Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/2043 E. 2023/640 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2022/2043
KARAR NO: 2023/640
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/12/2021
NUMARASI: 2015/377 Esas – 2021/981 Karar
DAVA: Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
KARAR TARİHİ: 30/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; 03.10.2013 günü … mal kabul binasına mal indirme bindirme yapan, … Tic. A.Ş. … şubesi mağaza çalışanı … yönetimindeki … plakalı aracın, mal kabul binası önünde manevra yaptığı sırada, aracın kuzey mal kabul yangın çıkışı kapısına çarpması sonucu, kapı ve araç arasında sıkışan davacı …’nun yaralandığını, Trafik kazası tespit tutanağına göre … plakalı araç sürücüsü …’nün asli ve tam kusurlu olduğunu, davacı …’nun kaza geçirdiği sırada depo sorumlusu olarak çalışmakta ve aylık gelirinin net 1500 TL olduğunu, kaza sonrasında bir buçuk ay evde tedavi görmesinin ardından işyerinde çalışmaya devam ettiğini ancak vücudunda meydana gelen ve halen ortadan kalkmayan hasar ve engel sonucu verimli şekilde çalışamadığını belirterek 6100 sayılı Yasa’nın 107. maddesi uyarınca fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 maddi tazminat ile 50.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı … Paz. Ltd. Şti. cevap dilekçesi ile özetle; Kazanın oluşumunda davacının kusurunun dikkate alınmadığını, kazanın oluşumunda, davacının kusurunun da, keşif ve bilirkişi incelmesi yapılarak araştırılması gerektiğini, Davalı … Tic. A.Ş. cevap dilekçesi ile özetle; kazaya karışan aracın işleteni olmadığını, aracın diğer davalı … Gıda Paz. Ltd. Şti. adına trafikte kayıtlı olduğunu ayrıca davalı …’nün, müvekkili Şirketin … Alışveriş Merkezindeki mağazasının çalışanı olmayıp, Türkiye İş Kurumu (“İşkur”) tarafından sevk edilen ve 160 günlük iş başı eğitim programı kapsamında İşkur tarafından görevlendirilen, görev tanımları İşkur yönergeleri ile İşkur tarafından belirlenen ve maaşı İşkur tarafından ödenen bir kursiyer olduğunu belirterek sorumluluğu bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Maddi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabulü ile 3.422,47 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalılar …, … Ltd. Şti. ve … Ticaret A.Ş yönünden olay tarihi olan 03/10/2013, … Sigorta A.Ş yönünden dava tarihi olan 15/04/2015 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabulü ile 7.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 03/10/2013 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılar …, … Limited Şirketi ve … Ticaret A.Ş’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı … Tic. A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 2013’te gerçekleşen kazadan bu yana müvekkilinin hala tam olarak iyileşmediğini, müvekkili birkaç kez mahkeme huzurunda vücudundaki kalıcı sekelleri açıp, gösterdiğini, bu nedenle mahkemece sağlık kuruluşlarından yeni rapor alınmasına karar verildiğini, fakat adli tıp kurumunda ilk rapor dışına çıkılmadığı için müvekkilinin gerçek mağduriyetini karşılar bir karara hükmedilmediğini, kazadan dolayı müvekkilinin vücudunda oluşan yaralanma ve hasarın halen iyileşmemiş olup müvekkilinin yoğun şekilde ağrı yaşadığını, bilirkişi raporlarında yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığını, birbirini tekrar eden raporların sunulduğunu, dosyanın eksik ve hatalı incelenerek dosyaya bu şekilde sunulan rapora dayalı olarak kurulan hükmün hakkaniyetten uzak olduğunu, müvekkilinin kaza sonrasında ciddi sağlık problemleri yaşadığını, yaşamaya da devam ettiğini, halen eski beden gücüne ve psikolojik sağlığına kavuşamadığını, manevi tazminatın hukuka aykırı olduğunu, kaza tespit tutanağı ve alınan bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere, davalı sürücü …’nün %100 oranında kusurlu olduğunun sabit olduğunu, hal bu olunca, davacı müvekkile yükletilecek bir kusurun