Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/2192
KARAR NO: 2022/1995
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 26/09/2018
NUMARASI: 2014/757 Esas – 2018/949 Karar
DAVA: Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
KARAR TARİHİ: 09/11/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 27.04.2010 tarihinde davalılardan …’e ait … plakalı aracın davalı … yönetimindeyken Bartın Ulus İlçesi … Köyü … yanı mevkinde devrildiğini ve araçta bulunan davacıların çocukları … ve …’nun yaralandıklarını, aracın davalı şirkete sigortalı olduğunu, olayla ilgili olarak Ulus Cumhuriyet Savcılığının 2010/334 Soruşturma sayılı dosyasında soruşturmanın sürdüğünü, yurt dışında yaşayan … hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulduğunu, kazadan sonra düzenlenen tutanaklardan alkollü ve sürücü belgesi olmayan ve aşırı hızla araç kullanan …’nın kusuruyla kazanın meydana geldiğinin anlaşıldığını, diğer davalıların da yasa gereği sorumlu olduklarını, çocuklardan …’nun hastaneye götürüldüğünü, kaza nedeniyle bir gözünü kaybettiğini, …’nun ise hastanede tedavi olduğunu, her iki çocukta da kalıcı sakatlıklar oluştuğunu, hayatlarını etkileyecek düzeyde maddi kayıplarının oluştuğunu beyan ederek manevi tazminat ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 7.000 TL’nin davalılardan en yüksek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde ve özetle; adına kayıtlı aracın … plakalı aracın … Kiralama şirketiyle kiraladığını, 22.04.2010 günü Almanya’dan istanbul Atatürk havalanına gelen … isimli şahsa aracını 05.05.2010 tarihine kadar kullanması için kiraladığını, alkollü ve ehliyetsiz bir şekilde okula gitmek için servis bekleyen 4 akrabasının çocuklarını arabaya alıp yolda virajı alamayıp takla atması sonucu bu kazanın meydana geldiğini ve çocuklarının yaralandıklarını öğrendiklerini, aracı …’ya değil babası …’ya kiraladıklarını, firmadan ehliyetsiz birisinin araç kiralamasının mümkün olmadığını, …’nın aracı kiraladığı süre boyunca kime kullandırdığını takip etmelerinin veya önlemelerinin mümkün olmadığını, zarardan tamamen kiracı …’nın sorumlu olduğunu, kendilerinin tüm zararları karşılayacakları yönünde taahhütlerinin olduğunu, tedavi için 3.225,00 TL’nin … A.Ş tarafından karşılandığını öğrendiklerini, sigorta şirketinin Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile kendileri aleyhine takip yaptığını, bu borcu 4 eşit taksitte ödediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davalının kendi kullandığı aracıyla giderken sabah yolda okula gitmek için araç bekleyen çocukları gördüğünü ve daha önceden tanıdığı komşu çocuklarını araç beklemesin diye aracına aldığını, aracın giderken yoldan çıktığını, devrildiğini, davalının çocuklarını hastaneye kaldırdığını ve gerekli tedavilerini yaptırdığını, davalının iyilik yapmak isterken hiç arzu etmediği kaza sonucu davaya muhatap olduğunu, imkanları kısıtlı olmasına rağmen gerekenleri yaptığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; … adına kayıtlı … plakalı araç için düzenlenen ZMMS Trafik Sigortasının olduğunu, kusur konusundaki beyanlarını saklı tuttuklarını, KTK’nın 85. maddesinde işletenin sorumluluğunun belirtildiğini, limit dahilinde sorumlu olduklarını, tedavi giderlerinden SGK sorumlu olduğu için kendilerinin bir sorumluluğunun olmadığını dava tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davasının 6100 Sayılı HMK kapsamında 26. maddesi uyarınca kısmen kabulü-kısmen reddi ile; davacı … lehine 220.100,70 TL maddi tazminatın davalılardan … / … (ölen … mirasçıları) ile davalı …’den kaza tarihi olan 27/04/2010 tarihinden itibaren işleyecek, davalılardan … Sigorta A.Ş. yönünden (sigorta poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) dava tarihi olan 15/03/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı …’ya verilmesine, davacı … lehine 115,31 TL maddi tazminatın davalılardan … /… (ölen … mirasçıları) ile davalı …’den kaza tarihi olan 27/04/2010 tarihinden itibaren işleyecek, davalılardan … Sigorta A.Ş yönünden (sigorta poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) dava tarihi olan 15/03/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı …’ya verilmesine, davacı … Okutucunun talebinin reddine, davacı …nun talebinin reddine, davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 24/06/2021 tarih, 2019/1304 Esas ve 2021/1236 Karar sayılı kararı ile ” …davalı … vekilinin davacı … aleyhine istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince reddine; davacı … aleyhine istinaf başvurusunun kısmen kabul kısmen reddine HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına” karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 31/05/2022 tarih ve 2022/1291 Esas 2022/7949 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar karar verilmiştir.Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.