Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/2233
KARAR NO: 2023/2160
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/06/2022
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 23/11/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; müvekkilinin 03/10/2014 günü … firmasının işleteni, davalı … adına kayıtlı, davalı …’nın sürücüsü olduğu … plakalı yolcu otobüsü ile İzmir’den İstanbul’a doğru seyir etmekte iken içinde bulunduğu yolcu otobüsünün önlerinde bulunan … plakalı çekiciye çarpması sonucu trafik kazasının meydana gelen trafik kazası sonucu müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını ve davalılar tarafından bugüne kadar uğradığı zararların giderilmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000 TL maddi tazminatın tüm davalılardan, 20.000 TL manevi tazminatın ise sigorta şirketi dışındaki davalılardan, kaza tarihi olan 03/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi özetle; Davanın … Sigorta A.Ş.’ne ihbarını, müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının teminat dışı taleplerinin reddinin gerektiğini, dava dilekçesinde yer alan dolaylı zararlara ilişkin taleplerin poliçe teminatı kapsamında olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi özetle; müvekkili şirketin kusurunun bulunmadığını, manevi tazminat talebinin fahiş miktarda ve haksız olduğunu, davanın … Sigorta A.Ş.’ne ihbarının gerektiğini, müvekkili şirketin adresinin Yenibosna sınırlarında bulunduğunu, bu nedenlerle davanın usulden aksi takdirde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile 241.228,95-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, (sigorta şirketi yönünden 13.01.2015 tarihinden diğer davalılar yönünden 03.10.2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte), manevi tazminat davasının kabulü ile 20.000-TL manevi tazminatın 03.10.2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar …, … A.Ş., … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı …vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafın bilirkişi raporuna istinaden davayı ıslah yoluna gittiğini, davacı tarafından artırılan miktarlar yönünden zamanaşımı itirazında bulunulduğu halde mahkemece bu husus değerlendirilmeksizin hüküm kurulduğunu, kurulmasının hatalı olduğunu, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından görülen davada, 07.09.2020 ve 07.02.2022 tarihinde bilirkişi heyeti tarafından yapılan değerlendirmeler sonucu tanzim edilen iki adet raporda, davacı …’ın kusuru olup olmadığı hususuna hiçbir surette değinilmediğini, davacı tarafın da meydana gelen olaydaki kusurunun dikkate alınması gerektiğini, davacının mütefarik kusuru yalnızca olayın meydana gelmesindeki kusuru olmayıp kazadan sonra kendi kusurlu davranışları ile zararın artmasına sebebiyet vermesi halindeki kusuru da dikkate alınması gerekirken, bu durum göz önünde bulundurulmaksızın hazırlanan bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, sigorta şirketleri doğaları gereği kendileri ile sigorta poliçesi düzenlendiği takdirde bu tür kazalarda meydana gelen zararları karşılamakla yükümlü olduğunu, tazminatın sigortadan tahsili gerektiğini, müvekkilinin davacı tarafa tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Sigorta A.Ş vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu olayda zorunlu taşımacılık sigortasına gidilmediğini ve teminat limitlerinin tüketilmediğini, davacı taraf öncelikle taşımacılık sigortasına başvurmalı hesaplanan tazminat limitleri aşarsa ZMMS sigortasına başvurması gerektiğini, bu olayda hesaplanan tazminatın taşımacılık sigortası limitleri içerisinde kaldığından müvekkili şirket tazminattan sorumlu olmadığını, bu kapsamda davanın reddi gerekirken kabulünün hukuka aykırı olduğunu, geçici maluliyetten kaynaklı maddi tazminat talepleri ve buna bağlı olan diğer masraflar bakımından müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını, kaza tarihi ve poliçe tanzim tarihi gözetildiğinde, tanzim edilecek bilirkişi raporunun maluliyet tespiti işlemleri yönetmeliği referans alınarak düzenlenmesi gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki kusur oranlarının hatalı hesaplandığını, raporda müvekkili şirkete sigortalı araç sürücüsüne izafe edilen kusur oranının fahiş olup kabulünün mümkün olmadığını, bilirkişi kurulu tarafından farazi şekilde belirlenen kusur oranının fahiş olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirket aleyhine bir tazminata hükmedilecekse PMF-1931 Yaşam Tablosu’na göre yapılan hesaplamanın hükme esas alınması gerektiğini, TRH 2010 tablosuna göre yapılan aktüer hesabı oldukça fahiş olup, kaza tarihi itibariyle de hatalı olduğunu, davanın reddi gerekirken kabulünün hukuka uygun olmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 03.10.2014 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresindeki, davalılar …’in işleteni olduğu …A.