Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/2345 E. 2023/657 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/2345
KARAR NO: 2023/657
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 07/07/2022
NUMARASI: 2021/71 Esas – 2022/569 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BİRLEŞEN KOCAELİ 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2015/551 E.- 2016/703 K.
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 05/04/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi …’un 21/03/2015 günü … Taş. Tic. Ltd. Şti’ne hizmet veren işvereni … Taş. Ltd. Şti.’ne ait olan ve kendisinin şoförlüğünü yaptığı … plakalı otobüsüyle Antalya’dan Ankara’ya giderken Sandıklı ilçesinden Afyon iline doğru Taşoluk mevkine geldiğinde havanın kar yağışlı ve yolun buzlu ve karlı olması nedeniyle patinaj yaparak yolda kalan … plakalı çekici ve … plakalı yarı römorka çarpmamak için durdurmaya çalışmışsa da duramayıp komple ön kısımlarıyla arkadan çarptığını, akabinde arkadan gelen … plakalı başka bir otobüsünde davacıların murisinin yönetimindeki otobüse arkadan çarpması sonucu hayatını kaybettiğini, davacının murisinin otobüs şoförü olduğunu, olayın zincirleme bir iş – trafik kazası olduğunu, sürücü yakınlarının sürücünün canına gelen zarar söz konusu olduğunda ZMMS poliçesinden de yararlanabileceklerini, davacıların murisinin uzun yıllardır otobüs şoförlüğü yaptığını ve aylık en az 3.000 TL maaş aldığını, 1976 doğumlu …’un ölmesiyle davacıların mirasçı kaldıklarını, murisin kullandığı … plakalı otobüsün 21/03/2015 tarihi itibariyle 11/12/2014/2015 vadeli … nolu trafik poliçesinin davalı şirketçe temin edildiğini beyan ederek … yönünden 229.851,14 TL, müvekkil … yönünden 60.148,86 TL olmak üzere her iki davacı yönünden toplamda 290.000,000 TL destekten yoksunluk tazminatlarının davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin desteği …’un trafik kazasında vefat etmesi üzerine davacılar için 500’er TL olmak üzere şimdilik 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigorta şirketinden faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş olup bilahare 19/06/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile Davacı … için 21.467,15 TL, … için 4.051,88 TL olmak üzere toplam 25.519,13 TL destekten yoksun kalma tazminat alacağının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili asıl davada cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirkete 11/12/2014/2015 vadeli poliçe ile ZMM sigortalı olduğunu, poliçe teminatının kişi başına 268.000 TL ile sınırlı olduğunu, davacıların murisin ölmeden önce desteğinden faydalandıklarını ispat etmeleri gerektiğini, murisin ücretinin ispatı ile murisin SGK’ya bağlı olup olmadığının araştırılması gerektiğini, davacının …’un desteğinden yoksun kalma tazminatında bulunduklarını ancak kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağından talebin reddedilmesi gerektiğini temerrüt tarihinden itibaren faiz talebinin yerinde olmadığını beyan etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “A)Asıl dava dosyasında; 1-Davacıların maddi tazminat davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, davacı … için 163.351,65 TL, davacı … için 36.933,78 TL miktarındaki destekten yoksun kalma zararına ilişkin maddi tazminatın zmss poliçesi teminat limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihi olan 29/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılar … ve …’a ayrı ayrı verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin maddi tazminat taleplerinin reddine,