İlk Derece Mahkemesince davalı …’in araç maliki olması nedeniyle KTK hükümleri gereğince tazminattan sorumluluğuna karar vermiş, davalı … vekili istinaf dilekçesinde “araç maliki olan …’in, ticari maksatla aracı …’ya kiraladığını ve aracı kiralayan ve şoför olarak kullanmak üzere …’ya teslim ettiğini, kazayı yapan şahsın, araç maliki davalı müvekkili … ile hiçbir hukuki bağı olmayan üçüncü şahıs … olduğunu, aracın araç kiralama sözleşmesi ile …’ya verilmediğini, sürücü olarak …’ya teslim edildiğini, … ile müvekkili arasında hukuki anlamda kusursuz sorumluluğu doğuracak uygun illiyet illiyet bağının bulunmadığını, bu nedenle davanın müvekkili yönünden husumet bulunmadığından reddine karar verilmesi gerektiğini” belirterek istinaf talep etmiştir. Dairemizin 24/06/2021 tarih, 2019/1304 Esas ve 2021/1236 Karar sayılı kararı ile ” … KTK’nın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 85/1. maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. ” maddenin son fıkrasına göre ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” İşletenin bu sorumluluğu bir tehlike sorumluluğudur. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28/02/2019 tarih, 2016/6712 E. ve 2019/2237 K. sayılı kararı). Somut olayda kazaya karışan araç için ibraz edilen kira sözleşmelerinin incelenmesinde aracın bir aylık kısa süre için kiralandığı anlaşılmakla davalı malikin işleten sıfatıyla sorumluluğu devam edeceğinden bu yöndeki istinaf talebi yerinde değildir.” gerekçesiyle davalı …’in illiyet bağı ve husumete ilişkin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.Davalı …’in istinaf dilekçesinde belirttiği sebep ve gerekçeye dayanarak Dairemiz kararını temyiz etmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 31/05/2022 tarih ve 2022/1291 Esas 2022/7949 Karar sayılı ilamı ile “…Dosya kapsamından, dava konusu kazaya karışan aracın davalılardan … adına kayıtlı iken 22/04/2010 – 05/05/2010 tarihlerini kapsar şekilde davalılardan …’ya kiralandığı, kiralama sözleşmesinin ve irsaliyeli faturanın düzenlenmesinden 5 gün sonra 27/04/2010 tarihinde ise dava konusu kazanın meydana geldiği anlaşılmakla; bölge adliye mahkemesince, tüm bu deliller karşısında ve kiralama sözleşmesinin uzun süreli olduğu da gözetilerek davalılar arasında gerçek anlamda bir kiralama sözleşmesi bulunup bulunmadığı, kiralayana ait ticari defter ve kayıtları getirtilip incelenmek suretiyle dosyaya sunulan faturanın ve kiralama sözleşmesinin doğruluğu araştırılmadan ve bu kapsamda adı geçen davalının işleten sıfatı olup olmadığı hususu açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde eksik inceleme sonucu karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir. ” bozulmasına karar karar verilmiştir.Uyuşmazlığı çözümü için uzun süreli kira sözleşmelerinde işleten kavramı üzerinde durulduğunda: KTK’nın 3. maddesinde işleten “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi” olarak tanımlanmıştır. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edildiği takdirde bu kişinin de işleten sayılacağı belirtilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20/01/2022 tarih, 2019/(17) 4-224 Esas ve 2022/26 Karar sayılı kararında ” …Araç sahibi, aracı için adına yetkili idare tarafından tescil belgesi verilmiş ya da sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişidir. Gerçek işleten, kural olarak aracın sahibi olup, genel hayat tecrübelerine göre aynı zamanda onun zilyetliğine de sahiptir. Ancak her zilyet araç işleteni olmadığı gibi her araç sahibi de zilyet ya da işleten olmayabilir. Trafik kaydı ve araç tescil belgesi mülkiyet ilişkisinin belirlenmesinde sadece bir karine fonksiyonuna sahiptir. İşletme ilişkisiyle, mülkiyet ilişkisi ve vazülyetlik ilişkisi tamamen birbirinden farklıdır (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, s. 704 vd). Bu karine işletenin kim olduğunu gösteren mutlak bir karine olmayıp, işletenin kim olduğunu belirleyen güçlü bir delil niteliğindedir. Bu nedenle KTK’da işleten ve araç sahibi ayrı ayrı tanımlanmıştır. Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde işletenin tanımı yapılırken şekli ölçüt değil maddi ölçüt esas alındığından işletenin belirlenmesinde; araç üzerinde kurulan fiili hâkimiyet, araçtan ekonomik yararlanma, aracı kendi hesabına işletme, aracın masraf ve rizikolarına katlanma ilişkisi esas alınır. Özellikle aracın trafiğe sokulmasına veya trafikten çekilmesine, bakılmasına, muhafazasına, kim tarafından, nasıl ve hangi amaçla kullanılması gerektiğine karar verme yetkisi, fiili hâkimiyeti oluştururken; bir aracın masraf ve tehlikelerini üstlenme ise, onun donatım, bakım ve işletme giderlerini, vergi ve sigorta primlerini ödemeyi ifade etmektedir. Özellikle aracın yakıt, onarım, yağ, garaj ve diğer parça ve ihtiyaçlarını karşılamak için harcanan paralar, giderler