Ş.’nin işleteni olduğu … plakalı otobüsün dava dışı sürücü idaresindeki … plakalı çekiciye arkadan çarpması ile meydana trafik kazasında … plakalı otobüste yolcu olarak seyahat etmekte olan davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni maddi ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Dava tarihinden sonra davalı … 10/07/2020 tarihinde vefat etmiş olup mirasçıları davaya dahil edilmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde aracın ZMSS ve İMSS poliçesi bulunduğunu, bu nedenle zararın sigorta şirketinden tazmin edilmesi gerektiğini belirterek istinaf talep etmiştir. KTK’nın 85 ve 91. maddelerindeki düzenlemeler gereğince trafik kazası sonucu oluşan maddi zararlardan işleten, sürücü ve trafik sigortacısı zarar görene karşı müteselsilen sorumludur. Zarar gören davacı, TBK’nın 162 ve 163. maddesi gereğince müteselsil sorumluların hepsine karşı dava açabileceği gibi bunlardan sadece birine karşıda tazminat davası açabilir. Davalı (ölü) …arara sebebiyet veren aracın işleteni olduğuna göre aleyhine dava açılmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından bu yöndeki istinaf itirazının reddine karar verilmiştir. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89 ve 66 maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 8 yıldır. Kaza tarihi olan 03.10.2014 tarihi ile ıslah tarihi olan 12/05/2022 tarihi dikkate alındığında 8 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafın ıslah zamanaşımına yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. (Islaha karşı süresinde zamanaşımı defi ileri sürülmüştür ) Kaza yapan … plakalı aracın maliki olan davalı … ile davalı … A.Ş. arasında yurtiçi yolcu taşıma işi için imzalanan taşıt sözleşmesi bulunduğu, … plakalı otobüsün, 23.02.2014/2015 tarihleri arasında geçerli ZMSS poliçesi ile davalı … Sigorta A.Ş.’ye (yeni unvanı … Sigorta A.Ş.) 25/02/2014-2015 tarihleri arasında geçerli olmak üzere Zorunlu Karayolu Taşımacılık Sorumluluk Poliçesiyle ve 14/03/2014-2015 tarihleri arasında geçerli olmak üzere Birleşik Kasko Sigorta Poliçesi ile dava dışı (dava ihbar olunan) … Sigorta A.Ş.’ye sigortalı olduğu görülmüştür. Dosya kapsamından hükme esas alınan maluliyet raporu ile aktüerya raporunun istinaf talep eden davalı davalı … Sigorta A.Ş. vekiline HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalı vekilinin süresi içerisinde aktüerya raporuna itiraz dilekçesinde “PMF-1931 Yaşam Tablosu’na göre yapılan hesaplamanın hükme esas alınması gerektiğini, TRH 2010 tablosuna göre yapılan aktüer hesabı oldukça fahiş olup, kaza tarihi itibariyle de hatalı olduğu yönünde itiraz etmediği; maluliyet raporuna itiraz dilekçesinde ise raporun maluliyet tespiti işlemleri yönetmeliği referans alınarak düzenlenmesi gerektiği yönünde itirazı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde maluliyet oranı ve hesaplamaya TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınması bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden maluliyet raporunun maluliyet tespiti işlemleri yönetmeliği referans alınarak düzenlenmesi ve TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınması gerektiğine ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Kaldı ki Yargıtay 17. (kapatılan) ve 4. Hukuk Dairelerinin Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih, 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı iptal kararı sonrasında vermiş olduğu güncel kararları gereğince tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu uygulanacak, bilinmeyen (işleyecek) devre bakımından da “progresif rant” formülü kullanılarak tazminatın hesaplanması gerekecektir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2022/6135 E. ve 2022/10604 K., 2021/16078 E. ve 2022/10550 K., 2021/13398 E. ve 2022/10498 K.,Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/2598 E. ve 2021/34 K., 2019/3713 E. ve 2020/2420 K. sayılı kararları). TBK’nın 54. