Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/214 E. 2022/337 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/214
KARAR NO: 2022/337
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 12/10/2021
NUMARASI: 2021/233 Esas – 2021/733 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin karşıdan karşıya yaya olarak geçmek için araç geçişinin bitmesini beklerken meçhul bir aracın çarpmasına maruz kalarak ağır yaralanıp vücudu ettiği müvekkilini ve zararı öğrenme tarihi itibariyle 2 yıl içerisinde müvekkili kuruma başvurmamış olduğundan zaman aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davacının davasının Kabulüne, 31.787,93 TL nın 14/07/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” karar verilmiş, 24/11/2021 tarihli Tashih Şerhi ile karar “Mahkememizin 12/10/2021 Tarih, 2021/233 E. 2021/733 Karar Sayılı gerekçeli kararının başlık kısmında yazan 28/07/2015 olan dava tarihinin “13/07/2015” olarak Tashihine, Aynı kararın hüküm fıkrasında yer alan “… 14/07/2007 Tarihinden …” ibaresinin “…13/07/2015 Tarihinden …” olarak Tashihine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kusur değerlendirmesinin eksik ve hatalı olduğunu, oysaki tehlike sorumluluğuna katlanma ilkesinin, Yargıtay kararlarında geniş bir uygulama alanı bulmuş ve çeşitli nedenlerle kusurun tespitine yönelik delillerin elde edilmeye çalışılmasına rağmen elde edilememesi durumunda sorumluluğun taraflar arasında paylaştırılacağı hususunun yerleşik hale gelmiş olduğunu, itirazının kabulü halinde, yeniden aktüerya hesaplaması yapılması gerektiğinde, tazminatın yeni hesap tarihindeki asgari ücret verileri üzerinden yapılmasına ilişkin haklarını saklı tuttuklarını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Tazminat talebinin zamanaşımına uğramış olmasına rağmen davanın kabulüne karar verildiğini, dosya kapsamında elde edilen belgeler sonucunda 04.04.2018 tarihli sağlık kurulu raporu açıklamalarından sürekli maluliyetinin bulunmadığının açıkça görüldüğünü, maluliyet raporunda belirtilen arazlar davacının ilgili kazada yaralanması sonucu oluşmamış olduğundan ve kaza ile illiyet bağı bulunmadığından müvekkil kurumun dava konusu tazminat talebini karşılama yükümlülüğü bulunmadığını, daimi maluliyet durumunun tespiti için ATK 3. İhtisas Dairesi’nden Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğe uygun olarak hazırlanmış sağlık raporu alınması gerektiğini, davacının muayene olmadan ve mevcut belgelere göre maluliyet oranının tayin edildiğini, davacının ATK tarafından muayene edilerek maluliyet raporu alınması gerektiğini, davacının maluliyetinin üzerinden en az bir yıl geçtikten sonra rapor hazırlanmalı, arazlar ile kaza arasında illiyet bağının ortaya koyulması gerektiğini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespiti ve araç plakası ve sürücüsünün tespit edilemediğinin ispatlanması gerektiğini, TRH-2010 tablosunun kullanıldığı tazminat hesaplamalarında teknik faiz oranının 1,8 olarak alınması gerektiğini, bilirkişinin aktüer sıfatına sahip olmadığını, SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi geçici iş göremezlik vs. tazminat miktarı tespit edilerek müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, dava tarihinden itibaren ve yasal faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Mahkemece ilk verilen hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 19/02/2021 tarih, 2019/352 Esas ve 2021/293 Karar sayılı kararı ile “… Zaman aşımı süresinin dolduğu sonucuna ulaşılması dosya kapsamına uygun düşmediği …” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiş, İlk Derece Mahkemesince; Dairemiz kararı devamında aktüer ve kusur bilirkişisinden 10/05/2021 tarihli rapor alarak, istinafa konu karar verilmiştir. Dosya kapsamından; 14/07/2007 tarihinde sürücüsü ve plakası belirlenemeyen aracın çarpması sonucu davacının yaralandığı, yaralanmasına bağlı olarak maddi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Dosyada alınan kusur raporu ile; Dosya kapsamı içerisinde mağdur yayanın belirttiği