arasında sayılabilir (Eren, s. 705). Yargıtayın yerleşik uygulaması da bu yöndedir. İşleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hâkimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hâkimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Uzun süre kavramı, belirli bir gün sayısı ile sınırlı olmayıp, her somut olayın özelliğine göre ayrıca değerlendirilir. Ayrıca bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarına halel getirecek bir sonuç oluşturmaması şarttır. O hâlde; kısa süreli olmamak kaydıyla, araç herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devredildiğinde artık üzerindeki fiili hâkimiyetin ortadan kalkması, bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının da bulunmadığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hâkimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimse işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulacak, araç maliki sorumlu tutulamayacaktır. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 2021/(17)4-104 E., 2021/818 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.” şeklinde karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/06/2021 tarih, 2021/(17)4-104 Esas ve 2021/818 Karar sayılı kararında ise ” …İşleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hâkimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hâkimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Uzun süre kavramı, belirli bir gün sayısı ile sınırlı olmayıp, her somut olayın özelliğine göre ayrıca değerlendirilir. Ayrıca bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarına halel getirecek bir sonuç oluşturmaması şarttır. O hâlde; kısa süreli olmamak kaydıyla, araç herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devredildiğinde artık üzerindeki fiili hâkimiyetin ortadan kalkması, bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının da bulunmadığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hâkimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimse işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulacak, araç maliki sorumlu tutulamayacaktır. Örneğin, aracı uzun süreli kiralayan kiracı işleten sıfatını kazanacak, araç malikine husumet yöneltilemeyecek, ona yöneltildiğinde ise davanın husumet nedeniyle reddine karar verilecektir. …” yönünde karar verilmiştir. Dosya kapsamından, 27/04/2010 tarihinde davalı sürücü …’nın, yönetimindeki … plakalı aracı ile seyri esnasında tek taraflı olarak meydana gelen trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan davacılar … ve …’nun yaralandıkları, bu yaranmaları nedeniyle maddi tazminat talep ettikleri anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta kazaya sebebiyet veren … plakalı araç, kaza tarihinde trafikte davalı … adına kayıtlıdır. Davalı …’in, … ticaret unvanı adı altında Bakırköy Vergi Dairesine kayıtlı olduğu, takvim yılı 2009, tasdik tarihi 01/04/2010 olan vergi levhasından belirlenmiştir. Araç, 22/04/2010 tarihli kira sözleşmesi ile 22/04/2010 – 05/05/2010 tarihlerini kapsar şekilde 13 günlük süre ile davalılardan …’ya kiralanmıştır. Sözleşmede kiracı …’nın adresi yurtdışı olarak, kira bedelinin Euro olarak gösterildiği ayrıca Türkiye’de Çerde köyünde ikamet eden …’nın referans olarak gösterildiği görülmüştür. Yine delil olarak sunulan davalı … (kiraya veren olarak) ile dava dışı … (kiracı olarak) arasında düzenlenen ayrıca davalı … imzasını da taşıyan 27/04/2010 tarihli taahhütnamede kiralama süresi açıklanırken “…’dan 22/04/2010 tarihinden 05/05/2010 tarihine kiraladığım … plakalı … marka araç ile 27/04/2010 tarihinde Bartın Ulus ilçesinde yapmış olduğum yaralamalı trafik kazası” ifadesine yer verilerek kazadan doğan zararın kiracı olan …’nın ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Kira bedeli için 22/04/2010 tarihli fatura düzenlenmiş olup buna göre araç kiralama bedeli 22/04/2010 – 05/05/2010 tarihleri arası 1 Euro, 1,980 TL açıklaması ile 516,82 TL kiralama bedeli ve 93,02 TL KDV olmak üzere toplam 609,804 TL ödeme yapılmıştır. Kaza ise kira sözleşme süresinin 5.gününde meydana gelmiştir.Dosya kapsamında bulunan taraflar arasında ihtilaflı olmayan kira sözleşmesi, taahhütname ve faturaya göre kazaya sebebiyet veren … plakalı aracın 22/04/2010 – 05/05/2010 tarihlerini kapsar şekilde 13 gün süre ile kiralanmış olması, davalı … vekilinin cevap dilekçesi ve sözlü beyanlarından kira dönemi olan 22/04/2010 – 05/05/2010 tarihleri öncesi ve sonrasında kira ilişkisinin devam ettiğine ilişkin savunma ve ispat bulunmaması karşısında kira sözleşmesinin süresi konusunda dosya kapsamına göre ihtilaf bulunmadığı, bu nedenle usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek kira süresinin belirlenmesi için davalının ticari defterlerinin incelenmesine gerek bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; Dosya