Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/2495 E. 2023/1577 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/2495
KARAR NO: 2023/1577
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 13/09/2022
NUMARASI: 2021/5 Esas – 2022/612 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 22/09/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27/10/2008 tarihinde … sürücüsü olduğu … plakalı aracın kusurlu olduğu kazada müvekkili … ağır yaralandığını ve sakat kaldığını, aynı kazada müvekkillerinin aynı aileden … ve … hayatlarını kaybettiğini, kaza sonrasında müvekkili …’in %93 oranında sakat kaldığını, müvekkilinin kazada yolcu olduğunu, … plakalı aracın zorunlu mali mesuliyet poliçe ile davalı sigorta şirketi tarafından yapıldığını, müvekkilinin kalıcı sakatlığından dolayı çalışamadığını, eşi ve çocuğu vefat eden müvekkilinin destekten yoksun kaldığını, davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığını ve bir kısım ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin eksik olduğunu belirterek … için oluşan kalıcı sakatlığından dolayı 1.000,00 TL kalıcı maluliyet tazminatının, eşi … ölümünden dolayı 500,00 TL ve kızı … ölümünden dolayı 500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile cenaze, defin giderleri olarak 500,00 TL olmak üzere toplam 3.000,00 TL maddi tazminatın davalı … için kaza tarihinden davalı Sigorta Şirketi için temerrüt tarihinden itibaren olmak üzere işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların davasının yetkili olmayan İstanbul Mahkemelerinde açtıklarının, davanın yetkisiz yerde açıldığını, davacıların diğer davalı sigorta şirketinden ödeme alarak sigorta şirketini ibra ettiklerini, davacıların kötüniyetli olarak dava açtığını, Mahkemece kusur ve maluliyet oranlarının tespit edilmesi gerektiğini, müvekkilinin kazada herhangi bir kastı ve kusuru bulunmadığını, davacıların taleplerinin müvekkili tarafından ekonomik durumunun kötü olması sebebiyle ödenmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin hem yaşlı olması hemde sakat olması nedeniyle çalışamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … AŞ.vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkil şirkete başvuru yapıldığını, davacının maluliyetine ilişkin 01/09/2010 tarihinde 19.282 TL ödeme yapıldığını, kaza tarihi itibariyle müvekkil şirketin poliçe limitinin 125.000 TL olduğunu, müvekkil şirket tarafından yapılan ödemelerin hesaplanacak tutardan düşülmesi gerektiğini, davacı tarafından vefat eden … için dava öncesi başvuru ve ödeme bulunmadığını, vefat eden şahısların başka destekten yoksun kalan mirasçılarının bulunup bulunmadığının araştırılmasını ve varsa paylarının ayrılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davacı … maddi tazminat taleplerinin kabulü ile 06/05/2022 tarihli raporda hesaplanan 267.594,55 TL den taleple bağlı kalınarak 78.954,48 TL kalıcı sakatlık, 06/05/2022 tarihli raporda hesaplanan 357.700,17 TL den taleple bağlı kalınarak 136.800,31 TL eş vefatından dolayı destekten yoksun kalma tazminatı, 06/05/2022 tarihli raporda hesaplanan 189.018,46 TL den taleple bağlı kalınarak 41.670,25 TL kızının vefatından dolayı destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam 257.425,04 TL maddi tazminatın sigorta şirketi yönünden 18/01/2012 davalı … yönünden kaza tarihinden (27/10/2008) itiraben işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müşterek müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, (Sigorta şirketi yönünden poliçe limitiyle sınırlı sorumlu olmak kaydıyla) Davacı … için 20.000,00-TL, davacı … için 8.000,00-TL, davacı … (…) için 8.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren (27/10/2008) işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … alınarak bu davacıya verilmesine,Cenaze giderleri yönünden davanın açılmamış sayılmasına,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dosyada 2 vefat ve 1 maluliyet zararı bulunduğunu, hasar aşamasında maluliyet zararından dolayı 19.282,00 TL ödeme yapıldığını, ödemenin poliçe limitlerinin netleştirilmesi yönünden infazda tereddüt yaratmayacak şekilde poliçe limitlerinden düşülmesi gerektiğini, … plakalı araç müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin poliçe kapsamı ve limitiyle sınırlı olarak sigortalısının kusuru oranında, gerçek zarardan sorumlu olduğunu, yaralanma ve ölümlerde poliçe kişi başına azami teminatının 125.000,00 TL olduğunu, hüküm kısmında poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olduklarının belirtildiğini; ancak bakiye teminat limitleri vefat ve sakatlık için açıkça belirtilmediğinden bu durum infazda sıkıntı yaratacak nitelikte olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kazadaki