dosyası ile taksirle yaralamaya sebebiyet vermek suçundan davalı … hakkında ceza dava açıldığını, kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere söz konusu kazaya, … plakalı araç sürücüsü …’in tam kusurlu olduğunu, müvekkilinin ise kusursuz olduğunu, davalılardan … Sigorta A.Ş. kazaya sebebiyet veren … plakalı aracı Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi ile teminat altına aldığını, şu ana kadar herhangi bir ödeme yapmadığını, diğer davalı …’in ise, kazaya sebebiyet veren aracın maliki olup hukuki sorumluluğunun bulunduğunu davanın kabulü ile fazlaya ait talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik; 5.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 30.01.2014 tarihinden itibaren T.C. Merkez Bankası’nın kısa vadeli krediler için uyguladığı avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen (sigorta şirketinin sorumluluğu poliçede belirtilen azami teminat ile sınırlı olmak üzere ) tazminine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; bahsi geçen … plakalı aracın müvekkili şirkete sigortalı olduğunu, manevi tazminat taleplerinin poliçe kapsamında olmadığını, müvekkili şirketin düzenlenen poliçe sebebi ile sigorta araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğunu, müvekkili şirkete sigortalı aracın kusurlu bulunması durumunda sorumluluklarının azami limit ile sınırlı olacağını beyanla davanın müvekkili yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle yetki ve görev itirazlarının bulunduğunu, dava konusu kazada müvekkillerinin herhangi bir kusurlarının bulunmadığını, müvekkiline isnat edilen eylemin niteliği dikkate alınarak davacının hayati tehlike geçirmesinin kazaya mı uzun süredir zatürre hastası olmasına mı bağlı olduğunun, davacının vücudunda ortaya çıkan kemik kırıklarının kazaya bağlı olarak ortaya çıkıp çıkamayacağının tespiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını talep ettiklerini beyanla davanın müvekkilleri yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile; 1-Davacının tüm davalılar aleyhine açmış olduğu maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 6.364,03 TL geçici, 16.509,52 TL sürekli iş görmezlik tazminat alacağının davalı sigorta yönünden 29/04/2015 temerrüt, diğer davalılar yönünden 30/01/2014 kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Davacının davalılar … ve … aleyhine açmış olduğu manevi tazminat istemli davanın Kısmen Kabulü ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kazanın meydana geliş şekli ve kusur oranı, paranın satın alma gücü nazara alınarak takdiren 20.000 TL sinin kabulü ile kaza tarihi olan 30/01/2014 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,3-Davalı sigorta şirketine açılan manevi tazminat istemli davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalılar … ve … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararda dosyada en son alınan ve çelişkinin giderildiği maluliyet raporunu değil, ilk alınan maluliyet raporunun esas alındığını, gerekçeli kararında ise hatalı bir şekilde ilk alınan maluliyet raporunu çelişkinin giderildiği son rapor olarak değerlendirdiğini, dosyada en son alınan ve maluliyet raporları arasındaki çelişkinin giderildiği ve %52 maluliyet oranının tespit edildiği Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Müvekkilin kaza sonrası 2 ay süre ile yoğun bakımda tedavi gördüğü hastane) tarafından düzenlenen 04.08.2021 tarihli maluliyet raporunu esas almayıp hatalı bir şekilde dosyada daha önceden alınan ve %4,1 maluliyet tespitinin yapıldığı 04.06.2020 Tarihli Adli Tıp Raporunu hükme esas aldığını ve bu rapor doğrultusunda yapılan hesaplama doğrultusunda hüküm kurduğunu, gerekçeli kararın 5. sayfasının 2.paragrafında belirtilen gerekçe ile dosyadaki maddi gerçeğin birbiriyle çeliştiğini, müvekkilinin geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu 2 aya yakın bir süre yoğun bakımda bilinci kapalı olarak yattığını ve kaza sebebiyle vücudunda bir çok araz meydana geldiğini, yapılan yargılama sırasında ise müvekkilinin, maluliyet tespiti için 2 defa Adli Tıp Kurumu’na sonrasında da Adli