da söz konusu değil iken, 7 yıl süren yargılama sonucunda yerel mahkemece hükmedilen 7.000,00 TL manevi tazminat tutarının yaşanılan olay karşısında müvekkili nezdinde huzur yaratmadığını, yetersiz olduğu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.Davalı … Tic. A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazaya neden olan sürücünün, müvekkili şirket çalışanı olmadığını, kazaya karışan aracın, diğer davalı … Ltd. Şti’ne ait olup bu şirket tarafından işletildiğini, dosyada mübrez delillerden tespit edildiği üzere, kazaya karışan aracın da müvekkili şirket ile herhangi bir ilgisi olmadığını, aracın işleteni, diğer davalı … olup müvekkili şirketin bir sorumluluğunun bulunmadığını, ayrıca meydana gelen kaza ile müvekkili şirketin eylemleri arasında illiyet bağı olduğundan bahsetmenin mümkün olmadığını, İşkur tarafından görevlendirilen diğer davalı …’nün, tamamen kendi kusuru ve diğer davalı şirketin aracı ile davacıya zarar verdiğini, bu sebeple, davanın müvekkili şirket yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 03.10.2013 tarihinde … mal kabul binasına mal indirme yapan, davalı … San. Ltd. Şti.’ya ait davalı sürücü … yönetimindeki … plakalı aracın, mal kabul binası önünde manevra yaptığı sırada orada bulunan davacı …’ya çarpması, ilk çarpmadan sonra durmayarak ilerleyen aracın kuzey mal kabul yangın çıkışı kapısına çarpması sonucu kapı ve araç arasında sıkışan davacının yaralandığı ve bu yaralanması nedeni maddi ile manevi tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde davalı …’nün … Tic. A.Ş. … şubesi mağaza çalışanı olduğu iddia edilerek … Tic. A.Ş. aleyhine dava açılmıştır. Davalı … Tic. A.Ş ise işleten olmadığını ayrıca davalı …’nün, müvekkili Şirketin … Alışveriş Merkezindeki mağazasının çalışanı olmayıp, Türkiye İş Kurumu (İşkur) tarafından sevk edilen ve 160 günlük iş başı eğitim programı kapsamında İşkur tarafından görevlendirilen, görev tanımları İşkur yönergeleri ile İşkur tarafından belirlenen ve maaşı İşkur tarafından ödenen bir kursiyer olduğunu belirterek sorumluluğu bulunmadığını savunmuştur. Davalı …’nün SGK kayıtlarına göre … Tic. A.Ş.’de çalışma kaydı görünmemektedir. Ancak İş-Kur da vardır. Davalı … 05/05/2016 tarihli duruşmada kaza tarihinde davalı … Tic. A.Ş.’nin çalışanı olduğunu, … mağaza müdürünün talimatı (verdiği iş ) üzerine verilen aracı kullandığını beyan etmiştir. İş Kur ile toplu sözleşmesi bulunduğunu beyan etmiştir. Bu halde davalı sürücü her ne kadar davalı İş Kur da kaydı bulunan çalışan ise de kazaya sebebiyet veren aracın davalı … Tic. A.Ş.’ne ait malları taşıdığı ve sürücünün de bu şirket için çalıştığı anlaşıldığından davalı … Tic. A.Ş.’nin adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluğu bulunduğundan husumet itirazının reddi gerekmiştir. ATK 2. İhtisas Dairesince düzenlenen 16/08/2018 tarihli maluliyet raporunda “…’nun 03/10/2013 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğundan sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin 03/10/2013 tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceği” tespit edilerek bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince davacı vekilinin maluliyet raporuna itirazı üzerine dosyanın yeninden ATK’ya gönderilerek genişletilmiş uzmanlar kurulundan davacı vekilinin itirazlarının karşılar ve gerekirse davacının muayene edilerek maluliyet oranının çalışma gücü ve meslekte kazanma kaybı oranının tespiti için rapor alınmasına karar verilmiştir. Ancak dosyada üst kurula gönderilmemiş, tekrardan ATK 2. İhtisas Dairesince davacının muayenesi de yapılarak düzenlenen 03/07/2019 tarihli maluliyet raporunda aynı yönde görüş bildirilmiştir. Davacının itiraz ve talebi üzerine Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Başkanlığı’nca muayene yapılarak ve tüm tıbbi evraklar incelenerek düzenlenen 23/12/2019 tarihli maluliyet raporunda “…’nun dosyasındaki tıbbi belgelerin