Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/2384 E. 2023/19 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/2384
KARAR NO: 2023/19
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 09/02/2022
NUMARASI: 2018/358 Esas – 2022/119 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20.07.2004 tarihinde sürücüsü …’in idaresindeki … plakalı minibüs ile müvekkilin sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin çarpışması sonucu müvekkilin yaralandığını ve sakat kaldığını, müvekkilin Manisa Merkezefendi Devlet Hastanesi’nden aldığı 29.11.2012 tarihli %11 oranında özür raporu mevcut olduğunu, müvekkilinin kazadan önce otel muhasebesinde görevli iken kazadan sonra aynı şekilde çalışamadığı, sürücü … hakkında Kuşadası 1.Asliye Ceza Mahkemesi 2004/733 Esas sayılı ile hüküm verilmiş olduğunu, kazaya karışan … plaka sayılı otomobilin ZMSS poliçe şirketi … Sigorta A.Ş.’ye sigortalı olduğunu, davalı şirkete tazminat için başvuru üzerine 07.05.2013 tarihinden 17.108,60 TL ödeme alındığını ancak bu ödeme müvekkilinin zararı karşısında düşük kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin kalıcı iş gücü kaybından doğan maddi kaybının giderilmesi için 100 TL maddi tazminatın davalıya başvuru tarihinden sonra 8. iş gününün bitimi tarihinden itibaren başlayarak işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, ıslah dilekçesi ile miktarı 12.668,88 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın yetkisiz yer mahkemesinde açıldığını, huzurdaki davanın Ticaret Mahkemesinin görevleri içinde yer almamakta olduğunu, davanın görev yönünden reddi gerektiğini, davanın zamanaşımı süresinden sonra açıldığını, davacı tarafa sulhen ödemede bulunulduğunu, trafik kazasındaki kusur oranlarının Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından belirlenmesi gerektiğini, davacının sakatlık oranının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 2918 sayılı KTK’nın 109/1 maddesi gereğince 2 ve 10 yıllık zamanaşımına tabii olduğunu, Kanunun 109/2.maddesinde ise, “Dava,cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise,bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.”hükmüne yer verildiğini, 818 sayılı Yasanın zamanaşımının kesilmesi sebeplerinin düzenlenmiş olduğu 133. maddesi (6098 sayılı yasanın 154.maddesi) gereğince, eldeki dava dosyasında, davacının yaralanıp maluliyete uğramasına sebebiyet veren kazanın 20/07/2004 tarihinde meydana geldiğini, eldeki davanın ilk olarak 28/05/2013 tarihinde açıldığını, ancak yine davalı tarafından dava öncesinde 07/05/2013 tarihinde ön ödeme yapıldığını, ön ödeme yapıldığı için BK’nın 133 md. 1.fıkradaki şart gereğince zamanaşımının kesildiğini, 2013 yılından itibaren zamanaşımının sıfırlanıp tekrar en baştan başlayacağını, talep arttırım dilekçesinin 2016 yılında verildiğinden ıslah zamanaşımından da bahsedilemeyeceğini, yapılan işlemin HMK md. 107 gereğince dava değerinin arttırılması olduğunu, olup ; HMK 176-177 de düzenlenen ıslah olmadığını, davanın mahiyeti gereği belirsiz alacak olup kusur,maluliyet ve hesap raporuyla zarar ortaya çıkacağından bu raporlar tamamlanana kadar zamanaşımı süresinin geçmeyeceğini, belirsiz alacak olduğundan dava açılmakla karara çıkana kadar zamanaşımı süresinin işlemeyeceğini, davalının yargılama aşamasında gerek her yönüyle zamanaşımı, gerekse raporlara itirazlarının süresi içerisinde yapılmadığı anlaşılması halinde süreden, itiraz süresi içerisinde ise belirttikleri nedenlerden yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ederek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 22/03/2018 tarih, 2017/882 Esas ve 2018/398 Karar sayılı kararı ile ” … davacının tedavi belgelerine göre, yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, tedavilerinin ne zaman sona ereceği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği konusunda A.T.K. 3. İhtisas Dairesinden veya konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının değerlendirilip karar verilmesi ” gerektiği gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararı doğrultusunda ATK 2. İhtisas Kurulundan rapor alınmıştır. 2918 sayılı KTK.nun 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım yapılmamış, kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun ceza zamanaşımı (uzamış zamanaşımı ) süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar. Sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi gerekmez.Ancak zarar ve onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise, davanın, öğrenme tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde açılması gerekir. 