Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/2270 E. 2023/706 K. 14.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/2270
KARAR NO: 2023/706
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 28/06/2022
NUMARASI: 2018/1213 Esas – 2022/534 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 14/04/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24/12/2008 günü meydana gelen bir trafik kazası sonucunda mirasbırakanın sahibi olduğu … plakalı otomobilinden yaralı olarak çıkartıldığını, ambulansla kaldırıldığı Afyon Devlet Hastanesi’nde kurtarılamayarak aynı gün vefat ettiğini, uzun uğraşlar sonucunda vuku bulan trafik kazasının tek taraflı olmadığının ortaya çıkartıldığını, faillerden … ile …’nin İscehisar Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/187 Esas sayılı dosyasında yargılamaları sağlanmışsa da 10/06/2015 tarihli kararla aleyhlerine kesin delil yokluğu nedeniyle sanıkların beraatlerine karar verildiğini, bu durum sonrasında davalı Fon Yönetimi müvekkilleri ile usulünce tüm belgeler eklenerek yazılı olarak yapılan tazminatı ödeme başvurusu’nun kabul edilmediğini, müvekkillerinin fazlaya ilişkin başkaca her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile her bir müvekkili için ayrı ayrı şimdilik 125.000,00 TL den toplam 375.000,00 TL tazminatın 24/12/2008 kaza tarihinden itibaren başlatılacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava tarihinden önce müvekkili kuruma başvuruda bulunulduğunu, kazaya karışan tüm araçların kaza tarihini kapsar ZMSS poliçeleri bulunduğundan sorumluluklarının bulunmaması sebebiyle taleplerinin reddedildiğini, müvekkili kurumun sorumluluklarının kanuna dayandığını, davanın temelinin de zaten haksız fiil olduğunu, bu nedenle her koşulda alacağa yasal faiz işletilmesinin hukuka uygun olacağını, beyan ve hakları saklı kalmak kaydı ile davanın usul ve esasa ilişkin olarak sondukları gerekçeler dikkate alınarak reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın pasif husumet yokluğundan reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Olayın, 5684 sayılı kanunun 14. maddesi kapsamında olduğunu ve 2. fıkrasının “a” bendi uygulanması gerektiğini, müteveffa …’un, 2008 senesindeki ölümünden 2 sene sonra, 2010 senesinde başlayan ve 2015 senesinde sona eren ceza yargılamasındaki hükümde; sanıkların beraatine ilişkin karar verildiğini, müteveffa …’un ölümüne yol açan kazaya karışan sanıklardan hangisinin taksirli eylemi sonucunda, müteveffanın yaralandığı ve öldüğü, kesin olarak anlaşılamadığı için; (“ihbar olunan”) sanıkların,beraatlerine karar verilmiş olmakla; davacıların başvurabileceği bir sigorta şirketi, bulunmamadığını, müteveffa …’un kendi kendine kazâlanmış, yaralanmış ve ölmüş olmadığını, davacıların, (“ihbar olunan”) sanıkların trafik sigortalarına müracaatta bulunamayacaklarının ortada olduğunu, davalının ihtihadi olarak da hasım olduğunu, benzer durumlara ve davalı güvence hesâbı’nın, zmms’nın yerine sorumlu olduğuna yönelik içtihatlar bulunduğunu, davalının fiili uygulamasına göre de hasım olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 5684 Sayılı Kanunun 14. Maddesi ” (1) Bu Kanunun 13 üncü maddesi, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile bu Kanunla mülga 21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak aşağıdaki koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği nezdinde … oluşturulur.(1) (2) Hesaba; a) Sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için, b) Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, c) Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddî ve bedensel zararlar için, ç) Çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar için, d) Yeşil Kart Sigortası uygulamaları için faaliyet gösteren Türkiye Motorlu Taşıt Bürosunca yapılacak ödemeler için, başvurulabilir. Cumhurbaşkanı, gerekli görülen hallerde, eşyaya gelecek zararların kısmen veya tamamen Hesaptan karşılanmasına karar vermeye yetkilidir. …” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 6/1). 4721 sayılı Kanun’un bu hükmü 6100 sayılı Kanun’un 190. maddesinin birinci fıkrasında bir başka biçimde yinelenmiş olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” denilmiştir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilememiş (yani dava bakımından yok) sayılır. Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz (HMK m. 191/1). İspat yükü kendisine düşen taraf bir vakıayı ispat ettikten sonra, artık ispat yükü aksini iddia eden karşı tarafa geçer. Bunun üzerine karşı tarafın o olgunun doğru olmadığını veya başka bir olgu nedeniyle hükümsüz kaldığını ispat etmesi gerekir. İlk derece Mahkemesi tarafından davaya konu trafik kazasına karışan …, …, …(… eski plaka) plaka sayılı araçların tamamının kaza tarihi itibariyle, sırasıyla … Sigorta A.Ş., … Sigorta A.Ş. Ve … Sigorta A.Ş. nezdinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında sigortalı bulundukları nedenle 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. Maddesi uyarınca poliçenin bulunması nedeni ile davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Aynı olaya ilişkin İscehisar Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/187 Esas 2015/245 karar sayılı dosyasında ” Toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda, sanık …’nin başından beri alınan savunmalarında ısrarlı ve tutarlı biçimde yüklenen suçlamayı kabul etmemesi ve olay günü viraja girerken gizli buzlanma sebebiyle aracının kaydığını, direksiyon hakimiyetini kaybettiğini, orta refüje girip durduğunu, araç durduktan sonra inince 50-100 metre ileride başka bir kaza olduğunu gördüğünü, kaza yapan aracın etrafında toplanan insanlar olduğunu savunması karşısında, diğer sanık …’ın olay günü viraja girdiği sırada iki tane aracın kaza yapmış olduğunu gördüğünü, virajı alamayınca maktulün aracına çarptığını, araca çarptığı sırada araçta kimsenin olmadığını, araçtan inip geldiğinde aracın ilerisinde yatan birinin olduğunu, etrafında insanların olduğunu savunmasına karşılık, tanık … ve …’ın tanık olarak alınan beyanlarında iki aracın kaza yaptığı ihbarı üzerine olay yerine gittikleri, olay yerine vardıklarında kaza yapan üçüncü bir aracın olduğunu, maktulün aracın dışında olduğunu, aracın dışındaki insanlara sorduklarında aracın kendilerini çıkardıklarını söyledikleri, bu üç kazanında birbirinden bağımsız görüldüğünden bahisle ayrı ayrı tutanakların tutulduğu, toplanan deliller uyarınca Adli Tıpa kusur tespiti için müzekkere yazıldığı, düzenlenen raporda kazanın oluş biçiminin anlaşılamadığından kusur tespiti yapılamadığı, dosya kapsamında sanıkların üzerine atılı bu eylemi gerçekleştirdiklerini gösterir dosya içersinde mağdur tarafın soyut mahiyetteki iddiasından başka cezalandırmaya yeterli, şek ve şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delilin elde edilemediği, kazanın gerçekleştiği ana ilişkin görgüye dayalı bilgi sahibi ve yansız tanık anlatımının bulunmadığı, ilk aşamada kazanın birbirinden bağımsız olduğu düşünüldüğünden yeterli delil toplamadığı, bu nedenle mahkememizde mevcut kuşkunun tam olarak izale olunamadığı, açıklanan sanıklar savunmalarının aksinin tam olarak ispatlanamadığı, böyle bir durumun da sanık lehine yorumlanmasının gerektiği, Yargıtay C.G.K.nun 23.03.1987 gün ve 4/539-138 sayılı kararında da belirtildiği üzere savunmanın değil de aksinin ispatlanmasının genel ceza kuramı olması ve bir diğer evrensel ceza kuramı olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin tüm çağdaş ceza sistemlerinde benimsenmesine göre, yüklenen suçtan sanıkların beraatine ilişkin mahkememizce aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile beraat kararı verildiği, kararın Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2018/1377 Esas 2020/1140 karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verildiği görülmüştür. Davanın davalı …’na yöneltilebilmesi için yasal şartların 5684 Sayılı Kanunun 14/2. Maddesinde tahdidi olarak sayılmıştır.Kazanın varlığını ispat yükü davacıda olup, somut olayda yapılan ceza yargılamasında kazada kusur durumunun tespit edilemediği nedenle sürücü sanıkların beraatine karar verildiği görülmektedir. Kazaya plakası tespit edilemeyen bir aracın neden olduğu yönünde soruşturulmanın genişletilmesine dair bir tespite de dosya içinde rastlanmamıştır. Diğer bir anlatımla desteğin ölümüne neden olan kazada plakası tespit edilemeyen başka bir aracın/sürücünün olduğunu ispatlanmamıştır. Bu kapsamda kazaya karıştığı tespit edilen …, …, …(… eski plaka) plaka sayılı araçlar dışında plakası tespit edilemeyen bir aracın bulunduğuna ilişkin bir saptama bulunmadığı, …, …, …(… eski plaka) plaka sayılı araçların sigortasının bulunduğu gerekçesi ile mahkemece husumetten red kararın verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacılar vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan (80,70 TL+80,70 TL+80,70 TL)=242,10 harcın mahsubu ile bakiye 62,20 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/04/2023