tarih olan 14/07/2007 tarihi itibari ile her hangi bir tespit ve kaza krokisi bulunmadığı, 2007 yılında meydana gelen kaza ile ilgili 2015 yılında yetkili makamlara şikâyette bulunduğu, bu dönem içerisinde her hangi bir şikâyetin bulunmadığı, ancak dosya kapsamı içerisinde de mağdur yayanın ve olay görgü tanıklarının aksine başka bir beyanın bulunmadığından dolayı davacı mağdur yayanın ve olay görgü tanıklarının beyanları doğrultusunda olayın meydana geldiği kabul edilerek rapor tanzim edildiği açıklanarak; plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen otomobil sürücüsünün mağdur yaya …’ın yaralanması ile neticelenen dava konusu olayda % 20 oranında tali kusurlu, davacı yaya …’ın kendi yaralanması ile neticelenen dava konusu olayda % 80 oranında asli kusurlu olduğu kanaati açıklanmış olup, mahkemece alınan kusur raporunun olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. İlk Derece Mahkemesince; Zamanaşımı nedeniyle red yönünde verdiği ilk karar devamında, Dairemiz kararı doğrultusunda karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından zamanaşımına, kaza tarihine göre uygulanması gereken Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne göre maluliyet raporu alınmış olduğundan maluliyet raporuna, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının şüphelisi meçhul olan olan 2015/15185 soruşturma nolu Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair kararına göre araç plakası ve sürücüsünün tespit edilemediğine, hükme esas alınan aktüerya raporunda davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde TRH 2010 tablosu ve prograsif rant tekniği esas alınarak hesaplama yapılmış olmasına göre ve bilirkişinin sıfatına göre bu hususlara, kaza trafik iş kazası olmadığından mahsuba, hükümde zaten yasal faiz uygulanmış olduğundan yasal faiz uygulanması gerektiğine yönelik davalı vekili istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 18/10/2018 tarih, 2015/ 16222 E. ve 2018/9271 K.sayılı kararında açıklandığı üzere “… yönünden faizin başlangıç (temerrüt) tarihi belirlenirken, ilgililerce gerekli belgeler de ibraz edilerek … Yönetmeliği’nin 9, 14 ve 15. maddelerinde yazılı biçimde fona başvurulduğu halde ödeme yapılmamışsa başvuru tarihinden itibaren …nın temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvuruda bulunulmuş ya da hiç müracaat edilmemiş ise …nın temerrüdünden bahsedilemeyeceğinden faiz başlangıcının dava tarihi olarak kabulü gerekir.”. Somut uyuşmazlıkta, dava tarihinden önce davalı …’na başvuruda bulunulduğu iddia ve ispat edilmediğinden ve bu itibarla istinafa konu kararda kaza tarihinden itibaren faiz işletilmiş olması doğru olmadığından, faiz başlangıç tarihine yönelik davalı vekili istinaf itirazı yerindedir. Bu nedenle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davacının davasının KABULÜNE, 31.787,93 TL’nin dava tarihi olan 28/07/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 2-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 2.171,43 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 108,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.063,43‬ TL harcın davalıdan tahsil edilerek Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yatırılan 108,00 TL peşin harcın davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan 304,50 TL posta gideri ve 1.700 TL bilirkişi ücreti ve 400 TL adli tıp rapor masrafı toplamı 2.404,5‬0 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, 5-Davacı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden kabul edilen dava değeri itibariyle AAÜT uyarınca takdiren 4.768,19 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN; 1-a-Davacı yönünden alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, b-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-a-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, b-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 49,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 162,10 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/02/2022