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan iyileşme sürecindeki geçici bakıcı gideri, geçici işgöremezlik ve belgesiz tedavi giderlerine ilişkin zarardan sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine aittir. Geçici ve kalıcı bakıcı giderleri zararlarının, poliçedeki tedavi giderleri teminatından, kalıcı işgöremezlik zararının ise sakatlık ve ölüm teminatından karşılanması gerektiğinden davalıların sorumluluklarının sona erdiğine ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/13975 E. – 2022/7544 K. ve 2021/15255 E. – 2022/7709 K. sayılı kararları). Davalı, davacının emniyet kemeri takmayıp zararın doğmasına veye artmasına neden olduğunu, müterafik kusurlu sayılması gerektiğini savunmuştur. Kaza tespit tutanağında emniyet kemeri takılı olup olmadığına ilişkin işaretleme yapılmadığı, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 150/2-b maddesi düzenlemesine göre davacının yolcu olduğu araç bakımından emniyet kemeri zorunluluğunun bulunmadığı (Benzer yönde; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/3759 Esas, 2021/4961 Karar), kazanın meydana gelme şekli itibarıyla müterafik kusur indirimi yapılamayacağı anlaşıldığından, müterafik kusur yapılması gerektiği yönündeki istinaf itirazının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Davalı Sigorta şirketi vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi bakımından değerlendirme yapıldığında; Kaza tespit tutanağında, kazanın oluşumunda … plakalı araç sürücüsü …’ ın KTK’ nun 56/1-c. maddesi “önünde seyreden aracı güvenli ve yeterli mesafeden izlemek” kuralını ihlal ettiği, … plakalı çekici sürücüsü …’ un ise kusuru bulunmadığ belirtmiştir. İlk Derece Mahkemesince alınan kusur raporunda kazanın oluşumunda …plakalı ticari otobüs sürücüsü davalı …’ın %100 oranında asli ve tamamen kusurlu olduğu tespit edilerek bildirilmiştir.Uyap üzerinden talep edilip incelenen Balıkesir C. Başsavcılığının 2014/13232 soruşturma sayılı dosyası ile Balıkesir 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/405 Esas 2018/990 Karar nolu dosyasına açılan dava sonucu verilen kararda hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı sürücünün asli ve 1. Derecede kusurlu diğer sürücünün ise kusursuz olduğunun belirlendiği görülmüştür. Bu durumda Mahkemece alınan kusur raporunun kaza tespit tutanağı ile örtüştüğü ve olayın oluşuna ve Ceza Mahkemesi dosyasından alınan kusur raporuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29/05/2017 tarih, 2015/5271 Esas ve 2017/6029 Karar sayılı ilamında “4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 17. ve 18. maddeleri ile Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.8. maddesinde sıralı sorumluluk esası kabul edildiğinden, yolcunun uğradığı bedensel zararlar, taşımayı yapan aracın zorunlu karayolu taşımacılık sigortası kapsamında ise bu aracın trafik veya ihtiyari mali mesuliyet sigortacısının sorumluluğunun doğmayacağı gözetilerek, kazayı yapan aracın kaza tarihi itibariyle geçerli bir taşımacılık mali sorumluluk sigortası bulunup bulunmadığının araştırılması ve bu poliçenin mevcudiyetine göre de davalının sorumluluğu hakkında bir karar verilmesi gerektiği” yönünde karar verilmiştir (Aynı yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/15066 E.- 2021/8688 K., 2021/4063 E.- 2021/8016 K., 2021/17582 E. – 2021/8800 K. sayılı kararı). Ceza Mahkemesi kararına göre aynı trafik kazasında 15 kişinin yaralandığı anlaşılmakla davalı aracın Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortasını düzenleyen sigorta şirketine dava konusu olay nedeni ile olayda yaralanan tüm yolcuların müracaatlarının olup olmadığı, davacıya ve dava dışı diğer yaralılara ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise teminat limitinin tükenip tükenmediği hususları sorularak sonucuna göre ZMMS teminatına gidilip gidilmeyeceği değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı …vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı …vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı …vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi23/11/2023