Tıp Kurumu’nun talebiyle müvekkilinin kaza sonrası 2 ay süreyle yoğun bakımda tedavi gördüğü Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiğini ve raporlar alındığını, fakat mahkemenin ise maluliyet tespiti için tüm bu aşamalardan geçen ve ATK’nın, Kafa Travması ve Beyin Kanaması Yaralanması yönünden müvekkilinin tedavi olduğu hastaneden rapor alınması gerektiği yönündeki talebi üzerine, raporlar arasındaki çelişkinin giderildiği ve %52 maluliyet tespitinin yapıldığı Dr. Sadi Konuk Eğt. ve Arş. Hastanesi’nin 04.08.2021 tarihli raporunu kararında esas almadığını ve hatalı bir şekilde daha önceden alınan 04.06.2020 tarihli ATK raporunu esas alarak hüküm kurduğunu, … sigorta lehine haksız şekilde manevi tazminat yönünden karşı vekalet ücretine hükmedildiğini, sigorta şirketi yönünden talepleri poliçe ile sınırlı tutulmuş olmasına rağmen mahkemece kararın 11. Maddesinde davalı sigorta şirketi lehine vekalet ücretine hükmettiğini, … Sigorta A.Ş.’nin maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun poliçe kapsamı ile sınırlı olduğu açıkça belirtilmiş olmasına rağmen ve sigorta şirketinin poliçe kapsamında manevi tazminat sorumluluğunun bulunup bulunmadığının dava açılırken tarafımızca bilinmesinin mümkün olmaması ve bu durum ancak yargılama sırasında ortaya çıkabilecekken Mahkemece tüm bu hususların göz ardı edildiğini ve sınırlı talepleri dikkate almaksızın manevi tazminatın davalı … Sigorta A.Ş.’den doğrudan talep edildiği varsayımına dayanılarak haksız bir şekilde vekalet ücretine hükmedildiğini, davalı … Sigorta A.Ş.’nin, 2 haftalık yasal hak düşürücü süre geçtikten sonra bilirkişi raporuna itirazda bulunduğunu, raporun bu davalı yönünden kesinleştiğini, davalı …’in kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, ayrıca kaza sebebiyle müvekkilinin 3 aya yakın bir süre yoğun bakımda bilinci kapalı olarak yattığını, ölüm kalım savaşı verdiğini ve neticede %52 gibi yüksek bir oranda da sakat kaldığını bu nedenle hükmedilen manevi tazminat miktarının çok az olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kusur değerlendirmesinin hatalı yapıldığını, bilirkişi raporu doğrultusunda meydana gelen kazada müvekkili …’in %90 oranında ve davacının %10 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de, bu kabulün hatalı olduğunu, müvekkilinin davacıyı görmesi üzerine hızını azalttığı tanığın beyanı ile sabit olduğunu, buna göre bilirkişi raporunda yer alan müvekkilinin hızını azaltmadığı, yaya geçidine tedbirsiz ve dikkatsizce yanaştığı şeklindeki değerlendirmelerin doğru olmadığını, müvekkilinin kazanın gerçekleşmesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacının geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik süresi konusunda dosyada mevcut raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeden eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucunda karar verildiğini, davacının tedavi sürecinin uzamasının trafik kazasından değil, ilerlemiş yaşından ve zatüre hastası olmasından kaynaklandığını, hükme esas alınan ATK Adli Tıp 2. Üst Kurulu’nun raporunda bu beyanlarının hiç dikkate alınmadığını ve davacının kaza öncesindeki sağlık sorunlarının geçici iş göremezlik süresini etkileyip etkilemediği konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, davacının kaza öncesi sağlık sorunları ile kazaya bağlı sağlık sorunları birlikte değerlendirilerek geçici iş göremezlik süresinin tespit edilmesi için yeni bir rapor alınmasını talep ettikleri halde, bu talebin Mahkemece kabul edilmediğini, geçici iş göremezlik süresi konusunda dosyada mevcut raporlar arasında çelişki bulunduğunu, ATK 3. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen raporda davacının geçici iş göremezlik süresinin 3 aya kadar uzayabileceği ifade edildiği halde, ATK Adli Tıp 2. Üst Kurulu’nun raporunda geçici iş göremezlik süresinin 9 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiğini, ATK Adli Tıp 2. Üst Kurulu’nun raporunda, 3.