B) Asıl dava dosyası ile birleşen Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/551 E. 2016/703 K. sayılı dava dosyasında; 1-Davacıların maddi tazminat davasının kabulü ile, davacı … için 13.192,84 TL, davacı … için 13.192,84 TL miktarındaki destekten yoksun kalma zararına ilişkin maddi tazminatın zmss poliçesi teminat limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihi olan 29/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılar … ve …’a ayrı ayrı verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı asıl davada davacılar vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Asıl davada davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazaya karışan aracın ticari amaçlı yolcu taşıyan bir otobüs olmasına rağmen, yerel mahkemenin gerekçeli kararında, müvekkilleri lehine hükmedilen tazminat miktarının reeskont oranına göre faiziyle birlikte tahsiline karar vermesi gerekirken, hatalı olarak dava ve talep artırım dilekçelerinde faiz türü belirtilmediği için yasal faiz istendiği kanaatiyle yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verdiğini, dava dilekçesi ile faiz talebinde bulunulup fakat faiz oranı belirtilmemişse hakimin somut olay bakımından mevzuatın öngördüğü faiz oranını yani reeskont faiz oranını esas alması ve bu oranın uygulanmasına karar vermesi gerektiğini, 2015 yılında açılmış olan davada yerel mahkemece yaklaşık yedi yıl sonra 2022 yılında karar verilebildiğini, istinaf ve Yargıtay süreçleri devam edeceğinden halen kararın kesinleşmediğini ve davalı sigorta şirketi ödemekle yükümlü olduğu bedeli halen ödemediğini, ülkemizdeki ekonomik sıkıntılar, enflasyon ve paranın satın alma gücünün bu süreçte düşme oranı karşısında yasal faiz oranın mevcut haliyle son derece yetersiz olması hususları da birlikte değerlendirildiğinde kararın bu yönüyle yasaya ve usule aykırı olmasının yanında ayrıca hakkaniyet ilkeleriyle de bağdaşmadığını, bilirkişi raporlarında müteveffa …’un dava dışı anne ve babası için de sigorta şirketi tarafından teminat altına alındığını, sorumluluk bedelinden pay ayrıldığını ve itirazlarına karşın yerel mahkeme kararının da rapora uygun olarak verildiğini, müteveffanın aralarındaki ailevi sorunlar nedeniyle uzun yıllar (yaklaşık 10 yıldır) görüşmediği dava dışı annesi … ve babası …’a da destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında ve davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu poliçe limitinin garameten paylaştırılmasında pay ayrılmasının yasaya, usule, hak ve adalete aykırı olduğunu, destekten yoksun kalma tazminat talepli davalarda hak sahibi olduğunu iddia eden davacıların, müteveffanın sağ iken onlara “destek” olduğunu ispatlamaları gerektiğini, müteveffanın annesi … ve Babası …’ın bu yönde herhangi bir taleplerinin dahi olmadığını, kendileri emekli maaşları bulunan ve maddi durumları da oldukça iyi olan, hayatlarını sürdürmeleri için herhangi bir kişinin desteğine de ihtiyaçları olmayan kişiler olduğunu, yerel mahkeme kararına dayanak teşkil eden bilirkişi raporundaki hesaplamaların müvekkilleri yönünden hatalı ve eksik olduğunu, davacı müvekkilleri lehine ayrı ayrı daha fazla tazminata hükmedilmesi gerekirken, hesap ve yorum hatalarıyla dolu bilirkişi raporu dikkate alınarak daha düşük miktarda tazminata hükmedildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda İPSD hususunun değerlendirilirken peşin sermaye değeri düşülmeden hesaplama yapıldığını, üçünçü kişinin rücu alacağından sorumluluğunun kusur sorumluluğu esasına dayandığını, yani üçüncü kişinin ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumlu olacağını, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın üçüncü kişinin kusuru sonucunda meydana gelmesi halinde rücu edilecek miktarın ise sigortalıya ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının kusur karşılığından oluştuğunu, bu tutarın aktüer hesaplaması yapılırken müvekkili şirketin sorumlu olduğu miktardan tenzil edilmesi gerektiğini, dava konusu kazadan dolayı müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, 18.05.2022 tarihli HGK kararı gereğince 01.06.2015 sonrasında olduğu gibi öncesine ait poliçe ve hasarlardan da kusurlu sürücünün ölümü halinde tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunun hükme bağlandığını, davacının destekten yoksun kalma tazminatı isteminin TBK’nın 52.maddesi hükmünde hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi gereği ve hukuk genel kurulu kararı gereğince reddedilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, zorunlu trafik sigortası motorlu araç işleteninin KTK’nın 85. maddesinin 1. fıkrasında yer alan üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu belirlenen limitler dâhilinde üstleneceğini, ancak davaya konu kazada sigortalı araç sürücüsü ve aynı zamanda müteveffa olan …’un üçüncü kişi olmadığını, dolayısıyla destekten yoksun kalma tazminatı talep eden hak sahiplerinin de üçüncü kişi olarak sayılamayacağı kabul edilmesi gerektiğinden bu kararın kaldırılması gerektiğini, sürücü yakınlarının destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmalarının mümkün olmadığını, 01.06.2015 sonrasında olduğu gibi öncesine ait poliçe ve hasarlarda da kusurlu sürücü işleten ölüm tazminatı taleplerinin teminat dışı olduğunu, davacıların müteveffanın ölmeden önceki sürekli ve düzenli desteğini maddi olgularla ispat edilmesi gerektiğini, aktüer hesaplamasında ölüm tarihi itibariyle müteveffanın yaşına dikkat edilmesi gerektiğini, gelir durumunun ispatının davacıya düştüğünü, bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınan yöntemin hatalı olduğunu, kaza tarihinin 21.03.2015 olduğunu, TRH yaşam tablosu ve %0 teknik faiz kullanılarak hesaplama yapıldığını, kaza tarihine göre PMF tablosu ve %10 artış %10 iskonto yönteminin kullanılması gerektiğini bilirkişi raporunda belirlenen tazminat miktarının gerçek zararı yansıtmadığını, müvekkili şirkete müracaat tarihinden öncesinde şirketlerinin temerrüdünün söz konusu olmadığını, müvekkiline herhangi bir başvuru olmadığını, bu nedenle dava tarihinde muaccel hale geldiğniden bu tarihler öncesinde müvekkili açısından faiz sorumluluğunun bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla mahkemece birleşen dosya açısından avans faizine hükmedildiğini avans faizi işletilmesini gerektiren bir hususun bulunmadığını, bu nedenle faize hükmedilmesi halinde hükmedilecek faizin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin hükmün davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 30/12/2020 tarih, 2018/4426 Esas ve 2020/4214 Karar sayılı kararı ile ” … Dosya kapsamından, 21/03/2015 tarihinde davalı sigorta şirketine 11/12/2014-2015 tarihleri arasında davalı … Sigorta A.Ş.’ye ZMSS poliçesi ile sigortalı olan mütevaffa … yönetenindeki … plakalı aracın karıştığı çift kaza da davacıların miras bırakanı sürücü …’un vefat ettiği, davacıların bu vefat nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları anlaşılmıştır. …Davacılar desteğinin sürücüsü olduğu araç ile 21/03/2015 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kaza neticesinde vefat ettiği, poliçe tanzim tarihi 11/12/2014 olduğu, poliçe tarihinde yürürlükte bulunmayan Yeni Genel Şartlar hükümlerinin, dava konusu olayda uygulanması mümkün olmadığı, davacıların, mirasçı olarak değil, zarar gören 3. kişi konumunda bulundukları, bu nedenle murisin kusurunun, davacılara yansıtılamayacağı, destekten yoksunluk zararını, davalı taraftan talep edebilecekleri anlaşıldığından davanın esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece asıl davada davacılar vekilinin dava ve talep arttırım dilekçesinde faiz türünü belirtmemesi nedeniyle yerleşik yargı uygulamaları dikkate alınarak yasal faiz talep ettiği kanaatine varılarak asıl dava yönünden yasal faiz ile birlikte tazminatın tahsiline dair hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Yine hükme esas hesap bilirkişi raporunda dosyada mevcut nüfus kayıt örneğinden müteveffanın destek olabileceği anne-babasının hayatta olduğu anlaşılmakla müteveffanın dava dışı anne-babası her ne kadar dava dışı olsa da müteveffa babası yaşasaydı davacı eşi ve çocukları gibi dava dışı anne-babasına da destek olacağından dava dışı anne … ve dava dışı baba …’ ın destek süreleri tespit edilerek pay ayrılarak hesaplama yapılmasında yerleşik yargıtay içtihatları uyarınca isabetsizlik görülmemiştir. Asıl dosya davacılar vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir. Dosya kapsamından, hükme esas raporda bilirkişi; 01.03.2016 havale