incelenmesi, yapılan muayenesi ve alınan konsültasyonlar sonucunda 03/10/2013 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle sol klavikulada, sağ radius alt uçta, 3.metakarp proksimalinde ve sağ ayak 1. parmakta gelişen kırıkların fonksiyonel kayba yol açmadan iyileşmiş olduğu, 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı değerlendirilmiştir. Şahıstaki kırıkların fonksiyonel kayba yol açmadan iyileşmiş olduğu, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, kişide saptanan sol klavikula parmak kırıkları, sağ radius alt uç, sağ el 3. metakarp ve sağ ayak 1. parmak kırıkları göz önüne alındığında iyileşme süresinin olay tarihi olan 03/10/2013 tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceği” tespit edilerek bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince 08/06/2021 tarihli celsede “Dosya kapsamı rapor içerikleri, davacının maluliyete ilişkin şikayetlerinin devam etmesi dikkate alınarak Kartal Eğitim Araştırma Hastanesinden maluliyete ilişkin rapor alınmasına,” karar verilmiş olup Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 30/09/2021 tarihli sağlık kurulu raporunda da diğer maluliyet raporları ile aynı yönde görüş bildirilmiştir.Bu durumda dosya kapsamında alınan tüm maluliyet raporları birbirini doğruladığından ve davacının “kırıkların fonksiyonel kayba yol açmadan iyileşmiş olduğu, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı” yönünde tespit içerdiğinden İlk Derece Mahkemesince “ATK 2. İhtisas Dairesinden 16/08/2018 ve 03/07/2019 tarihli maluliyete ilişkin raporlarda davacının maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 4 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir. Maluliyet durumuna ilişkin itirazlar üzerine 23/12/2019 tarihinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden ve 30/09/2021 tarihli Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan raporlarda da davacının maluliyetinin bulunmadığı belirtilmiştir. Buna göre; maluliyete ilişkin alınan raporlar birbirini destekler nitelikte olup buna göre değerlendirme yapılmıştır.” değerlendirmesi ile davacının sürekli iş göremezlik tazminat talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre, desteğin ölüm tarihindeki gelir durumunun ve malul olan davacının kaza tarihi itibariyle gelir durumunun davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Bunun kanıtlanmaması halinde ise maddi destek tazminatının hesabında asgari ücretin esas alınacağı kabul edilmektedir. Sadece tanık beyanları ile kazanç tespiti mümkün olmayıp bunun bir takım belge ve kayıtlarla desteklenmesi gerekmektedir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/910 Esas ve 2019/12325 Karar sayılı ilamı). Somut olayda, SGK hizmet cetvellerine göre gelir asgari ücret olarak kabul edilmiştir. Davacı akşamları taksi şoförü olduğunu iddia etmiş yazılı bir sözleşme, delil vs. Sunmamış bu iddiasını ispat edememiştir. Bu nedenle davacının gelirine ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmetmesi gerekmektedir(Yargıtay HGK’nun 23/06/2004 tarih, 13/291-370 E.-K. sayılı kararı). TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesi ve 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanmasının mahiyeti ve iyileşme süresi ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarların, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından hükmedilen manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekili ile davalı … Tic. A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekili ile davalı … Tic. A.Ş. vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 711,95 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 631,25 TL harcın davalı … Tic. A.Ş.’den tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, maddi tazminat yönünden HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık; manevi tazminat yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.30/03/2023