İhtisas Kurulu’nun 08/03/2017 tarihli raporundaki değerlendirmelere hangi sebeple itibar edilmediği hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığını ve çelişkinin neden kaynaklandığının açıklanmadığını, ATK 2. Üst Kurulu’nun raporu ile ATK 3. İhtisas Kurulu’nun 08/03/2017 tarihli raporu arasındaki bir diğer çelişkinin de, davacının maluliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda olduğunu, ATK 3. İhtisas Kurulu’nun 08/03/2017 tarihli raporunda trafik kazasının davacının maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığı ve davacının maluliyetine mahal olmadığının ifade edildiğini, buna karşılık ATK 2. Üst Kurulu’nun raporurunda ise davacının %4.1 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiğinin belirtildiğini, iki rapor arasındaki bu çelişkilerin giderilmesi için ATK Genel Kurulu’ndan rapor alınmasını talep etmelerine rağmen, Mahkeme bu taleplerini kabul etmediğini, davacı kaza tarihi itibariyle çalışacak yaşta olmadığından ve çalışmadığından, geçici iş göremezlik tazminatına hak kazanmadığını, davacının maddi tazminata ilişkin talebini kısmi dava olarak açması sebebiyle, ıslah ile artırılan kısım bakımından ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilebileceğinin gözetilmediğini, dava dilekçesi incelendiğinde maddi tazminata ilişkin talebin belirsiz alacak davası olarak açıldığına ilişkin bir açıklamanın bulunmadığını, aksine dava dilekçesinde “fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu” belirtilmek suretiyle davanın kısmi dava olarak açıldığının ortaya konulduğunu, hüküm altına alınan manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu, hesaplamanın PMF-1931 tablosuna ve progressive rant yöntemine göre yapılması gerektiğinin gözetilmediğini, TRH-2010 yaşam tablosuna göre yapılan hesaplamanın ve bu hesaplamaya göre verilen kararın hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 30/01/2014 tarihinde yaya olan davacıya sürücü işleten ve zmms sigortacısı olan aracın çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacının tazminat talep ettiği anlaşılmaktadır.Kaza nedeniyle düzenlenen trafik kaza tespit tutanağında davalı sürücü tam kusurlu olduğu , ceza soruşturmasında ATK dan alınan rapor ile mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda ise davacı tali kusurlu(%10), davalı sürücü asli (%90) kusurlu oldukları tespit edildiğinden raporların birbirini teyit ettiği, dosya kapsamı ve olayın oluşuna uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekili kusur itirazı yerinde görülmemiştir.Davacı vekili dava dilekçesinde, manevi tazminat talebi için ayrım yapmadan tüm davalılardan talepte bulunmuştur. Bu durumda mahkemece davalı sigorta şirketi yönünden manevi tazminat talebinin reddine karar verildiğine göre karşı vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davalı sigorta şirketi vekili bilirkişi raporuna karşı süresinden sonra itirazda bulunmuş ise de bu yönden davalı vekili istinaf itirazında bulunmadığına göre davacı vekilinin itirazı yerinde değildir. Kaza tarihi itibariyle 69 yaşında olan davacının Yargıtayın bu konudaki yerleşmiş içtihatlarına ve uygulamalara göre kural olarak aktif çalışma yaşı sonu (60) olarak kabul edildiğinden davacı aktif devresini tamamlamış olup, maddi zararının tamamı pasif dönemde olduğu ancak davacı pasif dönemde her hangi bir işte çalışmasa ve emekli olsa dahi “kendi yaşamsal aktivitelerini sürdürmek için emsallerine göre daha fazla efor sarf edeceğinden” malûliyet maddi zarar hesabının yapılmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Trafik kazaları, nitelikleri itibariyle haksız fiillerdendir. Haksız fiillerde temerrüt tarihi, haksız fiilin meydana geldiği tarih olup, zarar sorumlusunun ayrıca ihbar ve ihtar edilmesine gerek yoktur. Bu nedenle davalı işleten ve sürücü bakımından talebe uygun olarak ıslah edilen kısım içinde de kaza tarihinden itibaren faiz yürütülmesinde usul ve yasaya aykırılık yoktur.Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.Yargıtay 17. (kapatılan) ve 4. Hukuk Dairelerinin Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda bahsedilen kararı sonrasında vermiş olduğu güncel kararları gereğince tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu uygulanacak, bilinmeyen (işleyecek) devre bakımından da “progresif rant” formülü kullanılarak tazminatın hesaplanması gerekecektir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2022/6135 E. ve 2022/10604 K., 2021/16078 E. ve 2022/10550 K., 2021/13398 E. ve 2022/10498 K.,Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/2598 E. ve 2021/34 K., 2019/3713 E. ve 2020/2420 K. sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi esas alınarak tazminat belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi iptal kararı gereğince genel şartlarda belirtilen PMF-1931 tablosu esas alınarak hesaplama yapılması olanaklı olmadığından, bu hususa değinen istinaf talebi yerinde değildir.Mahkemece kaza nedeniyle davacıda oluşan maluliyetin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu İstanbul 3. Adli Kıp İhtisas Kurulu tarafından alınan 08/03/2017 tarihli maluliyet raporunda; Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından maluliyetine mahal olmadığı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin 30/01/2014 tarihinden itibaren 3 (üç) aya kadar uzayabileceğinin tespit edildiği, itiraz üzerine alınan Adli Tıp Kurumu İkinci Üst Kurulu 04/06/2020/640 karar nolu 2. Maluliyet raporunda; ” … hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bildirilen veriler İkinci Üst Kurulca tekrar değerlendirildiğinde; Mevcut belgelere göre; … kızı, 1945 doğumlu …’un 30.01.2014 tarihinde maruz kaldığı trafik kazasına bağlı; 1) Kafa travması ve beyin kanaması yaralanması nedeniyle )a-Geçici iş göremezlik süresinin olay tarihinden itibaren 9(dokuz) aya kadar uzayabileceği, kesin iş göremezlik süresinin kişinin tedavi ve takibini yapan hekimler (sağlık kuruluşu) tarafından düzenlenmiş istirahat veya çalışabilir raporu ile belirlenebileceği) b-Geçici iş göremezlik süresi içerisinde başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olmadığı 2) Geçici iş göremezlik süresi sonundan itibaren dava konusu olaya bağlı sağ köprücük kemiği kırık arızası nedeniyle ; Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası Grup 1 (bir) kabul olunarak; %4.1 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, Aynı yönetmelik çerçevesinde başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olmadığı” tespit edilmiştir. Yine davacı hakkında tedavisinin yapıldığı Dr. Sadi Konuk Eğt. ve Arş. Hastanesi’nin 04/08/2021 tarihli raporda erişkinler için engelli raporuna göre %52 engelli olduğu belirtilmiştir. ATK İkinci Üst Kurulunca tespit edilen %4.1 oranı yalnızca köprücük kemiği kırık arızası nedeniyle düzenlendiği, kafa travması ve beyin kanaması yaralanması nedeniyle tespit yapmadığı anlaşılmakla mahkemece ATK İkinci Üst Kurulunca tespit edilen %4.1 oranındaki maluliyet ve geçici iş göremezlik sürelerindeki farklılıklar arasındaki çelişki giderilmeden raporun hükme esas alınması doğru olmamıştır. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken kazayla ilgili tüm tedavi evrakları temin edildikten sonra, dosyada bulunan tüm raporlar da irdelenerek ve davacının bizzat muayenesi de yapılarak olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacıda kaza nedeni ile çalışma gücü kaybı bulunup bulunmadığı (kalıcı iş göremezlik), varsa oranı konusunda çelişkiyi giderecek ve maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığını net ve kesin olarak açıklayacak şekilde ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli maluliyet raporu düzenlenmesi için resen seçilecek üniversitelerin adli tıp anabilim dalı başkanlığından maluliyet raporu alınması, tespit edilecek maluliyet oranına göre hükme esas alınan aktüer rapor tarihi itibariyle aktüer bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre usuli kazanılmış haklarda gözetilerek karar verilmesi olmalıdır. Manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf itirazının ise maluliyet raporu yeniden alınması gerektiğinden şimdilik değerlendirilmemiştir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ile davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı ile davalılar … ve … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/04/2023