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı Kanun’un 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir. Zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde, tazminat talebinin, öğrenme tarihinden itibaren 2918 sayılı yasanın 109.maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Öğrenme tarihinden itibaren, yeni bir uzamış zamanaşımı süresi işlemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16/04/2008 Tarih 2008/4-326 E. 2008/325 K.). Kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 133. maddesinde “borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse” ve “Alacaklı dava veya defi zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde” zamanaşımının kesileceği düzenlemesine; 135/1 maddesinde ise “zamanaşımının kesilmesiyle yeni bir süre işlemeye başlar” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan bu düzenlemelerle herhangi bir ayrım yapılmaksızın, tüm borç ilişkileri bakımından geçerli olan zamanaşımının kesilmesi nedenleri ve kesilmeden sonra işleyecek sürenin ne olduğu tespit edilmiş bulunmaktadır. Somut uyuşmazlıkta trafik kazası 20/07/2004 tarihinde gerçekleşmiş; dava ise 28/05/2013 tarihinde açılmış ve davalı tarafından 07/05/2013 tarihinde kısmi ödeme yapılmıştır. Gelişen durum olmamakla birlikte davacının maluliyet oranının belirleyen rapor Manisa Merkezefendi Hastanesi’nin 29/11/2012 tarihli raporudur. Eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza davası zamanaşımı süresi 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/4 maddesine göre 5 yıl olup dava tarihi itibariyle bu süre dolmuştur. Ancak yukarıda değinilen Hukuk Genel Kurulu kararı da vurgulandığı üzere zararın ve failin uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmesi halinde tazminat talebinin öğrenme tarihinden itibaren KTK’nın 109.maddesine göre 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekir. Davacı, maluliyete ilişkin Manisa Merkezefendi Hastanesi’nce düzenlenen rapor tarihi olan 29/11/2012 tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde ve 10 yıllık süre dolmadan, 28/05/2013 tarihinde davasını açtığından dava zamanaşımı süresi içerisindedir. Kaldı ki davalı tarafından 07/05/2013 tarihinde yapılan kısmi ödeme ile BK’nun 133/1 maddesi gereğince zamanaşımı kesilmiş ve yeni 2 yıllık süre işlemeye başlamış olduğundan 28/05/2013 tarihinde açılan dava yine 2 yıllık zamanaşımı süresindedir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince davanın zamanaşımının geçtiği gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacı vekilinin yapmış olduğu ıslaha karşı süresinde davalı tarafından ıslah zamanaşımı defi ileri sürülmemiştir. Dava tarihinden önce ödeme olmakla birlikte davacı tarafından verilen ibra yoktur. Bu kabule göre 14/03/2016 tarihli ek aktüerya raporunun davacının belirlenen maluliyet oranı, kaza tarihindeki yaşı, geliri esas alınarak düzenlendiği, yapılan ödemenin güncellenmiş miktarı düşülerek kusur oranlarına göre tazminatın belirlendiği anlaşıldığından usul, yasa, Yargıtay içtihatları ile belirlenmiş hesaplama yöntemine göre tazminat hesabı içeren 14/03/2016 tarihli ek aktüerya raporunun hükme esas alınması gerektiği kanaatine varılmış ve davacının ıslah talebi de nazara alınarak 12.688,88 TL maddi tazminatın kabulüne, kazaya karışan sigortalı araç ticari olmadığından kabul edilen tazminata ödeme tarihi olan 07/05/2013 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir. Bu nedenle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre:1-Davanın ıslah edilmiş hali ile KABULÜ ile 12.668,88 TL maddi tazminatın 07/05/2013 ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,2-Alınması gerekli 865,41 TL karar ilam harcından peşin harç + ıslah harcı toplamı 66,90 TL harcın mahsubu ile 798,51 TL harcın davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına, 3-Davacı taraf vekille temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davalıya verilmesine,4-Davacı tarafından yapılan 1.126,31 TL posta ve tebligat gideri ile 500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.626,31 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ;1-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 99,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 220,70 TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/01/2023