kapsamından … plakalı aracın kira sözleşmesinin 22/04/2010 – 05/05/2010 tarihlerini kapsar şekilde bir ayın bile altında çok kısa süreli olarak düzenlendiği, davalı sürücü …’nın ve babası kiracı …’nın yurtdışında yaşadıkları ve Türkiye’de bulundukları izin süresi kadar kira sözleşmesi yapılmış olduğu, kiracının kullanım amacı ile aracı kiraladığı, aracın bakım, işletme giderlerini üstlenmediği, aracın vergi ve sigorta primlerinden sorumlu olmadığının anlaşılmasına göre kiracının araç üzerindeki fiili hâkimiyetinin uzun süreli olmadığı, davalı araç maliki …’ın vergi kaydına göre araç kiralama işi ile iştigal ettiği ve kısa süreli araç kiralama ile aracını kiralamak suretiyle araçtan ekonomik yararlanmaya devam ettiği bu nedenlerle KTK’nın 3. maddesi kapsamında uzun süreli bir kira sözleşmesi bulunmadığı sonucuna varıldığından malik olan davalı …’in işleten olarak sorumluluğunun kalkmadığı, aracın kiracı dışında 3. bir kişi tarafından işletilmesinin de kaza ile illiyet bağını kesmeyeceği, KTK’nın 85 ve 91. maddelerindeki düzenlemeler gereğince araç maliki olar davalı …’in işleten olarak aracın karıştığı trafik kazası sonucu davacıların oluşan maluliyeti nedeni ile tazminattan sorumlu olduğu ve pasif husumeti bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu nedenlerle bozma ilamına karşı Dairemiz tarafından verilen kararda direnilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 31/05/2021 tarih, 2022/1291 Esas ve 2022/7949 Karar sayılı bozma ilamına karşı DİRENİLMESİNE, A-Davalı … vekilinin davacı … aleyhine istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1-b maddesi gereğince reddine; Davacı … aleyhine istinaf başvurusunun kısmen kabul kısmen reddine, İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davacının davasının 6100 sayılı HMK kapsamında 26. maddesi uyarınca kısmen kabulü-kısmen reddi ile; A) Davacı … lehine 160.512,37 TL maddi tazminatın davalılardan …/… (ölen … mirasçıları) ile davalı …’den kaza tarihi olan 27/04/2010 tarihinden itibaren işleyecek, davalılardan … Sigorta A.Ş yönünden (sigorta poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) dava tarihi olan 15/03/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı …’ya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, B) Davacı … lehine 115,31 TL maddi tazminatın davalılardan …/… (ölen … mirasçıları) ile davalı …’den kaza tarihi olan 27/04/2010 tarihinden itibaren işleyecek, davalılardan … Sigorta A.Ş yönünden (sigorta poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) dava tarihi olan 15/03/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı …’ya verilmesine, C) Davacı …’nun talebinin reddine, D) Davacı …’nun talebinin reddine, E) Davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, 2- 6100 sayılı HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca karar ve ilam harcı olan 10.964,59TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 118,80 TL ile ıslah harcı olan 930,00 TL olmak üzere toplam 1.048,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.915,79 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazine’ ye gelir kaydına, mahsup edilen 930,00 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara iadesine, başvuru ve vekalet suret harcının davacılar üzerinde bırakılmasına, 3- 6100 sayılı HMK gereğince bilirkişi ücreti, tebligat gideri, posta masrafı olan 5.568,95 TL yargılama giderinin davanın red ve kabul durumu nazara alınarak takdiren 4.377,93 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, bakiye kısmının davacılar uhdesinde bırakılmasına, 4- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 sayılı HMK gereğince belirlenen 19.198,66 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,5-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 sayılı HMK gereğince red edilen miktar üzerinden belirlenen 6.940,08 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalılara verilmesine,6- 6100 sayılı HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan, sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, B-İstinaf harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin gerekçeli kararda gösterilmesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-Davalı … istinaf başvurusu sırasında yatırılan istinaf karar harcının istek halinde mahkemesince yatırana iadesine, 2-İstinaf aşamasında yapılan masrafların davalı … üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının İlk Derece Mahkemesince istinaf talebinde bulunana iadesine, 3-Davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 11.000,00 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacılara verilmesine, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair davacı vekili ile davalı … vekilinin yüzüne karşı diğer davalıların yokluğunda, tebliğden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/11/2022