tarihli cevap ile; “hak sahiplerine 5510 sayılı Kanunun 13. Maddesi gereğince 01.04.2015 tarihiden itibaren 9/100579 tahsis numarası ile iş kazası ölüm geliri, yine aynı Kanunun 32. Maddesi gereğince 3/1789199 tahsis numarası ile ölüm aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca sigortalının geçirmiş olduğu iş kazası ile ilgili müfettiş tahkikat raporunun sonuç ve kanaat bölümünde 5510 sayılı Kanunun 21. Maddesinin 4.fıkrasının uygulanmasına karar verilmesi nedeniyle hak sahibine Başkanlığımızca bağlanan gelirler rücuya tabidir” denilmektedir. Ancak; Somut olayda müteveffa %70 oranında kusurlu olup, SGK tarafından bağlanan gelirlerin İPSD’ nin müteveffanın %70 oranındaki kendi kusuruna isabet eden maddi zarar tutarı 5510 sayılı yasanın 21. Maddesine göre hak sahiplerine rücu edilemeyecektir. SGK’ nın yukarıdaki paragrafta yer alan cevabındaki “rücuya tabidir” denilen kısım müteveffanın kendi kusuru dışında kalan %30 oranına isabet eden kısımdır. Hak sahiplerine bağlanan gelirlerin İPSD’ nin müteveffanın kusuru dışında kalan %30 oranındaki rücuya tabi kısmını ödemesi gerecek olanlar iş bu davada dava dışı olan ve kazaya karışan … plakalı diğer aracın işleteni, sürücüsü ve sigortacısıdır. … plakalı diğer aracın işleteni, sürücüsü ve sigortacısı, hak sahiplerine bağlanan gelirlerin İPSD’nin %30 oranındaki kısmından müştereken ve müteselsilen sorumlu olmakla birlikte; iş bu davada dava dışı olduklarından ve iş bu davanın davalısının %70 kusur sorumluluğuna göre hesaplama yapıldığından rücuya tabi ödemeler hususunda bir indirime yer bulunmamaktadır.” şeklinde açıklanarak yapılan hesaplamaya göre karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir. Yargıtay 17. (kapatılan) ve 4. Hukuk Dairelerinin Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda bahsedilen kararı sonrasında vermiş olduğu güncel kararları gereğince tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu uygulanacak, bilinmeyen (işleyecek) devre bakımından da “progresif rant” formülü kullanılarak tazminatın hesaplanması gerekecektir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2022/6135 E. ve 2022/10604 K., 2021/16078 E. ve 2022/10550 K., 2021/13398 E. ve 2022/10498 K.,Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/2598 E. ve 2021/34 K., 2019/3713 E. ve 2020/2420 K. sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemi esas alınarak tazminat belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi iptal kararı gereğince genel şartlarda belirtilen 1,8 teknik faiz esas alınarak hesaplama yapılması olanaklı olmadığından, bu hususa değinen istinaf talebi yerinde değildir. Ayrıca Dairemiz kaldırma kararında açıklandığı gibi poliçe tarihinde yürürlükte bulunmayan Yeni Genel Şartlar hükümlerinin, dava konusu olayda uygulanması mümkün olmadığı, davacıların mirasçı olarak değil, zarar gören 3. kişi konumunda bulundukları, bu nedenle murisin kusurunun, davacılara yansıtılamayacağı, destekten yoksunluk zararını davalı taraftan talep edebilecekleri anlaşıldığından, talebin teminat dışı olduğuna ilişkin talebi de yerinde değildir. Dava dilekçesinde avans faizi talep edilmiştir. … plakalı otobüsün trafik kaydında kullanım amacının ticari ve kullanım şekli yolcu nakli olarak açıklanmıştır. Bu durumda kazaya sebebiyet veren araç ticari nitelikte otobüs olmasına ve dava dilekçesinde avans faizi talep edilmesine göre avans faize hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; asıl davada davacılar vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Asıl davada davacılar vekili ile davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-a-Asıl davada davacılar yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın asıl davada davacılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına, b-Davalı yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken (19.809,90+1.802,41=) 21.612,31 TL harçtan peşin alınan (4.952,48+450,00=)5.402,48 TL harcın mahsubu ile bakiye 16.209,83 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/04/2023