kusur oranlarına itirazı söz konusu olup kazadaki kusur durumunun ATK tarafından belirlenmesi gerektiğini, davacı tarafından ileri sürülen tazminat talebi bakımından müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, manevi tazminat ve tedavi talepleri teminat dahilinde olmadığını, aktüer hesaplamasına esas alınan kusur durumlarını kabul etmediklerini, kaza ve poliçe tarihi itibariyle çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranı tespit işlemleri yönetmeliğine göre hesaplama yapılması gerektiğini, %93 maluliyet oranı üzerinden tanzim edilen rapora karşı da ayrıca ve açıkça itiraz ettiklerini, hesaplamalarda TRH 2010 yaşam tablosu ile teknik faizin ise %1,8 dikkate alınarak hesaplanması gerektiğini, sigortacıya başvuru şartının yerine getirilmediğini, dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davacının, müvekkili şirkete Genel Şartlar’da sayılan bir takım belgeleri ibraz etmediğini, davacı tarafından sunulan belgeler arasında KTK m. 99 ve Genel Şart’ta belirtilen belgelerin tamamının mevcut olmaması sebebiyle KTK m. 97’de anılan yazılı başvuru şartlarını sağladığını, diğer bir deyişle doğru ve tam bir başvuru yapmadığını, maluliyet sebebi ile SGK’dan herhangi bir ödeme alıp almadığı, maaş bağlanıp bağlanmadığının tespit edilmesi gerektiğini, bilirkişi tarafından kullanılan yaşam tablosu ve formuller hatalı olduğundan hatalı ve fazla hesaplama yapıldığını, aktif dönemde AGİ hariç hesaplama yapılması gerekirken AGİ dahil hesaplama yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, hem maluliyet talepleri hem de destekten yoksun kalma tazminat talepleri yönünden müterafik kusurunun varlığı halinde davacı lehine hükmedilecek tazminattan müterafik kusur indirim yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren yasal faizden sorumlu olabileceğini, 18.01.2012 tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Dava, ölümlü ve yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma maddi ve manevi tazminat ile sürekli maluliyet tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün davalı sigorta şirketince istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 25/11/2020 tarih, 2018/3875 Esas ve 2020/4020 Karar sayılı kararı ile ” … Somut uyuşmazlıkta kazada yaralanan davacı … davalı tarafından maluliyeti nedeniyle 01/09/2010 tarihinde ödeme yapıldığı tarafların kabulündedir. Eldeki dava ise 14/01/2016 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili istinaf dilekçesinde ibranameden bahsetmiş ise de dosyada bulunan hasar dosyası ekinde ibranameye rastlanmamıştır. Bu durumda Mahkemece; öncelikle davacı … tarafından düzenlenmiş bir ibraname bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa dosyaya kazandırılması ve KTK’nun 111. maddesi gereği hak düşürücü sürenin geçip geçmediği ve ibranamenin iptali şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti, açılan davanın hak düşürücü süre içerisinde olduğunun anlaşılması halinde ilk olarak ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi amacı ile ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak, ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmesi; ibraname yok ise davalının davadan önce ödediği bedelin, ödemenin yapıldığı tarih ile zarar hesabının yapıldığı tarih arasında işleyen yasal faiz hesaplanarak güncellenmesi ve güncellenmiş miktarın, tazminat miktarından mahsup edilmesi suretiyle karar vermek gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada göz önünde tutulması gerekmektedir. Ancak destek almaktan vefat, evlilik ya da destek alma ihtiyacının sona ermesi gibi nedenlerle çıkan kişinin payı diğer destek alanlara aktarılarak hesaplama yapılması gerekmektedir. Eldeki davada, müteveffanın eş için destek tazminatına karar verilmiştir. Destek payları hesaplanırken mirasçı olarak sadece davacıların hayatta olduğu varsayılarak hesaplama yapılmıştır. Ancak muris eş …’nın babası da olay tarihi itibariyle hayattadır ve destek tazminatı hesabında pay sahibidir. Davacılar yönü ile tazminat hesabı yapılırken bu durumun dikkate alınması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan ilkelere göre müteveffanın anne ve babasının da destek payı olup olmadığı saptanıp, onlara da pay ayrıldıktan sonra davacıların tazminatının hesaplanması ve bu yönde ek rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamıştır. Davalı vekilinin buna değinen istinaf itirazı yerindedir.Davalı sigorta şirketi, kazaya neden olan, davalı …’ın kullandığı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olup poliçe limiti 125.000,00 TL’dir. Bu sebeple, hükmolunan tazminat, sigorta bedelini geçerse, sigortacı yargılama giderleri ile avukatlık ücretini sigorta bedelinin tazminata oranı dahilinde ödemekle yükümlüdür. Davalı sigorta şirketi Mahkemece maddi tazminat yönünden ve poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu tutulduğu halde kaza tarihindeki poliçe limiti ile hükmolunan maddi tazminat arasında oran kurulmaksızın hükmedilen maddi tazminata ilişkin olarak vekalet ücreti, yargılama gideri ve harç miktarlarının tamamından diğer davalı ile birlikte sorumluluğuna karar verilmesi doğru olmamıştır. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının da kabulü gerekir. Dosya kapsamından, destek … 16 yaşında olup anne davacı …’nın bir işte çalıştığına ilişkin iddia ve belge olmadığına göre çalışmayan anne için destek hesabı yapılırken yetiştirme giderinin tazminattan indirilmesi gerekmeyeceğinden destek payına; Kazaya ilişkin tutulan trafik kazası tespit tutanağında davacının emniyet kemeri takmadığına ilişkin bir saptama bulunmadığı gibi aksinin davalı tarafça da ispat edilememiş olmasına göre müterafik kusura değinen istinaf itirazları yerinde değildir. …” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.İlk Derece Mahkemesinin ilk kararına karşı davalı sigorta şirketi tarafından verilen istinaf dilekçesinde kusura, maluliyete, başvuru şartına, faiz başlangıç tarihi ve hesaplama yöntemine ilişkin istinaf talebi bulunmadığından karşı taraf lehine bu hususlarda usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu nedenle kusura, maluliyete, başvuru şartına, faiz başlangıç tarihi ve hesaplama yöntemine yönelik istinaf itirazları ile yine Dairemiz kararı ile müterafik kusura değinen istinaf itirazları incelenerek yerinde olmadığına karar verildiğinden müterafik kusura ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Davalı Sigorta vekili vekili istinaf dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmuştur. HMK’nın 319.maddesine göre savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda HMK’nın 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir. Eldeki davada davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürmediğine ve davacı tarafından açık muvafakati bulunmadığına göre istinaf aşamasında ileri sürülen zamanaşımı def’inin nazara alınması olanaklı değildir. İlk Derece Mahkemesince SGK’ya rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığı sorulmuş olup müzekkere cevabına göre davacılara herhangi bir ödeme yapılmadığının saptanması karşında rücuya tabii ödemeye; Davalı sigorta şirketinin davadan önce yapmış olduğu ödemenin güncelenerek tazminat miktarlarından düşüldüğü görüldüğünden ödemenin mahsup edilmediğine değinen istinaf talepleri yerinde değildir.İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararı doğrultusunda, yapılan araştırma ve inceleme sonucunda davacı … tarafından düzenlenmiş bir ibraname bulunamadığı gibi dosyaya da sunulmadığı sadece sigorta şirketi tarafından 18/01/2012 tarihinde verilen yazı uyarınca “19.282,00 TL nin ibranameye istinaden” davacı hesabına yatırıldığı şeklinde bir ibarenin bulunduğu görülmektedir. Bu halde taraflar arasında düzenlenmiş bir ibraname dosyaya sunulmadığından İlk Derece Mahkemesince hak düşürücü sürenin geçmediği kanaatine varılarak karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.Dairemiz kararı ile davalı sigorta şirketinin istinaf başvurusu üzerine ” … Müteveffanın hayatta olan anne ve babasının da destek payı olup olmadığı saptanıp, onlara da pay ayrıldıktan sonra davacıların tazminatının hesaplanması için ek rapor alınması gerektiği” açıklanmıştır. Bu halde istinaf talep eden davalı taraf lehine ilk rapor tarihi itibariyle olan verilen esas alınarak hesaplama yapılması gerekirken ek aküerya raporunda güncel verilere göre hesaplama yapılmıştır. İlk Derece Mahkemesince ek raporda tazminat miktarların daha yüksek belirlenmesi üzerine davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek taleple bağlı kalınarak önceki miktarlar üzerinden tazminata hükmedilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan 06/05/2022 tarihli ek aktüerya bilirkişi raporunun istinaf talep eden davalı sigorta vekiline 17/05/2022 tarihinde HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalı vekilinin süresi içerisinde rapora itiraz etmediği görülmektedir. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde 06/05/2022 tarihli ek aktüerya bilirkişi raporunda ki hesaplama bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden hesaplamaya ilişkin istinaf itirazı da yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı … A.Ş. vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 16.791,89 TL harçtan peşin alınan 4.198,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 12.593,89 TL harcın Davalı … A.Ş. den tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/09/2023