Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/2252 E. 2023/550 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/2252
KARAR NO: 2023/550
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 22/03/2022
NUMARASI: 2015/834 Esas – 2022/296 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 28/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı …’nın kullandığı … plakalı araç ile davalı …’nin kullandığı … plakalı aracın 03/05/2015 tarihinde çarpışması ile meydana gelen trafik kazasında davacıların yaralandığını belirterek davacılardan … ve …’nın sürekli sakatlıkları nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere … ve … için 1.000,00’er TL daimi sakatlık tazminatının davalılardan tahsil edilmesini, davacı … için 10.000 TL, … için 10.000,00 TL, … için 10.000,00 TL, … için 10.000 TL, … için 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalı …’den tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı sigorta şirketi cevap dilekçesi ile manevi tazminat sorumlulukları olmadığını, kusuru kabul etmediklerini, maluliyet oranının ATK tarafından belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi ile yetki itirazlarının olduğunu, iş bölümü itirazlarının olduğunu, kusurunun bulunmadığını, maaşlı çalışan olduğunu, davanın zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacıların davalılara karşı açtıkları sürekli iş göremezlik tazminatı davasının reddine; Davacılar … ve …’ın davalı …’e karşı açtığı manevi tazminat davasının reddine, Davacı … için 2.000,00 TL, … için 8.000,00 TL, … için 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte …’den tahsiline” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ve davalı … istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda müvekkiller … ve …’a ait daimi sakatlık bulunmadığından bahisle rapor düzenlendiğini ancak bu raporlara tıbbi anlamda itirazlarını sunduklarını yerel mahkemece bu itirazların dikkate alınmaması ve itirazları doğrultusunda ek rapor alınmamasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili … yönünden düzenlenen Adli Tıp Kurumu Raporunda tespit edilen müvekkilde mevcut “opere C5-6 disk herniasyonu, sol üst ekstremitede früst parezi” sekelin (hasarın) kazadan önce mi var olduğu yoksa kaza sebebi ile mi ortaya çıktığının tespit edilemeyeceği bu sebeple de önceki Adli Tıp Kurumu raporunda değişiklik yapılmayacağının bildirildiğini, söz konusu sekelin kazadan önce mi sonra mı olduğunun tespiti mümkün olduğunu, bu tespit için dosyada mübrez film ve grafilerdeki MR ve EMG kayıtlarının ayrıntılı şekilde incelenmesi gerektiğini, bu incelemenin Nöroloji Uzmanı ile Nöroloşiroloji Uzmanı’nın ya da Omurga Cerrahisi üzerine eğitim almış Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı’nın da olduğu bir kurul tarafından incelenmesi gerektiğini, müvekkilleri … ve … yönünden talep ettikleri manevi tazminat talebinin “herhangi bir lezyon ya da patalojiye rastlanmaması” sebebi ile reddedildiğini oysa davalı yanın kusuru olduğunun açık olduğunu, … ve … yönünden manevi tazminat talebimizin kabulüne karar verilmesi gerektiğini diğer müvekkilleri … ve … yönünden hükmedilen manevi tazminat miktarları ise uğranılan zarar ile orantılı olmayıp az olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kaza tespit tutanağının kaza anında değil, sonradan gıyabında düzenlendiğini, maddi gerçekleri yansıtmadığını, nitekim kazanın taraflarının imzalarının tutanakta bulunmadığını, çift geliş-gidiş olan Milas-Bodrum karayolunda, olay günü sevk ve idaresindeki araç ile sol şeritte gitmekte iken, sağ şeritte bulunan davacı yan idaresindeki aracın, hiçbir sinyal vermeden önüne kırdığını, kazanın akabinde olay yerine ambulans sevk edildiğini, yaralılarla birlikte hastaneye gittiğini, hastanede iken kendilerini ve tanıkları dinlemeden polis tarafından tutanak tutulduğunu, kendisi arkadan çarpmış gibi rapor tanzim edildiğini, söz konusu olayda hiçbir kusuru bulunmadığını, kazayı gören tanıkları da olduğu halde davacı tarafın asli kusuru dikkate alınmadığından eşit verilen kusur oranlarının usul, yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu, kabul anlamma gelmemek kaydı ile olayda kusuru olmamakla birlikte maaşlı bir işçi olup tek gelir kaynağının maaşı olduğunu, hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, davacının bu davayı zenginleşme aracı olarak kullandığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 03/05/2015 tarihinde davacı …’ın kullandığı … plakalı araç ile davalı …’in kullandığı … plakalı aracın çarpışması ile meydana gelen trafik kazasında … araçta sürücü ve yolcu konumunda bulunan davacıların yaralandığı iddiası ile maddi ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Aynı kaza nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Milas 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 05/03/2018 Esas sayılı dosyasında alınan ATK kusur raporuna göre davacı … ile davalı …’in eşit kusurlu oldukları, yine aynı ceza dosyasındaki bilirkişi …’ın raporuna göre de iki tarafın kusurlu oldukları tespit edilerek bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince alınan ATK kusur raporuna göre kazanın meydana gelmesinde davalı … ve davacı …’ın %50’şer oranda eşit kusurlu oldukları bildirilmiştir. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. ATK 2. İhtisas kurulunca düzenlenen raporlarda, 1950 doğumlu davacı …’ın Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından malüliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin (iş göremezlik süresi) olay tarihinden itibaren 3 haftaya kadar uzayabileceği; davacı …’ın ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından malüliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceği yönünde görüş bildirilmiştir.Maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekecektir (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16/06/2020 tarih, 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 28/01/2020 tarih, 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları). Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği 01/09/2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 4.maddesinin k bendinde maluliyet tanımına yer verilmiştir. Buna göre ” Maluliyet: Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybetme hali” olarak tanımlanmış yine Yönetmeliğin sigortalıların çalışma gücü kaybı tespitini düzenleyen 9 ve 10 maddelerinde %60 maluliyet ve üzeri için maluliyet tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle bu yönetmelik sadece %60 maluliyet ve üzeri için hükümler ve ekli cetvel içermekte olup %60’ın altında maluliyet bulunması halinde bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanması olanaklı değildir. Yine Yönetmeliğin 23.maddesi ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmış düzenlemesine yer verilerek Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin tümden kaldırılmadığı anlaşılmaktadır. Keza ek cetveller ilişkin yeni bir düzenleme de yapılmamıştır. Sonuç olarak maluliyet raporunu düzenleyen ATK heyetinde Ortopedi-Trav.Uzmanı bulunduğu, davacılar … ile …’ın maluliyetinin bulunmaması dolayısıyla %60’ın altında olması ve kaza tarihine göre uygulanması gereken Maluliyet Tespit İşleri Yönetmeliği hükümlerine göre maluliyet belirlenirken aynı cetvellerin (Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine ekli cetveller) esas alınması gerektiğinden maluliyetin tespitinde Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanmış olmasının, maluliyet oranına bir etkisi olmayacağından hükme esas alınan maluliyet raporunda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesi ve 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacılar …, … ile …’ın yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarların, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından hükmedilen manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Milas 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 05/03/2018 Esas sayılı dosyasında bulunan ve kazadan sonra düzenlenen tıbbi belgelere göre davacılar … ve …’ın herhangi bir lezyon patolojiye rastlanmadığı tespit edilmiş olup bu durumda trafik kazası nedeni ile bedensel bir zararı oluşmayan davacılar … ve …’ın manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle; davacılar vekili ve davalı …’in istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekili ve davalı …’in esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN reddine, 2-a) Davacılar yönünden Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına, b) Davalı … yönünden Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 1.366,20 TL harçtan peşin alınan 260,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.105,35 TL harcın davalı …’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, manevi tazminat yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin, maddi tazminat yönünden HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/03/2023